DOLAR 34,5467 0.18%
EURO 36,0147 -0.62%
ALTIN 3.005,411,48
BITCOIN 34096200.06493%
İzmir
20°

HAFİF YAĞMUR

12:55

ÖĞLEYE KALAN SÜRE

İbrahim Arslan

İbrahim Arslan

30 Aralık 2023 Cumartesi

    Mehmet Akif Yenilmez…

    Mehmet Akif Yenilmez…
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    MEHMET AKİF…
    YENİLMEZ…
    TÜRKSOY ve BİZ
    YUNUS EMRE’YİZ…

    Mehmet Akif ile 1965’ten bu yana tam üç kuşak, iç içeyim.
    Hep yanı başımda, İstiklal dizeleri
    Hızır gibi, zor anlarda imdadımdadır.
    Allah razı olsun, Memleketimin (Kosova) insanı nede olsa.
    Vatan uğruna şehit düşen Mehmetçiklerimiz var. Acımız büyük, bugünler.
    Mehmet Akif’in
    “Ey şehit oğlu şehit,
    isteme benden makber.
    Sana kucak açmış,
    duruyor Peygamber”
    dizelerinde tesellimiz.
    Ateşin düştüğü baba ocaklarının, milletimizin başı sağ olsun. Hep bir ağızdan “Vatan sağolsun!”, diyoruz.

    PKK bitti, bitiyor derken, şimdi de dış güçlerin pisi pisine cehennemi boylayacak paralı askerleri devrede. Medeniyet kılığındaki ülkeler ise İsrail siyonistlerin hizmetinde. Gazze’de de paralı askerleriyle Filistinlilleri, insanlığı katlemeye devam ediyorlar…

    Milli şairimiz Mehmet Akif, Batının çirkin yüzünü İstiklal marşındaki
    “Medeniyet dediğin, tek dişi kalmış canavar” dizesiyle, en iyi şekilde ifade etmiştir.

    Göründüğü gibi olmayan Batı medeniyeti mesut eden değil, çürük işleriyle bizleri meşgul eden bir medeniyet olduğu her geçen gün daha iyi anlaşılıyor.

    Sömürgeciliğini savaş aletleriyle başaramayacağını anlayan ve bunu psikolojik savaş projesiyle hayata empoze eden, insanlık denince çifte standard uygulayan, halkın diliyle yüzsüz bir medeniyettir, Batı.

    Türkiye devleti, özellikle iki bin yılına ayak basıldığından bu yana, kalkınma yolunda attığı her adımın arkasından, bir terör eylemiyle karşılaşıyor.
    Geçen gün Irak ile birlikte kalkınma anlaşması yapıldı. Bugün de öz KAAN muharebe uçağının göklerde uçacağı anın sabırsızlığı egemen içimizde.

    Mehmet Akif Ersoy, doğumunun 150’inci yılında, ata toprağı Kosova’da da ünlü oyuncu Ahmet Yenilmez’in yazıp oynadığı “İstiklal Şairi” Mehmet Akif Ersoy’u ve Çanakkale Destanı’nı anlattığı tek kişilik “KORKMA” oyunuyla anıldı. Sanatçı her seferinde gibi Mehmet Akif’i yaşadı, bizlere de yaşattı.
    Mehmet Akif’in dizeleri, Türk dünyasının ve mazlum milletlerin kılavuzu niteliktedir.

    Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü yılı etkinlikleri çerçevesinde bizlere Kosova’da bu güzel oyunu bağışlayan TÜRKSOY ve Yunus Emre Enstitüsü”ne teşekkürler.
    Milli şairimiz Mehmet Akif, usta oyuncu Ahmet Yenilmez,
    Türksoy ve biz
    Yunus Emre’yiz:
    Severiz seviliriz, kin düşmanımızdır bizim.
    Sevgiyle kalın…

    İbrahim Arslan, Kosova

    Devamını Oku

    İnatçı Değil, Doğru Seçim Önemli

    İnatçı Değil, Doğru Seçim Önemli
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Türkiye ve Arnavutluk’ta önümüzdeki Pazar günü, seçim var. Önemli bir an.

    Kosova’da 1999’daki çatışmalar ve NATO müdahalesi nedeniyle Türkiye’ye sığınan sığınmacılar, o dönemde Türkiye’de bankalardaki faiz oranının yüzde 80 üzerinde olduğunu, akrabalarının uçağa binmeyi, yurt dışına çıkmayı, otobanda yeni araba sürmeyi, Izmir’den İstanbul’a 10 saat yerine 5 saate gitmeyi, çocuklarının eli altında bir üniversitede okumayı hayal ettiklerini, çok iyi hatırlıyorlar.

    Türk Lirasindaki “sıfırlar” yüzünden hesaplamada vatandaşların çektikleri zorlukları da öyle.
    Fakat, bir an olsun savaş öncesi, sonrası ve bugün Türkiye Cumhuriyeti devletinin, Türk milletinin Kosova’ya candan sunduğu çok yönlü desteğini, unutmuyorlar.

    Atatürk’ün silah ve iş arkadaşlarıyla birlikte, yaşadığı dönemde cihana karşı kazandığı İstiklal Savaşı zaferini, gençlere emanet ettiği Türkiye Cumhuriyeti’nin temelini attığını, geleceğin göklerde olduğuna dikkat ettiği de, çok iyi bilinir.

    Bu arada Cumhuriyetin temelinin, tek partili – Cumhuriyet Halk Partili bir düzende atıldığını, başka partilerin bulunmadığını, bu partinin ne sağcı ne solcu olmadığını, tek hedefinin ise vatan ve milletin refahı olduğunu unutmamak gerekir.

    Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’ın liderliğindeki AKP’nin iktidarında Türkiye’nin çağ atladığı bir gerçektir.
    Türkiye’nin bu şahlanışını hiç istemeyen dış güçler bile dolaylı veya dolaysız şekilde bunu kabul ediyorlar.
    İHA, SİHA, KIZIL ELMA göklerde, TOGG, otomobilinin yollarda dans ettiğine inanamayanlar, hata “Bizleri kandırıyorlar, bunlar yurtdışından gizli getiriliyor…” naraları atarken, gerçekten öyle olsa, bunları davul zurnayla ilk duyuracak, bu gelişmeleri adım adım izleyen yabancı istihbaratçılar, Türkiye karşıtı yabancı kaynaklar ve medyalar olurdu.

    Bu gelişmeler sayesinde, üstte dikkat çekilen, milletin 20. yüzyılın ikinci yarısındaki hayallerinin de, büyük ölçüde gerçekleştiği söyleyenebilir.
    Örnek, Izmir’den Istanbul’a giden vatandaş, her şeyden önce döndüğünde zaman açısından 10 saat kârdadır. Araç da öyle.
    Kara, deniz ve havada ulaşımında, makine, silah sanayisinde, elektronik alanda, eğitimde vatandaşın söz konusu hayallerini aşan ilerlemeler kaydedildi.
    Geçmişte Türkiye’nin kendi kendine yetebilen bir ülke olmasını engelleyen, “Marshall Planı” ve benzeri anlaşmaları, imzalayacak kadar yetersiz yetkililer, ülkeyi yönetmiyor, artık.
    Türkiye, bugün her alanda kendi kendine yetebilecek yolda ilerlemeler kaydetmeye devam ediyor.
    Cumhurbaşkanı Erdoğan ise, “dünyanın beşten büyük” çıkışıyla, dünyada sömürülen ülkelerin idolu olmuştur.
    Cumhurbaşkanına karşıtlık politikasını, “başörtüsüne” sürekli dayatanlar, örnek rahibelerin dünyada başörtülu hizmet verdiklerini, bilmelidir. Sadece bu değil, yakın geçmişte başörtülü olması nedeniyle üniversiteye giremeyen, memur, milletvekili olamayan bayanlara ne kadar büyük bir haksızlık yapıldığını, bu şekilde temel insan haklarının çiğnenediği de unutulmamalıdır.

    Önümüzdeki pazar Balkanların da kaderini etkileyecebilecek kadar önemli, iki dost ülkede seçim var. Türkiye ve Arnavutluk’ta.

    Seçim tarihinin bildiriminden sonra, sandıkta oy kullanma anına kadar, doğru seçim yapmak için zamanın yeterli olduğuna inanıyorum.

    Dünya, çalışanların alın teri ve sömürgecilerin adaletsizliği arasında çekişmeli bir döneme girmiş durumda. Haklı taraf, patlamaya gün sayar gibi.
    Buna izin vermemek için, “sil baştan” yerine, sadece Türkiye’nin değil, Balkanların ve bütün dünyanın istikrarlı günlere ihtiyacı, tahmin edilenden çoktur.
    Oy verirken, Cumhur ittifakı mı, yoksa Millet İttifakı mı konusunda seçmen, inatçı değil, sakin ve doğru kararlı olmalı.
    Seçim, her iki ülkeye de hayırlı olsun.

    İbrahim Arslan/Kosova

    Devamını Oku

    La Hey ve Adalet

    La Hey ve Adalet
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

     

    Yarın La Hey mahkemesinde, silahli mücadelede Kosova Kurtuluş Savaşı’nın UÇK komutanları, geçici barış ve bağımsızlık döneminde en üst düzeyde devlet görevlileri olan Cumhurbaşkanı Haşim Thaçi, meclis başkanları Yakup Krasniqi ile Kadri Veseli, milletvekili Recep Selimi’nin iddianameleri okunacaktır.

    Bugün, Kosova başkenti Priştine’de yurdun dört yanından gelen binlerce Kosovalı eski liderleri için “Özgürlüğün adı var” sloganı altında adil yargı ve adalet, savaştan bu yana  25 yıldır kaderi bilinmeyen 1600 kayıp kişinin bulunmasını  istedi.

    2020’den bu yana  Kosova Cumhuriyeti’nin  bu vatandaşları, La Hey’de 30 aydır tutuklu durumundalar.

    Kosova ve Sırbistan arasında Brüksel’e yürütülen ilişkilerin normalleşmesi süreci içinde, böyle bir yargı süreci de  yan yana yürütülmektedir.

    300’den çok tanığın dinlendiği ve ilgili  malzemeleri tercüme sürecinin en az 6 aylık zamana ihtiyaç duyulduğunu bildirilmesi, sanıkların  kaderlerinin yıl sonuna kadar belirlenmesi beklenemez.

    Kosova Özel Mehkemesi , Kosova yargı sisteminin bir parçasıdır.
    Hollanda ile Kosova arasında 15 Şubat 2016 tarihli  Anlaşmaya göre  La Hey’de  yerleşiktir.
    Belirli suçlar üzerinde, belirli yetki ve yargı yetkisine sahip geçici bir kurumdur.

    1 Ocak 1998 ile 31 Aralık 2000 tarihleri arasında meydana geldiği iddia edilen insanlığa karşı, savaş suçları ve Kosova yasalarına göre diğer suçlar bu mahkemede görülmektedir.

    Savcıları, müfettişleri, analistleri, güvenlik uzmanlarını, tanık koruma uzmanlarını ve destek personelini içere nmahkeme personelinin tümü, bir AB üye devletinin veya AB’ye üye olmayan  beş ülkeden –  Kanada, Norveç, İsviçre, Türkiye ve  Amerika Birleşik Devletleri’nin birinin vatandaşıdır.

    Kosova Anayasası’na ve ilgili yasalara göre, yargı sisteminde çalışmanın temel şartlarından biri Kosova  vatandaşı olmalarıdır.

    Oysa, Kosova Parlamentosunda uluslararası topluluğun baskısı ve “yabancıları kızdırmamak” inancı içinde milletvekkillerinin oylarıyla onaylanan bu mahkemede, Kosova vatandaşı tek bir savcı veya yargıç bulunmamaktadır.
    Kosova’da insan haklarını savunma yetkisi olan tek bir kurum bulunmaktadır. Kosova Ombudsmanı’dır.

    Oysa, söz konusu mahkemenin,  savcı ve yargıçları gibi yabancı Ombudsmanı bulunmaktadır.
    Kosova yargı sisteminin “Kosova vatandaşı olmalı” şartı yanı sıra, Kosova Ombudsman yasası da bununla çiğnenmiştir.
    Çünkü ilgili  yasa ile, mahkemelere özel Ombudsman seçilmesi öngörülmemektedir.
    Bu durumda, öteki mahkemelere karşı haksızlık, adaletsizlik yapılmıştır. Sadece mahkemelere kurum olarak değil, bu mahkemelerde yargılanan suçlulara da karşı adaletsizliktir, bu yapılanlar.

    Özel Mahkeme’den, duruşmaların, malzemelerin tercümesi edilmesi gerekçesiyle aylarca uzayabileceği açıklaması, internet ortamında gün içinde milyonlarca sayfayı ücretsiz tercüme eden Googlle’e ayıp olur.

    Oysa, Avupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. Maddesi,  yargı sisteminde adaleti, mahkemelerin adil ve en kısa sürede davaları sonuçlandırmasını yükümlü kılmaktadır.
    Tercüme gerekçesiyle duruşmalar uzayacak açıklaması da farklı biçimde bir adaletsizliktir.

    Adaletin kılıcı keskin olur derler. Fakat, bir asır içinde adaleti kendilerine göre anlayan, dünya savaşlarına sebep olmuş  toplumların adaletine, son Bosna Hersek soykırımında  olduğu gibi, Kosova liderlerine karşı yargıda da inanmak zor olsa gerek.

    Mahkemelerin karardaki bağımsızlığına saygıyla birlikte, adil karar çıkarmaları her insanın beklentisi, umududur.

    İbrahim Arslan-KS
    Gazeteci -Yazar

    Devamını Oku

    Vandal ve Barbar Irkçı Siyasetçi

    Vandal ve Barbar Irkçı Siyasetçi
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

     

    Vandalizm, diğer insanlara ait mülke, kasten zarar verme suçudur. Cambridge Sözlüğü’nde anlamı bu.

    Barbarizim de kültür ve uygarlığın yokluğu demektir.
    Yunanlılar eski çağda, kendilerinden olmayanları dışlayıp barbarian (barbaros) diye adlandırdılar.

    Başkasının mülküne kasıtlı zarar verene “vandal”, kendilerinden olmayanları dışlayana da kuşkusuz, “barbar” yakıştırması yakışır.

    Demokratik ülke iddiasında bulunan Danimarkalı/İsveçli ırkçı siyasetçi Rasmus Paludan geçen gün, İsveç ve Danimarka’da T.C. büyükelçilikleri önünde Kuran-ı Kerim’i yakmakla, vandal ve barbar kişiliğini, ortaya koydu.
    Avrupa’da yaklaşık olarak 20 milyon Müslümanın dini duygularına en kaba şekilde saldıran ayrılıkçı ve ırkçı, üstelik avukat siyasetçinin bu eylemleri, İslam dünyasına hakarettir.
    Bu durumda İsveç ve Danimarka hükümetleri yanı sıra Avrupa’daki demokratik güçlerin sessiz kalmaları da dikkat çekicidir.

    İsveç ve Danimarka, BM İnsan Hakları Bildirgesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini imzalayan ülkelerin arasında yer almaktadır.

    Irkçılık, nefret, ayrımcılık, şiddet eylemleri suç teşkil etmektedir.
    Öyleki söz konusu ülkelerin de Anayasalarında, insan haklarına aykırı bu tür davranışlar ve eylemler, kanunen suçtur.

    Ülkelerinde yaşayan bütün vatandaşların kanun önünde aynı ve aynı haklara sahip oldukları da garanti altındadır.
    Oysa, söz konusu ırkçı siyasetçinin, işbu uluslararası belgelere ve her iki ülkenin kanunlarına göre suç işlediği, açıktır. Nefret, ifade özgürlüğü olamaz.
    Bu suç eylemlerini, polisin güvencesi altında gerçekleştirebilmiş olması da ayrı bir konu. Polise bunu yaptıranın suçu ise kat kat büyük.

    Yaklaşık bir buçuk milyar Müslüman dünyasında, İsveç ırkçı siyasetçinin bu aşağılık eylemlerine karşı tepkiler, devam ediyor. Kopenhag’daki eylemine, orada bulunan Türklerin, aynı anda Mehter Takımı türkülerini ses düzeninden dinleterek karşılık vermeleri, dikkat çekti.

    Farklı dinden insanlar arasında hoşgörüyü baltalayan, ırkçılığı ve yabancı düşmanlığının hortlamasına yol açabilececk bu tür eylemlere karşı, sağduyunun her zaman ve her yerde üstün gelmesi, son derece önemlidir.
    Bu tür eylemlerde bulunanların terörün “canlı bombalarıdan” farkı yoktur.
    Avrupa’nın ortasında Ukrayna savaşı, Avrupa’da hortlayan bir faşizm, ABD’de polisin siyahilere karşı şiddeti, çeşitli merkezlerinde terör saldırıları bir bir artıyor.

    Oysa, ne Avupa’nın ne de dünyanın tarihteki “haçlı seferlerine” , geçen yüzyılın “fasizmine” ihtiyacı yok.

    Barış, huzur, hoşgörü, işbirliği ve dost ilişkilerin içinde bir dünyaya ihtiyaç çok.

    Bu ırkçı siyasetçinin bu aşağılık eylemlerini ve bununla ilgili söz konusu ülkelerin hala önlem almamış olmalarını, kınıyorum.
    “Rüzgar eken, fırtına biçer” atasözünü de hatırlatmakta fayda görüyorum.

    İbrahim Arslan-KS

    Devamını Oku