100. Yılında Mübadele

28 Nisan 2024 - 16:30

100. Yılında Mübadele

Özellikle 1919’dan itibaren Anadolu’dan kitlesel göçler halinde ayrılan Rum vatandaşların varlığı…

Son Güncelleme :

30 Ocak 2023 - 14:38

418 okuma


(Last Updated On: 30/01/2023)

 

Özellikle 1919’dan itibaren Anadolu’dan kitlesel göçler halinde ayrılan Rum vatandaşların varlığı, Yunan sınırında içler acısı görüntüleri ortaya çıkarmış ve bu vatandaşlar Yunanistan’ın bu duruma bir çare bulmasını beklemişlerdir, aynı zamanda Yunanistan’daki Türklere de ciddi zulüm ve baskılar baş göstermiştir.

Bu durum Lozan Barış Konferansının toplanacağı zamanlarda Milletler cemiyetinin konusu haline gelmiştir ve Nansen konu ile ilgilenmek üzere görevlendirilmiştir. Durumun ele alınışı 27 Eylül 1922’de Nansen’in Mustafa Kemal’e telgraf göndermesi ile başlamıştır. Nansen; bir süre Anadolu’dan göç eden Rum vatandaşların oluşturduğu kampları, limanları gözlemlemiştir ve Yunanistan ile Türkiye arasında görüşme kapısı açmaya çalışarak Ankara hükümeti ile görüşmeler yapmış, Nüfus Mübadelesinin yapılması gerektiğini önermiştir. Öte yandan Venizelos’tan gelen telgrafta da nüfus transferini halletmeye yönelik isteğinin bulunduğu ifadeler olduğu bilinmektedir. Buradaki temel konu ise Anadolu’dan gelen Rumların Yunan kıyılarında oluşturduğu barınma meselesi ve her iki ülke vatandaşlarının can ve mal güvenliğini antlaşma ile sağlamaktır.

Mustafa Kemal de mübadelenin prensipte kabul edildiğini ifade eden bir telgraf göndererek antlaşmayı uygun gördüğünü bildirir. Lozan Barış Konferansının toplanması neticesinde Nansen hazırlamış olduğu raporu okur ve mübadelenin 3 ay içerisinde resmi bir şekilde sonuçlandırılması gerektiği kararına varılır ancak Mübadelenin zorunlu mu gönüllü mü olacağı ve uygulama alanının kapsamı tartışmaları ortaya çıkar. Gönüllü bir mübadelenin yapılması çok uzun zaman alacaktır ve ortaya çıkan sorunların giderilmesi geniş bir zaman dilimine yayılacaktır tüm bu ihtimaller göz önünde bulundurularak taraflar mübadelenin zorunlu olması noktasında anlaştılar ve uygulama alanını ise din esaslı gerçekleştirmeye karar verirler. Ayrıca alınan bir diğer karar da antlaşmanın Batı Trakya’daki Müslümanları ve İstanbul’daki Rumları kapsamamasıdır.

Bu kararlar bağlamında Nüfus Mübadelesi Antlaşması Lozan Barış Konferansında 30 Ocak 1923’te Yunanistan ile Türkiye arasında imzalanmıştır. Ayrıca imzalanan protokol 18 Ekim 1912’den itibaren gerçekleşen göçleri de kapsayacaktır. Antlaşmanın zorunlu olması ve din esaslı olması nedeniyle iki ülke vatandaşlarından da ülkelerinden ayrılmak istemeyenler olmuş ve bu nedenle din değişikliği yapmak istemişlerdir ancak Yunan hükümeti bu durumun önüne geçebilmek adına 1 Ocak 1922’den sonraki din değişimlerinin geçerli sayılmayacağını bildirmiştir. Öte yandan Mübadillerin göçlerini organize etmek, tarım bilgilerine yönelik iskan gerçekleştirmek amacıyla 13 Ekim 1923 yılında Mübadele İmar ve İskan Vekaletleri faaliyete geçmiştir.

İlk Mübadele 15-22 Ekim 1923 tarihleri aralığında Midilli’den 8000 Müslümanın Ayvalık’a, bir o kadar Rum vatandaşın da Samsun’dan Selanik’e göç etmesi beraberinde yaşanmıştır. Ayrıca Yunanistan’dan Müslümanlar ayrılmadan önce birçok Rum vatandaşı göç etmiş hatta Müslümanların evlerine yerleştirilerek bir müddet birlikte yaşamalarına müsaade edilmiştir. Yolculuklar esnasında birçok hastalıkla boğuşan mübadillerin arasında en çok sıtma, verem ve kızamık hastalıkları yaşanmış bunun beraberinde yolculukta, misafirhanelerde ve hastanelerde hayatlarını kaybeden mübadillerin sayısı kaynaklarda 2.819 olarak bildirilmiştir.

30 Ocak 1923’te imzalanan Nüfus Mübadelesi Antlaşması 2023 yılı ile birlikte 100. Yılını doldurmuştur. Her iki ülke vatandaşları da çok zor şartlar altında vatanlarından ayrılıp hiç bilmedikleri bir topraklarda uzun yıllar yaşam mücadelesi vermiş, sevdiklerinden ayrılanlar, yakınlarını kaybedenler olmuştur. Kendi vatanlarında gördükleri baskı, zulüm ve acıların yanı sıra hayatları devam ettiği sürece doğdukları yerleri sayıklayarak ömürlerini tüketmişlerdir. Her aileden farklı hikayeler ortaya çıkmış yıllar sonra başka illerden akrabalarını bulanlar, memleketlerinde kalan kardeşlerine, akrabalarına uzun uğraşlar sonucu ulaşabilenler olduğu gibi hayatları boyunca haber alamayanlar da olmuştur. Memleketlerinden getirdikleri bir çiçeği Anadolu’da bahçelerine dikip özlemlerini çiçek kokularıyla giderenler olmuştur. Büyüklerinin mezarlarını memleketlerinde bırakan mübadiller kabirlerinden getirdikleri bir avuç topraklarla kendilerini avutmuş yıllarca gözyaşları dökmüşlerdir. Yürekleri akılları hep doğdukları yerlerde kalmış bir yandan da yeni yurtlarına alışmaya çalışarak bin bir türlü dışlamalara maruz kalmışlardır.

Mübadiller dönem şartlarına göre birçok konuda mağdur edilmemeye çalışılmış ancak haksızlıklara uğrayanlar da çok olmuştur. Türk mübadiller memleketlerinde Rumlara bıraktıkları hazır düzeni de yazık ki Anadolu’da bulmamış ve yanmış yıkılmış duvar parçalarıyla verilen tenekelerden kendilerine yuva yapmaya çalışmışlardır. Hayatta kaç kişiye vatanı, yuvası birinin parmaklarının ucuyla gösterilerek seçilmiştir ki? Onlar yuvaları böyle seçilen, doğdukları topraklardan koparılan kişilerdir. Mübadiller; ömürleri boyunca Mustafa Kemal Atatürk’e minnet duymuş ve yeni nesillerini de bu şekilde yetiştirmiştir. Türk mübadiller yıllarca Anadolu’da ‘‘Gavur’’ olarak itham edilmiş, kendi soydaşları tarafından dışlanmıştır. Her iki ülkenin Mübadilleri iki defa yabancı olmuştur.

Hafızalarına kazıdıkları anıları, yanlarında getirdikleri birkaç parça eşyaları ile ömürlerini memleket hasretiyle yanarak geçirmişlerdir. Her iki ülkede de acıların en üst seviyesini yaşayan mübadillerin kıymeti iyi bilinmelidir. Çünkü onlar; Mustafa Kemal’in hemşerileri, ‘‘Kaybedilen toprakların aziz hatıralarıdır’’. Onlar Mustafa Kemal Atatürk’ün ifadesiyle ‘‘Düşman karşısında kaçmak, çekilmek nedir bilmeyenlerdir’’ Yaşanılan acıları unutturmamak, birlik ve beraberliğimizi devam ettirmek biz mübadil torunlarının boynunun borcudur.

Mustafa Kemal Atatürk’e olan minnetleri ile yetiştirilen mübadil torunları Mübadelenin 100. Yılında ülkenin birçok yerinden giderek Anıtkabir’de minnetlerini Atalarına tekrar göstermiştir.

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.