Türkiye’nin Yolu ve Dünya’nın yeni hali
Türkiye kendi iç dinamiklerinin tamamıyla yolunda ilerlerken, hükümetin izlediği iç ve dış politikalarda takındığı tutum, gerek iç gerekse de dış siyasetteki kararların alınmasında tahminlerin çok ötesinde etkili ve belirleyici oluyor. Bugün dünya devletlerinin birlikte katılımlarıyla oluşturulan birçok kurumda, Avrupa Konseyi, İslam Konferansı, Birleşmiş milletler NATO v.b Türkiye ya başkanlık yapıyor ya da orada etkin bir biçimde yer alıyor. Bu Türkiye’nin kurucu önderi Mustafa Kemal’in vefatından sonra 50 küsur yıl boyunca izlediği dış politikaya ters görünen bir durum gibi geliyor insana… Sadece o’ mu? Hayır; İç siyaset içinde aynı şeyleri söylemek mümkün.
Açık olmak gerekirse, Mustafa Kemal’inde dediği gibi, Türk insanı ve Türk milletinin fıtri zekâsına, yorulmak bilmeyen girişimci ve çalışkan ruhuna, insanlığın tamamını özümsemiş manevi kimlik ve değerlerine, müspet ilimlere olan bağlılığına ve medeniyetler arasında anılan yüksek karakterine izin verilir ve yolu açılırsa Türk insanın on yıllardan daha az zamanda, daha çok işler yaptığını, bugün olduğu gibi bundan sonrada görmeye devam edecektir.
Hemen herkes bilmektedir ki umduğumuz ya da ummadığımız, içerde veya dışarıda Türkiye Cumhuriyetinin bu gelişiminden, bölge ve dünya siyasetinde lig atlamasından, kendi kaderini ilgilendiren konularda milletinin geleceğine, milletin iradesi doğrultusunda sahip çıkmasından, ekonomik ve askeri alanlardaki gücünü hızlı bir şekilde artırmasından ve artırmaya devam edecek olmasından, en önemlisi de Türk milletinin bu kararı vermiş olmasından ve de kararlılığından rahatsız olanlar var… Açıkça görülüyor ki bu rahatsızlık Türkiye’yi dünyadaki bir takım çevreler için tehlikeli hale getirmiştir. Ancak yine de bu rahatsızlıkları, Türkiye’nin yolundan dönmesine yetmeyecektir çünkü Türkiye gösterdiği bu gelişmede yalnız değildir. B.M Güvenlik Konseyi üyeliğine, Avrupa Konseyi Başkanlığı’na, İ.K.Ö Genel Sekreterliği’ne diğer ülkelerin de oyu alınarak seçilmiştir.
BALKANLAR’DAKİ KARDEŞLERİMİZ
Ülke kendisine amaç edindiği asrın medeniyet seviyesinin de üzerine çıkma hedefini gerçekleştirme hususunda, tam bir koordinasyon ve disiplin içinde gerek iktidar ve gerekse muhalefetin çalışma ve katkılarıyla yürümeye devam edecektir. Bugün ülkemiz geleceğe doğru yürüdüğü yolda artık eskisi kadar yalnız değildir. Balkanlar’daki dost ve kardeşlerimiz gibi, Kafkaslar’daki yürek birliği yaptığımız özlerimiz ve diğer müttefiklerimiz, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki inanç kardeşlerimiz ve de Orta Asya ve Asya’daki kan ve canlarımız yürüdüğümüz bu yolda Türkiye’yi hararetle desteklemekte, onların istek ve temennilerine tercüman olduğumuz bu süreçte ülkemizi meraklı ve umutlu gözler ve yürekle takip etmektedir. Dünyanın şaşkın bakışları arasında Türkiye sadece kendi yolunu değil, kendini destekleyen insanlık ailesinin geniş üyelerinin ve medeniyetinin de yolunu çizmekte ve bu yolu birlikte belirlemektedir. Dünya milletleri; kapitalizm, faşizm ve kominizim gibi deneylerin ve birçok diktatörlük ve despotik yönetimlerin yıkımlarının ardından, sosyal adalet ve adil paylaşımların yaşandığı bir dünyada yaşamak istemektedir. İnsan olmanın onuru da bunu gerektirmektedir. Bundan böyle insanlık, birlikte yaşamak için daha kararlıdır. Bu birlikteliği seslendiren her ses, insanlık ailesinde ve milletler camiasında kendisini dinleyecek ve birlik ve adalet ölçüsüne sahip olan bir kulağı, mutlaka bulacaktır. Bu açıdan bakıldığında Türkiye, globalleşme kavramını bir tur daha geliştirerek, birliktelik haline dönüştürmektedir. Türkiye, demokrasiye ve milli iradeye dayalı olarak hareket ettiği sürece, önümüzdeki 50 yıl içinde dünyanın çok daha farklı ve daha yaşanır bir yer olacağının işaretleri şimdiden belirmektedir…