Avrupa Birliği’nde Lizbon Antlaşması dönemi bugün başlıyor

1 Aralık 2009 tarihinde Avrupa Birliği’nin kurumsal yapısını ve işleyişini yeniden düzenleyen Lizbon Antlaşması yürürlüğe giriyor.

 

 

 

 

 

Yaklaşık sekiz yıl süren siyasi mücadele, engeller ve hayal kırıklarının sonunda Lizbon Antlaşması, İrlanda’nın da Lizbon Antlaşması’nı kabul etmesi ile bugün yürürlüğe giriyor. Reform antlaşması, kurumsal ve siyasi alanda birçok yeniliğe imza atıyor. Öncelikle dönem başkanlığının yerine üye ülkelerin devlet ve hükümet başkanları tarafından seçilecek bir kişinin 2,5 yıl süreyle AB Konseyi’ne başkanlık yapması öngörülüyor.



Yine Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso, yirmi altı üyeden oluşan Komisyon’un üyelerini açıkladı. Lizbon Antlaşması’na göre Avrupa Parlamentosu, Komisyon Başkanı’nı AB Konseyi’nin nitelikli oy çokluğu ile belirlediği adaylar arasından seçecek. Avrupa Parlamentosu’nun onayı durumunda AB Komisyonu, Birlik’in yürütme gücü olarak beş yıl süre ile görev yapacak. 2014 yılından itibaren AB Komisyonu’nun üye sayısı üye ülke sayısının üçte ikisi kadar olacak. Böylelikle Avrupa Birliği’nde yeni bir dönem başlıyor



Avrupa’nın azınlıkları için Lizbon Antlaşması ne anlama geliyor?




Avrupa Azınlıkları Federal Birliği (FUEN) Direktörü Jan Diedrichsen tarafından kaleme alınan makalede sayıları 27 AB üye ülkesinde yaklaşık 45 milyonu bulan Avrupa’nın azınlıkları için Lizbon Antlaşması süreci umut ve hayal kırıklığını beraberinde getiriyor. Avrupa’nın azınlıkları için AB, ulus devletin dar sınırlarının ötesinde bir perspektif sunuyor. Antlaşma ile Avrupa azınlıklarının en büyük şemsiye örgütü olma özelliğine sahip FUEN’in otokton azınlıkların desteklenmesi için Birlik’in sorumluluk üstlenmesi talebi nihayet gerçekleşmiş olacak. AB Antlaşması’nın 2. Maddesi, Birlik’in insan onuru, özgürlük, demokrasi, eşitlik, hukukun üstünlüğü ve azınlık üyesi kişilerin hakları dahil insan haklarına saygı temelinde kurulduğunu ifade ederken Birlik’in amacı ile ilgili 3. Maddesi Birlik’in zengin kültürel ve dilsel çeşitliliğe saygı duyacağını ve Avrupa’nın kültürel mirasının korunarak güçlendirileceğini garanti edeceğini not ediyor. Ancak Lizbon Antlaşması’nın AB azınlıklarının durumunda nasıl bir hukuki ve gerçek etki yaratacağı henüz netlik kazanmış değil.



Avrupa azınlıkları ikinci Barroso döneminden umutlu!



Jan Diedrichsen, Jose Manuel Barroso’nun 2004-2009 yılları arasında gerçekleştirdiği başkanlık döneminde Komisyon’un azınlıklar ile ilgilenme yetkisine sahip olmadığı gerekçesi ile Avrupa azınlıkları konusunu yetki alanının dışında olarak yorumladığını ifade ediyor. Diedrichsen, bölgesel ve azınlık dilleri konusunda manevra alanı tanımayacağı için Romanya’nın AB’ye katılımı ile Çokdillilik Komiserliği yaratıldığını, bu göreve ise Romanya’dan Leonard Orban’ın getirildiğini not ediyor. Ancak Orban’ın görev süresi boyunca etkili olamadığını ifade eden Diedrichsen, bu alanın yeniden Eğitim, Kültür, Çokdillilik ve Gençlik Komiseri’nin yetki alanına dahil edildiğini belirtiyor. Ancak Diedrichsen, azınlık dillerinin azalan etkisinden bahsetmek için henüz çok erken olduğunu, zamanın gerçeği göstereceğini not ediyor.



Avrupa Diyalog Forumu yerleşik azınlıkların sorunlarının artık çözülmesini istiyor



Diedrichsen, AB dil politikası ile ilgili en etkin metodun eski Avrupa Parlamentosu üyesi Michl Ebner tarafından kaleme alındığı için Ebner kararı olarak bilinen yöntem olduğunu ifade ediyor. Buna göre dilsel çeşitlilik ve dil öğrenimi için Avrupa ajansı kurulmasını ve bu ajansın ayrı bir bütçeye sahip olmasını öngören kararın 2003 yılında AP tarafından kabul edilmesine karşılık Komisyon’un bugüne dek bu konuda başarı gösteremediği biliniyor. Şimdi bu hatayı telafi etmek için bir fırsat oluşmuş durumda. Diedrichsen’e göre Avrupa azınlıklarının geleceği Lüksemburg’da yatıyor. Barroso, İçişleri Komiserliği’ni bölerek Adalet, Temel Haklar ve Vatandaşlık Komiserliği oluşturdu. Bu görev için ise Lüksemburg’dan deneyimli bir politikacı Viviane Reding’i uygun görerek listesine aldı. Diedrichsen, Reding’in zaman içerisinde yerleşik azınlıklar konusuna ne kadar önem verdiğinin anlaşılacağını ancak en kötü olarak azınlık konularının Roma konusu hariç Avrupa azınlıklarının yetki alanına dahil edilmediği Avrupa Temel Haklar Ajansı’nın alanına dahil edileceğini belirtiyor.



Diedrichsen, Avrupa Parlamentosu’nda Komiser Androulla Vassiliou ve Viviane Reding’e yönelik olarak Ulusal Azınlıklar Inter Grubu üyesi milletvekillerinin soru yöneltmesini beklediğini ifade etti. Macaristan’dan Csaba Tabajdi tarafından yönetilen grubun profilini yükselttiğini ve FUEN ile Avrupa Diyalog Forumu oluşturduğunu ifade eden Diedrichsen, grubun yeni başkanı Kinga Gal’in Avrupa Temel Haklar Ajansı müzakereleri sırasında azınlıklar konusunda yoğun uğraş verdiğini belirtiyor.



Diedrichsen, AB’nin Lizbon Antlaşması, yeni AB Komisyonu ve çalışmaya hazır ve aktif Parlamento ile Avrupa azınlıkları konusunda yaşamsal önemde kararlar alma konusunda olası güce sahip olduğunu not ediyor.

 

 

 

 

 

 

 

Benzer Videolar