Yolumuzun Doğrusu
“Kipriyanu’nun sahte bağlantısızlar siyaseti artık sırıtmıştır. İslam ülkeleri artık Rum dostlarının oynamakta olduğu bu çirkin Bizans oyununu görmeli ve kayıtsız şartsız yerlerini Müslüman Kıbrıs Türk halkının yanında yer almalıdırlar”. 1980
Dr. Fazıl KÜÇÜK
Doğu Akdeniz’deki enerji mücadelesinin ivme kazanarak devam etmekte olduğu biliniyor. Yavuz Sondaj gemisi yeniden sondaj çalışmalarını sürdürüyor. Yavuz sondaj gemisi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti makamları tarafından verilen bölgede Ağustos ayında da çalışmalar yapmıştı. O günlerde mendil büyüklüğündeki ülkenin önde gidenleri gemi personeli için tutuklama kararı almışlar buna karşın uygulayamamışlardır. Benzer istemlerini şimdilik söylemlerle geçiştirmeyi yeğliyorlar. Yavuz sondaj gemisi Ağustos ayında Karpaz bölgesinde çalışmalar yapmıştı. Şimdide Ada’nın batısında çalışmalar yapıyor. Aynı bölgede Fransız TOTAL ile İtalyan ENI şirketlerinin de sondaj çalışmalar yaptıkları biliniyor.
Bay Nikos Anastasiyadis Türkiye’nin bu yönlü çalışmalarının kışkırtma olduğunun türküsünü çığırıyor. Bu açıklamasından sonra İngiliz Bakan (Avrupa İşlerinden sorunlu) Bay Christoper Pincher de ıslık çalarak Türkiye’yi eleştiriyor. Rum yönetiminin kendi Münhasır Ekonomik Bölgesinde petrol/doğal gaz aramasını desteklediğini söylüyor.
Yunanistan’ın da boş durmadan Amerika ile üs anlaşması yapmaya çalıştığını kaydetmek istiyoruz. Yunanistan Dışişleri Bakanı Bay Nikos Dendias konuya ilişkin olarak parlamenterleri ikna etmeye çalışıyor. Bay Dendias, “Amerika ile yapılacak anlaşma iyi bir anlaşma olacak” diyor. Anlaşma ile Yunanistan’ın çıkarlarının korunduğunu, Ege ile Doğu Akdeniz’de istikrarla güvenliğin bir unsuru olacağını ekliyor. Böyle bir anlaşmaya Yunanistan Komünist partisinin karşı çıktığını da belirtmek istiyoruz. Bu nedenle adı geçen partinin önderliğinde Amerika karşıtı eylemler ivme kazanarak devam ediyor. Amerika Dışişleri Bakanı Bay Pompeo elde etmeye çalıştıkları üs konusunu sondaj konusu ile aynı kefeye koymasına karşın halkın öfkesi dinmiyor.
Geride bıraktığımız Eylül ayında Amerikan Kongresinden Kıbrıs Rum Yönetimine uygulanan silah ambargosunun kaldırılması koşula bağlamıştı. En önemli koşul Rusya ile olan bağlantılarının kesilmesidir. Böyle bir koşul olmayacak duaya AMİN demekle eşdeğerdir. Nedenine gelince Ada’da örgütlü ve her koşulda %40 civarında oy alabilecek güçte olan AKEL Komünist partisinin dışlanması demek olacaktır. Adı geçen partinin genel kurullarında Ada’nın Yunanistan’a bağlanmasını içeren iki adet kararı olduğunu bir kez daha anımsatıyoruz. Bu nedenle Rum siyasetinin yönlendirici partisini aklı başında olan kimse dışlayıp yok sayamaz.
Bu arada AKEL ile DİSİ partilerinin önde gidenleri Bay Nikos Anastasiyadis’i devre dışına itebilmek için çalışma başlattıklarını da kaydetmek istiyoruz. Rum basınında yer alan habere karşın aksine bir açıklama gelmediğine göre doğru kabul etmek durumundayız. Bu açıklamalar danışıklı bir dövüşte olabilir. Ne olursa olsun böyle bir ortamda müzakere sürecinin yeniden başlaması olanaksızdır.
Karmaşa gibi görünen açıklama ile Kıbrıs Türk’lerine tuzak kurmak olarak da okumak gerektiğini düşünüyoruz. Buna koşut BM Genel Yazmanı Bay Antonio Guterres, son hazırladığı raporunun 55. paragrafında “tanınma ya da tanınmamaya takılmadan işbirliği yapılması çağrısında bulunuyor”. İşbirlikleri daima eşitler arasında yapılan bir işlemdir. Taraflardan birinin devlet diğerinin kabul edilmediği noktada uzlaşının sağlanması olanaksızdır.
Bugüne değin iki bölgeli iki toplumlu çözüm formülü de iflas ettiğine göre Kıbrıs Türk’lerinin eşit egemenliğinin kabul edilmesini kaçınılmaz formül olduğunu yinelemek istiyoruz. 1960’lı yıllarda denenmiş olan bir anlamda federasyon türü olan Kıbrıs Cumhuriyeti formülünü yürütmeyenlerin kim oldukları bilindiğine göre federal yapı konusunda ısrar etmenin yararı olmayacağının altını kalın çizgilerle çiziyoruz.
Farklı duruşları olanları bir araya getirmeye çalışmanın hiç kimseye yararının olmayacağını kabul edilmesi gerekiyor.