Türkiye Ne Yapmalı ?
Bugün dünyada atılan resesyon (ekonomide durgunluk) çığlıkları arasında 2011 yılında yaklaşık yüzde 7,5 büyüme hızını yakalayan Türkiye için asıl zor süreç bundan sonra başlayacaktır. Gelinen noktada sorunumuz, büyümede sürekliliği sağlayacak yapısal reformları hayata geçirecek adımları atmaktır. Aksi halde Cumhuriyetimizin yüzüncü yılında dev ekonomiler arasına katılma hedefimiz bir hayalden öteye gitmez. Ülkemiz geçmişten bu yana ortalama yüzde 4-5 gibi bir büyüme gösteren bir ülke. Hedef için bu oranın ortalama yüzde 10’lara yakın seyretmesi gereklidir. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD), geçen günlerde hazırladığı ekonomik görünüm raporunda Avrupa ve ABD deki borç krizinin bu gidişle tüm dünyayı içine alacak bir girdaba dönüşme endişesinden bahsetmekte ve ilgili tarafları ciddi bir şekilde uyarmakta. Kuruluş raporda Türkiye için ayırdığı satırlarda 2012 için büyüme tahminini yüzde 3 gibi bir değerde olacağını ifade edilmektedir. Bu tahminin gerçekleşme olasılığı, gerek yukarıda bahsettiğim hedeflere ulaşmamız adına, gerekse her yıl artan nüfusla beraber büyüyen istihdam sorununa çözüm bulmamızı ve sonuç olarak Avrupa ile aramızdaki kalkınmışlık farkını kapatmamızı imkânsız hale getirecektir.
RESESYON GİRDABI
Bahsedilen resesyon girdabına kapılmamak için Türkiye ne yapmalı? Son yıllarda ihracata dönük üretim yapan ülkemiz sanayisi, krizin merkezi dışındaki pazarlarda, kendini göstermeyi başardı. Ancak önemli olan, girilen bu yeni pazarlarda yakalanan başarıyı, süreklilik arz eden bir rekabet gücüne dönüştürmektir. Bunun için de üretimde kalite çıtasını azami seviyeye çıkarma ana amaç olmalıdır. Yapısal reformları hızla hayata geçirerek sağlayacağımız bu kaliteli üretim kavramı, içerisinde birçok unsuru barındırmakta. Şöyle ki; (1)öncelikle devlet güdümlü araştırma geliştirme (AR-GE) çalışmalarına önem vermek. (2)Böylelikle üretimde katma değeri yüksek ürünlere yönelmek. (3)Bunları yaparken teknoloji ve bilişime yatkın insan gücünü yetiştirecek eğitim altyapısını hazırlamak.(4) Son olarak, büyümede en büyük sorun olarak karşımıza çıkacak olan cari açığı bertaraf etmek için yatırımların finansmanını kendi paramızla yapmak ve bunu sağlayacak tasarruf politikasını oluşturmak başlıca unsurlar arasında yer almaktadır. Peki; borç krizinin etrafımızı çevreleyen yangınına rağmen Türkiye bütün bunları nasıl yapacak? Bugün Türkiye ekonomik başarı olarak sınırlarını zorlamaya başlamıştır. Tamda bu noktada bahsi geçen unsurları hayata geçirmektedir içinde bulunduğumuz koşulların zorluğu bizim için itici güç olmalıdır. Aksi durumun ortaya çıkaracağı sonuçları aklıma dahi getirmek istemiyorum.