ABD ve Batı’nın el birliğiyle 1991-95 yıllarında Yugoslavya’nın parçalanma süreci gerçekleşmişti.
O dönem Rusya’nın, Yugoslavya’yı kurtaracak gücü yoktu. Kendi derdiyle meşguldü.
1 devletten 7 devlet ortaya çıktı. Yugoslavya’da küçük devletçikler oluşturulurken Irak’ta Körfez Savaşı başlamıştı.
Bizler Yugoslavya’nın dağılışını anlamaya kafa yorarken 1991 yılının şubat ayında, dönemin ABD Başkanı, Irak halkını açıkça ayaklanmaya davet ediyordu.
17 Ocak 1991 ve 20 Mart 2003’te ABD - Saddam arasında geçen savaş sonrasında Irak Bölgesel Kürt Yönetimi kurulmuş oldu.
2010 Arap isyanlarının, bölgenin Mübarek, Kaddafi ve Bin Ali gibi akılsız liderlerini alaşağı etmesiyle bu ülkelerdeki yeni siyasi süreç doğal olarak bölgede 80 yıllık geçmişi olan Müslüman Kardeşler’i görünür kıldı.
Müslüman Kardeşler en çok İsrail’i tedirgin etti
Mısır, Libya, Tunus, Yemen, Ürdün ve Suriye gibi ülkelerde Batı’nın hesap edemediği Müslüman Kardeşler potansiyeli en çok İsrail’i tedirgin etti.
Körfez ve Suud’un da Müslüman Kardeşler’in bölgede siyasi geleceğini kendisi için tehlike olarak görmesi Ortadoğu’nun Balkanlaşma sürecini daha da hızlandırdı.
Oysaki Arap İsyanları, eskimiş köhne liderlere başkaldıran yeni sosyolojinin yanardağ patlamasından başka bir şey değildi.
İsrail’in “eğer Arap İsyanlarının önünü alamazsak bölgede İslam İmparatorluğunun önünü alamayız” şeklindeki tespiti, ABD ve Batı tarafından bu şekilde okunmuştur.
40 yıldır “Ortadoğu’da Kürtlere devlet hakkı tanımalıyız” fikri ve çalışma tezi bize hayali bir proje olarak gelse de sonunda Irak’ta zuhur etmiştir.
1940’lı yılların sonu 1950’li yılların başlarında İngiltere tarafından çizilen Ortadoğu haritası bugün ABD’yi tatmin etmiyor.
İsrail’in ve uluslararası güçlerin istikrar ve güvenliğini mevcut durumun tehlikeye sokmasından dolayı yeni bir siyasi ve coğrafi yapılanmaya ihtiyaç duyulmaktadır.
En önemli konulardan biri de bölgede ABD’nin tek müttefiki olan İsrail’in güvenliği sorunudur.
İsrail’in güvenliği sorunu, ABD’nin bölge çıkarları ile neredeyse bütünleşmiş ve ana unsurlardan biri haline gelmiştir.
Küresel petrol ihtiyacı
ABD ekonomistlerinin hesabına göre küresel petrol ihtiyacı 2030 yılına kadar her yıl yüzde 1.6 oranında artarak günde 75 milyon varilden 120 milyon varile yükselecektir.
ABD, 2029 yılında ithal edilecek petrol için yılda 150 milyar dolar ödemek zorundadır.
Bu tarihte Çin’in petrol ihtiyacı yüzde yüz artacak, AB ülkeleri tükettikleri petrolün yüzde 92’sini ithal edecektir.
Ortadoğu haritası tekrar şekilleniyor
ABD ve İngiltere’nin stratejistleri, 20. yüzyıl başlarında büyük oranda İngiltere tarafından çizilen Ortadoğu haritasını, aynı yüzyılın sonlarında tekrar şekillendirmeye karar vermişlerdi bile.
ABD’de Neo-Con’ların “âkil adamı” olan Bernard Lewis’in Ortadoğu’daki ülkeleri etnik ve mezhebi farklara göre bölmeyi amaçlayan bu planla ilgili haritası 1970’lerden itibaren piyasaya sürülmeye başlandı.
Lewis, II. Dünya Savaşı esnasında İngiliz Gizli Servisi ve Dışişleri Bakanlığı’nda da görev yapmış ve uzun yıllar Londra Üniversitesi’nde Ortadoğu ve İslam alanında bir otorite olarak dersler vermiş, talebeler yetiştirmişti.
Lewis, 1992 yılında Foreign Affairs’de yayımlanan “Rethinking the Middle East” (Ortadoğu’yu yeniden düşünmek) başlıklı makalesinde Ortadoğu’da bir “Lübnanlaşma” süreci öngörürken bu konuda Anglo-Amerikan temenni ve planlarından bahsediyordu. Bu plana göre Ortadoğu’daki ülkeler etnik ve mezhebi hatlara göre yeniden şekillendirilecekti.
ABD Dışişleri Bakanı Condoleeza Rice’ın 2006’da dillendirdiği “Yeni Ortadoğu” kavramını unutmayalım.
2006 yılında ABD ordusundan Yarbay Ralph Peters B. Lewis’in haritasının daha gelişmiş biçimi olan yeni bir Ortadoğu haritası yayımlandı.
Türkiye’de de büyük yankı uyandıran bu harita ABD askeri kurmay okullarında ve NATO’da kullanımdaydı.
21. yüzyılın Sykes-Picot’u olmaya özenen Peters yeni çizdiği sınırlarla Ortadoğu’daki problemleri bir çırpıda çözeceğine inanıyordu.
Böylece başta Kürtler ve Şiiler olmak üzere bölgedeki azınlıkları mutlu edecek sınırlar çizilmiş olacaktı.
Dün Irak’ı işgal eden ABD ve müttefikleri, fiilen ülkeyi, kuzeyinde Kürt, güneyinde Şii ve ortada Sünni bölgesi olmak üzere üçe böldü. Bugün Suriye’de Irak gibi etnik ve mezhebi olarak üçe, dörde bölünmüş durumda.
İsrail ve ABD, bu projenin gerçekleşmesi doğrultusunda bugün Suriye’de Batılı koalisyon ülkeleriyle birlikte IŞİD ile mücadele çerçevesinde zaman ve zemini güçlendirmektedir.
Rusya’nın, Suriye’de ABD ve İsrail ile çatışması söz konusu değildir.
Rusya’nın soğuk savaş döneminden beri Ortadoğu’daki en güçlü partner ülkesi Suriye’dir.
45 yıldır Rusya, Suriye’de varlığını sürdürürken asla İsrail ile çatışmamıştır, çatışması da mümkün görülmüyor.
Ortadoğu’da isyanlar ve devrimlerle ortaya çıkan kaotik ortamı Batı, Yugoslavya örneğinde olduğu gibi şekillendiriyor.
Mısır, Libya, Yemen, Irak ve Suriye’yi Balkanlaştırma sürecini iyi yönetiyor.
ABD dün Irak’ta bugün Suriye’de PYD kantonlarıyla İsrail’in 100 yıllık güvenlik politikasını şekillendiriyor.
Trump’ın, “Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıyacağız” sözünü yabana atmamak lazım.
Trump’ın damadı çok güçlü Yahudi bir işadamının oğludur.
Damadın ailesi Yahudi kuruluşları ve İsrail’e çok büyük hibelerle tanınıyor.
Ayrıca damat, Trump’ın siyasi işlerinde adeta sağ kolu gibi biliniyor.
Dün Yugoslavya’dan 7 devlet çıkaran Batı, bugün bölgede kantonlar ile maalesef işe başlamış görülüyor
Kaynak : Haber10