Umudun Yanılması
“Hiçbir kimsenin adamı olmak zilletine katlanamadık. Hiçbir kimseyi de iftira ve yalanlarla kirletmek yolunu tutmadık. Doğruya doğru, eğriye eğri prensibimiz olmuştur. Toplum yararına yapılan her hareket, kimin tarafından gelmişse alkışladık. Onu ve yine şahsi çıkarlar uğruna her türlü girişimler, en samimi dostlarımız tarafından gelmişse, onun da karşısına çıkmakta tereddüt göstermedik”. 1978
Dr. Fazıl KÜÇÜK
Uluslararası toplumun gözetiminde 40 yılı aşkın bir süredir yapılmakta olan Kıbrıs uyuşmazlığının çözümü konusunda büyük beklentilere girilen günlerden geçtiğimiz yadsınamaz. Özellikle son olarak Birleşik Amerika Devletleri’nde yapılan görüşmelerden sonraki açıklamaları inandırıcı bulduğumuzu ne yazık ki söyleyemiyoruz. Adada görüşmek dururken oralara kadar gitmenin anlamsızlığına da vurgu yapmak durumundayız. Görüşmeler sonrasında yapılan açıklamaları da sorunlar yumağı olarak tanımlamak fazladan haksızlık olmasa gerek. Bir tarafın ak dediğine diğer taraf kara demeyi bir yana bırakın simsiyah demektedir. Politis gazetesinde Makarios Drusiotis de bu açıklamalardan şikayetçi. Gazetesindeki köşesinde “New York’ta başka Lefkoşa’da başka konuşulduğuna” vurgu yapıyor. Yapılan bu açıklamaları dinleyenler ve izleyenler de haklı olarak umut yorgunu oluyorlar. Geleceğe ilişkin olarak da belirsizliğin karanlığında kendilerine bir çıkış yolu bulmaya çalışıyorlar. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yaşananların temelinde bir anlamda bu olgunun yattığını söylemek istiyoruz. İkili görüşmelerin yanı sıra şimdilerde çoklu görüşme sürecinin başlatılması çalışmalarının da hazırlıkları yapılıyor. İki tarafın çözemediğini diğer katılımcıların = her kim olacakları bile belli değil = nasıl çözüm üretecekleri gerçekten meraka değer doğrusu.
HANGİ AMACA HİZMET
Hangi amaca hizmet edeceği kuşkulu olan bu çalışmalarla kafaların bir kez daha karışmasının mı amaçlandığı sorusunun da yanıtının verilmesi gerekiyor. Bilinmeyenler üzerinde = Matematik sorusu gibi = tartışmalar yapılarak hangi sıkıntının çözüldüğünün de açıklanması kaçınılmazdır. Bu yaklaşımın AB’den çıktığını da kaydetmek istiyoruz. AB’nin Genişlemeden Sorunlu üyesi Bay Stephan Füle, “Sahibinin Kıbrıs olduğu ve Kıbrıslıların yürüttüğü çözüm sürecini desteklediklerini, bölgesel ve uluslar arası katılımcıları da bu sürece destek vermeye” çağırıyor. Kendi iç borç sarmalında olan bu kuruluşun elini Kıbrıs’tan çekmesinin zamanı gelmiş hatta geçmiştir. Euro bölgesi borçlar yüzünden yangın yerine dönerken, bölgenin en büyük ekonomisine sahip olan Almanya’yı da etkisi altına almaya başladığı duyuruluyor. Adı geçen ülkenin Malı ye Bakanı, Euro bölgesi borç açmazının ekonomilerini vurmaya başladığını ve yayılma etkisinden kuşkulandığını söylüyor. Açmazın bankalara ve sigorta şirketlerine ulaşmaması için azami çaba harcanmasını ve dikkatli olunması gerektiğinin altını çiziyordu.
EURO BÖLGESİ ÇIKMAZI
Gelinen bu noktayı değerlendiren Bay Barosso, “Euro bölgesinde mali istikrarı riske atan ülkeler üzerinde gözetimi arttırmak gerekiyor” diyordu. Ekonomik açmazla boğuşmaya başlayan mendil büyüklüğündeki ülke geleceğini doğalgaz ve petrole bağlamış durumdadır. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin garantörü olan İngiltere’nin Düş İşleri affedersiniz Dışişleri Bakanı da “Kıbrıs’ın Münhasır Ekonomik Bölgesi’nde hakları net biçimde destekliyoruz” açıklamasını yapıyordu. Rum mevkidaşı ile yaptığı görüşme sonrasındaki açıklamasında 2012 yılının 2. yarısında dönem başkanlığını Kıbrıs’ın üstleneceğini kaydettikten sonra, “Bunu desteklememiz ve herhangi bir şekilde Avrupa işlerinin çok zor olduğu bir dönemde buna yardım etmemiz gerekir” diye ekliyordu. Mendil büyüklüğündeki ülkenin papaz başı 2. Hrisostomos, “Kıbrıs sorunu çözüm planı sunacağım – Hata yaparsak Kıbrıs Türkleşir” diyerek ortalık yere çıktı. “Kilisenin sesini halka duyurmak, MEGA televizyonunun yönetimini üstleneceğini ve başkan adayı çıkarmak” için çalışmalara başladığını söylüyordu. Haravgi gazetesinde yer alan bir haberde ise Omorfo Diğenis Akritas Örgütünün 80. kuruluş yıldönümünde Güzelyurt kökenli Rumlara konuşan Bay Hristofyas, “Ana hedefin Kıbrıs sorununun çözümü olması gerektiğini” söyledikten sonra “Benim hayatımın hedefi işgalin sona erdirilmesi, vatanımızın ve halkımızın yeniden birleştirilmesidir” diyor. Kıbrıs uyuşmazlığının çözümünü istemedikleri bir kez daha ortalık yere çıktığına göre bu baylar salon soytarılığı yapıyorlar mı ne…
Sevgi ile kalınız…