16 Temmuz 2024 Salı
15 Temmuz
AB’de Anlaşmazlıklar Devri
Vefa Tiyatrosu Yeni Sezonun İlk Oyunu ile Perdelerini Açtı
İsviçre’de silah talepleri arttı
Beyaz Eşyalarda Artık Sararma Olmayacak!
Yunanistan' ın Su Krizi ve Yangınlarla Mücadelesi: Turizm ve İklim Krizinin Çifte Darbesi
Dr. Hakan TARTAN
Jeopolitik olarak önemli bir bölge.
Tarihsel kimliği şu anda özerk kimliği ile bilinen bir çok ülkeyi içinde toplayan bir coğrafya.
Uzun yıllardan beri dostane ilişkiler kurulmaması hata.
Şimdi yeni bir sürecin başlatılması gerekli ve yararlı bir adım.
Türkiye- Suriye diyaloğu sadece bölgede ekonomik ve politik yeni atılımları gündeme getirmeyecek; aynı zamanda bölge barışı ve milyonların yoksulluğuna neden olan anlamsız bir kavganın sonlanması ile ağır yoksunlukların ve fakirliğin giderilmesi için de bir olumlu gelişme olacaktır.
Zor gibi görünse de çözülecek sorunlar belli:
1- Teröre karşı ortak mücadele ve sınır güvenliği
2- Toprak bütünlüğüne saygı
3- Ekonomik işbirliği ( Özellikle tarım ve enerji alanında)
4- Sığınmacıların planlı ve insani – vicdani bir yaklaşım içinde eve dönüşü
Zor mu? Elbette zor.
Ama Atatürk Cumhuriyeti her dönem olduğu gibi Ulu Önder’in hedef ve ilkeleri çerçevesinde bu süreci başarıyla tamamlayabilir.
Açık söyleyeyim; bu barış ve işbirliği havası, bugün ekonomik sıkıntılar içinde bunalan emekli, işçi ve memur maaşlarını iki kat arttırmak adına en doğal kaynak demektir.
Bugün – yarın mı?
Şip şak olur mu?
Elbette uzun ve meşakkatli bir süreç.
Ama.. Her şey ilk adımla başlar.
Geç de olsa bu adımın atılması olumludur.
Diplomatik temas hemen başlamalıdır. Hatta siyasetin tüm paydaşlarının katkı ve katılımı ile.
Evet; hemen; belki yarın..
Akademisyen- Yazar / Çalışma ve Sosyal Güvenlik eski bakanı
Dr. Hakan TARTAN (*)
Son günlerde yoğun bir şekilde konuşulan iki konu var; biri memur ve emekliler için temmuz zammı; diğeri de yurtdışı çıkış harcına yapılacak artış.
Yurtdışına çıkan Türk vatandaşı sayısı 12 milyon civarında. Önemli bir ayrıntı; bunun 2,5 milyonu akraba- eş – dost ziyareti. Doğal olarakta en çok Bulgaristan ve Yunanistan ‘a.
Yurtdışı çıkış harcı konusunda iki farklı görüş var: bir kesim diyor ki; ‘bu para seyahat özgürlüğünü kısıtlıyor, alınmamalı ‘ ; bir kesim de ‘makul ve mantıklı bir harçtan yana’.
Malum şimdi yurtdışı çıkış harcı 150 lira. Spekülasyon o kadar çok ki; ‘1500 lira olacak ‘ diyen de var; ‘3000 lira olacak’ diyen de..
Ben ‘makul ve mantıklı bir yurtdışı çıkış harcı’na karşı değilim.
Nüfusun yüzde 15-20 lik bir bölümü bu fırsatı kullanıyor; bir bedeli olmalı.
Örneğin; ne kadar?
10-15 dolara karşı gelecek bir rakam..
Yani ; 350-500 lira arası. Bu tamam!
Ayrıca yılda bir kez çıkanla 10 kez çıkan arasında da bir ‘piramit artışı’ olabilir.
Ama daha yüksek artışı doğru bulmuyorum
Ayrıca..Bu artış yapılacaksa da; bazı muafiyetler olmalı.
Örneğin; ilk çıkış yapandan harç almamak gibi.
Yılda bir kez çıkandan düşük harç gibi.
Bir de konunun bizim Balkan Türklerini ilgilendiren boyutu var.
O kadar çok arayıp soran var ki: Ne olacak Hakan bey?
Elbette zor bir soru. Ama; çözüm var.
Balkanlar da Türk ve müslüman nüfusun kalması istenmiyor mu?
Hem lobi, hem ekonomik ve siyasal güç değil mi soydaşlarımız?
Seçimlerde oy kullanırken, eş – dost – akraba ziyaretine giderken , acı günlerde acıyı, güzel günlerde mutluluğu paylaşırken defalarca ‘komşu kapısı’ Bulgaristan, Yunanistan, Arnavutluk!
Bu yüzden de yurtdışı çıkış harcı konusunda düzenleme yapılırken, mutlaka Balkan Türkleri konusu doğru irdelenmeli ve değerlendirilmeli.
Ben bu konuda Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ‘ın özel hassasiyet göstereceğini düşünüyorum.
Biz şimdiden hatırlatalım da..
Yarın çok geç olmasın..
(*) Akademisyen/ Yazar – 56. Cumhuriyet Hükümeti Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Dr. Hakan TARTAN
Bilinen hikayedir; ABD’de kadın dokuma işçilerinin doğum izni, eşit işe eşit ücret ve çalışma saatlerinin azaltılması nedeniyle başlattığı eylemler sonrası 129 kadının yanarak feci şekilde can verdiği gündür 8 mart.
1857 yılında. 167 yıl önce.
Ve o acı olaydan sonra doğmuştur ‘Dünya kadın günü’.
Ya da ‘Dünya emekçi kadın günü’.
Birleşmiş Milletler öncülüğünde.
Kadına sevgi ve saygı ekseninde..
50 yıldan fazladır Türkiye’de de ‘kadının güçlü sesidir’..
Elbette her gün kadın içindir, her gün önemlidir..Ama..Kadına yönelik tüm olumsuzluklar adına.. Yaşatılan şiddet ve haksızlıklar için..Bugünü yaşamakta , yaşatmakta sayısız yarar vardır.
Türkiye’de kadının erkekten az ücret aldığı TÜİK ( Türkiye İstatistik Kurumu) rakamları ile de ortada.
Eğitimde erkeklerin gerisindeler..
Parlamentoda temsil oranları yüzde 19.9.
İstihdama katılım erkeğin yarısı kadar.
Hele çocukluysa kadın; işi daha da zor.
Kadın profesörler yüzde 33, doçentler yüzde 40.
Evlenme yaşı da tahmin edildiği gibi erkeklerin altında.
Bunlar resmi rakamlar.
Değişmesi, gelişmesi, iyileştirilmesi gereken rakamlar.
Üstelik korkuyor kadınlar.
Şiddetten , gece sokakta yalnız yürümekten, evde yalnız kalmaktan.
En acı tablo da şu; her yıl hunharca katledilen kadın sayısı artıyor.
2023 gerçeği tokat gibi: 438 kadın katledilmiş.
İşte bu yüzden önemli 8 mart.
Kadını sevme ve sayma günü.
Tüm olumsuzlukların ötesinde minnet, şükran günü..
Bugünü anarak, kutlayarak yeni, umutlu günler için yarına uzanmak..
Her şey kadınla güzel.
Ve o güzelliği, aydınlığı yaygınlaştırmak ülkemizin, dünyamızın en büyük şansı..
Ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel kazanımlar kadınlarımızla birlikte dünyanın da daha güzel olmasının ana yoludur.
Bunun için emekse… Dünyanın daha güzel ve mutlu olmasıdır.
Kutlu olsun..
hakantartan35@gmail.com
Dr. Hakan TARTAN3 yıldır dünyamızı alt üst eden pandemi kontrol altında gibi…
Evet; gibi..
Çünkü Dünya Sağlık Örgütü (WHO) başta olmak üzere bir çok bilim insanı da ‘tehlikenin geçmediği ‘ kanısında..
Nitekim griple karışık uzun süreli rahatsızlıklar , kontrol altına alınamayan öksürük ve göğüs hastalıkları, hatta ‘nedeni – teşhisi konulamayan’ vefatlar çokça konuşuluyor..
Belki öldürücü etkisi azaldı; ama Covid yine de büyük bir risk.
Mutasyonların nasıl bir etki yapacağı, aşıların koruyucu özelliğinin kalıp kalmadığı son günlerin tartışmaları..
Bu belanın doğum yeri Çin’de de yeni gelişmeler var; hastalık yayılması şeklinde..
Belki ‘kapanma’ olmayacak, ama Covid’in kolay kolay yakamızdan düşmeyeceği de ortada..
Bunu niye kabullenmiyoruz?
Önlem almak , hijyene dikkat etmek niye zorumuza gidiyor?
Ölümle yaşam; ya da sağlıklı olmakla hep hastalıklarla boğuşmak arasında gidip gelirken niye mantıklı olamıyoruz?
Aşı karşıtlığını neden ille bilimsel gerçeklerin ötesine taşımanın uğraşını veriyoruz?
Sorular, sorular..
Bildik sorulara nedense ‘kaçamak yanıtlar ‘!
Gerçekten uzaklaşma çabaları!
Oysa gerçek açık: Tehlike tam anlamıyla geçmedi!
O yüzden de bir çok ülke kapalı alanlarda, toplu taşımada maske uygulamasına geçiyor.
Belki kural şeklinde değil, ama ciddi bir öneri olarak..
Sağlık için..
Yaşam için..
Bir kaç saatlik dikkat ve özen, belki de yaşamın güvencesi..
Maske ve hijyen belki de risklerin ortadan kalkması için önemli çaba!
Zor mu? Sorun mu?
Değil; elbette..
Biraz mantık, biraz bilim, biraz akılcılık ‘Covid belası’ndan tamamen kurtulmak için adım..
Adım adım sağlık..
Maske gerekli; takalım..
Hijyen önemli; uyalım..
Hiç değilse… Sevenlerimiz için..
Dr.Hakan TARTAN (*)
Gelecek yıl Cumhuriyetin 100. yıldönümü. Ne mutlu..
Çağdaşlık, gelişme, demokrasi ve evrensellik adına.
Bugün Türkiye’yi bir çok dünya ülkesinden farklı ve anlamlı kılan bir değer.
Ne anlamlı..
Bugün Rusya- Ukrayna savaşında bile o güzelim Cumhuriyetin erdemleri ile güç bulma, önem kazanma..
Örneğin; Lozan..
Ve bugünkü mutluluk, erdem, başarı ve güzelliğin altındaki imza: Gazi Mustafa Kemal Atatürk..
Büyük Önder.. Büyük Devlet Adamı..
Türk insanını yokluktan, esaretten, ümmet anlayışından kurtaran yüce insan..
Kaybının üzerinden 84 yıl geçti..
Koca 84 yıl..
Milletinin özgürlüğü, bağımsızlığı, beka ve geleceği için kendini feda eden, genç yaşta aramızdan ayrılan 20. yüzyılın büyük lideri.
Mazlum devletlerin umut sesi..
Biz Türklerin hep güçlenen özü, sözü, yüreği..
Dönemindeki çağdaşlarına bakın ne dediğimi anlarsınız; yerle yeksan oldular..
Ne heykelleri, ne sözleri, ne ilkeleri..
Oysa Atatürk hala zirvede..
Yarattıkları, devrimleri, ilke ve söylemleri ile..
Hiç eskimeden..
Hep derine inildiğinde yeni mucizeler keşfedilerek..
Devrimlerinin evrenselliği..
Düşüncelerinin barış, halkçılık, sevgi ve özgürlük yüküyle..
Birileri densiz mi?
Birileri saygısız mı?
Kaç kişi?
Kaç paralık, kaç kiloluk?
Oysa Onu yaşatan 82 milyon..
Hep büyüyen sevgiyle..
Çağ; Atatürk çağı..
Hep yeniyüzyıllara koşarak..
Sevgi Onun varlığı; zor günlerde sığınılarak..
Ne mutlu ki Atatürk ‘ümüz var..
Çağların ötesinden bizler için ‘yeni altın çağlar’ yaratarak..
(*) Gazeteci – Yazar
Çalışma ve Sosyal Güvenlik e. Bakanı