Batı Trakya’da ki Müslüman Türk Azınlığı

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasını izleyen yıllarda Mustafa Kemal’in gösterdiği üstün gayret ve Lozan Antlaşması’nın getirdiği karşılıklı güven Türk-Yunan ilişkilerini olumlu yönde etkilemiş, Balkanlarda istikrarın sağlanmasında öncü rol oynamış, fakat bu dönem fazla uzun sürmemiştir. 1923 Tarihli Lozan Antlaşması ile nüfusun % 90’ı Müslüman Türk olan Batı Trakya Yunanistan sınırları içerisinde kaldı. Batı Trakya, Yunanistan’ın kuzeydoğu bölgesinde olup doğusunda Meriç Nehri, batısında Makedonya, kuzeyinde Bulgaristan ve güneyinde Ege Denizi ile çevrilmiştir. Batı Trakya; Dedeağaç, Gümülcine ve İskeçe illerinden oluşmaktadır. Lozan Konferansı’nda Türk heyeti Batı Trakya’da 150.000 Türk olduğunu açıklamıştır. Bu sayıya göre Türkiye’nin nüfus artış hızını ölçü olarak alırsak Batı Trakya’da bir milyon Türk olması gerekir. Bu gün Batı Trakya’dan Türkiye’ye göç ederek, Türk vatandaşlığına geçenlerin sayısı 800.000 civarındadır. Yunanistan Yüksek Mahkemesi’nin Batı Trakya’da Türk yoktur gerekçesiyle verdiği Türklere ait tüm derneklerin kapatılması kararı buradaki soydaşlarımızın yok sayıldığının en açık kanıtıdır.
1981 yılında Avrupa birliği üyesi olan Yunanistan’da Batı Trakya Müslüman Türklerinin doğup büyüdükleri bölgelerde kamu hizmetlerinde istihdam edilmemektedir. Bunun nedeni sorulunca dil bilmeyle ilişkili sorunlara atıfta bulunuluyor. Ayrıca milletvekili seçimlerinde bağımsız olarak seçime katılacaklar için %3 barajı getirilerek Batı Trakyalı Türk bağımsız adayların seçilmesi engellenmektedir. Diğer yandan yerel yönetimlerde uygulanan ‘Kapodistrias Planı’ ile Müslüman Türklerin yaşadığı iller, nüfus yoğunluğu Yunanlılar lehine olacak şekilde, Ortodoksların yaşadığı illerle birleştirilerek Türklerin vali ve belediye başkanı seçmeleri engellendi. Böylece Yunanistan’da Müslüman Türklere devlet kapısı kapatılmış oldu.
Lozan Antlaşmasına göre kendi eğitim kurumlarını kurma ve öğretmenini tayin etme hakkı bulunan Batı Trakya Türk toplumu bugün cahil bırakılma politikası ile karşı karşıya bulunmaktadır. Türk toplumunun çağdaş eğitimden yararlanmasını sağlamak amacıyla imzalanan 1953 ve 1968 Türk-Yunan Eğitim Antlaşması uygulanmamaktadır. Batı Trakya’daki azınlık okulları Yunan devletinin mülkiyetinde değildi. Okullar azınlık tarafından seçilen encümenler tarafından yönetiliyor, öğretmenin maaşları yine veliler tarafından ödeniyordu. Bunların hepsine son verildi ve okullar Yunan devletinin mülkiyetine geçerken, eğitim kalitesi düşerek öğrenciler Türkçe öğrenmeme durumu ile karşı karşıya kaldılar. 
Batı Trakyalı Türk soydaşlarımız birçok konuda olduğu gibi dini konularda da çeşitli sıkıntılar çekmektedir. Din ve vicdan özgürlüğü ile hakları Lozan Antlaşmasında düzenlenmiştir. Yasaya göre, Batı Trakya Türk azınlığı, dinsel kurumlarını kendi özgür iradesiyle oluşturmakta ve müftüleri seçim yoluyla görevlendirilmektedir. Fakat buna rağmen seçilmiş müftüler, müftü unvanını yazılı olarak kullandıklarından dolayı ‘makam sahtekârlığı’ ile itham edilmiş ve mahkeme önüne çıkarılarak hüküm giymişlerdir. 1990’da ise Atina Antlaşmasının hilafına 2345 sayılı yasanın lağvedilmesini öngören bir cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkardı. Buna göre, müftülerin seçimi illerin valilerince atanmasına karar verildi. Söz konusu kararname hem Atina Antlaşması’na hem de Lozan Antlaşması’na aykırıdır.
Yine Lozan Antlaşması’nın 40. maddesi uyarınca, Batı Trakya Türk azınlığının giderlerini karşılamak üzere her türlü hayır kurumu dinsel ve sosyal kurumları kurmak, yönetmek ve denetlemek ile buralarda kendi dillerini serbestçe kullanmak ve dinsel ayinlerini serbestçe yapmak konularında eşit hakka sahip olmaları öngörülmüştür. Fakat buna rağmen vakıf yöneticilerinin seçimle iş başına gelmeleri ve mülk edinme hakları engelleniyor. Vakıf yöneticileri doğrudan Yunan makamları tarafından atanıyor.
Batı Trakya’da Türklere ait verimli araziler; üniversite açmak, sanayi bölgesi kurmak veya askeri saha gerekçesi ile istimlâk edilmektedir. İstimlâk bedeli olarak da verimsiz araziler verilmek istenmektedir. Batı Trakya’daki araziler Yunan devleti tarafından azınlık aleyhine değiştirilmiştir. Lozan Barış Konferansı’nın resmi rakamlarına göre 1923’te Batı Trakya Müslüman Türk azınlığın elindeki araziler bölgenin %84’ünü oluştururken günümüzde bu oran %25’e düşmüştür. Bu değişikliğin ardındaki nedenler; Yunan kökenli vatandaşlara avantajlı krediler sunulmak suretiyle Türk azınlık mensuplarından taşınmaz mal alımının teşvik edilmesi, Osmanlı tapularının ve mülkiyetinin tanınmaması, keyfi olarak Türk azınlığın topraklarına el konması ve eski SSCB’den gelen Yunanlıların bölgeye yerleştirilmesidir.
Yunanistan Anayasası’nın 4. maddesi ile çelişen vatandaşlık kanununun 19. maddesi gereği binlerce azınlık mensubu vatandaşlıktan çıkartılmıştır. Yasalarını Avrupa standardına getirmek zorunda kalan ve Batı Trakya Türklerini asimile etmek amacıyla hazırlanıp 1955 yılından bu yana 60 bin soydaşımızın vatandaşlıktan atılmasına neden olan anayasanın ünlü 19. maddesi 31 Ağustos 1998’de yürürlükten kaldırılmıştır. Bununla birlikte, Yunan hükümeti binlerce vatansız soydaşımızı beklentilerinin aksine, yasa iptalinin geriye dönük etkisinin olmadığını, yani vatansız kalan soydaşlarımızın gasp edilen vatandaşlıklarının iade edilmeyeceğini bildirmiştir.
Yunan uyruklu Batı Trakya Türklerinin Yunan Devleti ile olduğu gibi Türk Devletleri ile de bazı sorunları mevcuttur. Bu sorunların başında ikamet sorunu gelmektedir. Yunan uyruklu Batı Trakya Türkleri Yunan pasaportu ile Türkiye’ye giriş yaptıkları tarihten itibaren 3 ay ikamet hakkına sahiptir. Bu süreyi aşarlarsa Türkiye’den giderken çıkışta ceza ödemek zorunda kalırlar. Yunan uyruklu soydaşlarımız Türkiye’de 5 yıllık bir oturma izni alabilmelidir. Bugün Batı Trakyalı bir soydaşımızın Türkiye’de gayrimenkulü olsa, hatta bütün çocukları Türkiye’ye göç etmiş ve Türk vatandaşı olmuş olsa dahi çocuklarının yanında ihtiyarlığını geçirmek isteyen ve arada sırada Yunanistan’a gitmek isteyen yaşlı insanlara dahi oturma izni verilmemektedir. Oysa Avrupa Birliği üyesi olan Almanya’dan Türkiye’ye gelen emekli bir Alman, Bodrum’da veya Kuşadası’nda bir ev alarak oturma izni alabilmekte ve Türkiye’de yaşayabilmektedir.
Yunan uyruklu soydaşlarımızın bir diğer sorunu ise Türkiye’de çalışma izni alma sorunudur. Yunan uyruklu bir Türk Türkiye’de çalışmak isterse Türklerin yoğun olarak yaşadıkları bölgelerde Türk nüfusunun azalmasını önlemek gerekçesiyle Türkiye’de çalışma izni verilmemektedir. Yunan uyruklu Batı Trakya Türkü sadece Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığından bir şirkete bağlı olarak çalışma izni alabilmektedir. Son zamanlarda Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın verdiği çalışma izinleri içinde Türkiye’ye geldikleri ülkedeki Türk büyükelçilik veya Türk konsolosluğundan çalışma vizesi alma zorunluluğu getirilmiştir.
Yunan uyruklu soydaşlarımız Türkiye’de gayrimenkul satın alırken de sıkıntı çekmektedir. Gayrimenkul alım ve satımlarında Yunanistan Gümülcine Türk Başkonsolosluğu’ndan alınan Türklük belgesi ile yapılmalıdır. Belgeye sahip olan ile olmayan farklı muameleye tabii tutulmalıdır. Çünkü İstanbul’da yaşayan Rumlar da Yunan kökenli olduklarını belgeleyen belgeye sahip oldukları için Yunanistan da gayrimenkul satın almada veya satmada, şirket kurmada, mesleklerini icra etmede aynen Yunan vatandaşlarının haklarına sahip olmaktadırlar. Türklük belgesi sahibi Yunan uyruklu soydaşlarımız, kazandıklarını Türkiye’de gayrimenkul alarak değerlendirmiş, akrabaları da Türkiye’de olan Yunan uyruklu soydaşlarımızın çifte vatandaşlıktan yararlanmaları gerekmektedir. Türkiye, Almanya gibi AB ülkelerinde göçmen işçi statüsünde çalışan bir T.C. vatandaşına, AB ülkelerinin vatandaşlığına geçmesi için kolaylık gösteriyorsa, Türkiye aynı kolaylığı Türk vatandaşlığını kazanmak isteyen Türklük Belgesi sahibi Yunan uyruklu soydaşlarımıza da göstermelidir.
Sonuç olarak Yunan uyruklu Batı Trakya Türklerinin sorunlarına çözüm bulunmazsa Batı Trakya’da tıkanıp kalan Batı Trakyalı çözümü yine Türkiye’ye Yunan uyruğundan çıkarak iltica etmekte, Yunan idaresine boyun eğmekte veya Almanya’ya göç etmekte bulacaktır. Yunan uyruğundan çıkmalarını engelleyerek bu hakları Batı Trakyalı Türklere tanınmalıdır. AB ülkelerinde yaşayan iki buçuk milyondan fazla Türkiye Türküne ek olarak 150.000 Batı Trakyalı soydaşımız ile Avrupa’da ekonomik, siyasi ve lobicilik bakımından çok önemli rol oynamaktadır.
Çağdaş Duman, Analist, USBED
Benzer Videolar