Değeli okuyucularımız, Bundan 17 yıl önce acı ama gerçek ve hoş olmayan bir olayı okuyucularımızın bilgisine sunuyoruz…
1. Derneğimize Yapılan Bombalı Saldırı
Yaz mevsimi münasebetiyle herkesin tatilde olduğu bir dönemde 4 Ağustos 1994 tarihinde derneğimiz meçhul kişilerin hain bir saldırısına maruz kalmıştır. Bu kişiler, dernek lokalimizin camını kırarak dernek lokalimize üç benzin bombası atıyorlar.
Bu haber anında her yere duyuruluyor. İtfaiye olaya zamanında müdahale ediyor ve binada yangının büyümesi engellenerek söndürülüyor.
Polis, o akşam dernek yöneticilerini derneğe çağırıyor. Olayla ilgili bütün yöneticilerden bilgi alıyor.
Ben ise o günlerde Bursa’da tatildeydim. Olayın olduğu gece oğlum Ergin Hüseyin beni telefonla arayarak “Baba bu akşam bizim dernek lokalimiz bombalanmış. Ben şimdi oradan geliyorum. Dernekte çok büyük hasar var. Allah’a şükürler olsun ki can kaybı yok. Dernekteki flamalar ve kupaların hepsi harap olmuş.” dedi.
Olayı öğrenince çok üzüldüm. Çünkü Batı Trakya Spor takımımızın karşılaşmalarda kazanmış olduğu kupalar ve flamalar hepsi kullanılamaz hâle gelmiş. Gururumuz olan bu manevi değerlerimiz bir anda yok edilmişti. Kendi kendime düşünmeğe başladım. Suçumuz neydi? Kimdi bu insanlar? Niçin bizi hedef seçmişlerdi?
Aynı binada iki ayrı odada iki ayrı Batı Trakya Türkleri Derneği mevcut… Biri Batı Trakya Türkleri Aile Birliği (1981’de kurulmuş) diğeri de Batı Trakya Türkleri Derneği (1991’de kurulmuş). Daha doğrusu Batı Trakya Türklerini bölmüşler ve iki ayrı dernek ortaya çıkarmışlar. Bu derneklerdeki üyeler birbirine düşman kesilmişler. Yunanistan’daki hak arama mücadelesi bir tarafa bırakılarak, Batı Trakya Türkleri birbirleri ile uğraşır hâle getirilmiş. Herkes birbirlerine karşı üstünlük ve etkinlik mücadelesi tartışmasına koyulmuş. Batı Trakya Türkleri arasında birinci ve ikinci dernek kavgası yaratılmış, dövüşmeler, kavgalar, mahkemeler vs.
Peki, neden aynı binada faaliyet gösteren iki dernek değil de, bunlardan sadece biri hedef seçiliyor? Buna bugüne kadar hâlâ bir anlam verebilmiş değilim. Ama bunu hedefleyenlerin hedefi muhakkak bellidir. Bu amaçla ne yapılmak ve nereye varılmak istenildiğinin de azda olsa farkındayız. Ama biz bu gibi oyunlara gelmedik ve gelmeyeceğiz.
Yaz tatili olduğu için herkes memleketine izine gitmişti. Bu çirkin saldırı Yunanistan’da da işitiliyor. Orada tatilde olan Batı Trakyalı Türkler arasında konuşuluyor. Batı Trakyalılar merak ediyorlar, acaba hangi dernek bombalanmış. Birinci dernek mi, ikinci dernek mi? Tabii birinci dernek olduğu anlaşılıyor. İkinci derneğin önde gelenleri bir nefes alıyorlar ve “Oh be!” diyorlar ve rahatlıyorlar. Kendi derneklerinin bombalanmamasına çok seviniyorlar. Birinci derneğin bombalanmasına da hiç üzülmüyorlar. Hatta Özkan Hüseyin çok koşardı ve çok da konuşurdu. Oraya buraya giderek Yunanistan’ı şikâyet ederdi. Aldı mı payını, diyenlerin de olduğu kulağımıza geldi. Bu kardeşlerimizden bir geçmiş olsun mesajı dahi almadık.
2. Polis Olaya El Koyuyor
Münih Kriminal Polis Dairesi bu konuyu aydınlatmak maksadıyla bir kriz masası oluşturmuş. Polis bölgede yaşayan herkesi bu büroya davet edip ifadelerine başvurmuş. Herkesin ifadesi alınmış.
İzin sezonum bittiğinde ben de Münih’e döndüm. Derneğin harap hâlini gördüm. Polis benim de ifademi almak için bu büroya davet ediyor. Polis bana birçok soru sordu. Sorduğu soruların cevaplandırması pek de kolay değildi. Polis, derneği benim bombalattığımı ileri sürdü. Kendisine bunun kanıtı ve şahidi var mı, diye sordum. Polis bunu ben söylemiyorum sizin insanlarınız söylüyor, dedi. Polisten bu kişilerin kim oldukları hakkında bilgi istedim. Polis açık isim vermedi, ama bu ifadelerin kimlere ait olduğunu çok iyi anlamıştım. Çünkü polis bana bazı kişilerin isimlerini vererek bu kişilerle aranızdaki sorun nedir, dedi. Ben de bunlarla aramızda olan kavgaları, çekişmeleri hatta bir kısmının dernekten ihraç edildiğini, bir kısmıyla da mahkemelik olduğumuzu anlattım. Polis benden kendisilerine yardımcı olmamı istedi. Daha doğrusu bazı isimler sayarak bunlar yapmış olabilir mi, dedi. Benim şüphelendiğim kişilerin olup olmadığını sordu. Bilemem, dedim. Ben polise giderken yanımda oğlum Ergin Hüseyin’i de götürmüştüm. Ergin Hüseyin de bana tercümanlık yapıyordu. Polis ifademi yazılı olarak aldı. İmzalamadan oğlum Ergin’e uzatarak “Babana oku ve tercüme et.” dedi. İfademi imzaladım ve polise teslim ettim.
3. İsimler Polise Verilmiş
Polis üç dosya doldurmuş. Biri bizim derneğin, diğeri ikinci derneğin… Bir diğeri de her iki derneğe üye olmayanların dosyası. Polis ikinci derneğin üye listesini almış dosyaya koymuş. Ayrıca başkanlığını yaptığım derneğin üye listesini de benden talep etti. Ben ise üyelerimin listesini vermek istemedim. Ben de, bu durumu avukatıma ilettim. O da bunun kanunen uygun olduğunu söyledi. Elimizdeki üye listesini bir dosyaya koyup bana verilen isim ve adrese postaladım. Mektup bir hafta sonra geri geldi. Bir daha da alakadar olmadım.
İkinci dernekteki üyelerin birinci dernekteki üyelerle irtibat kurmaları engelleniyor. Yunanistan’dan yeni gelen Batı Trakyalı hemşehrilerimiz de buraya çekiliyordu. Birçoğunun bu iki dernekten haberi bile olmuyordu. Birkaç gün sonra diğer dernekteki yakınları ile karşılaşınca diğer dernekten de haberdar oluyorlardı. İş ve ev bulma vaadi ile kandırılarak adam toplamaya çalışılıyordu.
Batı Trakya Türklerinin bir kısmı artık sömürülür hâle getirilmişti. Bir kısım insanlar bu kardeşlerimize iş ve ev bulma gayreti sarf ederek kendilerine haksız kazanç sağlamaya başlamışlardı. Bazı Türk büro sahipleri ise birinci-ikinci dernek üyesi ayrımını yaparak ikinci dernek üyesi iseniz size %5 indirim bileti verebiliriz, demişlerdir. Böylece, birinci dernek üyeleri bu haklardan mahrum edilmeye başlanmıştı.
Münih’te büyük bir firmada bir sendikacı da kendisine iş danışma konusunda müracaat eden Batı Trakyalı işçilere önce, “Hangi derneğin üyesisin?” diye soruyor. “Birinci derneğin mi, ikinci derneğin mi?”
Daha sonra birinci dernek artık Özkan Hüseyni’nin Derneği oluyor. Bu fikir artık her yerde böyle tanımlanmış oluyor. Kendisinin Türk olduğunu iddia eden sendikacı, bir kardeşimize “Özkan’ın derneğinin üyesi isen sakın yanıma sokulma. İşlerini halletmem!” diyor. Bu iş yerindeki insanlara da açık bir şekilde mesaj veriyor.
Bir kardeşimiz bu sendikacı arkadaşımızın bu çirkin davranışını anında bana bildirdi. Ben de bu sendikacı arkadaşımı bürosundan aradım. Kendisinden görevi hakkında bilgi talep ettim. Bazı sendikacıların Batı Trakya Türklerine ayrımcılık uyguladıkları hakkında duyumlarımız olduğunu hatırlattım. Önce kendisi böyle bir şeyin aslı olmadığını söyledi. Kendisini Batı Trakya Türklerinin işlerine fazla karışmaması hakkında da ikaz ettim. Olumsuz davranışlarıyla Yunanlıların işini kolaylaştırdığını da kendisine hatırlattım. O bunu tehdit olarak algılamış. Kendisini, bu konuları yüz yüze konuşmak için Marmara Restoranı’na davet ettim; fakat gelmedi.
Bazı kardeşlerimiz de çalıştıkları iş yerlerindeki patronlarına birinci derneğin adamlarının işe alınmaması önerisini getiriyorlar. Patronları onların bu sözlerini ciddiye almıyor. Bir gün böyle bir iş yerine bir Batı Trakyalı Türk işe alınıyor. Bir Batı Trakyalı da, bu adamı neden işe aldın, diyor. O da ona soruyor bu Türk değil mi? Evet Türk, ama o bizden değil. O, öbür derneğin adamı, cevabını veriyor. Patronun işini yürüten şef tereddüde düşüyor. Bu da Türk, o da Türk! Neden acaba bunlar birbirlerini düşman görüyorlar, diye merak ediyor. Konuyu güvendiği bir Türk vatandaşına açıyor ve bu konuda ondan bilgi talep ediyor. O da iki dernek arasındaki durum hakkında bilgi veriyor. Bu arkadaş daha sonra beni de bu durumdan haberdar ediyor.
Ben de bu iş yerinde nelerin olup bittiğini anlamak için burasını kontrol altına aldım. Yemek saatleri esnasında buraları ziyaret etmeğe başladım. Bizi tanımayanlarla samimi diyalog kurdum. Bizleri yakından tanımaları için onları dernek lokallerimize davet ettim. Personel şefleriyle samimi diyalog kurdum. Böylece Batı Trakya Türklerinin birbirlerine zarar vermeleri engellendi.
Bu gibi çalışmalarımızı bütün iş yerlerinde sürdürdük. Böyle olaylar hemen hemen bütün iş yerlerinde yaşanıyordu. İzlediğimiz temkinli yol neticesinde bu tür olumsuzluklara fırsat vermedik. Fazla ileri gidenleri de uygun üslupla ve açık bir şekilde ikaz ettik.
Bu konuda daha birçok olumsuz örnek verebiliriz. Anlayabildiğimiz kadarıyla menfaat grupları, Batı Trakya Türklerini sömürmeye başlamışlar. Bunlar Batı Trakya Türklerine zarar verdiklerinin farkında bile değiller. Çünkü kimi ticaret, kimi de oy avcılığı peşinde koşuyordu. Bazı Batı Trakya Türkleri iş bulabilme pahasına adeta bir esir işçi durumuna düşürülmüştür. Bu tür iş bulmuş bir Batı Trakya Türk’ü hiçbir zaman (işten çıkarılma korkusuyla) kendi hür iradesini kullanamaz. Onu işe alam bu mekanizma ona ne derse onu yapmak mecburiyetindedir. Tabii işe alınırken de bu işin ticaretini yapanlar da belli bir payını gayet tabii alıyorlar… Devamını yeni çıkacak olan kitabımızdan okuyacaksınız.
Neticede dernek lokalimizde tahrip edilmesiyle, derneğimiz 70.000 Euro’luk bir zarara uğratılmıştı. Dernekteki insanlarımızla, kendi imkânlarımızla derneğimizi yeniden tamir edip, üye ve diğer insanlarımızın hizmetine açtık.
HABERLER
3 gün önceHABERLER
3 gün önceKÖŞE YAZARLARI
6 gün önceKÖŞE YAZARLARI
11 gün önceKÖŞE YAZARLARI
17 gün önce