Romanya’nın sonbahar senfonisi
Takvimsel olarak henüz girdiğimiz ancak ülkenin batı bölgelerinde ve büyük şehirlerinde klimatolojik olarak henüz daha eli kulağında olan kış mevsiminden önce sonbaharın son demlerini yaşamaya devam ediyoruz. Abant’tan Yedi Göllere, Ilgaz’dan Kastamonu’ya dek sonbaharın en harikulade yaşandığı yörelere çoğumuzun yolu ya düşmüştür ya da en azından yakından biliriz. O halde bu yazıda da en az oralar kadar güzel, hatta pek çoklarına göre sonbaharın tabiri caiz ise “kralının” yaşandığı bir diyara uzanalım Edirne’nin öte yakasında. Türkiye’de de sonbahar sezonunda tabiatın renk cümbüşünü en cüretkar şekilde paylaştığı Karadeniz Bölgesi ile aynı hinterlandın bir başka tarafına, bu sefer kuzeybatısına, Romanya’ya gidelim. National Geographic dergisinin yayımladığı bir araştırmaya göre dünyada sonbahar mevsiminin yaprak değişimindeki renk spektrumunun en çeşitli ve zengin yaşanıyor olduğu 10 ülkenin birisinden bahsediyoruz…
Özellikle ülke biyosferinin adeta gurur tablosunu oluşturan ormanları, tüm Avrupa kıtasında günümüzde oldukça sınırlı bir coğrafyaya yayılan zarar görmemiş ağaçlık alanların hatırı sayılır bir kısmına tekabül eder.
Rumen toprağının net üçte birine yakın bölümünü kaplayan ormanları bu denli özel kılan; birincisi çok değişik ağaç türleri ile olağanüstü farklılıkta tıbbi ve endemik bitki çeşitlerini barındırması, ikincisi ise bulunduğu enlemler gereği çok elverişli bir Karadeniz kuşağında yer alması, dahası da yoğun dağlık yapısı gereği kendisine has çok spesifik bir mikro klimaya sahip olmasıdır.
Doğanın bu açıdan nadide özelliklerinden hiçbirini esirgemediği Romanya bilhassa ekim ayının ikinci haftasından itibaren kuzeyinden güneyine, yüksek dağlarından plato ve ovalarına doğru yeşilden kırmızıya kadar her rengin sayısız tonunla bezenmeye başlar.
240 bin kilometrekare gibi mütevazı bir büyüklüğüne rağmen; 1253’ü nadir bulunan, 100’den fazlasının da nesli tükenme tehlikesi olan toplam 3 bin 700 gibi rekor sayıda bitki türüne ev sahipliği yapan bu güzel Doğu Avrupa ülkesi 23 adet de doğal parka barındırır topraklarında. Romanya’da güneyden kuzeye, ülkenin ortasından batısına doğru bir yay çizen ve kayda değer bir alan boyunca seyreden Karpat Dağları hele hele, kendisini örten ormanların envai çeşit ağaç türü sayesinde sonbaharda hayal gücünün sınırlarını zorlayan bir renk resitali sunmaya başlar ki, en iddialı pastoral resimlerin soluğu dahi bu görüntüler karşısında yetersiz kalır. Meşe, köknar, söğüt, kızılağaç, ladin, kavak, çınar, akağaç, kayın, gürgen ve huş ağacı, Karpatların olduğu kadar bir başka sonbahar senfonisinin adresi olan kuzeydeki Maramureş yöresinin de en bildik ve sık rastlanan ağaç cinslerinin başında gelir. Özellikle de meşe ağacı ülkeyle o denli özdeşleşmiştir ki ünlü kültür şehri Braşov’un armasında dahi meşe göze çarpar.
Ülkenin toprak yapısıyla da yakından ilintili olan fevkalade çeşitlilikteki ağaç ve diğer bitkileri o denli varsıldır ki, Rumen florasıflorası “Arnica montana”, “Primula veris”, “Tussilago farfara” ve “Atropa belladonna” gibi çok önemli medikal bitkileri sunar insanoğlunun hizmetine. Bunun da ötesinde örneğin Avrupa’nın en büyük sürekli bataklığı sayılan ve yüksek zemini daha ziyade kamış, söğüt, kavak ve meşelerle kaplı Tuna Deltası tek başına 1700’ye yakın bitki türü içerir. Bu yönüyle de 1991’den beri UNESCO’nun Dünya Mirası Listesi’nde bulunuyor. Bir bütün olarak Roman diyarındaki vasküler bitkiler tek başına bütün Avrupa’dakilerin yüzde 30’unu meydana getirir. Roma ülkesinin (isminin etimolojik anlamı) muhteşem sonbaharının mimari olan ormanları; yeşilden sarıya, kırmızıdan kahverengiye varan mucizevi renk yelpazesini bir yönüyle de, gerek Avrupa’da gerekse de dünyada nadir bulunan “Dinarik Kalkerli Blok Köknar Ormanı” tipine borçludur…
Kaynak: evrensel.net