Film Sanatı

Sanat kavramı üzerine düşünülmesi ve yazılması gereken o kadar çok şeyler var ki... Sanatçılar her karaktere bürünebilen, her mesleği ustalıkla icra eden, sanatı sanat yapan inceliklere ayrıntılı şekilde can veren kişilerdir.

Film sanatı günümüzün en popüler ve de merak edilen mesleklerinden biridir. Bu mesleğe gönül vermiş̧ ve her kademesinde yer almış̧ olan bu insanlar gerçek sanatçı ruhuna sahip insanlardır. Neden mi?  Çünkü̈ bir film nasıl yapılır ve sonrasında keyifle nasıl seyredilir, hangi kademelerden geçilir, saat kaçta olursa olsun her daim işinin başında nasıl olunur en alt kademedeki çalışanından en üst kademedeki kişilere yani yönetmeni ve oyuncularına kadar herkes canla başla bu soruların cevabını verir gibi sanat icra eder.

Sinema sanatı en zor zanaatlardan biridir. Bu zorlu işin aşamalarından bahsetmek gerekirse:  hikâye belirlenir, senaryosu yazılır, yönetmenle istişare edildikten sonra cast oyucusu çalışmalarına başlanır. Bu süreçte en önemli adımlardan biri de yapımcının kaliteli bir iş çıkarabilmesi için çok sağlam bir şirketle sponsorluk anlaşması yapmasıdır. Bütçe belirlendikten sonra oyuncularla ön protokol imzalanır. Mekanlar ayarlanır, platolar kurulur set ekibi hazır hale gelir. Gece ve gündüz çekimleri peşi sıra birbirini kovalar saat kavramı unutulur, dakikalar saatleri saatler günleri günler aylar takip eder... Sette en büyük emeği kimler sarf eder biliyor musunuz?  Kameranın arkasında canla başla hizmet eden ışıkçısından kameramanına kadar gizli kahramanlar var ya işte sinemanın “görünmeyen sanatçıları” onlardır. Asgari ücretle çalışan, itiraz etme lüksü olmayan,  islerine en erken saate başlayıp en geç̧ saatlerde bırakan gizli kahramanlardır onlar.  Ancak herkes ekranda gördüklerine hayranlık duyar, onların başarılarını kutlar.

Benim eskilerden tanıdığım ve şu an herkes tarafından tanınan Mahsun Kırmızıgül’le bir diyaloğumdan kısaca bahsetmek isterim. 1988 senesiydi, o zamanlar tanınmayan biri idi Kırmızıgül. Ortak bir arkadaşımız vesilesiyle tanışmış evinde bir çay içme fırsatımız olmuştu. Dizlerinin üstünde küçük nota dersi alıyor ve bize sürekli “Bakın, bir gün ben Türkiye’nin bir numarası olacağım” derdi. Ama gerçekten de onun azimli, hırslı karakteri bir zamanlar çok meşhur bir sanatçı olacağının habercisi gibiydi.

Bir filmi seyretmek dakikalara sığabilir ama o kusursuz dakikaları elde edebilmek için kim bilir kaç̧ saat, gün ve aylar geçiriliyor bilinmez. Özetle, film sanatının dünyanın en zevkli ama en yorucu, en meşakkatli işlerinden olduğunu unutmamak ve görsel sanatlara da bir de bu gözle bakmak gereklidir.

Saygı ve Sevgilerimle....

Benzer Videolar