Üsküp-İstanbul ticaret trafiği
Ticaretçiler yüzyıllar boyunca Üsküp – İstanbul arasındaki yolu geçiyorlarmış. Devletler ve imparatorlukların değişmesine rağmen söz konusu güçlü ticari ilişkiler kalıcı olmuş. Bugünde Üsküp’teki mağazalarda satılan ürünler, özellikle tekstil ürünleri Türkiye’nin en büyük şehrinden gelmektedir.
Goce Trpkovski
Kesin istatistik bilgileri sevenler için şunu belirtmemiz gerekiyor. Makedonya Türkiye’den son üç yıl içinde bir milyar dolar değerinde mal ithal etti. Buna göre Türkiye Makedonya’daki on büyük ithalatçılardan biridir. İstanbul’a alışveriş için seyahat etmek Boğazın ticari dünyasına girmek anlamına gelmektedir. Sadece küçük bir alışveriş dünyasına değil, dünya ticaretine ayak basmış olacaksınız, söz konusu ticaretten Makedonya’da binlerce ailenin yanı sıra diğer ülkelerden milyonlarca vatandaş da geçimini sağlamaktadır. Her küçük dükkânda bile “açıktır” yazısını Türk alfabesinin yanı sıra Rus Kiril alfabesi ve Arap harfleri ile yazıldığını gördüğünüzde, net olarak dünya medeniyetlerinin kesiştiği bir noktada olduğunuzu fark edeceksiniz. İstanbul ticaret şehri nerededir? O her yerdedir. Sadece bir yer değil. Turistik kalabalığın yüz metre yakınlığında. Bazıları fotoğraf çekmek için izdiham yaratırken, bir sokak aşağıda ise diğerleri bir şeyi satmak veya satın almak için yarış içinde bulunmaktadırlar. Söz konusu ticaret dünyası özünde belki de Orta Çağ’dan ya da Osmanlı dönemi öncesinden hiç değişmemiş. Bu çok çarşının bir araya geldiği çok büyük bir kompleks. Sokakları yeni taşlarla döşenmiş, binalar çehresini değiştirmiş, sunulan ürünler zamanla değişmiş olabilir ama özü hiç değişmemiş hep aynı kalmış. Bu dünyanın her yerinde Üsküp’te de hala görülmesi mümkün bazı karakterleri görmeniz mümkün.
HAMALLAR VE BEYAZ ÇUVALLAR DÜNYASI
Örneğin hamallar. Hiç yorulmadan el arabalarını engebeli sokaklarda aşağı yukarı itmektedirler. Yüzlerce kilo mal ile bile yayalardan daha hızlı olabiliyorlar. Hamallara her yerde rastlamanız mümkün ve her zaman geçmek işin avantajları var. Standart bir tarifeleri yok, her hamal taşıyacağa ürüne ve uzaklığa göre pazarlık yapmaktadır. Hamal sayısını ve ne kadar işleri olduklarını görünce İstanbul’da onlar için her zaman iş olacağı gibi görünmektedir.
Çıraklar da buna benzer karakterleri oluşturmaktadır. Bazıları 10 yaşındaki genç çocuklar gerektiğinde, yardımcı olmak için devamlı hazır durumdalar. Onlar çay ya da kahve taşımaktadırlar. Ayrıca yiyecek almak ve komşu dükkânlara bazı bilgiler iletmek için çalışmaktadırlar. (cep telefonları yüzyılında yaşamamıza rağmen)
İstanbul esnafı yoldan geçen ve alışveriş yapmaktan yorgun düştüğünü gören insanlara çay, kahve veya su ikram etmektedir. Onlardan bir şeyler satın almayı beklememesine rağmen ikramı devamlı yapmaktadırlar. Ancak iyi bir ev sahibi genelde alıcının sadakati ile ödüllendirilmektedir. Tüm çarşılarda olduğu gibi burada da, yoldan rastgele geçenler için anlaşılmaz olan özel davranış kuralları var. Örneğin, herkes günün hangi saatinde olursa olsun mağazasını ürünler ile doldurmak için arabasını, kamyonetini veya kamyonunu istediği yerde park ederek yolu kapatabiliyor. Arakadan gelenler ise arabasını durdurup, çalışmaların tamamlanmasını sakin bir şekilde beklemektedirler.
HİÇ KİMSE KORNA ÇALMAZ
Hiç kimse itiraz etmez veya korna çalmaz. Bunların yapılması büyük utanç olarak sayılmaktadır. Aynı şeyi yapmak için yola çıkan kimse nasıl itiraz edebilir? Buralarda gerektiğinden daha fazla hiç kimse kalmıyor. Ürünlerini bu sokaklarda dükkânlarına indiren işçiler çay veya kahve içmiyor, sohbet etmiyor, mümkün olduğunca en hızlı bir şekilde işini tamamlayarak yoluna devam ediyorlar. Belgeleri, hesapları ayrı kişiler yapmaktadır. Bu durumda tek kural yayalar ve hamal ve yükleri için mümkün olduğunca daha fazla yer bırakmaktır. Onlar ticaretin kan dolaşımı ve çalışmaları önlenmemelidir. Bu dünyayı aynı zamanda modern ve ortaçağda gibi yapan başka şeyler de var. Dükkânlar toptan dağıtım merkezleri olmasına rağmen küçük ve ürünlerle dopdolu. Fillerin porselen dükkânına girmesine benzeyen koşullar altında bile esnaf ustaca müşterilerine görmek istedikleri her şey gösterebiliyorlar. Herkes işlerin iyi gittiğini belirterek övünüyor. Ancak sabah erken saatlerden başlayarak akşam geç saatlere kadar çalıştıkları şikâyetinde bulunarak, yaşlandıklarını vurguluyorlar. 52 yaşındaki bir dükkân sahibi “Paramız var, ama harcamak için hiçbir zaman vaktimiz olmadı” diye konuştu. Ağırlıklı yerli, Türk üretimi, yüzlerce giyim markalarından herkes kendi isteğine ve ürünleri sattığı şehirdeki müşterilere göre seçmektedir. Tüm seçilen ürünler büyük beyaz çuvallara ustaca yerleştirilerek koli badı ile kapatılmaktadır. Taşıma sırasında çuvalların açılması mümkün değil. Bazıları şaka yerine İstanbul’da bir gün içinde şehrin tüm yol ağı kadar koli bandı kullanıldığını belirtiyorlar. Çuvala yerleştirilmiş ürünleri hamallar nakliye merkezlerine göndermektedirler. Oradan nakliyeciler Makedonya, Rusya, Cezayir gibi her ülkeden müşterilere taşımaktadır. Ortaçağ’da, Osmanlı döneminde ve yüzyıl önce modern dönemde olduğu gibi çalışma sistemi bugün de aynen devam etmektedir.
balkon3 web sitesinden alınmıştır