Yaylı Tamburun Çoskusunda Balkan Ezgilerinin Üstadı : Aluş NUŞ

25 Nisan 2024 - 23:49

1977 İzmir doğumlu çok yönlü sanatçı, Ege Ünv. Ziraat Fak. Toprak Mühendisliği ve A.Ü.Halkla İlişkiler Uzmanlığı , Ege Ünv Eğitim Fakültesi Pedagojik Formasyon Bölümlerinden mezun oldu. İçerisinde Ege Ünv Bilgisayar programcılığı ,Siyaset Okulu dâhil birçok eğitim programını bitirdi . Resmi ve özel kurumlarda resim ve bilgisayar öğretmenliği yaptı. Temel resim eğitimini çok küçük yaşlarda annesi ressam Nüket Bağra’dan aldı . Küçük yaşlarda başlayan resim ve edebiyat çalışmalarında o dönemlere ait ödülleri de bulunmakta olan sanatçı daha sonra Kosova ‘ya giderek sayın Dr.Ethem Baymak atöyesinde Sanat Tarihi , Desen ve Resim Teknikleri üzerine eğitimini geliştirmiştir. Sanatta köklerimizden beslenerek yol alırken özgün olmanın gerekliliğine inanan sanatçı aldığı Toprak Mühendisliği ve Resim eğitimlerinin bir getirisi olarak kendi geliştirdiği kum dokulu karışımı ile kendine has bir teknik yaratmıştır ve KUMSAL YANSIMALARI dizisi ile ‘Kumların Ressamı’ olarak tanınmaktadır. Ayrıca akrilik, yağlıboya, suluboya serilerinden oluşan eserleri bulunmakta ve çocuk kitapları için çizimlerde yapmaktadır. Bugüne dek çoğunluğu yurt dışında olmak üzere on sekiz kişisel,yüz ‘e yakın karma sergi açan sanatçı , yurt içi ve yurt dışında çok sayıda sergi, çalıştay ve uluslararası organizasyonlara katılmıştır .Kendisi de sanat küratörlüğü yapmakta ve kendi tekniği ile ilgili olarak bir çok bienal ve önemli sanat fuarlarından özel davet almaktadır.. Uzmansal çalışmalarını Türkiye, ,Balkan ülkeleri , İtalya, Mısır ,Bahreyn ,Karadağ gibi ülkelerde zaman zaman sürdüren sanatçı; “İtalya Regolad de Arte Vakfı” tarafından 2011 yılında düzenlenen yarışmada dünya üçüncülüğü ödülüne değer görülmüştür. Toplum sorunlarına kayıtsız kalmayan sanatçının birçok Sivil Toplum Kuruluşu’nda kurucu üye ve aktif yönetim kurulu üyeliği bulunmaktadır. Eserleri bir çok resmi ve özel koleksiyonlarda bulunan çok yönlü sanatçının; resim çalışmalarıyla birlikte yürüttüğü edebiyat çalışmaları da bulunmaktadır.Dergi editörlüğü , köşe yazarlığı , eleştiri,deneme,araştırma ve şiir kitapları yazmakta ve bu konularda ki araştırmaları ile bir çok bilimsel toplantılara katılmakta olan sanatçı Sanat çalışmalarını İzmir Karşıyaka’da bulunan atölyesinde sürdürmektedir..

Fatma Elvin Öztürk

Yaylı Tamburun Çoskusunda Balkan Ezgilerinin Üstadı : Aluş NUŞ

Yaylı Tamburun Çoskusunda Balkan Ezgilerinin Üstadı : Aluş NUŞ
Son Güncelleme :

22 Nisan 2013 - 23:33

296 okuma
(Last Updated On: 10/02/2014)

Kulağımda bir türkü nağmeleşir gözlerimde Rumeli tüter. Türküyü her dinlediğimde benliğimde bir öyle bir böyle ötelenir. Beden mıh gibi kalır yerinde, ruh türküye kardeş ta Rumeli’ye yola koyulur. Koyulur koyulmasına da hasrete ne çare olur ne merhem.

 

Eski Hava Türkülerde
Düğün Vardır Rumeli’de
O Güzelim Halk Dilinde
Barış Sevda Söylenirde

Yakılsın Türküler
Ak Giysin Gelinler
Var dar Ovası
Edirne Köprüsü

Herkesin Dilinde Bre Dilber Aman
Rumeli Türküsü
Rumeli Rumeli
Vatanım Rumeli

On üçünde Sevdalandım
Yar Yüzünden Hasta Yattım
Rumeli’de Hep Güzeller
Uzun Boylu Kalem Kaşlı

Vurulsun Davullar
Çalınsın Zurnalar
Belgrat Kalası
Yörük’te Yaylası

Zurnalar Çalıyor Bre Dilber Aman
Rumeli Havası
Rumeli Rumeli
Vatanım Rumeli

 

Yaylı3Kulağımda bir türkü nağmeleşir gözlerimde Rumeli tüter. Türküyü her dinlediğimde benliğimde bir öyle bir böyle ötelenir. Beden mıh gibi kalır yerinde, ruh türküye kardeş ta Rumeli’ye yola koyulur. Koyulur koyulmasına da hasrete ne çare olur ne merhem. Rumeli havası dillendi mi, Vatan Rumeli de çağırır gizlice. Her yürek genlerinden bağlı ya. İşte öylesine ve öylece… Aluş Nuş üstadımı ne zaman dinlesem, o buğulu sesini duysam, bir başka yanıyor yüreğim özlemle… Hele bu türkü oralarda radyolarda, TV erde Rumeli’nin adeta bir milli marşı olmuş bir türkü ise. Barış sevdalarına bir atıftır aslında, eski günlere bir özlem bir halk ozanının yüreğinden kopan fırtınalara bir çare. Çektiklerini anlatmaz belki ama ya çekmeden öncekilerini. Bir kaç mısra dilleniverir alır sizi savuruverir. Yüreğiniz burulur gözleriniz hafiften ıslanır. Göç edenler bilirler yürek sızısını. Biz onların torunları ise bilmeden farkına varmadan hissederiz. Dokumuza işlemiştir çünkü o gözyaşları. Kokularımıza yazılmıştır balkan havası… Taşların dibinde güllerin bittiği dönemler de, ölülere ağıt yakılan dönemlerde de aynı topraklarda idi. Topraklarından koparılanların yoldaki ayak izlerine kardeş değimliydi gözyaşları. Akan kanlar müzikle, şiirle resimle yıkanmaya çalışıldı. Bazen bir mısra ya gizlendi bazense bir resmin arkasından deli kırmızılarda gözlendi. Hayatların örselenmişliğinde halk ozanlarının seslerinde dinlendi dinlendi ve duruldu işte öylesine. Aluş Nuş büyük üstat halk ozanı benim satırlarıma konuk oluyor bu hafta. Ve bizde anavatandan İzmir’imizden şöyle bir uzanıp derin bir misafirperverlik ile ağırlıyoruz kendisini…

CANLI DİNLEME ONURU

Kendisi ile tanışma ve sohbet edebilme şansımdan dolayı ve yıllardır türkülerimizin bestekârının türkülerini canlı dinleme onuruna erdiğim günleri unutamıyorum aslında. Bugünlere benzer, havanın bir sıcakta, bir serinde el salladığı, birbirlerine kifayetsizce reverans ettiği günlerden birinde Prizren’e vardım. Nice değerli dostlarla olmaktan ve sergimi açmaktan ölesiye mutlu iken. O canım türkülerin sesi, sevgiyle zevkle dinlediğim Aluş Nuş’ta sergime teşrif etmiş. O kadar mutlu oldum ki sandalyemi kaptığım gibi yanında aldım soluğu. Doyasıya konuştuk her şeyden. Müziğin dünyasında yaşıyor. Evi notalar, sofaları yaylı tambur. Türkülerdeki döşeklerde uykularını dinlendiriyor belli. Sohbet ederken o türküden bu türküye geçiverirken işte yukarıdaki türkünün sohbetinden de demlenmeden de geçemedik. Yoksa şimdi radyoda çalınınca nasıl alırdım soluğu satırlarımda. Hikâyesine gebe canlandı dimağımda. İşte bu canlanmanın ekseninde Nasıl bestelendi türküler, nasıl bu yollarda yürüdü Aluş Nuş biraz bahsedelim sohbete yoldaş ne dersiniz… Yaşamı yaşanmışlığı, yüreğinin dinmeyen sesini elden bırakmadan sürdürmek, dillerde pelesenk olan şarkı ve türkülerimizin heyecanını, korlarını canlı tutarak, hatta ateşi körükleyerek daha da parlak kılmak, balkan halkının ve sanatçılarının geçmişten geleceğe taşıdığı özelliklerden sadece birisidir aslında.

Savaşların tehlikelerine rağmen, sonrasındaki kaoslar bu topraklarda yaşayan Türklerin de bütün alanlarda yaşantısını etkilemiş olsa da hiçbir şekilde söndürülememiştir. Çünkü sanatın ve kültürün verdiği umut, sunduğu yaşama direncinin her şeyden üstün olduğunu ispatlanan bir gerçektir. Özellikle bu topraklarda. İşte bu umudu yaşatan sanatçılardan birisidir kendisi. Kosova Türkleri için bir dönüm noktası gibi olan Prizren’de  “DOĞRU YOL” Derneği’nin ve diğer kurumların açılması o dönemde Kosova Türkleri’nin yüreğinde bir umut bir meşale gibi parlamıştır. Doğru Yol” derneği kültürel değerlerimizin korunup işlenmesi, gerekse eğlence yaşamının zenginleştirilmesi bakımından oldukça önemli bir yere sahiptir. Bunu gittikçe sanatçı üstatlarım ile bir bir sohbet ettikçe daha iyi idrak ediyorum. Bugün bir ekol olarak bilinmesinin sebebi ise bu dernekte yetişen yüzlerce sanatçının katkılarının yadsınamayacak kadar fazla olmasıdır.

TÜRKLÜĞÜN VE TÜRKÇE’NİN BAYRAĞINI DALGALANDIRANLAR

Yaylı1951’lerden sonra bu topraklarda yetişen sanatçı, yazar, şair, tiyatro sanatçısı, ressam, aydın, tek sözle Türklüğün ve Türkçenin bayrağını dalgalandıranların büyük bir çoğunluğu bu dernekten beslenmiş derneğin çatısı altında hamurunu yoğurdukça kıvama getirmiş, özveri ile bu hamuru şekillendirmiş, bu amaçta hizmeti de en kutsal görev olarak bilmişlerdir. Benim sohbetlerime istinaden çıkardığım kanı budur. İşte bu sanatçılardan biri olan Aluş Nuş her zaman sanatın yararlı olma niteliğini göz önünde tutmuş, yerli türkülerin estetik değerlerine önem vererek bu topraklarda yerli Türk musikisini güncel tutmaya çalışarak günümüze kadar uzanan hikâyesini yazdırmıştır tarih sayfalarına. Bugüne kadar bestelediğim 140 bestem ve 250 kadar derlemem var diyerek satırın sözünü alıyor benden. Ve bizde ondan dinliyoruz kimdir Aluş Nuş. Müzisyen bir aileden geldiğini belirtiyor, babası, Hüseyin Nuş de 1923 yılında kurulan “Gayret” Cemiyeti’nin değerli ses ve saz sanatçılarından biri imiş. Babasının yanında küçük yaşlarında müziğe merak salmış babası ve annesinden, dinlediği çoğu türküleri çocukken okulda, sonraları 1960 yıllarında da üye olduğum “Doğru Yol” Derneği’nin düzenlemiş olduğu bütün konserlerimde ve kısa zaman sonra Priştine Radyo Televizyonu’nda bir bir seslendirmeye başladım tabii ki bestelemiş olduğum şarkı ve türkülerim ile beraber. Üye olduğum dernekte ilk başlarda ses sanatçısı olarak hizmet vermekte iken daha sonralarında Yaylı tamburu getirerek etkin olmaya başlayan Türk Sanat Müziği orkestrasında bu nevi müziğin daha da zenginleşmesine ve gelişmesine büyük bir katkı sunduğumu düşünmekteyim diye sohbetin demine dem katmaktadır. Doğru Yol Derneği’ne yaylı tamburu getirmesiyle, ilkin kendisi yaylı tamburu çalmaya başlamış ve kısa bir zaman sonra Türk Sanat Müziği kolunun başına geçerek uzun yıllar bu kolu yönetmiştir. Sonrasında Hicaz makamında bestelediği  “Ne Yapsak Çaresiz” eseriyle Kosova müzik listelerine 1974 yılında katılarak, ileriki dönemde bir besteci olarak yer alacağının sinyallerini vermeye başlamıştır bile…

Bestekârlığınızın yanında aslında bir halk şairi olduğundan bahsediyoruz uzunca bir süre. Ben sordukça kendi anlatıyor yıllarını elli seneye sığdırdığı büyük dünyasını. Bir halk şairi de olan üstadın bugüne kadar yayınlamış olduğu “Cümbüş” ve “Bizden Kalan Hoş Şada” kitapları da bulunmakta. Birkaç şiirini dillendiriyor bana. Kitaplarında yer alan şiirlerinde işlediği konular o toprakların şairlerinin belirlediği benimsediği bir misyonun göstergesi adeta, unutulmuşluktan bahsediyor. Günümüzle olaylar ile mukayese ediyor, onları güncelleştirerekten toplumun örf, adet geleneklerini bir eğitici üslubu ile harmanlıyor. E kolay değil tabi 1995 yılında Türk Müziği Konservatuarı Derneğini kurup Kosova Türk müziğinin geliştirilmesinde önemli bir adım atarak. Başkanı olduğu bu dernekte hala müzik etkinliklerini sürdürürken, çok sayıda genç sanatçı yetiştirerek, Rumeli Türk müziğine katkı sunmakta ve eğitici kişiliği ile birleştirmektedir. Nuş, aslında şiir konularını seçerken, toplumun yapısını öyle bir göz önünde bulundurmuş ki şiirlerin toplumda görmek istediği iş veya uyandırmak istediği duygu ve düşüncelere uygun olan konuya göre anlatım biçimini seçmesi ile tanınır. Bu yüzden bazı şiirleri de olaylar, kişiler, yerler, eşyalar ve yiyecekler üzerine kurgulamıştır. İşte yanımda oturan bu koca yürekli insanın bugün Kosova’da Yaylı Tamburu çalan tek saz sanatçılarından biri olduğu gerçeği beni daha da çok etkilemektedir.  O yapmış olduğu müziğiyle ve sanatıyla seyircisine ve geniş halk kitlesine yerli türkülerin adını bir bir ezberletirken içtenliği ve duygusallığının ekseninde Prizren ağzını hiç değiştirmeden gür ve kıvrak sesiyle bu müziği farklı yönlerden sevdirmiş ve ayakta kalması için de oldukça büyük çaba sarf etmiştir. Tabi ki Nuş’un bütün bu sanat alanlarında başarılı olmasının çalışkanlığının ötesinde yegâne sebebinin aslında başka sanatçıları küçümsemeden, başkasına yük olmadan, kendini başkasından üstün saymadan, hep alçak gönüllü, olumlu ruhuyla ve erdemli tutumuyla başardığını hissediyorum sohbetimiz derinleştikçe ve onu tanıdıkça.

Kızım diyor usulca…

“ Balkanlarda yapılan Türk müziği çalışmaları, Rumeli Türkülerine benzer, yeni bir biçimde, Türk Sanat ve Halk müziği temelleri üzerinde yapılmalı ve güçlenmelidir. Bu sözlerin arkasında durarak, kitabımda bu biçimde eserler yer almaktadır. Her bestekâr yaşadığı ortamın ve zamanın konularını dile getirerek, yenilik peşinde olmalıdır. Yeni arayışlar yaparak, kalıplaşmış formlardan, konulardan dışarıya çıkarak, Balkanlarda yaşayan Ulus ile Halkların çok renkli müziklerinden yararlanarak, evrenselleşmiş Mansur düzeninde, çok sesli müziğe uygun makamlarımızla ve sazlarımızla çalışmalarımızı yapmalıyız.” Diyor bütün konuştuklarımızı özetlercesine… Biraz gözlerim dalıyor pak deresine ya diyorum ya bu birbirinden değerli sanatçılar ya hiç var olmasaydı. Bu kadar özenle çalışmasalardı… Satırlarında, fırçalarında notalarında dillendirmeselerdi o canım Rumeli sevdasını. Kardeş şehirlerde anavatan ile paylaşmasalardı… Düşünmek bile istemiyorum alıyorum kendimi şar dağının o buz gibi sularından. Sadece bakmıştım oysaki yoksa düşüncelere denk mi sular sırtım buz kesiverdi ürperiverdim. Sonra kattım önüne düşüncelerimin bildiklerimi yüreğim ısındı, bildiklerim sadece birini anlattı düşündüklerim hepsinde gördü aslında kocaman yürekleri. Bildiklerim Aluş Nuş’u anlattı satır satır. Aluş Nuş, Kosova Müzisyenler Birliği üyesidir. Tambur, bağlama, cümbüş ve tar sazlarının karışımı olmak üzere ‘Nuşi tambur’ sazını icat etti. TRT repertuarına TSM ve THM besteleri ve derlemeleri alındı. 2000 yılında T.C. Diyanet işleri tarafından Kutlu Doğum haftası dolayısıyla mansiyon verildi. 1988 yılında ‘TAN’ yayınlarında yayınlanan ‘Rumeli Türküleri’ kitabı yılın kitabı seçilerek ‘Süreyya Yusuf ödülünü aldı. Aynı kitabı Türkiye’de ‘SAY’ yayınlarında yayınlandı. 1994 yılında TAN’ yayınlarında halk dilinde taşlama ve gülmece şiirlerini kapsayan ‘CÜMBÜŞ’ kitabı yayınlandı.2007 yılında ‘BAY’ yayınlarında ‘Bizde Kalan Hoş Şada’ kitabında yayınlandı. Bugüne kadar şarkı, türkü, ilahi, melodi ve çocuk şarkısı formunda 130 eser besteledi. Bu bestelerden 68’i Kosova Radyo Televizyonu’nun denetim kurulundan geçerek radyoya seslendirildi. 2009 yılında ise iki ödül kazandı. Kosova Türkleri tarafından 2009 Yılı’nın Sanatçısı ve ayrıca Prizren Belediyesi tarafından 2009 Yılı Sanatçısı seçilerek iki önemli ödüle sahip oldu. Aluş Nuş, aile üyeleriyle birlikte Türk müziğine hizmet etmek amacıyla 10 Ağustos 1995 yılında ‘Türk Müziği Konservatuarı’ derneğini kurdu. Hala da bu derneğin başkanı olarak hizmet etmektedir.

DİLLERE PELESENK OLAN ŞARKILAR

Dillerde pelesenk yüreklerde marş olan eserleri ise Yıllarca Garip, Vatanım Rumeli, Sevemem Sevemem, Tayare Tayare, Dingayreti, Ayşe – Leppe, Âşık Recep, Bekri Cafer, Muradiyem, Mürvet, Yağmur Bozdi Havayı, Bir Dünya Verin Bana, Yunus Emre, Öt benim Sarı Tamburam, Atatürk’ün Sevdiği Türkü, Bir Milletin Türkülerini Yapanlar, Doğduk Burda, Ata Dedim, Yurtta Sulh – Cihanda Sulh v.b. Dahası söze ne hacet. Alalım elimize kırk yılın hasreti kahvemizi saralım yüreğimize dostlukları, iyi ki varsınızın sessizliğinde güvenin sırrına yaslanarak radyomuzun tıngırtısında dinleyelim Rumeli sevdamızın hikâyesini kâh Aluş Nuş’tan kâh değerli üstatlardan. Bir sonraki yazımızda Rumeli’nin nice üstatlarından yine birisinin sofrasına konuk olacağız. Sohbetinde demlenip Türklüğün gururunda yüreklenirken, sevdalarımızın satır arası buluşmalarında selam edeceğiz.

 

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.