Sabrımızı deniyorlar…
Bulgaristan’da son seçimlerden bu yana bir yılı aşkın bir süre geçti. Bulgaristan halkı ülkede yapılan yolsuzluklara, kanunsuzluğa dur demek için GERB partisinin tek başına iktidara gelmesini sağladı. Parlamentoda yer alan aşırı ırkçı ATAKA partisi hükümete koşulsuz destek vermekte. İktidar partisi ülkeyi ekonomik sıkıntıdan kurtarmak için devleti küçültmeye gitti. Kurumların bütçelerinden yüzde on beş ile yirmi arasında kesintiye gitti. Aynı zamanda da İçişleri bakanlığın bütçesinde açık bıraktı.
Hükümet yer altı dünyasının birkaç grubuna baskın yaparak tutuklamalar gerçekleştirdi. Tutuklananlardan ise bu güne kadar ceza evine giren olmadı. Yolsuzluklarla mücadele bahanesiyle genelde HÖH’ün yönettiği belediyelere yüzden fazla araştırma yapılıyor. Hükümet ise yolsuzluklar ile yer altı dünyasına karşı yürüttüğü mücadeleden dolayı AB ve Amerika’dan takdir topluyor.
Yolsuzluklarla ve mafya ile mücadele etme gayretinde bulunan hükümet istemeyerek de olsa halkın arasında polis ülkesine mi dönüşüyoruz sorularının sorulmasına yol açıyor. Azınlıklarla ilgili son zamanlarda pek hoş olmayan adımlar atılıyor. Hükümet AB’nin yirmi yıldan fazla tecrübesinden yararlanmaya kalkışıyor. Yunanistan hükümeti, Lozan anlaşmasına rağmen ülkesinde yaşayan Türk azınlığı asimile etmek için her yola baş vuruyor. Hükümet azınlıklarla ilgili Yunanistan’ın sözde “etkili” tecrübesinden yararlanmaya karar vermişe benziyor. Demokratik yollardan seçilen Baş Müftü’yü kabul etmeyen ve Bizans oyunları sergileyen hükümet, seçilmiş Baş müftünün yerine mahkeme kararıyla başka bir Baş Müftü atıyor. Bu konuda Bulgaristan’da yaşayan Müslümanlar defalarca protesto mitingleri düzenlediler. Son miting ise 29 Temmuz 2010 günü geniş bir katılım ile Sofya’da gerçekleşti.
Yaşanan tüm bu olumsuzluklara ilaveten Bulgaristan’da Türk ismini taşıyan iki tiyatrodan biri olan Kırcaali’de Kadriye Latifova ile Razgrad’ta Nazım Hikmet, Bulgaristan yöneticilerinin gözünde diken etkisi yaratmış gibi görünüyor. Bütçe yetersizliğini bahane ederek Türk isimleri taşıyan tiyatroları Bulgar ismi taşıyan tiyatrolara aktarıyorlar. Peki o zaman neden Kırcaali’deki çocuk tiyatrosu Dimtır Dimov, Kadriye Latifova’ya aktarılmıyor? İşin aslında her İki tiyatro da aynı binayı kullanıyor.
Kırcaali, “Balkanlar 21 asır”, Mestanlı ve “Zeybekler” derneklerinin yanı sıra, “Kırcaali haber”, ırkçı ATAKA partisinin internet sayfalarında sistematik olarak Mustafa Kemal Atatürk’e, Müslümanlara ve Bulgaristan Türklerine karşı ağızlara alınmayacak yazılı hakaretlerinden dolayı Bulgaristan Elektronik Medya komisyonuna uyarı mektubu gönderiyorlar. Söz konusu mektupta özellikle bu tür yayınların ülkeye zarar getireceğinden bahisle bu yayınların medyada yer almamasına dikkat çekiliyor.
Sonuç olarak ne yazık ki Bulgaristan’da gayri resmi olarak ülkede yaşayan Türklere ve Müslümanlara karşı asimilasyon politikası bütün hızıyla devam ediyor. Bulgaristan Türkleri olan bizlerin sabrını zorlamak istediklerinin farkında olmanızı rica ediyorum. Duyarlı şekilde hareket etmemiz ve demokratik haklarımızın aranması için mücadeleye devam etmemiz gerektiğini tekrar tekrar yinelemem gerekiyor.