Türkiye’nin Atina Büyükelçiliğinden “Türkiye-AB Bildirisi’nin 4. yılına” ilişkin açıklama:
"Son gelişmeleri 'organize bir eylem' veya 'provokasyon' olarak sunmak, iç ve dış kamuoyunun dikkatini dağıtma konusundaki taktiklerin sadece bir parçasıdır" - "Sığınmacıları, Türkiye'den ayrılmaya teşvik etmiyoruz ama insanların da ayrılmasını engelleyemeyiz" - "Hiç kimsenin gözaltı merkezi ve kesinlikle dünyanın en büyük kafesi gibi davranmayacağız"
ANKARA (AA) - Türkiye'nin Atina Büyükelçiliği, Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) Konseyiyle sığınmacıların denizlerde ölmesini önlemek ve Avrupa'ya sığınma ihtiyacı olanlara yasal alternatifler sağlamak üzere imzaladığı anlaşmaya, AB tarafının uymadığını belirtilerek, Yunanistan'ın, son gelişmeleri "organize bir eylem" veya "provokasyon" olarak sunmasının, iç ve dış kamuoyunun dikkatini dağıtma konusundaki taktiklerinin bir parçası olduğunu bildirdi.
Büyükelçilik, Twitter hesabından 18 Mart 2016 tarihli "Türkiye-AB Bildirisi"nin 4. yılı dolayısıyla açıklamada bulundu.
Birçok kişi için 18 Mart tarihli belgenin niteliğinin, bir "anlaşma olduğunu" anlamasının 4 yıl sürdüğüne değinilen açıklamada, bu anlaşmanın her iki taraf için de karşılıklı yükümlülükler getirdiği anımsatıldı.
Açıklamada, anlaşmanın AB tarafından görmezden gelinen yönlerine işaret edilerek, 2011'de Suriyeli sığınmacıların Batı'ya doğru hareket etmeye başladığı sırada, Türkiye'nin halihazırda 2 milyondan fazla sığınmacıya ev sahipliği yaptığı hatırlatıldı.
Sürecin başından bu yana Türkiye'nin sığınmacıların hayat hakkı için kendi bütçesinden 35 milyar avro harcadığının altı çizilen açıklamada, Türkiye'nin bu kişilere umut olmak için elinden gelen katkıyı sağladığı vurgulandı.
Açıklamada, anlaşmanın, sığınmacı yükünü büyük oranda Türkiye'nin üzerine yıktığına dikkat çekilerek, "Başlangıçta AB'nin bu yükü paylaşmaya kısmen de olsa hazırlıklı göründüğünü düşünmeye teşvik edildik ancak gerçek öyle değildi." ifadesi kullanıldı.
- AB'nin yükümlülükleri
Son 4 yılda Türkiye'nin anlaşmayı sürdürürken AB'ye yerine getirmediği yükümlülüklerini sürekli hatırlattığına değinilen açıklamada, AB'nin finansal yardım, gönüllü geri kabul, vize serbestisi ve Gümrük Birliğinin güncellenmesi gibi yükümlülüklerini yerine getirmediği aktarıldı.
Açıklamada, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Türkiye'nin yaşadığı hayal kırıklığına sürekli dikkat çekmeye devam ettiği belirtilerek, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve Türkiye'nin Atina Büyükelçisi Burak Özügergin'in Yunan basınına verdiği röportajlarda, doğrudan bu ülke kamuoyuna AB'nin yükümlülüklerini hatırlattığı bildirildi.
AB'nin, Türkiye'nin anlaşmayı tam uygulamasıyla geniş bir nefes alma alanı bulduğu ama bu fırsatı değerlendirmediği aktarılan açıklamada, bu arada Türkiye'deki sığınmacı sayısının 4 milyonu aşarak ülkede sosyal, ekonomik ve insani alanlarda bariz olumsuz etkileri gözlenmeye başladığına işaret edildi.
Açıklamada, Suriye ve diğer yerlerdeki çatışmaların ele alınmasında devam eden ataletin, Suriye rejiminin İdlib'de hapsolmuş milyonlarca insana saldırısıyla bardağı taşırdığı belirtilerek, "Son gelişmeleri 'organize bir eylem' veya 'provokasyon' olarak sunmak, iç ve dış kamuoyunun dikkatini dağıtma konusundaki taktiklerin sadece bir parçasıdır." değerlendirmesi yapıldı.
- "Ahlaki çıkmazlardan kaçının"
Yunan basınının, hiçbir ülkenin göç kriziyle yalnız başa çıkamayacağına dikkati çektiği anımsatılan açıklamada, şunlar kaydedildi:
"Sizi, Türkiye'nin yapabileceğini veya yapması gerektiğini düşündüren nedir? AB'nin sığınmacılar tarafından rahatsız edilmemesini sağlamak için mi oradayız? Bu doğru görünmüyor. Sığınmacıları, Türkiye'den ayrılmaya teşvik etmiyoruz ama insanların da ayrılmasını engelleyemeyiz.
Hiç kimsenin gözaltı merkezi ve dünyanın en büyük kafesi gibi davranmayacağız. Anlaşmalar, çift taraflı olarak çalışır ya da hiç çalışmaz. Yazılı veya sözlü anlaşmaların niteliği budur. Yasa budur. Ahlaki çıkmazlardan kaçının. Merhamet ve doğruluk askıya alınamaz. Adalet de."
AA