DOLAR 34,3576 0.02%
EURO 37,4144 0.04%
ALTIN 3.019,73-0,09
BITCOIN 2348168-1.01056%
İzmir
14°

AÇIK

12:53

ÖĞLEYE KALAN SÜRE

197 okunma

90 yıllık acı: Mübadele

ABONE OL
04/04/2013 21:42
0

BEĞENDİM

ABONE OL

mubadeleBir gemiyle hayatlarından sökülüp alındı tüm alışmışlıkları. Vatanlarına gitmek için vatan saydıkları yerden, tüm geçmişlerinden koparıldılar.

 

 

Lozan’da, Türkiye ile Yunanistan arasında imzalanan 30 Ocak 1923 tarihli Türk-Rum Nüfus Mübadele Anlaşması gereğince, Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Selanik merkezli yaklaşık olarak 480 bin kadar Türk- Müslüman Türkiye’ye getirildi ve ülkenin değişik yörelerine yerleştirildiler. Türkiye’den ise 1 milyon 200 bin Anadolulu Rum Yunanistan’a gönderildi. Türkiye-Yunanistan nüfus mübadelesi kapsamında Türkiye’de sadece  İstanbul ile Gökçeada ve  Bozcaada‘da oturan Rumlar, Yunanistan’da ise sadece Batı Trakya Türkleri mübadeleden muaf tutulmuşlardı. Bu göçün neden olduğu sorunların aşılması ve yaraların sarılmasıysa çok uzun zaman aldı ya da zaman almaya devam ediyor.

 

 

 

 

 

 

H.MERKEZİ/Balkan Günlüğü

foto22tLozan’da, Türkiye ile Yunanistan arasında imzalanan 30 Ocak 1923 tarihli Türk-Rum Nüfus Mübadele Anlaşması gereğince, Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Selanik merkezli yaklaşık olarak 480 bin kadar Türk- Müslüman Türkiye’ye getirildi ve ülkenin değişik yörelerine yerleştirildiler. Bu göçün, daha doğrusu göç ettirme olayının kendine özgü yanları vardı: Kurtuluş Savaşı’ndan sonra 850 bin kadar Anadolulu Rum, firari Yunan askerleriyle birlikte Yunanistan’a kaçmış ve orada büyük toplumsal ve ekonomik sorunlara neden olmuşlardı. Savaşın yenilgisinin psikolojik etkilerini yoğun olarak üzerinde taşıyan bu kızgın kitleler, Türkler’e akıl almaz baskılar yapıyorlardı. Sonuçta Lozan görüşmelerinde bu sorunları çözüme kavuşturmak için mübadele anlaşması yapıldı ve o zamanki Seyr-i Sefain İdaresi’ne ait vapurlarla, Batı Trakya dışındaki Yunanistanlı Müslümanlar, Türkiye’ye getirildiler. Bu göçün en önemli özelliği, isteğe bağlı değil, zorunlu olmasıydı. Yani kitleler, göç etme yolunda gönül rızaları olmasa da, zorunlu olarak karşı tarafa göç ettirilmişlerdi. O tarihlerde Türkiye savaştan yeni çıkmış bir ülkeydi. Zaten geri kalmış bir tarım toplumunda, binbir türlü sorunlar ve yetersizlikler yaşanırken, önce 1 milyon 200 bin Anadolu ve Doğu Trakya Rumu’nun Türkiye’den ayrılmasıyla büyük boyutlu ekonomik sıkıntılar yaşanırken, bir de buna sayısı yarım milyona ulaşan, büyük ölçüde varını yoğunu Yunanistan’da bırakarak en başta çoluk-çocuğunun ve kendinin canını kurtarma amacında olan Yunanistan’dan göç ettirilmiş Türk-Müslüman kitlenin yerleştirilmesiyle ilgili sorunlar eklenmişti. O tarihlerde Türkiye nüfusu 10-11 milyon kadardı. Büyük savaşların yükünü yıllardır omuzlarında taşımış bu halk bir de yarım milyonluk bir kitlenin barınma, beslenme, sağlık, üretici duruma getirilme gibi sorunlarını yüklenmek zorunda kalmıştı. Bu göçeden kitleye, Rumlar’dan arta kalan taşınır ve taşınmaz malların verilmesi düşünülmüş; hatta Lozan’da konuyu ilk kez bir raporla gündeme getiren Dr. Nansen’in ve onu destekleyen İngiltere’nin tezi, karşı tarafta bulunan terkedilmiş malların, yerleştirme işlerini kolaylaştıracağı biçiminde oluşturulmuştu. Bu ilk bakışta doğru bir yaklaşım gibi görünebilir. Öyle ya! Düz bir mantıkla, 1 milyon 200 bin kişinin terkettiği mal varlığı nasıl olsa Türkiye’ye getirilen yarım milyon insanın yerleştirilmesini karşılar diye düşünülebilir. Oysa tarihsel gerçeklerin dayattığı koşullar hiç de buna olanak vermiyordu. Bir kere, Rumlar’ın Türkiye’de iken yaşadıkları önemli yerleşim merkezleri, Yunan ordusunca, yenilginin arkasından çekilirlerken yakılıp-yıkılmıştı. Örneğin Batı Anadolu’nun kentleri, kasabaları ve köyleri büyük ölçüde bu yakılıp yıkılmadan paylarını almışlardı. Aynı şey, Kuzey Anadolu için de geçerliydi. Çünkü Pontus çeteleri, Kurtuluş Savaşı boyunca bu yörede büyük bir yıkıma neden olmuşlardı. Örneğin, dönemin resmi makamlarının verdiği bilgiye göre, Türkiye’yi terkeden Rumlar’dan büyük bir olasılıkla 200–250 bin ev kalması gerekirken, yanıp yıkılanların dışında kalan ev sayısı 100 bin kadardı. Bunların da büyük kısmı onarıma gereksinim olan evlerden oluşuyordu. İş bununla kalsa, yine de iyi sayılırdı: Ama asıl sorun, bu terkedilen evlerin yerli halk tarafından yağmalanmasıyla ortaya çıkmıştı. Sonuçta, hükümet güçlerinin eline geçebilen ev sayısı 25 bin kadardı. Elbette bu sayının, Türkiye’ye getirilen yarım milyon Yunanistan’dan göç ettirilmiş Mübadil Türkler’in yerleştirilmesine olanak yoktu.

BARINACAK EV İŞLEYECEK TOPRAK

Mbadele-90Nitekim bu sorunlar, Mübadil Türkler’e barınacakları ev, işleyebilecekleri bağ-bahçe dağıtılırken büyük oranda kendisini gösterdi.

 

 

 

 

 

 

 

 

Oluşturulan Muhtelit Mübadele Komisyonu, Türkler’in Yunanistan’da kalmış mallarının oranını ve altın lira üzerinden değerini kaydetmekteydi. Eğer göçmen daha Yunanistan’dan ayrılmamışsa bu kayıtlar onun kendisinin yanında yapılıyordu; yok eğer Yunanistan’daki baskılara dayanamayıp ayrılmak zorunda kalmışsa, bu kez onun arkası sıra yapılıyordu. Dört nüsha olarak oluşturulan bu mal beyannamelerinin bir nüshası göçmenin kendisine, birisi gittiği ülke temsilciliğine, birisi ayrıldığı ülke temsilciliğine veriliyor; bir nüshası da komisyonun kendi arşivinde kalıyordu. Güya göçmen bu beyanname ile karşı tarafa göç ettiğinde, uyrukluğunu kazandığı yeni ülkenin hükümetinden, ayrıldığı ülkede bıraktığı malların değerinde mal alabilecekti. Oysa bu büyük ölçüde gerçekleşemedi. Bunun en önemli nedeni, az önce de vurgulandığı gibi, Rumlar’dan kalan malların yağmalanması, ilgisiz kişilerin düzmece belgelerle bu malların önemli bir kısmının mülkiyetini üzerlerine almalarıydı. Ayrıca, Yunanistan’da bırakılan mallara eşdeğerde bu insanlara mal verilmesi de mümkün olmuyordu. Üstelik, pek çok göçmen, komisyon kendi yörelerine gelmeden baskılar nedeniyle Yunanistan’dan ayrılmak zorunda kaldıkları için, ellerinde Türk Hükümeti’nden mal-mülk isteyecek bir resmi kayıt bulunmuyordu. Türk Hükümeti de, bir anlamda ihtiyatlı davranmak üzere, mal dağıtımını bir anda yapmadı ve zamana yayarak gerçekleştirdi. Zorunlu göç gerek Türk gerek Yunan ekonomisinde yaklaşık 20 yıl süren ağır bir krize yol açmıştır. Mübadelenin 90. yılında dernekler bu acı olayı bir kez daha anarken Türk toplumunun böyle bir göçü bir daha yaşamaması içinde dua ettiler…

 

    En az 10 karakter gerekli


    HIZLI YORUM YAP