Bu cümleyi söyleyen, böylesi geleceğe yönelik umut verici ve çekici bir açıklama yapan kişi Rum lider Nikos Anastasiadis. “Karşı taraf mantıklı olursa ve kaybeden ya da kazananların olmasına imkan vermeyecek tavizler gerçekleşirse Kıbrıs sorununun yarın bile çözülebileceğini” söylüyor, utanmadan sıkılmadan. Anastasiadis’e göre çözüm olması için Kıbrıslı Türkler her tür tavizi vermeli, kendileri de hiçbir taviz vermemeli. Türkler zaten azınlık, tavize gereksinimleri ve hakları da yok. Tavizi biz alalım, adanın tümüne hakim olalım, kendilerini de aramıza lütfen kabul edelim mantığında. Kıbrıslı Türkler, 1963-1974 yılları içinde uğradıkları soykırımı ve BM’nin 1964 araştırma komisyonu başkanı olarak atadığı Ortega’nın Kıbrıs’ta yaptığı araştırma sonucu yayınladığı raporda belirttiği, bu günün parası ile neredeyse 6 milyar Euro’yu bulan maddi zararın tazminatını unutmalı, manevi tazminatı ise hiç ağızlarına almamalı. Sonra da Rumların her istediğini de vermeli ki adada çözüm olsun.
ANASTASİADİS’İN SUÇU YOK
Bunda Anastasiadis’in hiçbir suçu yok gerçekte. Makarios’tan beri başa gelen tüm Rum liderlerin hepsinde aynı görüş ve düşünce hakim oldu bugüne değin. Kafalarında da iki tane sabitleşmiş fikir ve hedef var. Birincisi, Kıbrıslı Türklerle eşit haklara dayalı bir devletin kurulmasına yol açacak bir anlaşmaya imza atmamak ve Helen tarihine vatan haini olarak geçmemek. İkincisi, savaşmadan, politik entrikalarla ve de Avrupa’nın desteği ile aynen Girit’te olduğu gibi, kağıt üstünde adanın tümünü ele geçirip Helen tarihine Kıbrıs kahramanı olarak geçmek. Bu birbirinin tersi iki görüş maalesef yıllarca, tamı tamına 52 yıldır, Kıbrıs sorununun önce ortaya çıkmasına neden oldu, sonra da çözülmesine engel teşkil etti. Bundan sonra da, özellikle de birinci görüş, engel olmaya hep devam edecek. Anastasiadis’in taleplerine bakarsanız, Kıbrıslı Türklere ada üzerinde hiçbir hak tanımamak kökenli hepsi de. Garantiler kalksınmış. Kalksın da aynen Girit’te olduğu gibi çok değil sadece üç ay içerisinde adayı tüm Türklerden temizlesinler. Nüfus sınırlansınmış.Sınırlansın da hep azınlık olalım ve hiçbir zaman, hiçbir koşulda yönetim üzerinde hakkımız olmasın. Türk bölgesine 160 bin Rum dönsünmüş. Dönsün de, bizler de mağaralarda ve ağaç altlarında yaşamlarımızı sürdürelim. Rumlara ait topraklar iade edilsinmiş. Edilsin de, soykırıma uğramak pahasına binbir ezgi ve zorlukla kurduğumuz, anavatanımız Türkiye’nin tüm altyapısını, suyunu, yolunu, elektriğini, telefonunu ve devlet binalarını yaptığı kendi devletimiz ile olan bağlarımız tamamen kopsun ve 1974 öncesi olduğu gibi ada üzerinde bölük pörçük yaşamak veya da göç etmek zorunda kalalım. Rumlar çok akıllı ve biz de çok aptalız! Herhalde alnımızda da öyle yazıyor! Birileri safça 2016 yılının Mayıs ayından evvel Referandum ve çözüm bekliyorsa daha çok beklerler.
HABERLER
4 gün önceHABERLER
4 gün önceKÖŞE YAZARLARI
7 gün önceKÖŞE YAZARLARI
12 gün önceKÖŞE YAZARLARI
18 gün önce