0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

AA

İSTANBUL (AA) – Yeni Dünya Vakfında düzenlenen “Eyüpsultan’ın Ebedi Sakinleri” programında, Miyasoğlu’nun yakın dostları ve sevenleri bir ortaya gelerek usta muharririn çalışmalarını, kişiliğini ve anılarını anlattı.

Etkinliği yöneten gazeteci, müellif Mehmet Nuri Yardım, Eyüpsultan’da metfun bulunan kıymetli bireylerin anıldığı bu programların Necip Fazıl Kısakürek ile başladığını, Miyasoğlu’nun da Kısakürek’i içtenlikle çok seven biri olduğunu söyledi.

Miyasoğlu’nun çok geniş bir ilgi alanı bulunduğunu belirten Yardım, “Dede Korkut, Ömer Seyfettin, Asaf Halet Çelebi ve Ziya Osman Saba üzere isimlerin yanı sıra eski ve yeni kıymetlere sahip çıkan bir baba üzereydi. Unutulan bireylerle ilgili eserler kaleme aldı. Yitiklerimizi takip eden, onları gün ışığına çıkaran vefalı bir tarafı vardı.” dedi.

“Bir edebiyat dervişiydi”

Yeni Yüzyıl Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. M. Mehdi Ergüzel, Miyasoğlu’nun müktesebatı, yetişme biçimi ve kuşağı üzerinde ortaya koyduğu eserler bakımından değerlendirilmeye muhtaç olduğunu kaydetti.

Sarmaşık mecmuasında geçen yıllarda kendisine ait bir yazı kaleme aldığını söz eden Ergüzel, “O mecmuada kullandığım başlığı zevkle hatırlıyorum. Kendisi için Ahmet Hamdi Tanpınar’ın şiirinden ilhamla ‘Bir Edebiyat Dervişi’ demiştim. Merhum kanaatimce bir edebiyat dervişiydi, o denli yaşadı. Onu güler yüzüyle, sağlam duruşuyla Necip Fazıl sevgisiyle, bizim jenerasyona olan yakınlığı ve ağabeyi tutumuyla hayırla yad ediyorum.” değerlendirmesini yaptı.

Mustafa Miyasoğlu’nun oğlu Emre Miyasoğlu da babasında insanları bir şeye teşvik etmek üzere bitmek bilmeyen bir güç ve gayret bulunduğunu vurguladı.

Yazarlığa teşvik ettiği pek çok öğrencisinin, “Asla bir şey yazabilecek insan olmadığımı düşündüğüm halde Mustafa Miyasoğlu benden bir müellif çıkardı” dediklerini aktaran Emre Miyasoğlu, şunları kaydetti:

“Bu kesinlikle çok hoş bir şeydi. Yani bilhassa 1970’li 1980’li yıllarda bizim topluluğun sanata, edebiyata, daha doğrusu bir şeyler yapmaya uzak olduğu, korkak büyütüldüğü, rejim baskısıyla adeta sindirildiği bir ortamda bu usul karakterlere gençlerin o gün çok muhtaçlığı vardı. Tıpkı halde babamın Necip Fazıl muhabbeti ve sevdası da bundan kaynaklanıyordu. Ergenlik ve gençlik yıllarım boyunca babamın neden bu kadar çalışkan, üretken, ısrarlı ve uğraşlı bir adam olduğunu anlamakta zahmet çekmiştim. Müelliflik hoş ve sıkıntı bir şey fakat 48 saat uyumadan yazabilmek, uyumayı hatırlamayacak kadar şevkle çalışabilmek çok farklı. Ben bunu yıllar sonra anlayabildim. Bilhassa babamın doğduğu, büyüdüğü coğrafyayı Kayseri’deki bağ konutunu gördüğümde anladım. Babamın sokak lambasının altında kitap okuduğunu duyduğumda bu bana muazzam bir şey geldi. Öbür bir yerden duysak yahut okusak fantastik, duygusal, dramatik bir kıssa üzere gelir lakin babam için bu bir gerçekti. Onun gençliği, hayatı ve mevti, mevt sürecindeki şahit olduğum şeyler de bu öyküyü doğruluyordu.”

“Okumayı, yazmayı ve konuşmayı seven bir büyüğümüzdü”

Kültür tarihçisi ve müellif Dursun Gürlek de ardında eser bırakan insanların amel defterlerinin kapanmadığını, Miyasoğlu’nun da çocukları ve çalışmalarıyla öldükten sonra da amel defteri kapanmayan insanlardan olduğunu söyledi.

Hayattayken ortalarında geçen konuşmalardan örnekler vererek Miyasoğlu’nun çok esprili bir insan olduğunu anlatan Gürlek, “Benden birkaç yaş büyüktü. Çok mütehammil bir kimseydi, tahammüllü, sabırlıydı. Hiçbir esprimize, hatta biraz ileri gitsek bile kızmazdı, güler geçerdi. Bu o denli bir hoşluk ki herkese nasip olmuyor.” formunda konuştu.

Gürlek, üniversite imtihanlarına girmek üzere 1970’li yıllarda İstanbul’a geldiğini belirterek, “O yıllarda en çok gittiğim yerlerden biri de Milli Türk Talebe Birliği idi. Miyasoğlu ile birinci tanışmamız da o yıllarda oldu. Okumayı, yazmayı, gezmeyi ve konuşmayı seven bir dostumuz, büyüğümüzdü.” görüşünü paylaştı.

Şerif Aydemir, İsmail Fatih Ceylan, Bekir Tuncer Salihoğlu, Fatma Ersem Yargıcı ile telefonla programa bağlanan Miyasoğlu’nun yakın dostu şair ve müellif Muhsin İlyas Subaşı’nın da ortalarında bulunduğu birçok kişi, Miyasoğlu’na dair anılarını ve niyetlerini aktardı.

Daha sonra Mustafa Miyasoğlu’nun Eyüpsultan’daki mezarı ziyaret edilerek, kabri başında Kur’an-ı Kerim okundu ve dualar edildi.

Muhabir: Ahmet Esad Şani