DOLAR 34,2884 -0.18%
EURO 37,5758 0.36%
ALTIN 3.022,980,02
BITCOIN 24089403.56041%
İzmir
16°

AÇIK

06:06

SABAHA KALAN SÜRE

230 okunma

Hırsızın Sorgulanması

ABONE OL
01/05/2016 22:25
0

BEĞENDİM

ABONE OL

 

“Okullarımızı idare edemiyorsak bunun mesulü kimdir? Gelir kaynaklarımızı yok edenler değil mi? Köylerde cami namına, okul binası namına bir şey yoksa bu kabahat kimdedir? Yine bizi ezmek isteyenler değil mi? Din adamlarımız ortada görülmüyor diye haykırdığımız zaman yine bunun mesulü bize hor bakanlar değil mi? Evet derdimiz çok, ona derman ancak bizim çalışmalarımız olacak. Talihi biz lehimize çevireceğiz. Yalnız bunları da ancak çalışmamız el birliği ile tek bir cephe halinde yürümemizle elde edebileceğiz.” 1952

                                                                                   Dr. Fazıl KÜÇÜK

Birleşik Amerika Devletleri’nde Kasım ayında yapılacak olan başkanlık seçiminin ateşi bacaları sarmış durumda. Eğilim yoklamalarında umduklarını bulamayanlar havluyu atmaya başladılar bile. Bazıları ise bugüne değin kazandıkları delege sayısı ile kazanamayacaklarını bildikleri halde havlu omuzlarında yarışa devam ediyorlar. Bu noktada kararsızların oyları seçimin belirleyicisi olacaktır. Amerika’daki bu yarışa koşut Panama Belgeleri diye açıklanan verilerin saman alevi kadar bile etkili olamadığını söylemek olasıdır. Böyle bir ortamda Avrupa Parlamentosu’nun açıklanan İlerle – me Raporunun yok hükmünde sayılması anlaşılır bir husus olsa gerek. Her yıl Nisan ayı ortalarından başlanarak Ermeni savları ile Türkiye’ye yapılan saldırıların otomatiğe bağlanmış gibi yapılıyor olması alınan kararın yok sayılması için yeterli neden oluyor. Anılan raporun raflarda tozlanmaya terk edileceğinin de unutulmaması gerekiyor. Bu tür raporların yazılmaya devam edilmesi halinde Türkiye – AB ilişkilerinin dibe vuracağını kaydetmek istiyoruz. Mendil büyüklüğündeki ülke ile Yunanistan’ın peşine takılarak oyuncak duruma düşürülen Birliğin, yeniden sağlıklı bir durum değerlendirmesi yapması gerektiğini özellikle kaydetmek istiyoruz.

İLERLE-ME RAPORU

Kıbrıs uyuşmazlığı konusunda her dönem hazırlanan İlerle – me Raporlarında yer alan hususlar ise artık inandırıcılığını da yitirmiştir. Adadaki uyuşmazlığın çözümsüzlüğünde Türkiye sürekli olarak sorumlu tutuluyor. Suçüstü yakalanan hırsız örneğinde olduğu gibi karşı taraftaki hırsızın da sorgulanması gerektiğini kaydetmek istiyoruz. Adı geçen Raporda, “Türkiye – AB ilişkilerini etkilediğinden, tüm taraflar adada çözüm için çaba göstermeli. Türkiye limanlarını Rum gemi ve uçaklarına açmalı. Bu durum üyelik müzakerelerini önemli ölçüde güçlendirir. Türkiye çözüm sürecine katkı sağlamalı, askerlerini çekmeli ve Maraş’ı BM’e vermeli” emirleri dayatılıyor. Emirleri baş üstüne ve derhal ayak altına. Türkiye’nin atacağı adımların müzakereleri olumlu ölçüde güçlendirileceği vurgusunu beylik bir dayatma olarak değerlendiriyoruz. Türkiye’nin bu dayatmaları yerine getirse bile ulaşacağı üyeliğin güvencesini vermedikleri için bu raporun yok hükmünde olduğunu yineliyoruz. Bu raporu hazırlayan Keti Piri vize uygulamasının Haziran ayına yetişmeyeceğini söylüyor olması yargımızı doğruluyor. Suriyeli sığınmacılar konusunda AB çıtayı yükseltirken Bay Nikos Anastasiyadis 22 Mayıs’ta yapılacak olan başkanlık seçimine hazırlanıyor. Seçim öncesi cici adam rolüne soyunan adı geçen kişi Türkiye’nin AB’ne üyelik müzakerelerinin hızlandırılmasını veto etmekle tehdit ediyor. Hemen sonrasında da “engeller var ama uzlaşmaya varılacağını umuyorum” dedikten sonra Türkiye’yi Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanımadığı için suçluyor. “Buna karşın bize çıkış yolu gösterecek bir seçenek sunabileceğine inanıyorum” sözünü tamamlamadan adı geçen ülkenin Hükümet Sözcüsü Bay Nikos Hristodulis “Türkiye’nin müzakerelerinin yeni fasıllar açılmasıyla tekrar başlamasından ancak Türkiye yükümlülüklerini karşıladığında bahsedilebilir” diyerek ağzına tıkıyordu. Bu arada BM Genel Yazmanı Ban Ki – Moon’un görev süresinin 2016 yılı sonunda dolacağı belirtiliyor. Adı geçen kişi görev yaptığı dönemde Filistin konusunda “ Dünya liderlerinin Ben dahil, bir sorunun çözümünde ilerleme sağlayamamış olmasından dolayı zaman zaman kendimi suçlu hissediyorum, utanıyorum” diyordu. Görev süresinde Filistin sorununa çözüm bulamadığını söylerken utanıyor olması belki doğal karşılanabilir. Buna karşın dünyanın özellikle Ortadoğu bölgesinin kan gölüne dönmesi görev süresi içinde yaşanmıştır. Yaşanmaya da devam ediyor. Filistin konusundaki yaşadığı utancı kabul ederken, Kıbrıs uyuşmazlığındaki çözümsüzlüğün karşı tarafın güvenilmezliğinden kaynaklandığını da açıklaması gerekiyor.

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP