Türkiye Cumhuriyetinin Bulgaristan Büyükelçisi Süleyman Gökçe ile söyleşi
Konu: Bulgaristan güvenliğini sağlayan sınırdaki tel örgü duvar değil, Türkiye’dir.
Türkiye Cumhuriyeti Bulgaristan Büyükelçisi Süleyman Gökçe ile söyleşi.
“24 Çasa” gazetesi, 27 Nisan 2017.
Türkiye Cumhuriyeti Bulgaristan’ın iç işlerine karışmıyor, fakat Bulgar toplumuna böyle bir şey olduğu kasıtlı olarak ve amaçlı telkin ediliyor.
Soru: Sayın Büyükelçi T.C.’deki referandumdan sonra Türkiye değişecek mi ve değişirse, bu nasıl olacak?
Yanıt: Türkiye’de çok ciddi değişikler olacağını sanmıyorum. Sebebi şudur: T.C. Cumhurbaşkanı seçimle görev başına gelmiştir. Seçildiği günden beri o aynı yetkileri direk olarak zaten kullanıyor. Halk oylamasından sonra 2019 yılına kadar ilgili yasamayı uyulmayacak yasalar kabul edilecektir. 2019 yılının güzüne kadar şimdiki yasalarla düzenlenmiş yetkilerini kullanmaya devam edecektir. Öngörülenler arasında yeni olan, beş yıllık süreyle Cumhurbaşkanı ve parlamentonun aynı tarihte aynı seçimde birlikte seçilecek olmasıdır. Cumhurbaşkanı 2 süre seçilebilecek ve yürütmenin başı olacaktır.
Başbakan olmayacaktır. Ne var ki, T.C. Cumhurbaşkanlığının diğer ülkelerin Cumhurbaşkanı sistemlerinde önemli bir farkı olacaktır.
Soru: Nedir o?
Yanıt: Değişiklik, Cumhurbaşkanının denetlenmesi için öngörülmüştür. Cumhurbaşkanı meclis ve halk önünde sorumlu olacaktır. Cumhurbaşkanının meclisi dağıtma hakkı yoktur. Seçim kararı alabilir. Ne ki, yapılacak yeni seçimler hem meclis hem de cumhurbaşkanı için olacaktır. Bu, Fransa’da böyle değildir. Fransa’da cumhurbaşkanı meclisi tatil edebilir, fakat kendisi görevinde kalıp işine devam etme hakkına sahiptir. Üstelik. Türkiye’de cumhurbaşkanı olağanüstü durum ilan edebilir, fakat kararını 24 saat içinde meclise sunmak zorundadır. Fransa’da bu kararın meclise gönderilmesi zorunluluğu yoktur. Bir örnek daha. Cumhurbaşkanı Yüksek Mahkeme üyelerinden bazılarını kendisi atayabilir. Bu, ABD’de de böyledir, Fransa’da ise şu da var. Fransa’da Cumhurbaşkanı Anayasa Mahkemesi üyelerini atar. Örnek olarak verdim. Fransa’da Cumhurbaşkanı’nın yetkileri daha geniştir. Bu, Rusya’da da böyledir.
Soru: Öyle de, Fransa Cumhurbaşkanına diktatör deyen yok.
Yanıt: Bunun nedenlerinde, Türkiye ile ilgi önyargılı davranılması ve kamuoyuna kasıtlı bilgi sunma çabası gizlidir. Bu, iyi niyetle izah edilemez.
Soru: Bu değişikliklerin hepsi uzun bir süreçten bir halka olsa da, halk oylaması neden tam şimdi yapıldı?
Yanıt: Yapılan şimdiki anaya değişikliğinin uzun bir sürecin devamı olduğu doğrudur.1980 askeri darbesinden sonra kabul edilen anayasa birçok değişiklik görmüştü. 90’lı yıllarda pek çok maddesi değiştirildi. 2000 yılından sonra da değişiklikler gördü. Bu değişiklikler halk oylamasına sunulmadan yapıldı. Bunlardan biri istisnadır. 2011’deki anayasa değişikliğiyle Cumhurbaşkanın halk tarafından seçildi. Anayasada değişiklikler mecliste yapılabiliyorsa, halk oylamasıyla yapılması daha demokratik değil midir? Değişiklikler mecliste yapılır ve halkın oyu istenmezse, bu durumda siyasi pazarlıklardan söz edilebilir. Halka başvurulduğunda, seçmenin iradesi göreve çağrılır. Bu, Türkiye’de % 85,3 gibi yüksek katılımla gerçekleşiyor ki, bunu başka Avrupa ülkelerinde göremezsiniz. 2011’de yapılan anayasal değişiklikle Cumhurbaşkanı ilk kez halk tarafından direk oylamayla seçildi ve cumhurbaşkanı yürütme erkinin yetkilerinden bazılarını kullanmaya başladı. Şöyle ki, referandum süreci daha 2011’de başlamıştı. 6 yıl gibi bir süre söz konusudur.
Soru: Geçen yılki darbe denemesi bu süreci hızlandırmadı. Öyle mi?
Yanıt: Kesin hayır. Bu, 2015 – 2016 yıllarında tartışılan bir konuydu ve hazırlıklar görülmüştü. Geçen yılın baharında, darbe denemesinden çok önce, meclis komisyonlarında bu konu masaya yatırılmıştı.
Soru: Referandum sonuçlarının yayınlanmasından sonra, Türk toplumunun feci bir şekilde bölündüğü yorumları çıktı. Öyle mi oldu?
Yanıt: Hayır, ben farklı düşünüyorum. Değişiklik, yönetim değişikliğidir. Halka, ancak bu değişiklikleri isteyip istemediği soruldu. Bu, önemli bir suruydu. Sorulduğuna göre, sonucun böyle olması da normaldir. Elektrik fiyatı ya da askerlik süresi sorulmamıştı. Domates kaçtan olsun diye sormadık. Olay bütün tolumu derinden ilgilendiriyordu. Benzer halk oylaması ve seçim örneklerini Avrupa’da bol bulabilirsiniz. Brekzit örneğinde sonuç % 51.9’a karşı % 48,1’dir. Başka birçok örnek var. Hırvatistan’da Cumhurbaşkanı % 1.48 farkla seçildi. 2015’te Polonya’daki fark % 3.1’di. ABD Başkanlık seçimleri de önemli bir örnektir. Demokratların adayı olan Hillary Clinton, oyların % 46’sını alan Cumhuriyetçilerin adayı Donald Trump’a karşı % 48’le kazanmıştı. Bayan Clinton 3.5 milyon oy fazla almıştı. Ne ki seçim sistemine göre seçimleri Donald Trump kazandı. Seçime katılma oranı ise, Türkiye’den % 30 daha az, % 55’ti.
Toplumun parçalanmışlığı söz konusuysa, bu toplumların hepsi bölünmüş durumdadır. Tablo ortada. Ve bu normaldir. Cumhurbaşkanı seçimlerinde, halk oylamasında ya da brekzit gibi temel sorunlarda elde edilen sonuçlar benzer olur. Demokratik toplumlarda bu böyledir. Bundan dolayı Türkiye’deki referandum sonuçlarının dramatik olduğu kanısında değilim.
Soru: Referandumda genel katılım oranının % 85,3 olduğunu söylediniz. Bulgaristan’da oy kullanma hakkı olanların yalnız % 17’si sandık başına gitmiş, acaba bizdeki aktiflik neden bu denli düşük?
Yanıt: Basit bir nedeni var. Diş ülkelerdeki ve sınır kapılarındaki seçime katılma oranı % 47,5’ti. Bulgaristan’da seçime katılma oranının düşük olmasının nedeni, komşu olmamızdan geliyor. Seçmenlerden pek çoğu sınır kapısında oy kullandı. Referandumda seçmene kolaylıklar sağlandı. Bulgaristan’da Sofya, Plovdiv ve Burgaz’da 5 sandık açtık.
Soru: Bildiğim kadarıyla Bulgaristanlı Türkler % 28 “evet”, % 72’si de “hayır” oyu verdi. Yüzdelerin ortaya koyduğu bölünmenin Mestan ile Doğan arasındaki bölünmeyi de yansıttığı söyleyebilir miyiz.
Yanıt: Hayır. Buradaki seçmen sayımız 10 bin civarında. 2 000’ne yakın oy kullanıldı. Çoğu oyunu Türkiye’de veya başka bir ülkede kullandı. Bu rakamlara dayanarak sonuç çıkarma zor olur.
Soru: Öyleyse karşılaştırmaya temel olarak Bulgaristan parlamentosu seçimlerini alalım. Yüzde olarak, bundan, Doğan ile Mestan arasındaki paylaşım ve etki ortaya çıkıyor mu?
Yanıt: Bu gibi hesaplar yapmadık. Bütün seçmenlerle ilgili izlenimlerimi paylaşabilirim. Oranlama 60’a 40 gibidir. Baz olarak yayınlanan rakamları alıyorum.
Soru: Öyle ama Mestan beyin partisi meclis dışında kaldı. Bu konudaki yorumunuz nedir?
Yanıt: Seçimlerden önce, seçimler esnasında ve seçimden sonra olanlar var. Birçok demeç verildi. Sınırda meydana gelen olaylar, seçim sandıklarının azaltılması, son anda değiştirilen seçim kuralları, medya bunlara çok yer verdi. Bunların çok ciddi sorun olduğu kanısındayım. Seçim esnasında pek çok problemli an yaşandı. Bulgaristan’a olan saygım yorum yapmamı engelledi. Buna değer vermek gerekir.
Güçlük çıkarma ve sınırlama vb herkesin gözü önünde meydana gelen olaylar da var. Seçim bürolarındaki uygula, seçimden 2 gün önce kuralların değiştirilmesi. Çağdaş demokraside bu gibi uygulamalara rastlanmıyor.
Soru: Şahsınıza karşı, Bulgaristan’ın iç işlerine müdahalede bulunduğunuz yönünde suçlamalar vardı. Bunları nasıl karşıladınız?
Yanıt: Kabul etmedim. Türkiye Bulgaristan’ın iç işlerine katılmıyor. Bunlar, belirli bir algı dayatmaya çalışan medyadaki hedefli beyanlardır. Bunlar iyi niyetle yapılmıyor. Ben, Türkiye’nin Bulgaristan’ın iç işlerine karışmadığını kesin vurguluyorum. Bulgar seçimlerinden önce, Avrupa Halk Partisi (ENP) Genel Sekreteri Antonio Lopes Sofya’ya geldi ve düzenlediği basın toplantısında belirli bir siyasi partiye destek verdi. Bu, iç işlerinize müdahale değil midir?
Soru: Böyle olması, ENP’nin, bizim de üyesi olduğumuz, Avrupa ailesinden biri olduğu ve GERB partisinin kız kardeşi bir parti olduğu için meydana geldiği için olmuş olması gerek, görüşündeyim.
Yanıt: Şu iyi bilinmeli. Eleştirmek amacıyla ya da partilerden biriyle ilgili olduğu için söylemiyorum. Tuhaf da bulmuyorum. XXI. yüzyıldayız, olanlar normaldir, siyaset böyle yapılır. Bunun iç işlerine müdahale olarak saptanması mümkün müdür sorusunu, laf olsun diye yöneltiyorum tabi. Öğrenimli olan Bulgar toplumu neyin söz konusu olduğunu iyi anlıyor. Sorun kamuoyunun kendisinde değil, kamuoyu görüşünün çarpıtılması için değişik denemelerde bulunulmasındadır.
Soru: İşlerimize karıştığınız izleniminin neden yaşam alanı bulabildiğini paylaşmak istiyorum. Mestan’la ilişkilerinizden ötürü. Siz Türkiye devletinin ülkemizdeki resmi temsilcisisiniz, Mestan’la olan bağlarınız, birçok kişiye böyle bir sonuç için delil sundu. Mestan’ın Büyükelçiliğinize sığındığını da hatırlıyorsunuz. Söylentiler o noktadan çekilmişti.
Yanıt: Olabilir. Fakat bu söylediklerimin gerçek olduğunu değiştirmez. Bu algı dayatılıyor. Açık olarak söylersem, bunlar kasıtlı olarak ve amaca yönelik yapılıyor. Kaynakları ortada. Bulgar toplumu dünya ile iyi bütünleşmiş ve aydındır. Onun algısını çarpıtmak için ne gibi deneme yapılırsa yapılsın, Bulgarlar doğru olanı bulacaktır.
Soru: Tersini de sorayım. Bulgar tarafının Türkiye’nin iç işlerine karıştığını düşünüyor musunuz?
Yanıt: Türk tarafından yapılan birkaç açıklama, buradan gelen sayısız demeçlere yanıttır. Bulgaristan’dan her düzeyden demeç yağarken, Türk tarafından ne kadar az demeç verildiği anımsıyorsunuzdur. Çok demeçten çok fayda geldiği kanısında değilim. Türkiye Cumhurbaşkanı hakkında söylenmedik bir şey kalmadı. Onlarlar bir defa edepli değil. Hukuk açısından bazı demeçler suç oluşturuyor.
Bazıları ise fikir özgürlüğünü çiğneyip incitme ve iftira alanına geçti. Fikir özgürlüğünü en fazla savunanlar olduğumuz kuşkusuzdur. Herkesin düşündüğünü ifade etme hakkı olmalıdır. Fakat bu, iftira özgürlüğü ya da birini tehdit etme anlamına gelmez. Aradaki fark büyüktür.
Soru: Bulgar tarafın demeçlerini ve sayısız yorumlarını iç işlerinize müdahalede bulunma denemesi olarak algılandığını mı düşünüyorsunuz?
Yanıt: Bakış açısına bağlıdır. Türkiye’deki referandumla ilgili olarak, herkes fikir söyleye bilir. Bu konuda tartışma yok. Kurallarda istisna da yok. Türkiye ile ilgili kural ve istisnalardan söz ediyorum. Yabancı siyasetçilerin bize gelip propaganda yapmaları yasak değildir. Bulgar partileri Türkiye’ye gidip kendi propagandalarını yapabilirler. Onlar bunu zaten yapıyorlar.
Soru: Ne zaman yaptılar?
Yanıt:10 yıl önce de yapıyorlardı, 10 yıl sonra da yapabilirler, çünkü bu bizde sorun yaratmıyor.
Soru: Hangi Bulgar partileri Türkiye’de propaganda yaptı?
Yanıt: BSP, GERB, ABV, DPS ve DOST.
Soru: Son parlamento seçimlerinde de mi?
Yanır: Parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde. 20 yıldır uygulanıyor ve bu bizde sorun oluşturmuyor. Cumhurbaşkanı seçimlerinde ve daha önce büyük sayıda oy kullanıldı. Bizim bakış açımıza göre bu iç işlerine karışmak değildir. Sorun, bu konuda yapılan telkinlerden kaynaklanıyor.
Soru: İkili diyalogda gerginliğin tırmandığını siz de kuşkusuz kabul edersiniz.
Yanıt: Ne yazık ki, evet, ben de gerginliğin yükseldiği görüşündeyim. Gerginliğin yalnız siyasi demeçlerle sınırlı kalmadığını da görüyorum.
Soru: Yurtsever Cephe’nin Bulgar hükümetine katılmasıyla bu gerginlik daha da yükselebilir mi?
Yanıt: Bu soruyu bana değil, onlara yöneltmelisiniz. Var olan gerginlik Türkiye’den gelmiyor. Biz şimdiye kadar, dostane olmayan ya da düşmanlık ilişkisi içeren herhangi bir demeç vermedik.
Soru: Türkiye konusunda Bulgaristan Cumhurbaşkanı’nın demeçlerini izliyor musunuz? İki ülke devlet yöneticileri arasında normal diyalog gelişmesini bekliyor musunuz?
Yanıt: Cumhurbaşkanı Radev’in demeçlerini dikkatle izledik. Her birimiz iki devletin Başkanları arasında normal diyalog olmasını ister ve bunun böyle olacağını umut ediyoruz. Fakat Bulgar Cumhurbaşkanı’nın verdiği demeçleri yorumlamak, yetkilerim kapsamında değildir.
Soru: Bu ilişkilerde başbakanımızın aktif taraf olmasını bekliyor olabilir misiniz?
Yanıt: Bu konuda yorum yapamam, kendisine sorabilirsiniz, fakat bir önceki sorunuzdan hareketle, Cumhurbaşkanının demeçlerinden bu çıkıyor.
Soru: Cumhurbaşkanının demeçlerinden, sizce, ikili diyalogda aktif tarafın başbakanımız olacağı mı görünüyor?
Yanıt: Cumhurbaşkanının demeçleri yapıcı onun diyalog istemediğini gündeme taşıyor.
Kuşkusuz bu işlerde Cumhurbaşkanı yalnız değildir. Bu, Bulgar makamlarının kararıdır.