20.Yüzyılın Başında Balkanlar

27 2024 - 23:51
1943 yılında Makedonya’nın Srtuga Kentinde doğdum. Anacak üç yaşından itibaren Ohri’ye taşındık. 1957 yılında Ailece Ankara’ya göç ettik. Orta Okulu Ohri’de Makedonca olarak bitirdim. Liseyi Ankara’da ve Yüksek Öğrenimimi ise Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisinde 1966 yılında tamamladım. Yedek Subaylığımı müteakip kendi mesleğim yerine Devlet Operasının açtığı bir sınavı birincilikle kazanarak Tenor olarak Opera solist sanatçısı oldum. Uzun süren san’at yaşantım’da Ankara Operasında 16 yıl süreyle Turne Başkanlığı yaptım.Gerek Yurt içi ve gerekse Yurt dışında çeşitli konser, televizyon ve Radyo programları katıldım. Konuk Sanatçı olarak ; Arnavutluk, Moskova,Sibirya,Birkaç kez Bosna Hersek ve Makedonya, ayrıca Kuzey Kıbrıs Cumhuriyetine davet edildim. 1990-2002 yılları arasında T.C. Üsküp B.Elçiliği ilk Kültür Müşaviri olarak görev yaptım. Halen Sesimi muhafaza ediyorum ve arada bir Konser de yapıyorum. Makedonca-Sırpça ve Bulgarca Dillerini pekiyi, Rusça , Arnavutça, Fransızca ve İtalyanca Dillerini ise Orta derecede konuşmaktayım. Evliyim ve Piyanist Sıla İlyasoğulları’nın babasıyım. Büyükannem Feride Hanım, Osmanlı Döneminin Üçüncü Ordu Komutanı Müşir İbrahim Paşanın kızıdır. Yani Müşir İbrahim Paşa benim Büyük dedemdir.

20.Yüzyılın Başında Balkanlar

(Last Updated On: 04/08/2014)

Bugünkü yazımızda Batı Devletlerinin o günkü tabiriyle Düveli Muazzama’nın Osmanlı’nın bir an evvel parçalanması ve Balkan coğrafyasındaki varlığının  sona ermesi için birbirleriyle nasıl yarıştıklarını anlatmaya çalışacağım. 93 Harbi olarak bilinen 1877-1878  Osmanlı Rus Savaşı’ndan sonra Selânik- Manastır ve Kosova Vilâyetleri Azınlıklarla ilgili olarak ağır şartları içeren bazı reformlar yapılması şartıyla Osmanlı’ya bırakılmıştır. Bâb-ı Âli ise Rumeli’nin kaybına sebep olacak bu reformları haklı olarak ötelemektedir. Başta Bulgaristan-Yunanistan-Sırbistan ve küçücük bir prenslik olan Karadağ ise bu reformların bir an önce gerçekleştirilmesini istemektedir. Özellikle Makedonya’da Bulgarlar yanlarına Makedon Komitacıları da alarak diğer yandan da Yunan Komitacı çeteleri Müslüman Köylerini basarak katliam ve soygunlar gerçekleştirmektedirler. 1902 yılında Avusturya ve Macar İmparatorluğu ve Ruslar ise bu reformların gerçekleşmemesi durumunda  ” Dış Güçlerin ”  müdahale edeceği tehdidinde bulununca, Sultan Abdülhamid acele olarak

“Rumeli Hakkındaki Tâlimat” adıyla bir reform paketini yürürlüğe koymuştur. 8 Aralık 1902 tarihinde  faaliyete geçen Selânik Merkezli bu kuruluşun başına da Hüseyin Hilmi Paşa getirilmiştir. Bu reformlara göre bölgedeki nüfus oranı dikkate alınarak Hıristiyanlardan da jandarma alınacak ve ayrıca mahkemelerde Hıristiyan memurlar görevlendirilecektir. Bulgar çeteleri Jandarma olacak olan Hıristiyanları öldürmekle tehdit etmiş ve bazı Hıristiyan Jandarmaları da öldürmüşlerdir. Affedilen siyasi suçlular ise tekrar komitacılık faaliyetlerine  devam etmişlerdir.

 

RUSLARIN MİTROVİÇE’DE KONSOLOSLUK AÇMASI

 

16 Ocak 1903 tarihinde Ruslar Osmanlı’nın karşı koymasına rağmen Mitroviçe’de bir konsolosluk açmışlardır. Osmanlı; Siyasi suçların affı ve Arnavutların kanun dışı faaliyetlerinin engellenmesi talebini kabul etmiştir.  Arnavutlar Mitroviçe’de konsolosluk açılmasını ve Hıristiyan Jandarma alınmasını istemiyor. Bu yüzden Yeni Pazar -İpek -Priştine-Yakova-Mitroviçe ve Vuçitırın’da 30 Mart 1903 günü binlerce Arnavut ayaklanmıştır. 18. Nizamiye Taburu başarılı bir şekilde bu ayaklanmayı bastırmıştır.

 

MİTROVİÇE’DEKİ RUS KONSOLOSUNUN ÖLDÜRÜLMESİ

 

31 Mart 1903 günü bir Arnavut Neferi Mitroviçe’deki Rus Konsolosu Grigori Şerbina’yı öldürmüştür. Osmanlı bu askeri idama mahkûm etmiş, ancak Rus Çarı Nikola, Sultan Abdülhamid’e ricada bulunarak bu askerin idam edilmeyip cezasının hapse çevrilmesini istemiş ve bu asker idam edilmemiştir. Bu talep o günkü Rus siyasetiyle ilgilidir. Arnavutların İpek ve Yakova’daki isyanı 1903 yılı mayıs ayında tamamen batırılmıştır. Osmanlı topraklarında bulunan batılı sefirler Sultan Abdülhamid’e, Rumeli’de faaliyet gösteren çetelere şiddet uygulanmaması konusunda baskı yapmaktadırlar. Sonuçta Osmanlı çaresizdir ve Rumeli’yi kaybetmemek için bu tavizleri vermek zorunda kalmıştır. Bu yüzden Rumeli’nin kaybı ile sonuçlanan Balkan Savaşları’na, savaşan taraflara bakıldığında ben  “HAÇLI SEFERİ” olarak nitelendiriyorum.

 

 

DEVAM EDECEK

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.