Türkiye, kavun üretiminde hibrit tohuma yöneliyor
Hibrit tohum üretiminin başlı başlına bir sektör haline geldiğini vurgulayan Recep Coşkun, yöresel popülasyonlarla kavun üretiminin de sürdüğünü kaydederek, “Özellikle külleme, Hıyar Mozaik Virüsü (CMV), Kabak Sarı Mozaik Virüsü (ZYVM), Papaya Halkalı Leke Virüsü (PRSV), pamuk yaprak biti (Aphis gossypii spp.) ve kök ur nematodu (Meloidogyne incognita)’na dayanıklı çeşitler tercih edildiğinden hibrit tohum üretimi önemli bir konu haline gelmiş ve başlı başına bir sektör halini almıştır. Bununla birlikte başta İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri olmak üzere halen yöresel popülasyonlar ile standart çeşitleri kullanan üreticiler de azımsanamayacak ölçüdedir” diye konuştu.
Fide ile üretim yaygınlaştı’
Hibrit çeşitlerin tohumluk üretimleri standart çeşitlere göre daha zor ve masraflı olmasına rağmen, adaptasyon yeteneklerinin, verimlerinin ve hastalıklara dayanımlarının fazla oluşu sebebiyle hibrit çeşitler son yıllarda hızla artış göstermektedir. Son yıllarda özellikle fide ile üretimin yaygınlaşmaya başlamasından sonra kavunda hibrit tohum üretimi ve çeşit sayısının arttığı gözlenmiş, günümüze kadar kayıt altına alınan çeşit sayısı 314 olup bunların 278’i yani yüzde 89’u hibrit, 36 adedi yani yüzde 11’i ise ise açık tozlanan çeşitlerdir. Ayrıca bu çeşitlerin yüzde 30’a denk gelen 114 adedi yurt içinde, yüzde 60’lık kısmını oluşturan 200 adedi ise yurt dışında ıslah edilmiştir. 72 adet çeşit sahibi adına kayıt kavun çeşitlerinden 20 tanesi kamu kurum ve kuruluşları ile üniversitelere aittir.
‘Yerli firmaların kavun çeşitlerinde artış var’
Özel sektör tarımsal araştırma kuruluşu bazında kayıt altına alınan kavun çeşitlerine baktığımızda genelde yoğunluğun yurt dışı bağlantılı firmalarda olduğu görülmekteydi. Ancak son yıllarda bizim gibi yerli firmaların kavun çeşit sayılarında önemli artışlar gözlenmektedir. Son yıllarda kavun türünde üretim izni alan çeşitlerin yaklaşık yüzde 68’i ülkemizde yapılan ıslah çalışmaları sonucunda elde edilmiştir. Her ne kadar tescilli çeşitlerin yüzde 68 yerli ıslah çeşitleriyse de üretimi yapılan çeşitlerin %90’ı Türkiye’de ıslah edilen çeşitlerdir.
‘Tohum üretiminde PCR testi rekabeti de belirliyor’
19 pandemisiyle birlikte artık hemen hemen her gün duyar olduğumuz PCR testinin en temel biyoteknolojik tekniklerden biri olduğunu vurgulayarak, “PCR testlerine dayalı analizleri üretim süreçlerine entegre etmeyen tohum firmalarının günümüz küresel piyasasında rekabet şansı gün geçtikçe azalmaktadır. Genetika Tohum, kendi bünyesinde kurduğu kapsamlı laboratuvarı ile PCR temelli hastalık ve zararlılara dayanıklılık testlerinden, üretilen tohumların pakete girmeden önce yapılan genetik safiyet testlerine kadar bütün testleri başarıyla uygulamaktadır” dedi.
Tohum üretiminde bitki ıslahı ve biyoteknoloji, en temel konulardan biri olarak öne çıkıyor. Konuyla ilgili açıklamalar yapan Ziraat Yüksek Mühendisi Üngör, şu bilgileri paylaştı: “Bitki ıslahı ve biyoteknoloji… Bu iki kavramın bir arada değerlendirilmesinin sebebini açıklamak için tanımlarını ele almak gerekir. Bitki ıslahı; belirlenmiş bir hedef doğrultusunda ve uygun teknikeri kullanarak bitki türlerinde yapılan ve aynı zamanda ıslahın kelime anlamı olan iyileştirme çalışmalarının bütünü olarak tanımlayabiliriz.
Yapılacak olan ıslah çalışmalarına başlarken belirlenecek olan hedefleri; hastalık dayanımı, verim, kalite, agronomik üstünlükler, raf ömrü, pazar trendleri ve nihai tüketicinin istekleri gibi birçok faktör etkilemektedir. Bütün bu faktörleri bir arada barındıran çeşitleri üretebilmek hibrit tohum ile mümkündür.
‘Seçim büyük öneme sahip’
Hibrit tohum ise aynı tür içerisinde genetik yapı olarak birbirine uzak iki farklı çeşitten yukarıda belirtilen özellikler bakımından üstün olan bireylerden uygun anne ve baba bitkilerin seçilip, bunların birbirleri ile tamamen doğal süreçlere tabi tutularak çaprazlanmaları sonucu elde edilen 1. nesil döller olarak nitelendirilebilir. Dolayısıyla hibrit tohumu üretebilmek için ebeveynlerin seçim işlemi büyük öneme sahiptir.
Bitki ıslahında, çeşitlere kazandırılması hedeflenen en önemli faktörlerin başında hastalık ve zararlılara karşı dayanıklılık gelmektedir. Hastalık ve zararlılar üreticilerin çok ciddi ekonomik kayıplara uğramasına yol açmaktadır. Bundan daha da önemlisi hastalık ve zararlılarla mücadele için kullanılan kimyasal ilaçların insan sağlığına önemli zararlar verdiği bilimsel kanıtlarla ortaya konulmuştur. Piyasaya çıkacak bir çeşidin hastalık ve zararlılara karşı dayanıklı olması önceliklidir.
Ar-Ge çalışmaları
PCR testi, en temel biyoteknolojik tekniklerden biridir. PCR testlerine dayalı analizleri üretim süreçlerine entegre etmeyen tohum firmalarının günümüz küresel piyasasında rekabet şansı gün geçtikçe azalmaktadır.
Genetika Tohum, kendi bünyesinde kurduğu kapsamlı laboratuvarı ile PCR temelli hastalık ve zararlılara dayanıklılık testlerinden, üretilen tohumların pakete girmeden önce yapılan genetik safiyet testlerine kadar bütün testleri başarıyla uygulamaktadır. Ar-Ge firması olmanın doğasına uygun biçimde güncel bilimsel gelişmeler ışığında her geçen gün gelişip büyümektedir.”
Vatan Tohum’un yurt dışı pazarı genişliyor
Vatan Tohum 2002 yılında tamamen yerli sermaye ile kurulmuş bir yerli tohum firmasıdır. Tüm Ar- Ge ve tohum üretim faaliyetlerini yılda iki sezon olmak üzere hibrit çeşitleri Antalya -Aksu’da bulunan seralarında, standart tohumluk üretim faaliyetlerini de Konya’da yapmaktadır.
Ağırlıklı çalışmalarını kavun türü üzerinde yoğunlaştırmakla birlikte, hıyar, biber, fasulye ve domates türlerinde de Ar- Ge çalışmaları ile elde etmiş olduğumuz çeşitler mevcuttur. Üretmiş olduğumuz tohumlar yurt içinde değişik bölgelerde oluşturmuş oluğumuz yerel bayiler kanalı ile fidelikler ve üreticilerimize ulaştırılmaktadır.
Şirketimiz yıllık yaklaşık 250 - 300 bin USD’lik yurt dışı hibrit tohum ihracatı da gerçekleştirmektedir. Yurt dışı tohum ihracatı yaptığımız başlıca ülkeler Kuzey Afrika ülkeleri Fas, Cezayir, Tunus ve Mısır. Ortadoğu ülkeleri Ürdün, Irak, İran’dır. Ayrıca Asya ülkeleri Pakistan, Hindistan, Yemen ve Afganistan da ihracat yaptığımız ülkelerdir.
Sınırlı miktarlarda Kosova, Azerbaycan’ a da tohum ihracatı gerçekleştirmekte olan şirketimiz Güney Avrupa ülkeleri ile Güney ve Kuzey Amerika ülkelerinde de çeşitlerimizin deneme ve Ar- Ge çalışmaları devam etmektedir.
Tohumculukta doğru bilinen yanlışlar
Türkiye Tohumcular Birliği Başkanı Savaş Akcan, sertifikalı tohum kullanımının daha da yaygınlaştırılmasının üreticiler ve ülke tarımı için bir ihtiyaç olduğunu söyledi.
Akcan, tarımda tohum kullanımına ilişkin bilgilerin büyük çoğunluğunun kamuoyunca yanlış bilindiğini vurgulayarak, şunları kaydetti: “Yerel tohum kullanımı üzerine etkileri konusunda doğruların bilinmesinde fayda vardır. Çiftçilerimiz her zaman olduğu gibi yerel tohumları üretip kullanabilecekler, ticarete konu olmaması kaydıyla değişim yapabileceklerdir. Yerel tohumlardan üretilen ürünlerin satışına hiçbir sınırlama getirilmemiştir. Genetik kaynakların ve yerel çeşitlerin toplanması, kayıt altına alınması, muhafazası ve değerlendirilmesi konusunda kamu yetkilidir ve bu işlem hiç bir şekilde ‘ıslahçı hakkına’ konu edilmemektedir. Kayıt altına alınacak yerel çeşitleri üretmek isteyenlerin ıslahçı hakkı veya telif hakkı ödemeleri söz konusu değildir. Özetle, sertifikalı tohum kullanımın yaygınlaşmasının yerel tohumlarımızı, genetik çeşitliliğimizi ve gıda güvenliğini yok edeceği, çiftçimizin kazancını düşüreceği iddiaları doğru değildir.”
‘İthalata bağımlı değiliz’
Türkiye’de son yıllarda uygulanan yapısal dönüşüm politikaları ve desteklemelerle tohum üretimi ve ihracatında büyük artışlar sağlandığını belirten Başkan Savaş Akcan, “Türkiye’de çoğu ürün grubunda tohum talebi yurt içi üretimden karşılanmaktadır. İthalat ile ihracat arasındaki fark, ihracat lehine azalmaktadır. Tohumluklar, iç tüketimdeki ürün kalitesinin iyileştirilmesinde olduğu kadar, ihracata yönelik üretim amacıyla da kullanılmaktadır. Bu nedenle tohumculuk sektörü toplam tarımsal ihracatımıza ve milli gelirimize katkısı ile değerlendirilmelidir. Özellikle yaş meyve sebze ihracatının artışında kaliteli tohumların kullanılmasının payı çok büyüktür” diye konuştu.
‘Tohumcu firmaların yüzde 95’i yerli’
Ülkemizde tohumculukla ilgili faaliyette bulunan firmaların tamamının kayıt altında olduğunu ve bunların yaklaşık yüzde 95’i’nin yerli sermayeli olduğunu vurgulayan Akcan, şunları dile getirdi: “Tohumculuk sektörüne yabancı firmaların hakim olduğu iddiası gerçek dışıdır. Firmalardan araştırma yetkisine sahip olanlar, sadece tohumluk üretmekle kalmayıp, yeni çeşitler de geliştirmektedir. Hedefimiz ise Cumhuriyetimizin 100. kuruluş yıl dönümü olan 2023’te AR-GE çalışmalarına daha çok kaynak aktaran, daha çok çeşit ve teknoloji geliştiren, 500 milyon dolarlık tohum ihracatı gerçekleştiren, dünyada ilk 5 ülke arasında yer alan bir Türkiye tohumculuk sektörü oluşturmaktır.”