Türkiye’nin Güçlü Olmasını Kim İster ?
Yakın siyasi tarihimize baktığımızda bugün orta yaş ve üstü pek çok vatandaşımızın az çok bildiği belki de iki elin parmakları sayısı kadar dikkat çeken olaylar vardır. Eskiden bu tarihi olayların duyulması ve duyurulması iletişim araçlarının bugünkünden çok eksik ve geride olmasından dolayı oldukça yavaştı. Bugün nerdeyse her hafta tarihe düşecek bir olayı yaşamamızda, iletişimin hızı ve yaygınlığı en önemli faktördür. Geçenlerde bir köşe yazarı tweet atmış. Öyle ya, eskiden bu da yoktu. Şimdi Face, Twitter, line, whatsapp, skype… Bilgisayarımda bütün bu kelimeleri yazarken yazım denetimi programı altlarına kırmızı çizgiyle gösteriyor, yani bunlar da ne, bu kelimeleri tanımıyorum diyor. Sanal iletişim veya sanal medya öyle karmaşık ve hızlı ki, yazdığınız bir yazı ile bir anda dünyada popi yani popüler olabiliyorsunuz ya da tarihi bir olayı anında dünyaya duyurabiliyorsunuz. İletişimin bu gücü yeni olayları tetikleyebiliyor, hızlı bir etki tepki veya ekspres bir muhalefet oluşabiliyor. Neyse biz yine kaldığımız yerden devam edelim, bu hanım yazar attığı tweet te aklımda kaldığı kadar mealen diyor ki; “haber zengini” olduk. Bir bakıma haklı da. Bugün manşet olan haberler bir saat sonra bayatlıyor. Gazetelerin sayfa sekreterleri yeni bir gazete hazırlığı içinde peşi sıra değişiklikler yapabiliyorlar. Daha dün Hakan Şükür’ü konuşurken, oooo sen daha orda mısın birader, HSYK’yı konuşalım diyoruz, derken belediye başkan adayları belli olmuş haberi geliyor, diğerleri unutuluyor bile.
PEŞPEŞE TARİHLER
27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül tarihleri belli bir sıra ve edeple gelirdi, şimdi 28 Şubat post modern darbe girişimleri, 4 Ekim’de başlayan gezi olayları, tarihimize yeni dâhil olan en genç tarih 17 Aralık peşi sıra geliyor. Geçen gün televizyonda sunucu arkadaş stüdyo konuğu uzman doktora soruyor, “Hocam her yıl kış aylarında grip salgını oluyor, son günlerdeki grip salgını yeni bir virüs mü ki, bizi uzun süre hasta tutuyor?” Hayır diyor doktor, aynı virüs de insanın bağışıklık sistemine karşı kendini geliştirmiş. Öyle ki en yakın dostumuzun küçük bir hapşırığından vücudun içine girip yayılıyor. Farklı konular içine girdik de makalemizin başlığındaki soruyu unuttuk sanmayın. Bütün bu yazdıklarımızın bu konuyla bağlantısı var. Türkiye’nin güçlü olmasını kim ister? şeklindeki sorunun cevabı içte ve dışta dostlarımız şeklinde cevaplanır. İstemeyenler düşman mıdır? Çok ilginç bir soru ama göreceli cevaplar alabilirsiniz. Örneğin Türkiye’nin gelişip güçlü olması siyasi güç kaybedeceğinden muhalefet cephesinden istenmeyen bir durumdur. Türkiye güçlendikçe, bunda en büyük pay sahibi olduğu için tabii ki iktidar partisi de güçlenecektir. Bu durum onların iktidardan uzak kalmasına ve giderek halk nezdinde puan kaybetmelerine neden olur. Dolayısıyla böyle düşünmeleri siyaset açısından normaldir. Bugün, üçüncü köprü, Kanal İstanbul, yeni havalimanları, THY’nin dünyadaki atağı, Afrika’nın bugüne kadar duymadığımız yerlerine bile büyükelçilikler açarak büyükelçilik sayısında ilk sekizde olmak, ihracatta Cumhuriyet tarihinin rekorlarını kırmak, yüzyılın projesi Marmaray, Orta Asya ve Irak Kürdistan yönetimi petrol ve doğal gazlarının Türkiye üzerinden Avrupa ve dünyaya dağılması, IMF’ye borçların ödenip bir de üstüne borç verilmesi, çözüm süreciyle birlikte büyük bir kangreni bitirilmesi, çocukluğumuzun hastalığı enflasyon canavarına atılan tokat… Bütün bunları 12 sene önce söyleseniz hem vallahi hem billahi hayalperest ya da delisin derledi, şimdi sanki son derece normal bir şeymiş gibi yazıp çiziyoruz. Dili olsa da babamın yanında bakkal çırağı iken bugün yüzüne bile bakmadığımız Sana yağı nasıl dörde bölünüp müşterilerimize sanki büyük bir lütufmuş gibi dağıttığımızı dile gelip anlatsa. Bütün bu yaşananlar çok hızlı bir değişimin habercisi. Sanal medya ile gelişmelere ayak uydurmaya çalışıyoruz. Birileri istese de istemese de Türkiye giderek gelişiyor ve büyüyor. Balkan ülkelerindeki Evlad-ı Fatihan ve soydaşlarımız, Orta Doğu, Afrika ve Asya’daki mazlum Müslümanlar bugün dünyadaki tek hamileri olan Türkiye’yi umutla ve dualarla anıyorlar. Birileri tabii ki istemeyecek, bunu engellemeye kalkacaklar, ama yukarda bize Allah, dünyada bize bu milletin ve gerçek dostlarımızın duaları yetecektir inşallah.