Türkiye’de mevcut siyasi durum analizi: “İnançlar, çıkarlar, düşmanlıklar”
AK Parti, sevsin ya da nefret etsin, Türkiye’deki herkesin bir şekilde etki altında kaldığı bir partidir. Kabul edelim; kimilerine göre iyi ya da kimilerine göre kötü ama mutlaka; tarihinde iz bırakmış önemli bir oluşumdan bahsediyoruz. Eğer bir şekilde siyaseti takip ediyorsanız, üç şey söyleyeceksiniz: 1- Evet güzel şeyler yaptılar, helal olsun 2-Evet bir şeyler yaptılar, haklarını yemeyelim ama zaten yapmak zorundaydılar 3-Evet yaptılar ama beraberinde şu yanlışları da yaptılar veya eksik yaptılar…
Üç tane Evet’le başlayan ancak cümlenin ikinci bölümünde ayrılan düşünceler. Düşüncelerin birbirinden ayrılmasının farklı nedenleri olabilir. Yanlış enformasyon, gerçekleri kabul ememe, yapılanları yeterli görmeme, görüş açısı, inanılan değerler, Değerlerin kişilerdeki derecesi, İşine gelmeme… V.s. İşte tüm bu maddeleri İnançlar, çıkarlar ve düşmanlıklar özetliyor.
Sorulduğu zaman, evet bu ülkenin vatandaşlarıyız, ülkeyi seviyoruz, ülkenin iyi olmasını yükselmesini istiyoruz, diyorlar. Yani, Cumhuriyet tarihinde yapılanın kat kat daha fazla karayolu, bölünmüş yollar, tüneller, demiryolları, havalimanları yapmak bunların karşılığı mıdır? Evet, tam olarak karşılığıdır. Ya da nüfusunuzun %99,9’u Müslüman ise ve bir kesim için çok uzun yıllar ciddi sıkıntılar yaratmış, dava konusu olmuş, başörtüsü veya imam hatipli olmak gibi bir meselenin çözülmesi, bunların karşılığı mıdır? Evet, öyledir. Sağlıkta, sıra beklemeyi kaldırmak, herkesi sağlık sigortalı yapmak, eğitimde reformlar yapmak böyle bir şey midir? Evet, tabiki. Ülkeyi Dünyanın 10 büyük ekonomisine çıkartmak, 2023’te 500 Milyar Dolar ihracat hedefi, IMF’ye borçları ödeyip hatta borç vermek, İstanbul’a 3.köprü ve havalimanı, Kanal İstanbul, örnekleri doğru misaller midir? Evet, doğrudur. Kendi helikopterinizi, yerli otomobilinizi üreteceksiniz ve hatta uzaya uydu fırlatacaksınız öyle mi? Kafkasya, Orta Asya, Irak ve İran petrol ve doğal gazını ülkenizden dünyaya dağıtacak siz, enerji dağıtım koridorunda olacaksınız. Ve ardından diyeceksiniz ki; “ hedef 2071, işte o zaman birileri diyecekler ki, bu iş bitmiştir”
Ne zaman ülke şahlansa, ilerlese bu AK Partinin işine yarar diyerek harekete geçiyorlar ve ilginçtir; Gezi olayları başlıyor, post modern darbeler yapılıyor, Ankara’nın göbeğinde bombalar patlatıyorlar. Hemen ardından AK Partiye bazı basın organlarından ve muhalefetten korkunç saldırılar başlıyor. Hava harekâtından sonra KARA! Birlikleri gelir ya işte o misal, AK! Partiye hücum başlıyor. AK’la Kara meydana çıkıyor.
“Dünya beşten büyüktür”, “One Minute” gibi tarihi sözler söyleyince dışarıdakiler rahatsız olacak, Paralelinde! İçindeki İrlandalılar da harekete geçecekler, PKK, DHKP-c, İŞİD adeta nöbetleşe terör estirecek, ülkemize haince saldıracaklar, muhalefet çözüm için uğraşacağına ülkenin bu durumunu siyasi avantaj haline dönüştürmeye çalışacak ve yakılmaya çalışılan ülkenin üzerine su yerine benzin dökecek. Ülkenin bulunduğu durum özetle budur.
Bir kısım yazarçizer diyor ki; Evet tüm bunlar doğrudur, hizmetler yapıldığı için AK Parti 13 yıldır iktidardır. Ancak geçmişle övünme yeni yapacağın projeleri, çözeceğin yeni sorunları anlat. Bu da doğru bir düşünce. Rahmetli Turgut Özal’ın verdiği çikolata örneğine benziyor. Şöyle, çikolatayı verirsiniz, güzel. Ambalajı açılır, güzel. Yenmeye başlanır çok güzel. Ardından çikolata yenir, ambalajı buruşturulup çöpe atılır. İşte o zaman yeni bir çikolata beklenir. Ya da diğer bir yazarçizer, büyümek ve söz söylemek bizim ne haddimize, susmasını ve haddimizi bileceğiz, diyorlar. Halt ediyorlar.
Gelinen son durumda artık, siyaset çok farklı bir boyuttadır. Particilik veya ideoloji bitmiştir. Bir yanda Kişisel çıkarlar, ön yargılar, takım tutar gibi parti tutmalar diğer yanda ülke çıkarları. Üçüncü konumda yorulan, sıkılan, küsen, ilgisizleşen Apolitikler. Son olarak düşmanlıklar ve kıskançlıklar. Ülkenin Cumhurbaşkanına veya AK Partiye öyle bir düşmanlık hatta nefret oluşmuş ki; ülke zarar görse de fark etmez, yeter ki; intikam alsın ve tatmin olsunlar. Böylesine bir hainlik! Ama sonrası ne olacak, gelecek nedir, Ülkesini, çocuklarını ve hatta torunlarını ne bekliyor? Önemli değil. Bu ülkenin ciddi bir detoks’a ihtiyacı var.
7 Haziran’da ilginç bir seçim yaşadık. İlkleri olan garip bir seçimdi. Ders alınması için de oldukça önemli kazanım. Siyasi tarihimizde yaşadığımız korkunç tecrübelere rağmen unutuverdiğimiz Koalisyonun ne demek olduğunu hatırlattı bize. Öyle ki sadece küçük bir koalisyon denemesinin ve lafının bile Dolar, Euro ve Altın’ı nasıl hareket ettirdiğini, işlerin nasıl durduğunu hep birlikte gördük, ekonominin nasıl zarar gördüğüne şahit olduk. AK Parti de bu tecrübeyi bir şefkat tokadı olarak gördü, bir takım değişiklikler yaptı. Siyasette, şımarmamak gerektiğini, takım oyununun ne olduğunu, hatasız olmadığımızı gördü, inşallah yeteri kadar tedbiri aldı ve bir takım yenilikler yaptı.
Birileri 7 Haziran’dan gerekli dersi alırken maalesef başka birileri almamış görünüyor. Geçen 7 Haziran seçimlerinde birileri için tek bir gaye vardı, bir proje olarak BDP parlatıldı, sürekli barajı geçemiyorlar şeklinde enformasyon yayılarak demokrasi çiğneniyor düşüncesi verilmeye çalışıldı. BDP için Türk toplumunun hassas olduğu mazlum imajı verildi, birilerinin sözde değiştiği ve Türkiye partisi oldukları sazla sözle anlatılmaya çalışıldı. Diğer taraftan muhalefet partilerinin de iktidara gelemeyecekleri ve de varlık gösteremeyeceği görülünce düğmeye basıldı. Şimdi ise başka bir senaryo oynanıyor. Toplum bu yeni senaryoya ya da projeye hazırlanıyor. Nedir bu senaryo? Son günlerde birileri 1 Kasım’da yapılacak seçimlerde yine koalisyon beklediklerini ifade ederek, AK Parti-CHP koalisyonu olacağı bilinçli olarak pompalanıyor. Neden? Çünkü bu şekilde AK Parti’nin tek başına iktidara gelmesini psikolojik yoldan algı oluşturarak engellemek istiyorlar. Zira herkes gayet iyi biliyor ki; mevcut durumda tek başına iktidara gelme imkânı olan bir tek parti var, O da AK Parti. Koalisyonun ülke için felaket olduğunu bilen vatandaşları etkilemek için bu şekilde bir algı operasyonu oluşturmak isteyenler var. Hem böylece birileri son seçimde koalisyona yanaşmayan CHP’ye de mesaj vermeye çalışıyor.
Muhtemel sonuçlarda bir partinin %44,5 dolaylarında oy alıp, 280-286 arasında milletvekili kazanması durumu analiz ettiğimizde koalisyon fikri otomatikman çürümüş olabilir. Her şey mümkündür. Başka Türkiye yok düşüncesiyle, elimizi vicdanımıza koyarak aklıselim ile hareket etmek zorundayız. Başka Türkiye yok ve ülkemizi seviyoruz. İdeolojik ve partizanlık yerine, ülke çıkarlarını ön plana koyan kararlar almak zorundayız.
Rifat Sait 24.Dönem İzmir milletvekili BASAM (Balkan Stratejik Araştırmalar Merkezi) Başkanı