Geçenlerde bir açıklama yapan Kosova’daki İnşaatçılar Derneği Başkanı Faton Hoca şunlara dikkat çekti:
“Demir veya armatür fiyatlarında yüzde 100’e yakın, çimentoda yüzde 80, ahşapta yüzde 60’a varan bir artışa, ulaşımı da eklediğimizde inşaat maliyetinin yüzde 20’nin üzerinde arttığını söyleyebiliriz”.
Kosova’da bir hafta önce ekmek ve un ürünleri fiyatları, bir günde yüzde 25-40 arttı.
Örnek, 0,70 cent olan börek 1,00 Euro olup %43, 0,40 cent olan ekmek 0,50 cent olup %25 ve saire arttı.
Önce can, sonra cihan, derler ya, bu nedenle önce ülkem Kosova’daki durumu örnek aldım. Oysa bildiğim kadarıyla, bölgedeki hemen hemen hepsinde, en gelişmiş ülkelerde de enflasyon söz konusu.
ABD’de Ekim ayında açıklanan yüzde 6.2 enflasyon, 31 yılın en yüksek seviyesinde bulunuyor.
Bugunlerde Ons altın fiyatları 1850 doların üzerine yükseldi.
2010 yılı şubat ayında altın ons fiyatı ise 1,103 dolardı. Öyleki 10 yılda altın ons fiyatında, yaklaşık yüzde 80’lik bir artış var.
Güvensizlik hat safhada, tefeciler her tarafta.
Dünyada korkunç bir oyun oynanıyor, birileri bir anda düğmeye basar gibi gündem değişiyor – Covid (cep telefon misali Iphone 1, 2, 3 ….), enerji, mal yedekleri, altın fiyatları….
Bu “oyunların” projelerini engellemek, ortaya çıkarmak isteyenlere karşı ise, yandaş medyayı yanına alarak, amansızca farklı yöntem ve araçlarla “ortadan kaldırma” savaşı yürütülüyor.
Bu güvensizlik ortamı nedeniyle, istikrar sıkıntısı çeken en küçük ülkelerin hükümetleri de güvendikleri ülkelerin bankalarındaki “altın yedeklerini” geri çekiyorlar. (Bunların arasında Sırbistan da, 60 ton altınını geri çekti).
Bu örnekleri sıralarken amacım, dünyada bütün ülkelerin enflasyonu yaşamakta olduğunu hatırlatmaktır.
Türkiye’de 2003’te Amerika’dan getirilen “batırma mimari” Kemal Derviş’in söz konusu yılın Ağustos ayında, Türk Lirası’nın gece aşırı ABD Doları karşısında % 30 değer kaybettiğini de hatırlayalım.
Aradan geçen 18 yıl sonra, bu dönemde ekonomide yaşanan söz konusu çalkantıların, arada daha da uzmanlaşmış “üst aklın” yeni projesi mi acaba?
Yoksa, dünya barışına oynamak istediği tehlikeli ekonomik bir oyun mu, söz konusu.
Yaşanan ekonomik çalkantılarda, Covid kılıfı’nın payı büyük, ekonomilere indirdiği darbe daha da büyük.
Bu ekonomik zorlamalı dönemde Türkiye’ye gelince, oynanan veya oynanması planlanan senaryolara, bu projeler açısından yaklaşmak gerekir.
Bugünlerde Türkiye’nin yaşadığı, doğrusu 25 Kasım’da daha da belirginleşen döviz esaslı enflasyon darbesi, 2016’daki “15 Temmuz” başarısız darbe girişiminin, ekonomi esaslı bir yeni denemesi mi, diye kendi kendime soruyorum.
Bu arada, 9 -10 saat süren İstanbul-İzmir yolları ve yolculuklarım aklımdan geçiyor. Bugün, bu yönde yola yapılan yatırım sonucu, ben zaman açısından, aracım da yıpranma açısından yüzde 50 kârdayız.
Sağlıkta, eğitimde, güvenlikte, sanatta, uluslararası ilişkilerdeki duruşta kat edilen yoldan bihaber olmak, haksızlık olur.
Bu yüzden, pahalılık- enflasyona karşı el ele vererek bu sorunlara çözüm aramak, aklı başında, niyeti iyi olanların ülkelerine ve vatandaşlarına yapabilecekleri, en iyi hizmet olacaktır. Ve sadece ülkelerine değil, dünya barışına da sahip çıkmak var.
Bu ekonomik belirsizlik durumu sadece Türkiye’de değil, dünyanın birçok ülkesinde yaşanıyor.
Sermaye babalarının yaktıkları ateşi söndürmek adına körükle koşmak yerine,
önce soruna çözüm gayreti…ardından gelmesi gereken gelir.
Gözlerimizi, beynimizi kiralamadan, olayları her yönüyle etki ve etkileşim alanlarına sınır çizmeden değelendirmek ve yorumlamak gerekiyor.
Son cümleye nokta koymadan Kosova’dan iyi bir haberim daha var. Covid’ten can kaybı bugün de sıfır.
Kosova’dan kiralanmamış bir gözle, ekonomik gelişmeler böyle görülüyor.
HABERLER
16 saat önceHABERLER
16 saat önceKÖŞE YAZARLARI
4 gün önceKÖŞE YAZARLARI
9 gün önceKÖŞE YAZARLARI
15 gün önce