DOLAR 35,2068 0.3%
EURO 36,7672 0.92%
ALTIN 2.968,331,32
BITCOIN 34546755.12609%
İzmir
16°

HAFİF YAĞMUR

SABAHA KALAN SÜRE

Rifat SAİT

Rifat SAİT

18 Haziran 2023 Pazar

    Balkanları bekleyen tehlike

    Balkanları bekleyen tehlike
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    .

    Rifat Sait

    rifatsait@gmail.com

    .

    Potansiyel varsa tehdit de vardır. Bölgede strateji arz ediyorsanız, tehlike talebi kaçınılmazdır.

    Yüzyıllardır neyseniz gelecek yıllarda da benzerlerini yaşamanız çok doğal olacaktır.

    Bahsetmekte olduğumuz konunun özeti şudur ki; Uranyum, linyit, krom, Altın, Gümüş gibi değerli madenler, tarım ve turizm zenginliği, Asya’dan Avrupa’ya geçiş koridoru, bünyenizde her türlü din, millet, ulus, renkten oluşan multi etnik nüfus yapılanması, 1.Dünya savaşının başlangıç noktası olması, Rusya ve Türkiye’nin tarihi ve kan bağları… Balkanların stratejisini açıklar.

    Bu ve diğer sebepler, ABD, Rusya, Türkiye ve pek yakında Çin’in bölgeye ilgisini çekmektedir. Bu nedenledir ki; ABD Avrupa’daki en büyük askeri yerleşkesi olan Kosova Ferizaj’daki Bon Steel askeri üssünü açmış, Romanya, Bulgaristan ve Yunanistan ‘a askeri yığınak yapmış ve yapmaktadır. Diğer yandan Sırbistan’ın Rusya’nın desteği altında Kosova’ya karşı saldırgan tutumu ve Kuzeyde Mitrovisa bölgesinde gerginliği tırmandırması hiç te hayra alamet değildir. Ayrıca Sırbistan içinde bulunan ve Arnavutların ağırlıklı yaşadığı Preşeva bölgesi, Boşnakların yaşadığı Sancak bölgesi, Macarların yaşadığı Voyvodina bölgesi kritik bölgelerdir. Kosova ile Karadağ arasındaki sınır problemi, Yunanistan ile Arnavutluk arasındaki Çamerya sorunu, Romanya’daki Transilvanya bölgesi, Bosna-Hersek’teki üçlü devlet çıkmazı, Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorunlar… Sınır savaşları, din savaşları, milliyetçilik, Slavizm, stratejik çıkar savaşları…

    Bütün bunların dışında deep frizdeki uyuyan dev Çin’in 15 yıl içinde harekete geçeceği ve Balkanlarda müdahil olabileceği önemli bir öngörü. Özelliklede Balkanlarda kara ve tren yolları ilgisini oldukça çekiyor olabilir. Çin zaten şimdiden Balkan ülkelerinde ticari yapılanmalarda örümcek gibi ağını kuruyor.

    Balkanlar bu kadar potansiyeli daha ne kadar sessiz bir şekilde taşır? Tabiki hey şeyin bir zamanı var. Birileri o günleri sabırla bekliyor ve hazırlanıyor. Dünyanın ilgisi Suriye, Irak, İran gibi Ortadoğu bölgesine fokuslaşmışken, Balkanlar unutturulmak isteniyor. Türkiye zaten birçok kurum ve kuruluşu ile Balkanlarda. Gözümüzü açıp hazırlıklı olmak bence çok önemlidir.

    Devamını Oku

    Zamanı yanlış doğru adama karşı, Zamanı doğru yanlış adam

    Zamanı yanlış doğru adama karşı, Zamanı doğru yanlış adam
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Rifat Sait

    rifatsait@gmail.com

    .

    Ak Parti bu seçimlerde kullandığı slogan “Doğru adam doğru zaman” oldu.

    Birinci tur sonunda, doğru adam yanlış zaman, çünkü 15 gün daha bekleyeceğiz, diyerek espri yapmıştım. Bu bir espri olsa da farklı bir yönden baktığınızda gerçek payı da var.

     

    Hakikaten zaman, Erdoğan ve Ak parti için dezavantajdı ve yanlıştı. Korona salgını, dünyayı etkileyen ekonomik kriz, Rusya’nın Ukrayna’ya girmesi, tahıl krizi, depremler, 22 yıllık iktidarda olma yıpranması ve erozyonu, çoğu apolitik ilk kez oy kullanacak gençler…

     

    Karşısında kimi FETÖ, kimi PKK, kimi hain, kimi DEAŞ …

    Mehmet Akif Ersoy’un Çanakkale şiirinde dediği gibi kimi yamyam, kimi Hindu kimi bilmem ne bela

    Tüm bunların dışında ayrıca 6’lı masa birleşenleri, ABD, Avrupa, İsrail…

     

    İşte böyle yanlış bir zamanda karşısındaki onca yanlışa rağmen kazanan doğru adam oldu.

     

    Karşısında zamanı doğru olan ve aslında zaman açısından avantajlı biri vardı. Üstelik Ak Parti içinde küskün ve dargınlar, daha önce oyunu Ak Parti’ye vermiş karasız seçmenler de vardı. Ancak zamanlaması doğru olan bu kişi maalesef yanlış bir adamdı. Tam 20 yıldır reis karşısında hiç seçim kazanamamış biri olarak bu yanlış adam zorla aday oldu. Çünkü o, zamana güvenip bu sefer kazanabileceğini zannetti. ABD’ye güvendi, Selo’ya ve FETÖ’ye güvendi, HDP’ye güvendi. Masadaki kendinden başka 5 partiye güvendi. O kadar güvendi ki seccadeye basarak meydan okudu.

     

    Bu sefer kazanacaklarına gerçekten çok inandılar, şok oldular

     

    Sadece Kılıçdaroğlu değil, millet ittifakındaki herkes kazanacağına inandı. Bu sefer gerçekten inandılar. Öyle ki; seçimin ertesi günü tüm valileri ve bürokratları değiştireceklerini ve dahası cüretkâr bir şekilde Reisi ve yanındakileri yargılayacaklarını dahi söyleme gafında bulundular. İntikam duyguları maksimum seviyedeydi. Belki de zamanlama onlar için doğru olabilirdi ama en yanlış adamı çıkardılar.

     

    Bu seçimin kısa özeti bu şekildedir. Ancak burada belirtilmesi gereken çok önemli iki konu daha var.

    .

    Kaybederek kazanmak

    .

    İlk konu şudur. Kazanmaya sevinmenin yanında özeleştiri yapmayı da ihmal etmeyecek kadar dobracıyım. Ak Parti kaybederek kazandı. Bunu kabul etmek gerek. Diğer tüm seçim sonuçlarına göre en kötü ikinci sonucu aldı. Aslında bu kayıp olmasaydı iş birinci turda biterdi. Bir önceki seçime göre %7’lik bir kayıp söz konusu. Yaklaşan yerel seçimler öncesi bunun mutlaka analiz edilmesi gerekir. Bu seçimleri Tayyip Erdoğan yine kazanmıştır. Ama çevresinde ona patinaj yaptıranlar var. İkinci turda inşallah Cumhurbaşkanı seçildikten sonra reisin bürokrasi, teşkilatlar ve bazı bakanlıklarda değişiklikler yapacağını düşünenler çok. Bu sefer Liyakat, samimiyet ve istişare daha fazla gündeme gelecektir.

    .

    Süleyman Soylu

    .

     Bu seçimlerde konuşulacak ikinci önemli konu ise Süleyman Soylu ’dur. Çok başarılı bir bakan olmasına ve önemli hizmetler vermesine, milletvekilliği sıralamasında birinci sırada olmasına rağmen, Ak Parti’nin tüm vekil adaylarından daha fazla ve daha etkili çalıştı, bizzat şahidiz. Bana göre Tayyip beyden sonra bu partiye en fazla katkı veren isim, Soylu’ dur. Birileri çok rahatsız olsa da ve onu sevmese de inadına çok çalıştı ve mücadele verdi. O gerçekten çok iyi bir hatip, çok iyi bir halk adamı, çok zeki bir siyasetçi. Kesinlikle klasik konuşmuyor. Farklı bir lider. Doğru ve ilginç konuşmalar yaptı. ABD’ye, PKK’ya ve yanlış olana karşı direk ve çekinmeden mesaj verebiliyor. O kesinlikle sıradan biri değil. Bundan sonra milletvekili mi yoksa bakan olarak mı devam eder bilemiyorum, ama ne olursa olsun güzel hizmetler vermeye devam edecektir inşallah.

     

     

     

     

     

     

     

     

    Devamını Oku

    “Edirne’ye Enver gireceğine Bulgar girsin” 

    “Edirne’ye Enver gireceğine Bulgar girsin” 
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Rifat Sait

    rifatsait@gmail.com

     

     

    1912-13 Balkan Savaşı sırasında ‘Edirne’ye Enver (Paşa) gireceğine Bulgar girsin’ diyenler vardı.

    Hürriyet ve İtilaf Partisi yandaşı, İttihatçı düşmanı olan bu grubun içinde Damat Ferit Paşa, gazeteci Ali Kemal, Gümülcineli İsmail, Miralay Sadık, Rıza Tevfik, Refik Halit gibi diğer azılı İttihatçı düşmanları vardı …

    Aynı ekip 1919-1922 arası milli mücadeleye de karşı çıktılar…

    Anadolu’ya giren Yunan ordusunu ve İngilizleri desteklediler…

    Bunlar daha sonra ‘Kemalistler geleceğine Yunan gelsin, İngiliz gelsin’ dahi dediler…

    Siyaset maalesef işte böyle kötü bir tercihe yönlendirebiliyor. Üstadın düşüncesiyle Siyasetten Allaha Sığınmak ya da Siyasetten şeytandan kaçar gibi kaçmak…

    Bir asır sonra bugün benzer şeyler oluyor.

    “Tayyip geleceğine PKK gelsin, FETÖ gelsin hatta Erdoğan gitsin de kim gelirse gelsin diyenler” var.

    Geçen yazımda da yazmıştım. Reis, Erdoğan düşmanlığını çözerse kazanır demiştim. İşte bütün mesele bu.

    Peki ama nedir bu Tayyip Erdoğan düşmanlığı? PKK’yı bile tercih ettirebilecek kadar nefrete ve kine ulaştıran bu düşmanlığın sebeplerini bizim kadar Reisin de çok iyi bilmesi, ona göre tedbirler alması ve değişikliklere gitmesi çok ama çok önemlidir. Zira buradaki en önemli endişem böyle giderse içimizdeki bazı dostları dahi kaybedilme olasılığıdır.

    Partide görev almış eski teşkilat mensupları, gönül veren dostlar içinde, muhafazakâr ve vatansever olsa da kırgın, tepkili ve küskün olanlar var.

    Bunlar

    • Görev alamadıkları için,
    • İşi ve ricası yapılmadığı için,
    • Ekonomik şartların olumsuzluğundan,
    • Kendilerine değer verilmedikleri için,
    • Son yaşanan deprem felaketinin etkisinden,
    • Parti, teşkilat veya bürokrasinin içinde sevmedikleri ve çok tepki verdikleri kişilerin bulunması nedeniyle

    Tepki gösterip küsmüş olabilirler.

    Bu şekilde hala kararsız olanlar da olabilir. Bu vatandaşlar, gidip diğer tarafa oy vermezler belki ama sandığa da gitmeyebilirler ya da gidip boş pusula verebilirler. Ne yazık bu durum karşı tarafa oy vermek gibidir. Küskünler Sandığa gitmeyerek ya da geçersiz oy kullanarak tepki gösterebilirler. Böylece Özellikle İzmir gibi muhalefetin daha fazla oy aldığı yerlerde muhalefete dolaylı yönden oy vermiş gibi olurlar.

    Bu küskünleri diğerlerinden ayırmak gerekir. Bunlara Hain demek çok büyük yanlıştır. Böyle yaparak bunları tamamen kaybedersiniz ve hatta belki düşman edersiniz. Bunların bu durumunu anlamak, sorunlarını tespit etmek ve öz eleştiri yaparak varsa kendi hatalarımızı görmek en doğrusudur.

    Bana göre Erdoğan düşmanlığının en büyük nedeni doğru kişileri tenzih ederek söylüyorum etrafındaki yanlış bazı insanlardan doğmaktadır. Tayyip beyin yanında yanlış görse de sus pus olan, kralım çok yaşa diyen ama öz eleştiri yapamayan, içerde mütevazi gözüküp dışarda kibir abidesi olan, vatandaşın telefonlarını açmayan, halkla iletişimi olmayan kişiler … Ah Reis bunların gerçek halini bir görse.

    Geçenlerde bir toplantıda reis kalabalık bir topluluğa hitap ediyor. Diyor ki, telefonları açacaksınız, vatandaşı dinleyeceksiniz, kibirli olmayacaksınız… Bizim de yukarda söylediğimiz benzer şeyler.  Ne kadar gariptir ki reisin sözü bitince bunları yapmadığı halde elleri patlayıncaya kadar alkışlayanları görüyorum. Trajikomik. Allahtan korkun.

    Çok ama çok önemli bir seçim var önümüzde. Vatanın bölünmesi, beka sorunu, milli intihar… Allah korusun kazanmaları durumunda ne bir projeleri var ne bir çözümleri. İntikam alacağız diyorlar sadece. Tayyip gitsin de ne olursa olsun diyorlar. Hayır Tayyip gitmesin. Halkı Erdoğan’a nefret ettirenler, küstürenler, düşman edenler var ya, onlar gitsin. O zaman her şey düzelecektir.

    Millet Erdoğan’ı seviyor. Cumhurbaşkanlığı seçiminde inşallah bir kez daha destek verecekler. Ama parlamentoda nasıl olur hep birlikte göreceğiz. Maazallah söylediklerimiz çıkmasın, istemem. Ama eğer çıkarsa Cumhurbaşkanlığı ile parlamento arasında sıkıntı oluşur. ABD’deki topal ördek olayı dedikleri şey. Ayrıca yetki iş bilmez birilerinin eline geçerse ekonomik intihar olur. Ülke büyük bir sıkıntıya girebilir. Bu durumda tekrar bir seçim olabilir mi? İnşallah olmasın. İşte bu yüzden ders almak cihetiyle bizzat yaşadığım bir olayı burada paylaşmak isterim.

    Yıllar önce öz babasına çok kızıp yeni tanıştığı biri ile babasına inat onunla yıldırım nikahı şeklinde evlenen bir arkadaşım vardı. Bu arkadaş bir hafta sonra pişman oldu, büyük bir hata yaptığını anladı ve boşanmak için bizden yardım istedi. Yıldırım nikahı ile evlenince boşanmak çok zordur, süre alır. Araya girdik, karşı tarafı ikna ettik ve nihayet boşandılar. Ama arkadaşın üzüntüsünü ve bizim neler çektiğimizi anlatamam. Babalar çocuklarına sahip çıkacak. Çocuklar da böyle büyük hatalar yapmayacaklar inşallah.

     

     

    Devamını Oku

    Bulgaristan’da şalterleri indirin, kısır döngü bitsin

    Bulgaristan’da şalterleri indirin, kısır döngü bitsin
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

     

     

    Rifat Sait

     

    Komşumuz Bulgaristan’da son iki yılda beşinci kez seçimler gerçekleşti. Bu son Seçime katılım oranı %28,5 dolaylarında. Bu oran Bulgaristan tarihinin en düşük rakamı olabilir. Aslında yurt dışı oyları beklemek gerekiyor zira Bulgaristan nüfusunun neredeyse yarısı yani 3,5 milyon Bulgaristan vatandaşı yurt dışında. Bu rakamlar içinde Türkiye’deki Bulgaristan vatandaşı olan Türkler de var. Türkiye’nin dışında farklı Avrupa ülkelerinde çok sayıda Bulgaristan vatandaşı Türk yaşıyor.

     

    Bulgaristan vatandaşları artık kısır döngüye dönüşen seçim sonuçlarından dolayı siyasete ve seçimlere karşı haklı olarak çok soğudular ve duyarsızlaştılar. Nasıl olsa değişmiyor ve seçimler yenileniyor diyerek oy vermeye gitmiyorlar. Nitekim doğru tahmin gerçekleşiyor gibi. Kuvvetle muhtemel eğer koalisyon hükümeti kurulmazsa Kasım ayında gerçekleşecek yerel yönetim seçimleri ile birlikte belki 6.erken genel seçim de yapılabilir. Tabi bu arada yerel seçimlerde olumsuz sonuç almamak için koalisyon hükümetine girmek istemeyenler de vardır.

     

    240 sandalyeli Bulgaristan parlamentosunda en az 121 milletvekiliniz varsa hükümet kurabiliyorsunuz. Seçim sonucu ve koalisyon imkanlarına kısaca bir bakalım. Seçim sonuçlarına göre Kiril Petkov’un başkanlığını yaptığı Değişime devam ve Demokrat Bulgaristan koalisyonundan oluşan parti birinci sırada. Resmi olmayan sonuçlara göre 68-72 arası milletvekili çıkaracaklar. Eski Başbakan Boyko Borisov’un başkanı olduğu Gerb partisinin 65-70 arası vekil çıkarması bekleniyor. Gerb partisi sıralamada ikinci sırada bulunuyor.  Çoğunluğunu Türk ve Müslümanların oluşturduğu Halk ve Özgürlükler partisi (HÖH)  40 kadar vekil çıkaracak gibi görünüyor. Özellikle yurt dışından gelen oylar onlar için çok önemli. Halk ve Özgürlükler partisi Bulgaristan’ın en büyük üçüncü partisi. Diğer taraftan Vızrajdane 37, BSP Sosyalistler 25 vekil çıkarabilir.

     

    Koalisyon kurulması zayıf görünüyor. Ama olursa Değişime devam Demokrat koalisyonu ile Gerb bir koalisyon kurabilir. Bu düşük olsa da bir ihtimal. Halk ve Özgürlükler partisi ile koalisyon yapmazlar diye düşünüyorum. Bunun en büyük nedeni HÖH’ün milletvekillerinde başta Delyan Peevski olmak üzere haklarında yargı davalarının olması. Bahsi gecen bu Delyan Peevski’nin Türkiye’ye giriş yasağı da var. Tıpkı Halk ve Özgürlükler partisi onursal başkanı Ahmet Doğan gibi. Bildiğim kadarıyla Ahmet Doğan’ın da Türkiye’ye giriş yasağı var.  Ne kadar ilginçtir ki Türkiye’ye giriş yasağı olan Ahmet Doğan adına geçenlerde Yalova Belediyesi Gaziosmanpaşa mahallesinde Ahmet Doğan Balkan evi açıldı. Diğer taraftan Gerb lideri eski Başbakan Boyko Borisov’da aynı olaydan yargılanıyor. Onların “Amerikan Magnitski” kanunu ile başları dertte. Bulgaristan’ın şu andaki başsavcısı da aynı davada şüpheli durumda. Değişim ve Demokrat koalisyonu hükümet kurmayı başarabilirse bunları yargılayacağını söylüyor. Daha önce benzer suçlardan eski Başbakan Boyko Borisov bir süre hapse girmişti. Tekrar hapse girmemek için koalisyona girmek zorunda kalabilir. Koalisyona girme durumunda kendisine belki bir dokunulmazlık verilebilir. Koalisyon ile hükmet kurulmasına ABD de bastırıyor. Amerika’nın Bulgaristan’da hükümet kurulması isteğine karşı Rusya’nın tam karşıt düşündüğü biliniyor.

     

    Bulgaristan’daki siyasi istikrarsızlığın en büyük nedeni de işte bu yukarıda yazdıklarımız. Bir yanda haklarında bir takım yolsuzluk iddiaları olan siyasiler ve diğer yanda onları yargılayacağını söyleyen siyasi partiler. Şirketleşmiş eski rejim ve düzen partileri mevcudun bozulmaması için direniyor. Bu arada Rusya yanlısı siyasi partiler de NATO ve AB’ye karşı bir politika izliyorlar. Bir miktar aşırı milliyetçi partiler ve arada kalanlar. İşte tüm bunlar Bulgaristan’da siyasi istikrarsızlığı oluşturuyor. Bulgaristan’a aslında bir an önce Başkanlık sistemi getirilmeli. Ayrıca %4 olan seçim barajı %7’lere yükseltilmeli. Bunları yapabilmek için de kısa bir sürelik olsa hükümet kurulabilmeli. Yoksa bu erken seçim kısır döngüsü sonsuza kadar devam edecek.

     

    Bulgaristan konusunda içişlerine karışmamak şartıyla bazı konularda Ankara’nın da fikir ve düşüncesi alınması lazım diyorum. Hiç ilgisi olmadığı halde Rusya ve ABD nasıl müdahale edebiliyorsa nüfusunun 1/6 sını Türk ve Müslümanların oluşturduğu sınır komşumuz Bulgaristan’da Türkiye’nin de fikri önemlidir. Hele ki Türkiye’de yaşayan onca Bulgaristan vatandaşı soydaşımız varken. Türkiye’de bu konuda etkin ve liyakatli kanaat önderi, STK temsilcisi, siyasetçi, akademisyenler bulunup istişare edilmeli ve fikirleri alınmalıdır. Bu konuda ön plana çıkan Türkiye’deki bazı derneklerin politize olup bazı partilerle konuşulması üzücüdür. Onların hele ki kamu yararına çalışıyorlarsa siyasi olarak içerde tarafsız olması beklenir.

     

    Bulgaristan’daki bu karmaşık düzene ve istikrarsız siyasi sürece çözüm için ne yapmak lazım diye sormuşlar. Bir ilgili şöyle cevap vermiş: “Kısa bir süreliğine Bulgaristan’da şalteri tamamen indirmek lazım. Düzelince tekrar kaldırılır.” Demiş…  İşin şakası bir tarafa dost ve komşu ülke Bulgaristan’da hey şey aynı tas aynı hamam. Komşuda istikrarın bir an önce sağlanmasını umuyor ve diliyoruz.

     

     

     

    Devamını Oku

    Reis, Erdoğan düşmanlığının nedenlerini çözerse kazanır

    Reis, Erdoğan düşmanlığının nedenlerini çözerse kazanır
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

     

    Anketler, tahminler, yorumlar… Cumhur ittifakının bileşenlerine baktığınızda toplamda %48-53 arası bir oy görünüyor. Millet ittifakında da benzer şeyler %46-51 arası. Muharrem İnce %2-5 arası ve Sinan Ogan %1-2 arası. Kararsızlar %15-20 arası. Peki şimdi buradan ne çıkar? Matematikle bir şey çıkmıyor. Zira rakamlar tutmuyor. Çünkü duyguların ve algıların rakamsal karşılığı yok. Şunu da burada belirtmek isterim ki; halkın bir kısmı, parti liderlerinin ve partilerinin ezbere gözü kapalı arkasından gitmez. Şu partinin şu kadar oyu var, falanca ittifaka katılan bir parti şu kadar oyla gelir demek çok yanlış. Siyasette matematik işlemez. Duygular ve algılar vardır. Hesabı buna göre yapanlar çok yanılır.

     

    Kritik bir seçim. Herkes kendince kazanacağını söylüyor. Hele Millet ittifakından birileri var ya hesap soracağız deyip adeta intikam yemini ediyor, bürokratlara ve Cumhur ittifakına tehdit savuruyorlar. Üstelik karşılarında hiçbir seçimi kaybetmemiş siyaset ustası Erdoğan’ı unutarak bunu söylüyorlar. Hiçbir proje ve fikirleri olmadan sadece Erdoğan gitsin gerisi önemli değil diyorlar. Evet bu çok ilginç bir olay. Aslında Türkiye’nin bu çok kritik seçimi tarihe bu şeklide geçecek. Tek tek baktığında rakip bile olamayanlar, siyasi görüşleri çok farklı olsa da Erdoğan düşmanlığı ortak hedefinde birleşiyorlar. Sorun şu ki Erdoğan düşmanlığı ve kini dışında hiçbir ortakları olmayanları yarın ne birleştirecek?  Dağılmaları aşikardır. Hele ki menfaat paylaşımlarında. Bu durumu nedenleri ve çözümleri ile tam olarak anlatmak gerekir.

     

    Aslında mevcut durum bazı yönleri ile hayırlı da olabilir. Uzunca yıllardır ilk kez muhalefet kazanma ümidiyle iktidarı hedefleyen söylemler yapıyor. Bu durum uzun yıllar sonra muhalefeti ilk kez böylesine güçlendirdi. Daha önce pek çok kez söylemiştik. Türkiye’nin en büyük sorunu doğru ve düzgün bir muhalefeti olmayışıydı. Muhalefetin zayıflığı ve beceriksizliği iktidarın yanlış yapmasına neden olabilir. Muhalefet güçlü olmazsa, iktidarı denetleyemez, etkileyemez. Güç zehirlenmesi, iktidar sarhoşluğu ya da metal yorgunluğu gibi kanserli hücreler oluşur. Muhalefet birleşince şimdi durum biraz değişti. Şimdi bazı şeyler daha iyi yapılabilir. Örneğin adaylar daha doğru belirlenir.

     

     

    İki çeşit Erdoğan düşmanlığı vardır. Birincisi aslında en kötüsü ve asla bitmeyenidir. Erdoğan’a İslam’a ve Türkiye’ye yaptığı büyük hizmetler yüzünden düşman olanlar. Başörtüsünü çözdüğü, imam hatiplilere imkân verdiği, Ayasofya’yı açtığı, hızlı treni yaptığı, Çanakkale, Osmangazi, Yavuz Sultan Selim köprülerini açtığı, İzmir-İstanbul otobanını açtığı, İHA-Sİ HA’ları yaptığı, PKK’yı mahvettiği, İsrail’e, ABD’ye, Avrupa’ya kafa tuttuğu, FETO darbe girişimini püskürttüğü için ona düşman olanlar. Bunlara bir şey yapılamaz, yapılmasına da gerek yoktur. Hasetleriyle çatlasınlar.

     

    İkinci düşmanlık ise, hepsi değil ama etrafındaki bazı kişi ve grupların liyakatsizliği, hiç kimseyi takmamaları, kibirli hareketleri, yanlış yönlendirmeleri, yanlışı görünce uyarmamaları, devlet hiyerarşisini ve dengesini bozmaları… Bunlar Erdoğan’a bilerek veya bilmeyerek çok sayıda düşman kazandırıyorlar. Onun yanlış tanınmasına da neden oluyorlar.  Ayrıca Erdoğan’ın yanındaki kendi dostlarını ve samimi insanları dahi küstürüyor, kızdırıyor, soğutuyorlar.  İşte bu ikincisine yapılacak müdahale seçim öncesi yararlı olacaktır. Zira bu seçimler öncesi kimseyi kaybetmeye hakkımız yok, acil olarak bu insanları tekrar kazanmak gerekir. Ama yukarıda bahsettiğim zararlılar yerlerinde durduğu müddetçe bu insanları gerçekten kazanamayabilirsiniz. Çünkü onların küsmesine neden olanlar orada durdukça küskünler gelmeyebilirler.

     

    Ak Parti’nin en büyük rakibi aslında yine kendisidir. Ak partiyi kuranlar, bu davada başlayıp yol yürüyenler, sempatizanlar hepsi birden zaten gecen seçimde %52 ile Erdoğan’ı Cumhurbaşkanı seçmediler mi? Bütün bu insanlar zaten Erdoğan’ın arkasında durup çoğunluğu oluşturmuyorlar mı? Bunları kaybetmemek ve korumak bile yeter. Ak parti bazı zamanlar kendi ayağına sıktığı için bu dostları kaybetme tehlikesi yaşıyor. Bunlarla barışmak gerekir. Bunları tekrar kazanmak şarttır. Satış pazarlamada çok önemli bir ilke vardır. Mevcut sadık müşterileri korumak yeni müşteri kazanma maliyetinden daha avantajlıdır. Buradan yola çıkarak çok önemli bir mesaj vermek istiyorum. Beka sorunu, bölünmeyelim, vatan millet Sakarya söylemleri ile karşı tarafa mesaj verilip oy isteneceğine önce lütfen kısa bir süreliğine kendimize gelip düşünsek, biraz kendimize kızsak, iğneyi önce kendimize sonra başkasına çuvaldızı batırsak hep karşı taraftan bir şeyler beklemesek, madem çok kritik seçim, madem beka sorunu var, madem mesele ciddi  o zaman biz önce bizdeki yanlışlardan başlasak, değişimse değişim, eskiye dönmekse dönmek, helalleşmekse helalleşmek, barışmaksa barışmak, liyakatse liyakat, ahde vefa ise ahde vefa…Madem çok ama çok önemli o zaman  başkalarından beklemeyip biz önce üstümüze düşeni yapalım. Bize ve etrafımıza zarar veren her şeyi herkesi temizleyelim, arınalım. İçimizdeki yanlışlar devam ettikçe beka sorunu var bu seçim çok önemli falan dersek birileri inanmayabilir.

     

    Kimse bize kızmasın. Bizi hain falan ilan etmesin. Bazı gerçekleri anlatıyorum.  Esas bu önemli seçimler öncesi sessiz kalanlardan korkmak lazım. Üzülüp ümitsizliğe de kapılmayın.  Büyük kayıplar öncesi tehlikeyi görüp önlem almak belki de çok önemli bir nimettir. Yeniden kalkabiliyorsanız bazen düşmek size çok önemli bir avantaj sağlayabilir. Bilemezsiniz belki yerin altı üstünden daha hayırlı olabilir. Daha her şey bitmeden size zarar verenleri bitirirseniz kazanabilirsiniz. Karşınızda rakipler birleşip büyük bir güç elde etmiş olabilir. Evet, bu sizin için tehlikedir. Bunu da görüyoruz zaten. Ama bu birleşenleri en güçlü oldukları gün yani bugün eğer yenebilirseniz ülkemize çok önemli bir gelecek hazırlarsınız. Çünkü bu kadar rakip birleşip sonra da yenilirse bir daha çok uzun bir süre bir araya gelemez. Bunu başarabilmeniz ve onları mağlup etmeniz için önce size karşı birleşmelerinin nedenlerini analiz edip, onları çok acil bir şekilde çözmeniz gerekir. İşte o zaman Cumhuriyetin 100.yılında Yüzyıllık başarıyı elde edersiniz. Ben Allah’ın izniyle sayın Cumhurbaşkanımızın bunu görüp başaracağına yürekten inanıyorum.

     

    Reis, önce kendisine olan bu büyük düşmanlığın sebeplerini bilecek. Bilmekle kalmayacak, bunları kabul edecek, idrak edecek ve analiz edecek. Sonra çözümlerini bulacak. Bence esas başarı bu ilk hamleyle başlayabilir. Hastalığı bilirseniz şifasına daha kolay ulaşabilirsiniz.  Başarılı bir satranç stratejisinde fedalar, değişimler, bazen geri çekilmeler olabilir. Erdoğan düşmanlığının en büyük nedenini çevresindeki yanlış bazı insanlardan kaynaklandığını düşünüyorum.

    Naçizane kanaatimce Erdoğan düşmanlığını körükleyen en önemli nedenlerin başında etrafındaki bazı kişilerin çok önemli bir etkisi var. Gurur ve kibir, güç zehirlenmesi, liyakatsizlik, samimiyetsizlik, ahde vefasızlık gibi özellikleri olanlar derhal belirlenip geri çektirilecek. Siyasi hiçbir katma değeri olmayanlar yerine halkta karşılığı olanlar, telefonlarını açanlar, mütevazi ve samimi olan dostlar göreve getirilecek. Kralım çok yaşa diyenlerin yerine kralım çıplak diyebilen ama bunu derken kralını önüne geçip çıplaklığı örten hatta bunun için kendini feda edebilen gerçek mücahitlere yer vermek gerek. Bunun için köklü, sert ve cesur bir değişim gerekebilir. Böyle bir değişim, seçimin sonucunu da değiştirebilir. Bürokraside, milletvekili adaylıklarında, genel merkezde böylesi bir değişim çok önemli mesaj olacaktır.

     

    Aşağıdaki şu kesimlere mutlaka gidin, ama samimiyetle gidin, doğru insanlarla birlikte gidin ve onları ikna edin.

     

    -İçimizdeki küskün, dargın, unutulmuş dostlara,

    -ilk kez oy kullanacak Z kuşağı gençlerimize

    -Balkan Rumeli toplumuna

    -Kürt kardeşlerimize

    -Kadınlarımıza

    -Ekonomik sıkıntı çeken insanlarımıza

     

    Gidin ve Allah için onları ikna edin.

     

    Önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimleri 1-2 puanla belirlenecek son derece kritik bir seçim olacak. Milletvekili adaylarının Cumhurbaşkanlığı seçimlerine olumlu veya olumsuz en az artı eksi 3-4 puan etki yapacağını düşünüyorum. Hatta düşünmüyorum, haykırmak istiyorum. Bu yüzden çok önemli. Lütfen ama lütfen ne olur, bölgelerde birilerinin istediği değil halkın isteyeceği adayları koyun. Bu sefer olmaz. Bu sefer kaldırmaz. Bu sefer çok lüks olur. Doğru, doğru en doğru aday. Ama birilerine göre değil kriterlere göre.  Temayül yoklaması yapılacaksa halkın temayülü yapılsın. Geniş katılımlı. Herkes bu gemide ve gemi batarsa hepimiz ıslanacağız. Kriterler koyun. Öncelik olarak sırasıyla oy getirebilecek, katma değeri olan, samimi, mütevazi, halk dostu, liyakatli, sadakatli adaylar olsunlar. Her bir adayı geniş katılımlı çaprazlama anketlerle ince eleyip sık dokuyarak belirleyin. Hiçbir sorun yok her şey mükemmel demeyin. Bugün eğer kritik bir seçime giriyorsak, anketler uyarı veriyorsa, demek ki bir sıkıntı var demek ki bir sorun var. O zaman değişim şarttır. Bu sıkıntıların en başında görevdeki bazı yanlış kişilerin etkisi çok büyüktür. Bu sefer ezberleri bozma zamanıdır. Değişim değişimi getirir. Değişilirse seçim de değişir. Gerçekten değişim zamanıdır. Reise kızan olsa da seveni çoktur. Reis, güzel insandır. Güçlü insandır. Bu ülkenin ve hepimizin Reise ihtiyacı var. Allah’ın izniyle o da kazanacak, ülke kazanacak.

    Devamını Oku