Ya Çıkar Cübbeni Ya da Haddini Bil !
Adli Yıl açılış töreninde yine demokrasiye ve halkın iradesine kılıç kaldırıldı.
Bu törene ne Cumhurbaşkanı ne de Başbakan katıldı. Bakanlardan çoğu özellikle Adalet Bakanı katılmamayı tercih etti. Çünkü bu törenler amacının dışında bir seyir almaya başladı. Yargının bir jüristokrasiye dönüşme şovunun yapıldığı ve seçilmişlere aba altında sopa gösterildiği törenler haline geldi.
Sürekli ağızlarında sakız ettikleri yargının bağımsızlığı ilkesinin arkasına hep bir yürütmenin bağımsızlığına müdahale etmeyi sıkıştırmaları artık bir gelenek haline dönüştü. Elbette ki güçler ayrılığı ilkesi üzerine kurulmuş bir rejim ile yönetilmekteyiz. Ancak bu güçler ayrılığı ve bağımsızlığı erklerinin içinde sadece yargı yoktur. Yürütme ve Yasama da vardır. Güçler ayrılığı ilkesi yargının, atanmışların; milletin iradesini temsil eden seçilmişlere üstün geleceğini anlatmamaktadır. Yıllarca yürütmeyi dizayn etmeleri yargı mensuplarını hiç rahatsız etmezken bir de üstüne üstlük yargı vesayetini ülkeye hâkim kılmaya çalışmaları gayet doğal karşılanırken ki bunda yargı mensuplarının büyük payı varken çıkıp yargı bağımsızlığından ve güçler ayrılığından bahsetmeleri ne kadar inandırıcıdır ve ne kadar hakkaniyeti barındırmaktadır.
ADALETİ İNŞA ETMEK
Yargı, adaleti inşa etmek ve hakkaniyeti işletmek için vardır.
Yargı, yasama ve yürütmenin çıkardığı kanunları uygulamak için vardır.
Yargının görev alanları bellidir.
Yargı, 367 krizindeki gibi esas açısından denetleme yapmaz!
Yargının sadece şekil açısından yasaları ve anayasa değişikliklerini denetleme yetkisi vardır.
Ancak Türkiye yargısında baş kesenler, kılıç kaldıranlar, Sayın Metin Fevzioğlu’nun da dediği gibi(!) yargıyı keyfiyeti için kullananlar, yargıyı bir nevi kendi arka bahçesi gibi gören yargı mensupları ve cübbesini çıkarmadan siyasete soyunan bir barolar birliği başkanı vardır. İdeolojilerine haykırı gelen kişileri tutuklayarak yıllarca hapse mahkûm kılan ve bağlı oldukları birtakım dış mihrakların güdümünde hareket eden, siyaseti dizayn etme misyonuna bürünen yargı mensuplarının olması, yargının tarafsızlığının bir enkaza dönüştüğünün açık göstergesidir.
Cumhurbaşkanımızın dediği gibi, "SİYASİ, İDEOLOJİK, ZÜMREVİ ÇIKARLAR YARGIYA EGEMEN OLURSA, ORADA ADALETİN TECELLİ ETMEYECEĞİ AÇIKTIR"
"Adaletin güvenilir ve hızlı şekilde tecelli edebilmesi, sadece anayasal ve yasal düzenlemelerle, yargıda alt yapı yatırımlarıyla mümkün hale gelemez. Yargı kurumları ve yargı mensuplarının, ülke ve millet ile aynı istikamete bakıyor olmaları; ülkenin istiklal ve refahı adına milletle aynı hissiyatı paylaşıyor olmaları hayati derecede önemlidir. Yargının bağımsızlığı kadar, hatta ondan daha da önemli olan, yargının, yargı kurumları ve yargı mensuplarının tarafsızlığıdır. Siyasi, ideolojik, zümrevi çıkarlar yargıya egemen olursa, orada adaletin tecelli etmeyeceği açıktır."
YARGININ SİYASALLAŞMAMASI
"Yargının siyasallaşmaması, ilgili tüm tarafların üzerinde hassasiyetle duracakları bir konudur. Ancak, yargının tarafsızlığını yitirmemesi de tüm yargı kurumlarının ve mensuplarının en hassas ve en güncel meselesi olmak durumundadır. Tüm yargı kurumları ve mensupları, yargıya sirayet etmeye çalışan, yargıyı etki altına almaya çalışan, adeta yargıyı teslim almaya çalışan siyasi, ideolojik ve zümrevi gruplara karşı son derece hassas, dikkatli ve cesur olmak zorundadır. Yargı içine sızarak örgütlü şekilde hareket eden ve yargı sistemini adeta felce mahkûm etmeye çalışan girişimler karşısında herkes, hepimiz, eşit derecede mesulüz. Bu noktadaki her ihmalkârlık, her müsamahakarlık, ülkemize, milletimize, gelecek hedeflerimize açık bir haksızlık olacaktır.’
Gerçek şudur ki, adaletin işleyebilmesi için yargı mensuplarının tarafsız olması şarttır. Yargının bağımsızlığı tarafsız olmalarından gelmektedir. Evet, doğrudur! Yargı bağımsız değildir! Ancak bu tutsaklık yargı mensuplarının dış mihrakların ve birtakım yapılanmaların güdümüne girmiş olmalarından kaynaklanmaktadır.
Anayasa ve kanunların önüne patronların ve örgüt liderlerin çıkarlarını koymuş olmalarından ve bu doğrultuda kararlar vermelerinden kaynaklanmaktadır.
Yıllarca yargının hakkaniyete uygun bir şekilde işleyebilmesi için mücadele veren siyasi liderleri gerek asmalarından gerekse onlara karşı darbeye girişmelerinden gerekse destek vermelerinden kaynaklanmaktadır.
Cübbelerini çıkarmadan siyasî açıklamalar yapmaları ve JÜRİSTOKRATİK bir ülke oluşturmaya çalışmalarından kaynaklanmaktadır.
Ey Yargı Mensupları!
Ya cübbeni çıkaracaksın siyasete girip adam gibi çıkacaksın milletin karşısına.
Ya da cübbeni çıkaramıyorsan görevini bilip, sınırların çerçevesinde hareket edeceksin, adaleti işletmek için tarafsız olacaksın. Ne yardan geçerim ne serden dersen! Prangalar takılmış bir şekilde güdümlü olarak hareket ederek sadece çığırtkanlık yaparsın. Bu ülke milletindir, siyaset seçilmişlerin, yargı ise atanmışların işidir. Milletin iradesinin zuhur ettiği seçilmişlerin meşruiyeti ise atanmışlardan daha fazladır. Siyaseti dizayn etme ise milletten başka kimsenin haddi değildir. Hele ki atanmışların hiç değildir!