Bundan bir asır evvel sorsalardı “Türkiye neresidir?” diye… Kosova Ovası’ndan başlardı sınırları. Üsküp’ün çarşıları Bursa’ya benzerdi. Rodop Dağları tütün yeşili… Beyaz kule, kızıl kırmızıydı bayrak misali, Ege kıyılarında. Arda boylarındaki erik de öyleydi ya, hoş… Kırmızı olsun da fark etmez, olsun varsın, üç kuruş pahalı be ya! Tuna Nehri, “etrafını yıkmam” diyordu hala… Ve Mayadağ’dan kazlar kalkıyordu, al topuklu kızlara nazire yapar gibi. Anadan geçiyordu da Hasan, yardan geçemiyordu. Nasıl geçsin bre? Gök gözlü, bulut renkliydi Urumeli kızları… Şal ile şalvar pek yakışıyordu onlara. “Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar” derlerdi demesine ama Şefo’nun evi de kaleye karşıydı. Çaldı mıydı davulları çaydan aşağı, bulut gelirdi hemencecik seher ile.
600 YILLIK VATAN TOPRAKLARI
1912 – 1913 yıllarındaki Balkan harbi, 600 senelik vatan topraklarının yitirilmesiyle neticelendi. Kaybedilen topraklar, Trabzon’dan, Erzurum’dan, Kayseri’den ve hatta İstanbul’dan çok daha eski Türk yurtlarıydı… Şehit kanıyla sulanmış Türk memleketleriydi yitirilenler… Yüz sene evvel, Balkan harbinde yüz binlerce evladımız Balkan topraklarına düştü… Milyonlarca insanımız yollara düştü. Göç yollarında açlıktan, fakirlikten ve soğuktan niceleri öldü gitti. Türk tarihinin gördüğü en korkunç soykırımlardan birisinin kurbanı oldu Rumeli Türkiyesi… Balkan harbinin kurbanı olan nesillerin dördüncü kuşak torunlarından önemli bir bölümü de Orta Karadeniz Bölgesi’nde yaşıyor… Kimisi “Kosovalıyız” diyor, kimisi “Arnavutuz” diyor, kimisi “Balkan Türkü” ya da “Muhacir” sıfatını tercih ediyor. Onlardan on sene sonra yollara düşen mübadele kurbanı Balkan göçmenleriyle kader birliği yapıp çoktan kaynaşmışlar. Peki aradan geçen yüz sene onları tarihlerinden ve kültürlerinden ne kadar kopardı acaba? Televizyon, cep telefonu, internet derken adeta çıldırmış gibi akan zamanın tesiriyle asıllarından ne kadar koptu acaba bizim kızancıklar? Regaip Kandilini idrak ettiğimiz 24 Mayıs gecesi, 11 ilçemizde, 41 ayrı camimizde 41 mevlit okutuldu. Derneğin gönlü zengin 41 seçkin üyesinin katkısıyla gerçekleşen mevlitlerden en büyüğü Site Camii’nde yapıldı. Ertesi gün, Atatürk Kültür Merkezi’nde Kültür Bakanlığının korosundan Rumeli Türküleri konseri dinledik. Gerçekten seçkin bir koro tarafından verilen konserde davul zurna şovu ve folklor gösterileri de vardı.
Balkan harbinin yüzüncü senesi anısına yapılan bu iki görkemli etkinliğin onur misafiri ise Gümülcüne Müftüsü oldu. Unutmayın! Ermeniler, “soykırım masalının yüzüncü senesi” için şimdiden 1915’e hazırlanıyor. Bakalım “gerçek bir soykırım” yaşayan ataların torunları olarak bizler acılarımıza ne kadar duyarlı olabileceğiz?
Göreceğiz efendiler, göreceğiz…
ARAŞTIRMA-İNCELEME
1 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceHABERLER
5 gün önceHABERLER
10 gün önce