DOLAR 35,2068 0.3%
EURO 36,7672 0.92%
ALTIN 2.968,331,32
BITCOIN 34546755.12609%
İzmir
16°

HAFİF YAĞMUR

SABAHA KALAN SÜRE

Mübadele Süreci ve Yeni Bir Hayata Başlangıç
266 okunma

Mübadele Süreci ve Yeni Bir Hayata Başlangıç

ABONE OL
22/12/2022 20:46
Mübadele Süreci ve Yeni Bir Hayata Başlangıç
0

BEĞENDİM

ABONE OL
  • Fatma Arıkan

Türkiye ve Yunanistan kendi vatandaşlarının can ve mal güvenliğini sağlama amacıyla kurtuluşu vatandaşları göçe tabi tutmakla bulmuşlardır. Türkiye ve Yunanistan’ın azınlıklar sorununu çözmek amacıyla ortaya çıkarılan nüfus mübadelesi ilk olarak 1913’de Osmanlı-Yunan arasında bir girişim olarak gündeme gelmiş ancak I. Dünya Savaşının başlamasıyla gerçekleşememiştir, sonraki yıllarda milli mücadele döneminin başarıya ulaşması neticesinde Lozan Barış Konferansında 30 Ocak 1923 Türk ve Yunan heyetleri arasında Nüfus Mübadelesi Antlaşması olarak imzalanmıştır.

Bu antlaşmadan sonra Yunanistan, mübadeleye tabi tutulacak Müslümanlara karşı sosyal, kültürel birçok alanda yoğun bir baskı uygulamaya başlamıştır. Yunanistan’daki Türk vatandaşlar henüz evlerinden ayrılmamışken, yanlarına Türkiye’den gelen Rumlar yerleştirilmeye başlanmıştır. Ayrınca Yunan Hükümeti 15 Eylül 1923 tarihinden itibaren Türklerin sahip olduğu değerli mal ve eşyaların satışını yasaklayarak, Türkiye’den gelen Rumlara bırakılması gerektiğini ilan etmiştir. Yunanistan tarafından birçok ayrımcılığa ve baskıya maruz kalan Türkler mübadelenin hazırlıkları henüz tam anlamıyla tamamlanmadan anavatana getirme kararı alınmıştır. Ansızın gelen haber ile Türkler, Selanik ve Kavala limanlarında toplanmaya başlamıştır. Nereye ne şekilde gideceklerinden bir haber olan mübadiller günlerce hanlarda, terk edilmiş binaların bodrum katlarında ve hatta ahırlarda kalmaya zorlanmıştır. Mübadele köy köy olacak şekilde gerçekleşmiştir ve vakti gelen gemilere bindirilerek nereye gittiklerini bilmedikleri yolculuklara çıkmışlardır. Kimileri besledikleri hayvanlarının bir kısmını alabilmiş, kimileri bir parça kıyafetini bile alamadan yola çıkmıştır. Değerli eşyaları almak yasak diye bellerine altınlarını kese ile bağlayıp gizlice getirmeye çalışanlar da olmuştur. Fırınlarında ekmekleri, ocaklarında yemeklerini bırakıp kapılarını kapatıp sanki geri dönecekmiş gibi kilitleyenler de olmuştur. Gemilerin aldığı kapasitelerin 2 katı şekilde yerleştirilmişler gemilere, nefes darlığından, açlıktan, salgın hastalıktan hayatlarını kaybeden birçok insan olmuş, kefenleyip denize bırakmışlar yakınlarının naaşlarını, yakınlarının balıklara yem oluğunu bilen mübadiller uzun yıllar balık yiyememişler, doğum yapanlar olmuş bilememişler nüfuslarını hangi ülkeye yazdıracaklarını…

Günler süren yolculuklardan sonra Türkler Anadolu’da yaptıkları mesleklere göre iskân edilmiş, bilmedikleri görmedikleri yerlere gelen mübadiller gemilerden inerken havaya ikişer şarjör silah attırılmış onları kimsenin küçük ve ezik görmesin diye. Mübadiller Türkiye’ ye geldiklerinde tıpkı kendilerinin Rumlara bıraktığı gibi düzeni kurulmuş evler bulacağını sanmış ancak ne yazık ki umduklarını bulmamışlar. Yunanistan’a dönen Rumların birçoğu gitmeden evlerini yakıp yıkmış. Kalan evlere ise oradaki yerli halk mübadiller gelmeden önce o evlere yerleşmiş. Mübadillerin kimileri Rumlardan kalan tek duvar parçalarının üzerlerine barınak yaparken kimileri de çadırlarda aylarca hükümet evlerinin yapılmasını beklemiş. Devlet nüfus başına mübadillere arsa ve barınma alanları sağlamış ancak hazırlık olmadan mübadiller iskân edildiği için mağduriyetler de yaşanmış. Türkiye’ye gelen mübadillerin uyum sürecinde onları en çok barınacak alan sağlayamama durumu zorlamış. Öte yandan yerli halkın onları sosyal yaşamlarına dâhil etmemesi ve kabullenmemesi de alışma süreçlerini zorlayan faktörler olmuş. Bu sebepler de göz önünün de bulundurularak genelde mübadiller daha çok yeni kurulan mübadil köylerine yapılan evlerde, kendi mübadil komşularıyla beraber devam ettirilmiş hayatlarına ancak aynı aile içerisinden birçok farklı alana da iskan ettirilenler olmuş.

Mübadiller 2. Kuşaklarına kadar kendi içlerinden olan kişiler ile evlenmiş başka mübadil köylerinden bile kız alıp vermemiş. Her ne kadar kendi anavatanlarına dönüp birçok baskı ve zulümden kurtulsalar da hayatları devam ettiği sürece Yunanistan’ı memleket görüp ölene kadar hasret duymuşlar. Hatta Atatürk’ün Samsun’a geldiği bir gün mübadil halk toplanıp ‘‘Gazi Paşa, Gazi Paşa yol ver bize memleketimiz öksüz kaldı Kavala’yı al gel bize’’ kelimeleri ile memleket özlemlerini de dile getirmişlerdir. Her iki ülke vatandaşları da birçok ayrımcılığa maruz kalmış, Türkiye’den gönderildiği için Yunanistan’a dönen mübadillere ‘‘Türk Artığı’’, Anavatana dönen Türk mübadillere ise Yunanistan’dan geldiği için ‘‘Rum Tohumu’’, değerli eşyalarını bellerine bağlayarak getiren mübadillerin yakalanmamak için kıyafetlerini değiştirmemelerinden dolayı ise ‘‘Bitli Muhacir’’ gibi ithamlarda bulunmuşlarıdır. Uzun yıllar süren kaynaşma ve uyum sürecinden sonra her iki ülkenin de kendi vatandaşları topraklarını benimsemiş ancak memleket olarak hep mübadeleden önceki vatanlarını kabul etmiştir.

    En az 10 karakter gerekli


    HIZLI YORUM YAP