16 Temmuz 2024 Salı
15 Temmuz
AB’de Anlaşmazlıklar Devri
Vefa Tiyatrosu Yeni Sezonun İlk Oyunu ile Perdelerini Açtı
İsviçre’de silah talepleri arttı
Beyaz Eşyalarda Artık Sararma Olmayacak!
Yunanistan' ın Su Krizi ve Yangınlarla Mücadelesi: Turizm ve İklim Krizinin Çifte Darbesi
Adnan FİŞENK
Türkiye’de bugün ABD ve AB ile müttefikliğe yönelik bir referandum olsa Türk vatandaşların ezici bir çoğunluğu ABD ve AB ile müttefikliğe “HAYIR” der.
ya da Türkiye AB üyeliği için adaylıktan çekilsin mi ? sorusunun sorulacağı bir referandum olsa büyük bir çoğunluk AB Ülkelerinin ikiyüzlülüğünden bıktığı bir hristiyan kulübüne katılmayı kesinlikle ”RET” edecektir.
Türk kamuoyunun ABD ve AB Ülkeleri hakkında tercihlerini bu duruma getiren tüm bu gelişmelerin ana nedeni yine ABD ile AB Ülkelerinin Türkiye’ye karşı kendi hasmane tutumlarından kaynaklanmaktadır. Yaptıkları düşmanca hareketleri ve planlarının Türkiye’yi ve Türk kamuoyunu her seferinde biraz daha kendilerinden uzaklaştırdıklarını anladıklarında belki o zaman bir şeyleri düzeltmek anlamında çok geç kaldıklarını anlayacaklardır.
Türkiye ve Türkler tarih boyunca hiçbir zaman dayatmalara boyun bükmemiştir, bundan sonrada bükecek gibi de durmamaktadır. Türk kamuoyunu iyi anlayabilmeniz için, önce bir empati yapmalısınız, dayatma değil, yani ben istiyorum yapacaksın ile bu işler yürümez. Sorunlar ancak eşit koşullarda masada karşılıklı müzakereler ile çözüme kavuşur.
Geçmişte olduğu gibi istilacı, işgalci güçlerin müşterek organize hareketi ile olmaz bu işler, bu gizli Türkiye karşıtı müttefik hareket içinde yer alan ülkeler, kimi zaman dolaylı olarak destekledikleri, kimi zaman aleni himaye ettikleri ve her türlü gelişmiş ağır modern silahlarla donatarak (Bu silahları müttefikleri olan Türkiye’ye vermemişlerdir, hibe adı altında kendi envanterinde hurdaya çıkan verdiklerini de terör örgütlerine karşı mücadelede kullanımını bile Türkiye’ye yasaklamışlardır.) besledikleri eli kanlı örgütler, Bu şer ittifakındaki ülkelerin yardımı ve katkısı ile Türkiye’de PKK – PYD, DEAŞ, DHKP/C, FETÖ gibi terör örgütleri aracılığı ile on binlerce Masum insan katlettirilmiştir. Dışardan planlanarak maşaları FETÖ terör örgütü ile yapılmak istenen darbe ile 15 Temmuz günü onlarca insanı katlettiği ve yüzlerce kişiyi yaraladığı kanlı darbe girişimi hala Türk kamuoyunun hafızalarından silinmemiştir. Bu ihanet başarıyla ulaşsaydı, belki de binlerce Türk vatandaşı daha bugün yaşamıyor olacaktı. Ülke bu şer odaklarına peşkeş çekilecekti.
Geçmişten günümüze pek çok alanda kurulup organize edilen kendilerini bu ülkelerin çıkarlarına satmış diğer eli kanlı örgütlere daha değinmiyoruz.
Türkiye de hala tutturulmuş bir müttefik, dost ülkeler türküsü söylemeye, oysa ki Türkiye’nin müttefik-dost bildikleri Ülkeler bizzat Türkiye’yi kevgire döndürdükleri yetmiyormuş gibi Türkiye’nin elindeki topraklarını da neredeyse eli kanlı terör uşakları ile gasp ederek kurtarılmış bölgeler ilan ederek, kendilerine ilhak ettirecekleri, attıkları devasa adımlara yeni dizilimler ilave etmektedirler.
Bu yeni Türkiye karşıtı oluşturulan dizilimler, Yunanistan , Kıbrıs Rum kesimi, Libya’da muhalefet grubu, Suriye içindeki ayrılıkçı terör grupları ve destekçisi güçler, Irak da keza aynı terör grupları, Suudi Arabistan, Mısır, BAE, İsrail gibi ülkelerin Fransa ve Amerika destekli Mavi Vatan ve Ege’de ki kuşatmalarının diğer AB ülkelerini de saflarına çekilmek istenmesi ile adeta Türkiye karşıtı bir santranç tahtası üzerinde oynanan oyun şekline dönüştürülmüştür. Devamlı kurgulanan oyunların Uluslararası staretejik hamlelerle ardı arkası kesilmemesi, ardından Karabağ da ateş kese rağmen, karabağ’a gizlice Ermeni askerlerinin yığılması ve tekrardan silahlandırılması ile oyun içinde oyun yani şu Rusların meşhur matruşka bebek içinden bebek çıkması haline dönüştürülmüştür. Kısacası Türkiye dört bir tarafından kuşatılmaktadır.
Yıllardır Türkiye’nin Batı için özveri ile yaptıklarına karşın ABD’nin ve AB ülkelerinin Türkiye’ye bu hasmane tavrı nedir böyle? Alınan vicdansızca yaptırım kararına yani ambargoya ne demeli?
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin engin sabrına rağmen, Türk vatandaşları bıktı artık ABD’nin ve AB’nin tek taraflı hep bana odaklı çıkar amaçlı dostluğundan, Amerika tarafından sömürülmekten, sürekli borçlandırılmaktan, çöpe atacağı silahları bize kakalamasından birde bunlara para almasından, Türkiye’yi kana bulayan terör örgütlerini, teröristleri koruyan, hamisi olan tavırlarından, haksız olduğunu bile bile üzerimize finans ederek ve silahlandırarak saldırtmaya çalıştığı bir takım ülkelerden. Türkiye’nin orta daha hiç birşey yokken ilk aşamasında dahil olduğu F-35 projesi olan, maddi ve manevi külfetini üstlendiği , parasının bile büyük bir kısmını ödemiş olduğu F-35 savaş uçaklarının tamda teslimatında bir takım kumpaslarla proje dışına çıkarılmasından, sahip olduğu F-35’lerin teslim edilmeyerek zorbalıkla alı konulmasından gerçekten bıktı usandı, sıkıldı artık.
Türkiye için hiç bir geçerliliği ve önemi olmasa da aldığı kararlarla sürekli Yunanistan ve “terör örgütlerinin” cesaretlendirilmesi ve saldırganlaşmasını sağlayan ABD’nin ve AB’nin “saçma, sapan yaptırım” kararlarından Türk Milleti artık yeter be dedi.
Türk Halkı artık yol ayrımında, Türkiye Devleti de günün koşullarına yenilenen uygun projeleri ve staretejileri ile ivme bile kazanmış durumda, ABD olsun AB ülkeleri olsun şunu net bilmelidir, İyiler Kaybetmez, Kaybedilir. Bunca yıldır tek taraflı iyi olmak artık yordu Türkiye’yi ve Türk Milletini.
Kendi çıkarları söz konusu olduğunda veyahut kendileri terörden zarar gördüklerinde , kendileri için teröre karşı mücadele söz konusu olduğunda Türkiye’nin yardımını almak adına Türkiye’nin kapılarını aşındıran, kendi aralarında sıkı bir iş birliği yapan ABD ile AB üyesi ülkeler, Türkiye’yi teröre karşı sürekli yalnız bırakmakla kalmamakta aynı zamanda da Türkiye’nin başarılı terör ile mücadelesini bilakis kösteklemektedirler, Terör örgütlerine verdikleri Türk ordusunda olmayan her türlü modern silahların, demodesini dahi Türkiye’ye vermemektedirler. Bir kısım hurdaya çıkardıkları verilen panzer vesaire gibi eski silahları da başta uğrunda koskoca Osmanlı topraklarını kaybettirildiğimiz Almanya olmak üzere terörle mücadelende kullanamazsın diyede üstüne üstlük Türkiye’ye yasak getirdiler. Yetinmediler ayrıca bu araç-gereçleri hareket ettirecek yedek parça ve silah satışını da yasaklamışlardır.
Fakat gelin görün ki teröre karşı mücadele veren Yasal bir devlete yani Türkiye’ye verilmeyen silah, mühimmat ve gerekli donanım ve bunlar için getirilen yasak, Terör örgütlerine sonsuz silah, cephane ve askeri donanım yağdırılıyor. Türkiye devleti terörle mücadelesinde, terör örgütlerinden ele geçirilen her türlü modern silah ve cephanede görülüyor ki teröristlere peynir ekmek misali üstelik de bedava olarak her türlü silah ve cephane verilmektedir. Bu verilen silah ve cephanelerin menşesi bunlara yani bu devletlere ait çıkmaktadır.
Terör destekçisi ülkeler utanmadan, sıkılmadan Türkiye’de teröristi ve terörü desteklemektedirler! Bununla yetinmeyip terör örgütlerine kol kanat germektedirler. Teröristleri himaye etmektedirler. Bunun en son bariz örneği de bir AB ülkesi olan Yunanistan’ın Fetocuların ve PKK-PYD, DHKP/C gibi terör örgütü mensuplarının ilticalarını şartsız kabul etmesidir. Aslında uluslararası hukuka göre kabul etmesi gerektiği Mültecilerin ilticasını kabul etmesi gerekirken bu mültecileri üstelik zor kullanarak kabul etmeyerek uluslararası hukuku da çiğnemekten çekinmemektedir. Birçok mülteciyi sınırlardan işkence ederek paralarını ve kıymetli eşyalarını gasp ederek Kadın, Çocuk, Yaşlı, Hasta demeden geri göndermesi, Ege denizin de lastik botlarını, teknelerini batırarak ölüme terk etmesi uluslararası bir suçtur, suçtan da öte bir cinayettir, insanlık dramıdır.
Ayrıca ABD ve AB’nin suça teşvik etmekten kaçınmadığı bilakis her türlü destekleyerek cesaretlendirdiği ekonomik olarak iflas etmiş bir ülke olan Yunanistan’a en modern Hava, Kara, Deniz silahlı muharebe araç gereçleri ile aynı Irak ve Suriye de Binlerce TIR dolusu silahlarla donattığı, hatta ve hatta bize satmadığı Patriot füzelerini bile PKK-PYD, DEAŞ gibi terör örgütlerinin yuvalandığı yerlere yerleştirerek bu yerleri teröristlere adeta ikram etmesi yenilir yutulur bir dostane tavır olamaz,
Ege de Yunanistan’ı Türkiye’ye karşı maşa olarak kullanarak nasıl bu terör örgütleri ile Türkiye’ye hükmetmek egemenliğini yok etmek istedilerse aynısını bu sefer Ege de terörize ettikleri bir maşa devlet ile yapma gayreti içindedirler …
Kime karşı bu düşmanca tavırları sergilemektedirler, sözüm ona müttefikleri ve dostları olan Nato üyesi Türkiye’ye karşı! Yine aynı şekilde sözde dost ABD’nin terör örgütü başı Feto’yu iade etmemesi gibi, PKK-PYD terör örgütlerini Türkiye’ye karşı silahlandırıp saldırtma cesareti verdiği gibi bu teröristlerin kollarına ABD kokartlarını taktırtıp Amerikan bayrağı açtırıp dokunulmazlık kalkanı sağladığı gibi, Şimdi de Yunanistan’ın Dedeağaç gibi yerlerde bariz ABD üsleri kurdurulup ABD ve AB’yi özellikle Fransa’yı arkasına alarak cesaretlendirilen Yunanistan, ayrıca Yunan adalarını lozan antlaşması hiçe sayarak silahlandırmaya devam etmesi EGE de olası bir savaşın ayak sesleri gibi olmadık tacizleri ile Türkiye’nin sabrını sınamaktadır.
Bu gelişmelere ilaveten PKK-PYD, FETÖ, DEAŞ, DHKPC, MLKP ve bunlar gibi sağ – sol organize edilmiş bir sürü terörü destek odaklı uygulamaları ile Türkiye’nin bölünmez bütünlüğüne çomak sokanlar, göstermelik olarak terör ile mücadeleyi sadece “DAEŞ’e” karşı bir mücadeleymiş gibi dünya kamuoyuna servis edenler, Türkiye’de geçmişte her gün şehit cenazeleri kaldırılmasını olağanlaştırmaları, Türkiye’de insanları sadece bıktırmadı aynı zamanda kızdırmakta da. İşte terör örgütlerinin hedefinde olan ve hepsiyle mücadele edilen Türkiye’de insanlar artık şunu dillendiriyorlar, bu zamana kadar Türkiye’ye dost ve müttefik geçinenler madem bizi yalnız bırakıyorlar ve üstelik bizleri bölmeye ve katletmeye çalışan teröristlere bunca zaman kucak açtılar, onlara TIR’larla silah, lojistik destek, para ve terör elemanı sağladılar, Şimdi de bunca yaptıkları yetmiyormuş gibi Yunanistan üzerinden ayrı bir tuzak kurarak ve diğer vagon devletlerle Türkiye’ye karşı savaş çığırtkanlıkları yapmaktadırlar. Türk Milleti o zaman biz de bu dost görünümlü sinsi düşmana karşı kendi başımızın çaresine bakmalıyız demektedir, diyerek radikal çözümlere doğru yelken açmaktadır.
İlk başta Türk kamuoyu ABD’nin kullanımına bırakılan İncirlik Askeri üssü ile birlikte 40 tane Türkiye’de bulunan Askeri üslerin kapatılması konusu dahil birçok şeyi tartışmaya açmıştır. Ayrıca AB ülkelerine avantaj sağlanan her türlü aksiyonu da nötr etme eğilimine girmiştir.
Açık ve net bir şekilde buraya yazıyorum. Eğer günün birinde Türkiye’de bir eksen kayması veya küresel yeni bir oluşum söz konusu olursa, bunun baş sorumlusu ABD ve AB ülkelerinin Türkiye konusunda hata üstüne hata yapan yöneticileri ve sorumsuz davranışları ve vicdansız kararları olacaktır.
Türkiye’yi kendi ülkelerinin, çıkarları söz konusu olduğunda en son limitine kadar kullananların, söz konusu Türkiye ve milli menfaatleri olduğunda Türkiye’yi teröre karşı yalnız bırakanların Türkiye’yi, ne S-400 füzeleri nede farklı kategorilerdeki tercihlerinden dolayı sorgulayamaz, kısıtlayamazlar. Yunanistan Rusya’dan S – 300 füzeleri alırken sessiz kalırken, gıkı çıkmayan, Türkiye, ABD’den Milli güvenliği için talep ettiği Patriot Füzelerini vermediği için, Rusya’dan aynı Yunanistan gibi tedarik edince zıplamaya başlaması, bu ikilem değil de nedir? Türkiye’yi akıllarınca iki türlü köşeye sıkıştırma oyunları tutmamıştır. Türkiye’ye baskıyla hem S-400 füzeleri aldırılmayacaktı, hemde Patriot Füzesi verilmeyecekti. Ama Türkiye bu oyuna düşmeyerek S-400 füzelerini almıştır.
Türkiye’yi kurtlar sofrasında yapayalnız bırakıp, Türkiye’nin yeni yol haritası ile ilgili eleştiri yapma hakkı bunların hiç olamaz. Tarih boyunca ilişkilerde sürekli kaypak ve yalanlarla zorunlu yürütülen dostluk adı altında kaybettirilen hep Türkiye olmuştur. Bundan sonra Türkiye’nin tahammülü yalan dolanlara kalmamıştır.
Ayrıca AB Ülkeleri, Türkiye’yi tam elli yılı aşkın bir süredir, üyelik adıyla, son on yıldır da, aday ülke masalı ile kandırdıkları yetmiyormuş gibi, buna karşın Türkiye’nin artık bir ‘B’ planın olması ve AB’ye alternatif arayışları içinde olmasından daha doğal ne olabilir. Türkiye her devirde aktif lokomatif bir ülke olmuştur. Bazı ülkeler gibi statik vagon ülke olma rolünü hiçbir zaman kabullenmemiştir.
Kandırıldığını, oyalandığını net bir şekilde bilmesine karşın sabırla, sebatla bekleyen Türkiye, bunların bunca olumsuzluklarına rağmen tüm iyi niyeti ile ABD ile dost ve müttefik kalmaya özveri ile uymuş, Türkiye’nin AB üyesi olma yolunda tüm çabalarını AB uyum yasaları çıkararak, müktebasatını uyumlu hale getirerek yapmaktadır. Fakat gelin görün ki Türkiye’nin tüm attığı iyi niyetli adımlarına karşılık her seferinde gerek AB olsun gerek ABD tarafından uyduruk bahanelerle ambargolarla Türk ekonomisi ve Savunması adeta kasıtlı olarak sekteye uğratılmaktadır, ayrıca teröristlere ve terör devletlerine yapılan her türlü yardımlar, Türkiye düşmanlarına destek olarak dostluğu ve müttefikliği suistimal edegelmiştir, gerekse AB’de Türkiye’ye verdiği sözleri tutmamıştır. Bu söz tutulmayan konulardan hepinizin malumu sığınmacılar ile ilgili konu başı çekmektedir.
Kendi ülke vatandaşları rahat bir yaşam sürerken, Türkiye adeta bu ülkelerin vatandaşlarının rahatlığı için yaklaşık 5 milyon insanın her türlü maddi, manevi yükünü tek başına çekmektedir.
Ama nihayetinde Türkiye enayi değildir.
Demokrasi havarisi olduğu iddiasındaki ABD’nin Türkiye’de demokrasiye darbe yapmaya kalkan Fetö elebaşı ve onun terör örgütüne ev sahipliği konumunda olması ise aslında Türkiye açısından yenilir yutulur bir olay değildir.
Aynısını Türkiye onlara yapmış olsaydı doğacak sonuçlardan dolayı Türkiye’nin başına gelecekleri düşünmek bile istemeyiz.
Türk seçmenin seçim tercihine bile müdahil olmak isteyen hazımsız zihniyet, Her fırsatta bir kaos yaratma sevdasındadır. Türkiye’de seçimler neticesinde istikrarlı yönetimin oluşması bir çok dış ve iç oyunu da bozmuştur.
Türkiye Vatandaşları tercihini seçimleri ile ortaya koymuştur. Seçimle ortaya konulan tercihin uygulayıcıları da gereğini Türkiye’nin Milli menfaatleri gereği gerek Türkiye sınırları içinde olsun, gerek Türkiye sınırları dışında olsun, Örneğin; Suriye’de olsun, Irak’da olsun, Ege’de olsun, Libya’da olsun, Afrika’da ki birtakım ülkelerde olsun, Asya’da olsun, Ermenistan’a karşı Azerbaycan’la Karabağ’da olsun, Mavi Vatan’da olsun, Afganistan, Arnavutluk gibi birçok ülkelerde olsun, gerekeni yaptıkça malum düşmanlar her türlü yaygara çıkarmakla kalmadıkları gibi Türkiye’nin geleceğini elinden alma planlarını da uygulamaya koymuşlardır.
Bunlara karşın Türkiye yurt içinde ve uluslararası alanda ilkeli ve kendi çıkarlarını koruyarak her alanda adeta göğüs göğüse çarpışarak, iç ve dış kabullenirliğini belirleyen politikaları ile yeni denizlere yelken açmaktadır.
Türkiye, ABD ve AB Ülkelerindeki malum çevreler tarafından ötekeleştirilirken, gerçekte ötekeliştirdiklerini sandıkları Türkiye’yi ABD ve AB ülkeleri gelecek yıllar açısından şimdiden kaybettiklerini idrak ettiklerinde dünya düzeninde birçok şey eskisi olmayacaktır. Dünya mazlumları mutlaka birgün zalimlere karşı galip gelecektir.