Makedonya’nın Gostivar kentinden Türkiye’ye göçen bir ailenin oğlu Furkan Bayraktar. Kamera arkası tutkusunu İngiltere'deki " Cavendish College " ve Türkiye'deki "Bilim Sanat ve Felsefe Akademisi'nin" ortak olarak kurdukları merkezden mezun olarak sürdürmüş. Geçmişini de unutmayan Furkan, Vardar Ovası’nı anlatan 32 dakikalık bir kısa metrajlı bir film çekmiş…
İZZET KARASU/Balkan Günlüğü
Bu haftaki konuğum Furkan Bayraktar geleceğe umutla bakan, sinemaya düşkün, hırslı, azimli, 1989 doğumlu genç bir yönetmen kardeşimiz. "Burası Vardar Ovası " adlı 32 dakikalık konusu ilginç, kısa metrajlı bir de filmi var.
Film hakkındaki sorularıma geçmeden önce sizi biraz tanıyalım.
1989 yılında İstanbul'da doğdum. Ailem Makedonya Gostivar ilinden Türkiye'ye göç etmişler. Anne tarafım 1985, baba tarafım ise 1950'li yıllarda göç etmişler İstanbul'a. Tarihe baktığımızda ailemin 1800'lü yıllarda Konya Karamanoğulları zamanında Akıncılar olarak Gostivar Vrapçişte'ye göç ettikleri ifade edilmektedir.
Ailenizin göç ettiği Gostivar'ı özlüyor musunuz?
Hayat ve insanoğlu bir kuş misalı gibidir. Oradan oraya göç etmektedir. Ben İstanbul'da doğdum ama sanki oralıyım. Ben bir nevi oraya göçtüm diyebilirim.
Geçmişten bugüne bize mesleğiniz hakkında neler söylemek istersiniz?
Bugüne kadar sinema filmi, dizi, tv programı, belgesel, klip, reklam gibi birçok işte, asistan, kameraman, görüntü yönetmeni, yardımcı yönetmen ve yönetmen olarak görev aldım. Çocukluk ve gençlik dönemlerimden başlayacak olursak, evdeki kamera kasetlerine bakarım bazen. Düğünler, sıralar ve tatiller. Hiçbirinde ben yokum. Neden diyebilirsiniz. Çünkü daha ilkokula başlamadan kamera elimden hiç düşmezdi. Çocukken kamerayı elimden almamaları için çok ağladığım olmuş. Bütün ailem esnaflık yapıyor ama nedenini tam bilmiyorum ama bu mesleği yapmayı çok istiyordum. Bu işi de yapabilmek için diploma değil de bana beceri ve tecrübe kazandıracak bir eğitim kurumu gerekiyordu.
Bu kurum ya da kurumları bulabildiniz mi?
Türkiye'deki iletişim fakültelerini eleştirmek istemem. 2006 yılında Galler Üniversitesi’nin arkasında olduğu İngiltere'deki " Cavendish College " ve Türkiye'deki "Bilim Sanat ve Felsefe Akademisi'nin" ortak olarak kurdukları okul çıktı karşıma. Sinema, televizyon ve medya sanatları bölümünde okuyordum artık. Hayallerime yaklaşabilmek için iyi bir adım attığımı düşünüyordum. Okulun ilk günü, kürsüde saygıdeğer hocam Yusuf Kaplan " Türkiye ve Türk sineması için bir anahtar Pergel Metaforu " başlıklı bir konuşma yaptı. Ve o konuşmayı duyduğumda kendi kendime dedim ki " Doğru yerdesin Furkan"
PERGEL METAFORU
Pergel Metaforu nedir?
Mevlana'nın pergelin sabit ayağını bu ülkenin kültür ve medeniyet dinamiklerine basa bildiği ve diğer ayağını da diğer kültürlere, medeniyetlere ve ufuklara açabildiği zaman Türkiye'de yeniden Sinan'lar, İtri'ler, Yunus'lar ve Mevlana"lar yetiştirmek mümkün olabilir. Pergel Metaforunun işaret ettiği şeyi bütün büyük kültür, sanat ve medeniyet atılımları yapan toplumlar aynen kullana gelmişlerdir.
Bu felsefenin dünya'nın büyük sinema sektörü ile bir bağlantısı var mıdır?
Bugün Hollywood sinemasının yaratıcı ruhunu Aristocu drama geleneği, Avrupa sinemasının yaratıcı İncil'in labirentvari yapısı, Çin, İran, Afrika ve Latin Amerika sinemalarının, kısacası dünyadaki özgün film dilleri geliştiren bütün sinemaların yaratıcı ruhlarını o ülkenin coğrafyalarının kültürel dinamikleri, estetik ve sanatsal biçimleri oluşturuyor. Sinema boşlukta var olmaz çünkü. Sinema, bütün geleneklerin toplamının harekete geçirebilen bir sanat türüdür. Bu felsefe sayesinde bende yeni şeyler olmuştu ve ufkum bir anda açıldı.
Bu ufuk açıldığı anda size destek ve ışık olan Türk sinemasının ünlü kişileri kimlerdir?
Öncelikle büyük üstat ve değerli hocam rahmetli Halit Refiğ. Ardından Galatasaray Üniversitesi’nde dersler veren çok değerli hocam gazeteci ve eğitimci Ragıp Duran, rahmetli ünlü senarist Ömer Lütfi Mete hocam ve sinema piyasasının ilklerinden olan değerli Alparslan Bozkurt hocam. Bu büyük ustaların ışığı sayesinde sinema içime sinmişti tamamıyla. Yolda yürürken bile film çekiyordum artık. O yıl hemen asistanlığa başladım. Çünkü Halit Refiğ hocam " toz yutmadan bu iş olmaz " demişti. Kendi geçmişini anlatır örnekler verirdi. Bende kablo toplamaktan başladım bu işe. Ama piyasanın sağlığı ve durumu çokta hayallerim gibi değildi. Ama yaş ilerliyor ve para kazanmak durumundayız Bende bu yüzden piyasanın şartlarına uydum. Yukarıda da ifade ettiğim gibi birçok televizyon programı, dizide kameraman, görüntü yönetmeni yardımcı yönetmen ve yönetmen olarak görev aldım. Şu anda bir özel televizyon kanalında görev yapıyorum. Mutlu muyum? Çok ta değil. Ama halimize şükretmek lazım. Hayallerimden vazgeçmedim. Ve hayallerimden biri olan " Burası Vardar Ovası " filmine başladık.
Filmin konusu ve senaristi hakkında bize neler söylemek istersiniz?
Film'in senaristliğini Makedonya Gostivar'da yaşayan Zeki Beba üstlendi. Konusunu da şöyle anlatabilirim. 1991 yılı ile birlikte başlayan Yugoslavya'nın dağılma hikayesini Gostivarlı bir aile üzerinden anlatıyoruz. Ayet Aga'nın 4 kızı 2 oğlu vardır. İstanbul'a Prizren'e ve Saraybosna'ya 3 tane kız vermiştir. 1 bekar kızı da Gostivar'da babasının yanında kalmaktadır. 1 oğlu bu karışık ortamda Sırbistan'da askerdir. Diğer oğlu ise evli ve Gostivar'da berberlik yapmaktadır. Bir savaşın sadece Yugoslavya'yı değil aileleri de dağıttığını anlatmaya çalışıyoruz bu filmde. Aslında bir dizi senaryosu. Ama öncelikle hedefimiz bir sinema filmi ve daha sonra dizi. Bu yüzden senaryo çok geniş. Ve en önemlisi gerçek bir hikaye.
Hedef kitleye vermek istediğiniz ana mesaj nedir?
Aslında parçalanan sadece Yugoslavya değildi. Konu başlığı altında multi-etnik kültürümüz ve bir arada huzurlu bir şekilde yaşıyor olmamız. Film kareleri içinde bu gerçekleri görebilirsiniz.
Film çekilirken karşılaştığınız zorluklar nelerdir?
Birincisi film oyuncuları tamamen amatördü. Bu yüzden çok zor oldu diyebilirim. Ancak şunu da ifade edeyim, eğer profesyonel oyuncularla çalışıyor olsaydık bu film bitmezdi. Amatör olmalarına rağmen birçok oyuncu, profesyonel oyunculara şapka çıkarttıracak biçimde oynadılar. Türkiye den yarım otobüs teknik malzeme, ben ve değerli dostum Ömer Eriş gittik. İşi bilen sadece iki kişi vardık. Gerisi oradaki dostlar. Sağ olsunlar ellerinden geleni yaptılar.
Film kaç günde bitti?
Belki inanmayacaksınız ama 42 sahneyi 4 günde çektik. Bu imkânsız gibi bir şey. 2 saat uyku ile çalıştık. Hiç durmadık çünkü hem vaktimiz dar hem iznimiz yoktu. Ayrıca malzemelerin günlük kirası da cep yakıyordu.
Film için destek almadınız mı?
Ne yazık ki hayır. Destek sıfır. Filmin parası tamamen cebimizden çıktı. Film bittiğinde Gostivar'daki " Vita abi restoran" bize ve ekibe yemek vererek moral verdi ve bizleri kutladı. Bende buradan Vita abi Restoran'a tekrar teşekkür etmek istiyorum.
Filmi nerelerde çektiniz?
Film çekim yerleri; Gostivar ve Banitsa köyünde ağırlıklı çekimlerimiz oldu. Saraybosna çekimlerimizi ise Üsküp'teki eski Osmanlı çarşısında gerçekleştirdik.
Film oyuncuları kimlerden oluşmaktadır?
İsmail Ömer; Rahmi Adem, Viktoria Rafayloska, Denisa Hamid, Yaşar Murati, Nurullah Derela, Faruk Karai, Melek Goraman, Merve Goraman, Necat Adem; Sunay Raif; Zoran Gavrilovski, Ardit Stafa, Dafina Stefanova, Nita Yaşari, Roni Hamid, Adis İsmaili, Aurela İseini; Buyar Murat, Daniela Selmani, Mutfar Ali, Alden Eyüp, Erdem Murat, Yasin Hüsein, Karemettin Bekir,
Ayça Ömer, Mukaddin Ali ve Gostivar Yukarı Banista köylüleri.
Amatör de olsa bayağı geniş bir oyuncu kadrosu ile filmi çekmişsiniz. Peki son olarak film hakkında ne söylemek istersiniz?
Sonuç olarak bir DEMO film çıktı ortaya. Filmin süresi 32 dakika. Bu filmi halkımıza ve bize destek olabilecek kişilere ispat olarak çektik. Maddi yokluk ile biz bu filmi bu kadar çektik. Gelin birlik olalım, bizlere destek olun ve filmin devamını çekelim. Bu önce tam bir sinema filmi. Daha sonra ise haftalık bir dizi olsun. İsteğimiz budur.