Yolun Çıkışı
“Mademki Kilise’nin esiri bir toplumla yan yana bulunuyoruz, inanmalıyız ki önlerine çıkacak en ufak bir fırsatı kullanarak ikinci bir 1963 kanlı olaylarını tekrar yaratacaklardır”.
Dr. Fazıl KÜÇÜK
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti adına çözüm görüşmelerine katılanlar tarafından sunulan mülkiyet konusundaki öneriler, Rum Ulusal Konseyi ve yönetimince oluşturulan bir komisyonda görüşülüyor. Konuya ilişkin olarak yapılan değerlendirmelere göre komisyon kararını açıklamadan görüşmelerin askıya alınması bile konuşuluyor. Rum basınında konuya ilişkin t-onlarca habere rastlamak olasıdır. Bu tutumun Bay Dovner tarafından da onaylandığı belirtiliyor. Türkiye’deki TOKİ örneğinden esinlenerek açıklanan önerilerin ne veya neleri içerdiğinin kamuoyunca bilinmediğini de kaydetmek istiyoruz. Karşı tarafın konuya ilişkin olarak gösterdiği duyarlılık ve komisyon kurması üzüntümüzün temel kaynağıdır. O zaman sormak durumundayız. Bizler ne yapıyoruz. Konuya ilişkin olarak hangi noktadayız… Bilmek hakkımızı saklı tutmak istiyoruz. Yıllardır uygulanan ticari ambargolar sonrasında adada yaşanan sıkıntılar dayanılamaz boyutlara ulaşmıştır. Görüştüğümüz bazı işadamları sıkıntılarını dillendirdiler. 150 kişiyi çalıştıran kuruluşun yöneticisi şu anda 20 kişi ile işlerini yürütmeye çalıştığını belirtiyordu. “İşçi sayısının 5’e düştüğü anda dana kurban edeceğini” yaşlı gözlerle anlatıyordu. Değişik işkollarında hizmet veren şu anda 300 kişiyi çalıştıran bir başka işveren ise benzer sıkıntıları dillendiriyordu. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti işverenlerinin en büyük sıkıntıyı Mersin Gümrüğünde yaşadıklarını örnekleri ile anlattılar. Mersin Gümrüğünün geçilmez olduğu gerçeği, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği tarafından da açıklanıyor. Bu sıkıntıların ortalık yerden kaldırılabilmesi için siyasetçilerin zaman yitirmeden bir araya gelerek soruna çözüm bulmaları gerekmektedir. Hamaseti bir yana bırakarak, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ekonomik olarak kendi ayakları üzerinde durabilmesi mutlaka sağlanmalıdır. Dış ambargolardan duyulan sıkıntılara bir de Mersin Gümrüğü ambargosunun eklenmemesi gerekiyor. Kıbrıs Türkleri, ekonomik olarak kalkınması sonrasında Rumların karşısına daha güçlü oturacaklardır. Adayı risklerle dolu olarak tanımlayan bazı işadamlarına karşın, vatan toprağı olarak tanımladıkları Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne yatırım yapmaları gerektiğini de kaydetmek istiyoruz. Adada yapılacak olan özelleştirmelerle sıkıntıların aşılmayacağının da bilinmesi gerekiyor.
36 YIL GEÇMİŞ
Aradan geçen 36 yıla karşın Türkiye’den getirilecek olan su için önümüzdeki aylarda temel atılacağı duyuruluyor. Rusya’dan Samsun’a getirilen doğal gaz boru hattının kısa sürede döşendiği biliniyor. Aynı teknolojinin kullanılması konusunda sıkıntının olamayacağını düşünüyoruz. Bunun ötesinde suyun bugüne dek neden götürülemediğinin de açıklanmasını bekleme hakkımızı saklı tutuyoruz. Suyun getirilmesi sonrasında üretimden kopartılan Kıbrıs Türkleri yeniden üretici duruma geleceklerdir. Adada çözüme ilişkin olarak görüşmelere devam edilirken Rum yönetiminin 2010 yılı sonuna dek 220 milyon Euro’luk askeri malzemeyi alacakları açıklandı. Rum Savunma Bakanı Kostas Papakostas’ın Haravgi gazetesinde yer alan açıklamasından bir bölümü sizlerle de paylaşmak durumundayız. “Savunma Bakanı Haravgi’ye Açıklıyor… Milli Muhafız Ordusu’nda Derinlemesine Değişiklik ve Yeniden Yapılandırma” başlıkları ile haber duyuruluyor. Bay Papakostas, “Hedefimiz, bu günkü askeri harekat gereksinmelerine yanıt verebilmek için Milli Muhafız Ordusu’nun kabiliyetini arttırmaktır. Mali külfet gerektirmeyen ilk aşama, söylediğim gibi başladı. Kara Kuvvetlerinin örgütlenme yapısına getirilen değişikliklerin ötesinde Hava Kuvvetleri birliklerinin yeniden düzenlenmesi ve hareket kabiliyetinin arttırılması gerek. Arama kurtarma amacıyla kullanılmak üzere yeni uçak ve helikopter satın alımları hali hazırda başladı” diyordu. Bu yıl 220 milyon Euro değerindeki askeri malzemenin alınmasının birkaç kez ertelendiğini de belirtiyor. Yılsonuna dek 400 adet çeşitli tiplerde askeri genel kullanım aracı ve üç adet arama kurtarma amaçlı helikopter satın alacakları açıklanıyor. Bu düşünce ve yaklaşım içinde olanlarla, çözüm adına uzlaşmak gibi bir niyetlerinin olmadığı kesindir. Kıbrıs’tan ödün vererek, AB’ne girebilmek adına, adada yapılan görüşmeleri ve çalışmaları askıya almak gerekiyor mu ne…