“Ben yemek yapmayı ve yedirmeyi çok severim tıpkı Neriman gibi…”“Eminim o samimiyet ve o pişen köftenin kokusu izleyicilerimize kadar ulaşacak…”“Aynı diyarın çocukları ortak noktalarda buluşmaya çalışacaklar…”“Oyuncu arkadaşımız Erman Saban, bize lehçe konusunda koçluk yapıyor, sağ olsun çok emeği var bizde…”
TRT 1’in uzun yıllar sonra yurtdışında çekilen iddialı projesi “Balkan Ninnisi”, ilk bölümüyle 21 Haziran Salı akşamı izleyicilerle buluşacak. Balkanlar’da geçen neşeli öyküsü, aşk ve dramatik ögeler içeren etkileyici senaryosuyla dikkat çekecek dizinin başrol oyuncularından Özlem Türkad’la canlandıracağı karakteri ve “Balkan Ninnisi”ni konuştuk…
“Balkan Ninnisi” TRT’nin uzun yıllar sonra yurtdışında çekilen ve yayını merakla beklenen bir dizisi. Siz de bu dizinin en önemli karakterlerinden Neriman’ı canlandırıyorsunuz. Neriman, abisi Süleyman’la birlikte köfteci dükkanını işleten, babası, çocukları ve abisiyle birlikte bir konakta yaşayan sevecen, neşeli, sıcakkanlı bir kadın. Onu bir de sizden dinlesek…”
-“Balkan Ninnisi”, hikayesi ve çekildiği yer itibariyle seyircisiyle buluştuğunda çok sevilmeye aday bir iş oluyor. Çok gerçek insan öyküleri var içinde. Bir, aile var. Aşk var. Balkanlar’da yaşanan, o güzelim topraklara ait sürüp giden bir hayat var. Neriman da bunun bir parçası. İlk okuduğumda beni cezbeden tarafı “gerçekliği” oldu bu rolün. Neriman, 4 çocuğu, abisi, babası ve iki torunuyla Üsküp’te dededen kalma bir konakta yaşayan, her anne gibi aslında evin tam ekseninde durarak dengeyi sağlayan bir karakter. Hani vardır ya; bir bekleme salonunda hiç tanımadığınız bir insana denk gelirsiniz, laf lafı açar. Bir de bakmışsınız hayatınızı anlatıyorsunuz ona. Öyle bir güven duyarsınız. Neriman da öyle bir kadın. Güven veren, net. Her sorunu çözebilecekmiş gibi güçlü duran. Sadece ailesine değil çevresine de bu hissiyatı yayan biri. Bazı anneler vardır, arkadaşlarınız sizden ayrı görüşür, sohbet eder onunla. Neriman da öyle açık ve genç kafalı bir kadın. Komik de. Kurdukları dünyalarında herkesi günahıyla, sevabıyla kabul edip bağrına basan ama bazı yaşanan olaylar yüzünden kendi kalp sızısı da olan bir anne…
“Balkanlar’da çekilen, yayınlanan ve çok ilgi gören diğer diziler gibi Balkan Ninnisi de TRT 1 ekranlarına gelmeden tanıtımlarıyla büyük ilgi gördü. Bu tanıtımlardan birinde sizi abiniz Süleyman’ı canlandıran Erdal Özyağcılar ile Türk Çarşısı’ndaki köfteci dükkanında izledik. Köfte yapmak, bir lokantayı işletmek size neler hissettirdi?”
-Biz yemek yemeyi, yemek yerken bile yemekten konuşmayı, misafir ağırlarken en güzelinden yemekler pişirip, onu birlikte yerken mutlu olan bir milletiz biliyorsunuz. Köfteci Süleyman, çarşının en eski, tadı yıllardır değişmeyen, kendi müşterisi artık yıllar içinde ahbabı olmuş bir dükkan. Ben yemek yapmayı ve yedirmeyi çok severim tıpkı Neriman gibi. Üsküp’ün köftesi de meşhur hakikaten. Sadece köfte değil börek yapmayı, açmayı da öğrendim bu arada. O dükkanda da evdeki gibi bir yaşam sürüyor bir yandan. Çalışan, üreten, işini severek yapan insanlar bizimkiler. Eminim o samimiyet ve o pişen köftenin kokusu seyircimize kadar ulaşacak.
“Neriman, her zaman güleç, anaç, sevimli, abisi Süleyman’ın aksine çok sakin ve onu dengeleyen bir karakter. Ancak gerek savaş sonrası eve dönmeyen eşi Salim, gerekse Makedon bir kızla evlenerek kendilerini terkeden oğlu Hayati onun kanayan yaraları… İçinde fırtınalar koparken, acılarını yüreğine gömüp her zaman güler yüzlü ve iyimser olmayı nasıl beceriyor Neriman sizce?”
-Anneler öyle değil midir? Özellikle kalabalık ailelerde iyi kötü hep bir olay olur gündemde. Ama anneler mutlu olma sıralamasında hep geri plana atar kendilerini. Diğerlerinin mutluluğu ona yeterlidir genellikle. Benim de şöyle bir derdim var demez. Kendi kendine halletmeye çalışır. Ya da Neriman gibi içine atar. Eşiyle ve büyük oğluyla yaşadığı, kalbini kıran sorunlarla nasıl başa çıkacak birlikte göreceğiz. Ama o güçlü bir kadın, bu tarafını çok seviyorum.
“Oğlu Hayati’nin ardından kendisini tamamen oğlu Ertan’a adayan Neriman, onun da Makedonyalı Jovanka ile aşk yaşamasına onay vermeyecek gibi görünüyor. Yayınlanan tanıtımlarda her iki ailenin de tepkilerine tanıklık ettik. Peki Neriman, oğluna bu konuda söz geçirebilecek mi?”
-Bu sorunun cevabını birlikte izleyip göreceğiz. Aşka karşı durmak kolay değildir. Her anne çocuğu mutlu olsun ister. Bizim ailemizde de geçmişten gelen bazı sıkıntılar var bu konuda. Çok tanıdık gelecek herkese eminim. Ama dediğim gibi izleyip göreceğiz nasıl çözümlenecek bu hikaye.
“Balkan Ninnisi’nde Üsküp’te yaşayan Türkler ve Makedonlar aynı konakta buluşuyor. Yalnız bu iki ailenin daha önceden tanışıklığı var. Ve bu iki aileden iki genç büyük bir aşk yaşayacak. Öyle görünüyor ki hem dram hem de komik olaylar iç içe geçecek. Neriman, bu iki ailenin ortak noktada buluşabilmesi için emniyet sübabı rolü mü üstlenecek?”
-Tabii ki! Bizi bekleyen çok eğlenceli durumlar ve ilginç bir hikaye var konakta. İki farklı kültürden gelen iki aile, bir aşkın etrafında, bir konağın içinde buluşuyor. Neriman da elbette önemli bir yerde duracak bu hassas terazide. Ama sonuçta konumuz aşk! Sevgiden, aşktan bahsederken hele ki böyle bir ailede hep bir küçük gülümseme olacak yüzlerde en dramatik sahnelerde bile bence. Ayrıca ne kadar farklı kültürden de gelseler Erdal abinin tanıtımda dediği gibi “aynı diyarın çocukları” hepsi! Ayrışmak değil ortak noktalarda buluşmaya çalışacaklar. Ama bunu yaparken de çok eğlenceli durumlar yaşanacak.
“Siz izlediğimiz ve rol aldığınız diğer dizilerde de aynen Neriman gibi sevimli, altın kalpli, fedakar, anaç rollerde izledik. Yine TRT 1’de uzun yıllar yayınlanan 80’ler dizisinde de benzer bir karakterde Rukiye rolünde büyük beğeni topladınız. Acaba bir sanatçı canlandırdığı o karakterde başarılı olursa o karakter üzerine yapışıyor mu? Fizik teklif edilen rolde etkili mi? Size ortalık karıştıran, fettan, kavgacı karakter teklifleri geliyor mu?”
-Çok teşekkür ederim. 80’ler ve Rukiye benim için çok özel bir yerde olacak her zaman. İzleyicilerimiz için de öyle biliyorum. Çok sevildik biz. Seyircimiz bizimle çok uzun bir yol katetti. Dile kolay 10 sene. Ben bir oyuncu olarak oynadığım karaktere gerçekçi bir yerden yaklaşmayı seviyorum. “Aynı benim annem ya da teyzem” denmesi, tanıdık gelmesi rolün birçok insana hoşuma gidiyor. İyi ya da kötü rol yoktur. Çünkü sadece iyi ya da kötü insan yoktur aslında. Her insan iyiliği ve kötülüğü içinde barındırır. Ne taraf ağır basarsa biz onu dışardan öyle tanımlarız sadece. Dolayısıyla her rolün de içinde var olan olumlu olumsuz yönleri tasarlamak ve öyle inşa etmek bizim işimizde önemli bir konu. Tek boyutlu tipten öte derinliği olan karakter yaratmak maharet zaten bence. “Anne” rolü ortak müşterek hafızamız belli bir yere tekabül etse de onu özelleştirmek, kendime ait bir küçük imza atmak çok mutlu ediyor beni. Fiziki olarak benzer roller teklif ediliyor doğrudur. Ama bunları ayrıştırarak oynamak gerekiyor. Ayrıca ben de her oyuncu gibi çok arzu ederim ters köşe bir rol oynamak bir sinema filminde, tiyatroda. Benim mesleğimin en keyifli yanı bu.
“Siz daha önce mide küçültme ameliyatıyla 35 kg. vermiştiniz ve şu anda da Maşallah gayet fit ve sağlıklısınız. Bu konuda yani sağlıklı yaşam konusunda neler yapıyorsunuz. Önerileriniz var mıdır bu konuda?”
-Benim yemekle aram hep iyi olmuştur. Biz yemek yemeyi ve yedirmeyi çok seven bir aileyiz. Üzülünce de sevinince de yemek yeriz biz. Ayıptır söylemesi hepimiz de güzel yemek yaparız, dolayısıyla damak tadımız da fena değildir. Hal böyle olunca benim hayatım rejim yapmak, kilo vermek ve onları geri almakla geçti. Her zaman kiloluydum çocukluğumdan beri. Denemediğim hiçbir yol kalmadı kilo verip de onu koruyabilmek için. Bu tüp mide ameliyatları gündeme geldiğinde çok araştırdım ve sonunda eşimin de desteğiyle yaptırmaya karar verdim. Bunu yaparken asla estetik bir kaygım yoktu. Genetik olarak risk altında olmak ve yaşım ilerledikçe beni korkutan kiloya bağlı hastalıklardı aslında beni harekete geçiren. Tüm ailem şeker hastası. Ayrıca yüksek tansiyon ve kalpten kaybettik anne babamızı. Ağustos 2016’da ameliyat oldum. İyileşme sürecim de çok rahat geçti çok şükür. 35 kilo verdim ve onu koruyorum o zamandan bu yana. Hala porsiyonlarım küçük mesela. Gazlı içecekler, fast food vs eskisi gibi beni mutlu etmiyor. İster istemez daha sağlıklı olana gidiyor insanın eli de aklı da. Arada yaramazlık da oluyor tabii… Tatlı yemeden duramam mesela. Ama onun da ayarını kaçırmıyorum.
“Daha önce bir yurtdışı projesinde rol almış mıydınız? Bu teklif geldiğinde ailenizden uzakta uzun süre yurtdışında kalma konusu sizi düşündürdü mü?”
-Ben bugüne kadar şehir dışında bile iş kabul etmedim. Ben evcil bir insanım. Ailem, arkadaşlarım ve düzenli hayat benim için çok ama çok önemlidir. Zaten çok uzun soluklu bir işten çıkmıştım. Bu proje geldiğinde de biraz düşündüm ne yalan söyleyeyim acaba nasıl idare ederim diye. İyi gidiyor şimdilik. Üsküp çok güzel bir şehir. Dokusu, insanları… Bir küçük arkadaş çevrem bile oluştu burada. Gelip giderek İstanbul’a bir sistem oturtmaya çalışıyorum. Başka türlü olmaz. Biraz yorucu olacak ama buna değecek inşallah.
“Balkanlar’ı, Makedonya’yı daha önce görmüş müydünüz? Üsküp’ü beğendiniz mi? Balkan yemekleri, Balkan müzikleri konusunda neler düşünüyorsunuz? Dizi, isminden de anlaşılacağı üzere müzikleriyle çok iddialı. Balkanlar’ın yerel müzikleri, yerel dansları ve kültürü için görüşlerinizi alabilir miyiz?”
-Benim çok arkadaşım var buralı. Daha önce de geldim buralara. Çok seviyorum bu coğrafyayı ve insanlarını. Daha da yakından tanıyacak olmak çok mutlu ediyor beni. Yemekler, yaşayış, anlayış açısından çok yakın buluyorum kendime. Suzan Kardeş benim canımdır, dolayısıyla Balkan ezgilerini ondan ve başka birçok sanatçıdan dinlemeyi çok severim zaten. Benim için en güzel şeylerden biri de buradaki lehçeyi konuşmayı öğrenmek. Sevgili oyuncu arkadaşım Erman Saban bize koçluk yapıyor bu konuda, sağ olsun çok emeği var bizde. Sokakta da kulağım hep açık, gerçekten öğrenmek ve doğru konuşabilmek çok istiyorum bu güzel lehçeyi. Çok sempatik bir tınısı, melodisi, kendine ait deyimleri var. Bizim dizimizde çok çok önemli bir unsur bence dil. Layıkıyla yapabilmek için çok çalışıyorum.
“Sosyal medyayla, teknolojiyle aranız nasıl, Sık paylaşım yapar mısınız? Çekimler dışında kalan zamanınızda yapmayı en çok tercih ettiğiniz şeyler nelerdir? Hobileriniz var mı? Özlem Türkad genelde günlük yaşantısında neler yapmayı sever?”
-Sosyal medyayı takip etmeyi seviyorum. Haber almak ve vermek için bu çağda hepimizin aşina olması gereken bir mecra. Benim paylaşımlarım daha çok işim ve gündelik hayatımla ilgili olur. Bir tür günlük tutmak gibi kullanıyorum aslında sosyal medyayı galiba. İşim dışında evimde eşimle, 4 kedimizle vakit geçirmeyi çok seviyorum. Evde iş bulurum kendime yapacak. İyi bir izleyici ve okuyucu olduğumu düşünüyorum. Eşimle en sevdiğimiz şeylerden biri seyahat etmek. Gezmek, yeni yerler görmek pek hoşumuza gidiyor. Fırsat buldukça mutlaka kaçıyoruz bir yere. Bu sene de artık Üsküp üstünden yapacağız planları.
HABERLER
3 gün önceHABERLER
3 gün önceKÖŞE YAZARLARI
6 gün önceKÖŞE YAZARLARI
11 gün önceKÖŞE YAZARLARI
17 gün önce