Cumhurbaşkanı Erdoğan: Suriye’de huzura ve güvenliğe giden yolun kapıları açılmıştır

0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

AA

ANKARA (AA) – Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Konferans Salonu'nda düzenlenen Dünya İnsan Hakları Günü Kardeşliğin Yüzü Programı'nda yaptığı konuşmada, bölgede ve dünyanın farklı köşelerinde ümidini Türkiye'ye bağlamış, mukadderatını Türk milletinin istikbaliyle birleştirenlere selamlarını gönderdi.

Gazze'de ve işgal edilmiş Filistin topraklarında hayat ve haysiyet uğraşı verenleri hürmetle selamlayan Erdoğan, 61 yıllık zulmün, tedhişin, istibdadın ve baskının akabinde özgürlüklerine kavuşan Suriye'nin kahraman ve fedakar halkına selam, sevgi ve muhabbetlerini iletti.

Her yıl 10 Aralık'ta kutlanan Dünya İnsan Hakları Günü'nün, mağdur ve mazlum coğrafyalarda yaşayanlar başta olmak üzere Türkiye ve tüm insanlık için hayırlar getirmesini dileyen Erdoğan, kelamlarını şöyle sürdürdü:

“İnsan Hakları Kozmik Beyannamesi'nin kabul edilişinin üzerinden dün prestijiyle tam 76 sene geçti. Beyanname, dünyada en çok referans verilen ancak içeriğinin uygulanması noktasında birebir hassasiyetin gösterilmediği bir evraktır. 30 husustan oluşan bu değerli evrakın birinci hususunda, bütün insanların özgür olduğu, insanlık ailesinin tüm üyelerinin hak ve haysiyet bakımından eşit olduğu tabir ediliyor. İlan edildiği devirde, insanlığın geleceği ismine büyük umutlar vadeden beyanname ne yazık ki vakitle örselenmiş, içi boşaltılmış, bilhassa gücü elinde tutan devletler tarafından kadük bırakılmıştır. Bunun en çarpıcı ve acı örnekleri bizim gönül coğrafyamızda yaşanmıştır.”

“Farklı bölgelerde çok ağır insan hakları ihlallerine şahitlik ettik”

Erdoğan, İnsan Hakları Kozmik Beyannamesi'nin 1948 yılında kabul edildiğini, bu tarihin birebir vakitte İsrail'in Filistin'de terör estirmeye başlamasının da miladı olduğunu lisana getirdi.

O günden beri İsrail'in, Filistin halkının topraklarını gasbetmeye, işgal etmeye, bu toprakların asıl sahiplerini sürgün etmeye devam ettiğini vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi:

“Belgenin kabulü yalnızca İsrail'in hukuk tanımazlığına değil, Balkanlar'daki soydaşlarımızın mecburî göçlere tabi tutulmasına, baskı ve asimilasyon siyasetlerine maruz bırakılmasına da mani olamadı. Srebrenitsa'dan 800 bin insanın hayatını kaybettiği Ruanda soykırımına kadar farklı bölgelerde çok ağır insan hakları ihlallerine şahitlik ettik. Hocalı'da kardeşlerimiz can verirken, Irak ve Afganistan işgal edilirken, Ebu Gureyb'de beşerler azaptan geçirilirken, motamot bugün olduğu üzere komşumuz Suriye'de tarihin en yabanî zulümleri yaşanırken, hasılı beyanname göz nazaran göre ayaklar altına alınırken, lafa gelince insan hakları ve demokrasi havarisi kesilenlerden hiçbir ses duyulmadı.”

“Teröre boyun eğmediği için azapla katledilen kaç insanımız oldu”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, birebir ikili standartla Türkiye ile ilgili konularda tekraren kendilerinin de karşılaştığını belirtti.

Bölücü örgütün terör hareketlerinde birden fazla sivil, binlerce vatan evladını şehit verdiklerini tabir eden Erdoğan, şunları kaydetti:

“Sırf bölücü teröre boyun eğmediği için azapla katledilen kaç insanımız oldu. Birebir biçimde 15 Temmuz gecesi 252 insanımız FETÖ'cü hainler tarafından kalleşçe, alçakça şehit edildi. Lakin tüm bu süreçlerde tenkit okları ülkemize yönelirken, temizleri katleden caniler, Batılı ülkeler tarafından kollandı, baş tacı yapıldı. Burada şu gerçeği çok net görebiliyoruz. İnsan Hakları Üniversal Beyannamesi'nin altını en fazla oyanlar, dünyada bunun güya savunuculuğunu üstlenenlerdir.”

Erdoğan, insan haklarının günümüzde siyasallaştırılmış bir kavram olduğunu ve birçok vakit siyaset mühendisliği projelerinde bir araç olarak kullanıldığını söyledi.

Gelinen noktada insan haklarının yalnızca dünyanın aşikâr bir bölgesine ve belirli bir insan nüfusuna uygulanan imtiyazlı haklar biçiminde algılandığını belirten Erdoğan, “Zahirdeki tüm aksi telaffuzlara karşın işin özünde renk, köken, kan ve inanç üzerinden daraltılmış bir insan hakları tarifi yapılıyor. Beyaz adam beyannamede kayıtlı tüm hakları kullanmada alabildiğine özgürken insanlığın geri kalanı fakat muhakkak haklardan istifade edebiliyor. Dünyada insan haklarına riayet konusunda yaşanan gerilemenin temel sebebi işte bu sınıfsal samimiyetsiz ve riyakar siyasetlerdir.” sözlerini kullandı.

Erdoğan, “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” diyen bir tasavvur sahibi olduklarını vurgulayarak, şöyle devam etti:

“7 asır evvel devletimizin kurucularına yapılan bu tavsiye, devlet ve toplum hayatında yüzyıllardır milletimize rehberlik ediyor. Tekrar bundan beslenen bir başka kıymetli umdemiz, 'mazluma kimlik sorulmaz' prensibidir. Millet olarak tarih boyunca dünyanın neresinde bir zulüm varsa kimseden çekinmeden sesimizi yükselttik, halimizi ortaya koyduk. Beş asır evvel engizisyon zulmüne maruz kalan Yahudilere kapısını açarak hayatlarını kurtaran bizdik.

19. yüzyılda Polonyalı mültecilere 'Tacı mı veririm, tahtı mı veririm ancak devletime sığınanları asla geri vermem' diyerek sahip çıkan bizim sultanlarımızdır. İkinci Cihan Harbi'nde Nazi vahşetinden kaçan farklı milletlere kapısını açan tekrar biz olduk. Birinci Körfez Savaşı'nda Kuzey Irak'taki Kürt kardeşlerimizi katliamın pençesinden kurtaran yeniden biz olduk. Aynularab'a DEAŞ'lı caniler saldırdığında bir gecede yüz binlerce Suriyeli Kürt'ü ülkesine kabul eden birebir formda Türkiye'ydi, bizim hükümetimizdi.”

“Sadece ülkemizin kapılarını değil gönül dünyamızın kapılarını da arkasına kadar açtık”

Benzer olayların Türkiye tarihinde sayısız örneği bulunduğunu hatırlatan Erdoğan, “Büyük bir gururla söz etmek isterim, Türkiye, asırlardır mazlumlara eman yurdu olmuş, müşfik ve merhametli bir ülkedir. Milletimiz de alicenap bir millettir. Kapımıza gelene 'Türk müsün, Arap mısın, Kürt müsün?' diye sormadık. Bizden yardım dileyene 'Müslüman mısın, Hristiyan mısın, Yahudi misin?' diye sormadık. Türkiye'ye sığınana 'Beyaz mısın, siyah mısın?' diye sormadık. Muhtaçlık sahiplerinin kimliğine asla bakmadan, inancına, derisinin rengine aldırmadan yalnızca ülkemizin kapılarını değil gönül dünyamızın kapılarını da gerisine kadar açtık.” sözlerini kullandı.

Nerede bir pak ve mazlum varsa hakkını savunduklarını, zulmü alkışlayanlardan değil gerektiğinde bedel ödeme kıymetine hakkı tutup kaldıranlardan olduklarının altını çizen Erdoğan, “Hem Gazze mezaliminde hem de Suriye krizinde kardeşlerimizi asla yalnız bırakmadık. 86 bin tonluk insani yardım ölçüsüyle Filistin'e en fazla takviye sağlayan ülkelerdeniz. Ticari süreçleri durdurmak suretiyle İsrail hükümetine en net yansıyı veren ülke yeniden Türkiye'dir. Lübnanlı kardeşlerimize ulaştırdığımız yardımlarla burada da elimizden geleni yapıyoruz ve yapacağız.” dedi.

Erdoğan, Türkiye'nin ülke ve millet olarak insanlık imtihanını muvaffakiyetle verdiği yerlerin başında Suriye'nin geldiğini tabir ederek, şunları kaydetti:

“İlk günden beri bu sorunda durduğumuz yer belirlidir, tavrımız muhakkaktır, kelam ve aksiyonlarımız apaçık ortadadır. Türkiye, Suriye krizine ebediyen vicdan odaklı yaklaşmıştır. İnsanlığımızın, Müslümanlığımızın ve komşuluğumuzun gereği neyse güç periyotta bunu yapmaya çaba ettik. Suriyeli muhacirleri 'Ensar' ruhuyla 13 yıl boyunca hamdolsun en hoş biçimde konuk ettik. Hatırlayın, daima ne dedim; 'Biz ensarız' münasebetiyle 'Bir muhacir neyi yapıyorsa işte biz bunu yapmaya mecburuz' dedik. Ne vakit dedik? 'Sizi kovacağız' diyen bu ülkedeki ana muhalefete karşın dedik. Elbette bu süreci zehirlemek isteyenler de oldu.

CHP'nin eski genel başkanı, Nazivari ırkçı, nefret telaffuzlarıyla milletimizi galeyana getirmeye çaba ederken, meskenlerini, vatanlarını, kimi vakit ailelerini bir gecede terk etmek zorunda bırakılan mazlumlara vicdansızca, insafsızca saldırdılar. Bu garibanları maksat haline getirmekten utanmadılar. Yalnızca seçimde 3-5 oy daha fazla alabilmek uğruna ne bize ne milletimize ne de inancımıza yakışmayan yollara tevessül ettiler. Olağan işin daha üzücü yanı da şudur, birileri maalesef buna sadece menfaatlerini muhafaza ismine sessiz kalmıştır. Haktan, hukuktan, adaletten, özgürlükten bahsedenlerin birçok haftalarca süren bu ırkçı, nefret furyası karşısında iki kelam etmedi. Problem Suriyeli muhacirler olunca duymadılar, görmediler, konuşmadılar. Pekala sonuçta ne oldu? Vicdan kazandı, vicdan. İnsanlık kazandı, merhamet kazandı, dayanışma kazandı, ulu istekli olmak kazandı.”

Erdoğan, muhacirleri bile bile mevte göndermek isteyenlerin hem seçimlerde hem de insanlık imtihanında kaybettiklerini belirtti.

Herkesi derinden sarsan ve televizyonlarda yayınlanan Sednaya Hapishanesi üzere azap ve mevt merkezlerine bakıldığında, nasıl vahim bir felaketin eşiğinden dönüldüğünün çok daha uygun anlaşıldığına işaret eden Erdoğan, “14-28 Mayıs seçimlerinde Anadolu irfanının galip gelmesi, milletimizin tarihine yeni bir utanç lekesi bulaştırılmasının önüne geçmiştir. Şunu da söz etmek durumundayım, eli kanlı Baas rejiminin sona ermesiyle birlikte inşallah Suriye'de huzura ve güvenliğe giden yolun kapıları açılmıştır.” dedi.

Suriye'de barış ortamı kök saldıkça, istekli geri dönüşlerin sayısının da vakitle artacağına olan inancını lisana getiren Erdoğan, şöyle konuştu:

“Şimdi CHP'nin ve birtakım faşist kümelerin bu olumlu iklimi de sabote etmeye çalıştığını görüyoruz. Yaptıklarından ötürü biraz olsun mahcubiyet duyması gereken CHP'nin, Şam'daki müttefiklerini kaybetmenin kuyruk acısıyla mülteci düşmanlığını köpürtmesi, bu siyasi parti ismine bir utanç vesikasıdır. Burada bir hususu da söylemeden geçemeyeceğim, biliyorsunuz bunlar, yıllarca şahsımıza 'diktatör' iftirası attılar. Yalnızca bize değil Türk demokrasisine de gölge düşürmek istediler. Hatta ülke ülke dolaşarak, Türkiye'yi yabancılara şikayet ettiler. Bize bühtan eden CHP ve yandaşlarına tavsiyem, 'diktatör' kime denir, görmek istiyorlarsa Suriye'den gelen hapishane manzaralarını seyretsinler. Diktatörün ne olduğunu nitekim öğrenmek istiyorlarsa gitsinler, yere göğe sığdıramadıkları Baas rejiminin günah galerisine bir baksınlar. CHP ve ortakları ne yaparsa yapsın biz istekli geri dönüşleri de inşallah vakarla yürüteceğiz.”

Erdoğan, televizyon ekranlarına, gazetelere, toplumsal medya mecralarına yansıyan “teşekkür” bildirilerini izledikçe keyifli olduklarını vurgulayarak, “Az evvel Suriyeli yetimleri gördünüz değil mi? Suriyeli öksüzlerin bütün kardeşlerini gördünüz. Onların hayır dualarına mazhar olmanın milletçe bahtiyarlığını yaşıyoruz. Bunun için Rabb'imize ne kadar hamdetsek azdır. Hayattaki her şey üzere elbette yetime, öksüze, garibe kol kanat gerebilmek de nasip işidir.” diye konuştu.

Arapların, “Nasibüke yusibüke” kelamını anımsatan Erdoğan, “Şimdi bunu yaşıyoruz. Biz bu açıdan da nasipli bir milletiz. Aziz Allah, milletimizden razı olsun diyorum. Rabb'im, Suriye'de açılan yeni sayfayı başarılarla doldurmayı, Suriyeli kardeşlerimize nasip eylesin diye dua ediyoruz.” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölgede tüm bu insani adımları atarken, iç siyasette de hak ve özgürlükler alanında büyük bir dönüşüm gerçekleştirdiklerini vurgulayarak, şunları söyledi:

“Temel hakların, eşitlik prensibinin, kişisel hak ve özgürlüklerin, niyet ve söz hürriyetinin, din ve vicdan özgürlüğünün, ekonomik, toplumsal ve kültürel hakların tam manasıyla kullanılmasını biz temin ettik. İnsan Hakları Kozmik Beyannamesi'nde zikredilen hak ve özgürlükleri daraltan, kısıtlayan, yok sayan uygulamaların önüne biz geçtik. Kültürel kimliği münasebetiyle kimsenin ayrımcılığa uğramayacağı adil ve demokratik bir sistemi milletimizle birlikte biz hayata geçirdik. Başörtüsünün önündeki pürüzleri biz kaldırdık. Kılık kıyafetinden dolayı devletten ve kamusal alandan dışlanan bayanların hak ve hukukunu yeniden biz müdafaa ettik. Kültür Bakanlığımız bünyesinde kurduğumuz Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı ile Alevi ve Bektaşi vatandaşlarımızın haklarını yine ele aldık, bu hakların kullanımında pek çok uygunlaştırma yaptık.”

Erdoğan, Kamu Denetçiliği Kurumu, İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu üzere yeni ünitelerle hak ve özgürlüklerin önünü daha da açtıklarını, yargı ıslahatı, yasa paketleri, insan hakları hareket planları, yargı ıslahatı strateji dokümanları ile yargı ve adalet sistemini tahkim ettiklerini belirterek, varsa eksikleri giderdiklerini, güç ve inanç tazelediklerini söyledi.

Türkiye'de azaba de kendilerinin son verdiğinin altını çizen Erdoğan, “Nefret kabahatleri kavramını ceza mevzuatımıza biz ekledik. Burada tek tek saymaya kalksak saatlerimizi alacak çalışmaları, projeleri, yenilikleri, uygulamaları, ıslahatları, düzenlemeleri tek tek hayata geçirdik. İnşallah bundan sonra da 85 milyonun tamamının özgürlük alanlarını genişletecek kaç çalışmayı yeniden milletimizle birlikte gerçekleştireceğiz. Burada şunu da söz etmek istiyorum, etrafımızda yaşanan gelişmeler, Cumhur İttifakı olarak bir müddettir kamuoyumuza ve siyaset kurumuna yaptığımız davetlerin ne kadar isabetli olduğunu göstermiştir.” diye konuştu.

Erdoğan, şunları kaydetti:

“İç cephemizi güçlendirmeyi amaçlayan atakların bilhassa ardında Türkiye'yi, bölgemizdeki tehdit ve tehlikelerden uzak tutma dileğimiz vardır. Tansiyonların tırmandığı ve toplumsal fay sınırlarının kaşındığı bir periyotta milletçe farklılıklara değil, ortak noktalarımıza odaklanmalıyız. Görüş ayrılıklarımızı mezhep, meşrep ve köken farklılıklarımızı geri plana itip, tıpkı maksat ve pahalar etrafında kenetlenmeliyiz. Unutmayalım ki bir olursak iri oluruz, canlı oluruz, hücumlar karşısında yıkılmaz bir kale oluruz. Lakin birbirimize düşersek bu sefer de Allah korusun, etrafımızda dolaşan çakallara av oluruz. Rabb'im birliğimizi beraberliğimizi ve kardeşliğimizi daim eylesin diyorum.”

Erdoğan, Kardeşliğin Yüzü Programı'nın hayırlara vesile olmasını dileyerek, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü'nü tebrik etti. Erdoğan, “Bu manalı günün mazlum ve mağdur coğrafyalar başta olmak üzere tüm insanlığa barış, huzur ve adalet getirmesini temenni ediyorum.” sözlerini kullandı.

Programdan notlar

Programda, “Kardeşliğin Yüzü” ve “Kardeşliğin Zaferi” isimli görüntüler izlendi.

Halepli iki çocuk, yanına geldikleri Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı sahneye davet etti. Erdoğan, Halepli çocuklarla birlikte sahneye çıktı.

Halepli kız çocuğu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hitaben, “Sayın Cumhurbaşkanım, herkese çok teşekkür ederim. Bizi yalnız bırakmadınız. Biz de evlatların olarak seninle kalacağız, birlikte olacağız. Tüm Türkiye'ye helal olsun.” tabirlerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşması esnasında, AK Parti Ankara Gençlik Kolları üyelerince üzerinde Erdoğan’ın fotoğrafının yer aldığı, “Babadır, tüm mazlumlar için” pankartı açıldı.

AK Parti Genel Lider Yardımcısı Hasan Basri Yalçın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a, hayata geçirilen insan hakları ıslahatlarından fotoğrafların yer aldığı tabloyu armağan etti.

Muhabir: Mümin Altaş,Zafer Fatih Beyaz,Yıldız Nevin Kasım,Mümin Altaş