ANKARA (AA) – Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, medya kuruluşlarının Ankara temsilcileriyle 2023 Yıl Sonu Değerlendirme Toplantısı’nda değerlendirmelerde bulundu, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Bakanlık olarak Türkiye’nin huzur ve güvenliği için üstlendikleri görevleri başarıyla yerine getirdikleri yoğun bir yılı geride bırakırken artan şevk ve gayretle yeni yıla hazırlandıklarını söyleyen Güler, “Ortak ve milli meselemiz olan savunma ve güvenliğimize yönelik faaliyetlerimizin takibi, tezlerimizin iyi anlaşılması, bilinmesi, iç ve dış kamuoyuna doğru anlatılması ve dezenformasyona karşı mücadele edilmesi büyük önem taşıyor.” ifadelerini kullandı.
Tüm faaliyetlerini büyük şeffaflık içinde icra ederken faaliyet alanlarına ve gelişmelere ilişkin kamuoyunu ilk elden bilgilendirmeyi sürdüreceklerini belirten Bakan Güler, “Sizlerin de yakından takip ettiği üzere, dünyanın kritik olaylar ve meydan okumalarla karşı karşıya olduğu hassas bir dönemden geçiyoruz.” dedi.
Son dönemdeki siyasi, askeri, sosyokültürel, ekonomik ve toplumsal alanlarda meydana gelen çok yönlü ve karmaşık gelişmelerin, özellikle savunma ve güvenlik konusunu her zamankinden daha önemli kıldığını vurgulayan Güler, şöyle devam etti:
“Bu süreçte Türkiye, Sayın Cumhurbaşkanı’mızın liderliğinde tüm gelişmeleri yakından takip etmekte, proaktif davranarak savunma ve güvenliğimize yönelik gerekli tüm tedbirleri de almaktadır. Asil milletimizin desteği ve devletimizin sahip olduğu imkanlarla bölgesinde ve dünyada etkin ve güçlü bir ordu konumunda olan Türk Silahlı Kuvvetlerimiz ile hudutlarımızın güvenliğinin sağlanmasından terörle mücadeleye, mavi ve gök vatanımızdaki hak ve menfaatlerimizin korunmasından uluslararası barış ve istikrara katkı sunmaya kadar, üstlendiği tüm görevleri başarıyla yerine getirmektedir.
Güçlenen ve büyüyen Türkiye’nin güvenliğinin artık kendi sınırlarının ötesinde başladığı gerçeğini herkes görmeli ve kabullenmelidir. Bugün Türkiye Cumhuriyeti, bölgesinde huzur, güven ve istikrarın merkezi olarak gıpta ile takip edilmekte, kritik bölge ve coğrafyalarda getirdiği çözüm önerileri ile barış ve istikrara önemli katkılar sağlamaktadır.”
Kararlı operasyonlar neticesinde 122 terörist teslim oldu
Bakan Güler, terörle mücadele konusunda Türk Silahlı Kuvvetlerinin, tehditleri ülke sınırlarına dayanmadan, kaynağında bertaraf etmeyi öngören dinamik ve proaktif savunma ve güvenlik stratejisi çerçevesinde, terörle mücadelesini başarıyla sürdürdüğünü ifade etti. Operasyonlarla bölücü terör örgütünün yurt içinde bitme noktasına geldiğini, sınır ötesinden Türkiye’ye yönelik saldırıların da bertaraf edildiğini söyleyen Güler, ülke sınırlarında kurulmak istenen terör koridorunun da parçalandığını kaydetti.
Güler, “Bu kapsamda, 1 Ocak’tan bugüne kadar Irak ve Suriye’nin kuzeyi dahil 2 bin 84 terörist etkisiz hale getirilmiştir. Özellikle, son 4 ayda icra ettiğimiz Irak’ın ve Suriye’nin kuzeyindeki terör hedeflerine yönelik, bir kısmında karadan ateş destek vasıtalarının da kullanıldığı etkili ve kapsamlı hava operasyonları ile toplam 1110 hedef imha edilmiş, 820 terörist etkisiz hale getirilmiştir.” bilgisini verdi.
Teröristlere ağır darbe indirerek Türkiye’nin terörle mücadeledeki kararlılığının gösterildiğini ifade eden Bakan Güler, kararlı operasyonlar neticesinde yıl içinde 122 teröristin teslim olduğunu bildirdi.
Sözde “kale” dedikleri mağaralardan kafalarını çıkaramayan ve sıkışıp kalan teröristler için çıkış yolunun, Türk adaletine teslim olmaktan geçtiğini belirten Güler, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Tüm bu faaliyetlerimizle ilgili bir kez daha hatırlamakta yarar var. Suriye ve Irak’taki tüm operasyonlarımız, Birleşmiş Milletler Antlaşması’nın 51’inci maddesinden doğan meşru müdafaa haklarımız doğrultusunda, komşularımızın egemenlik haklarına ve toprak bütünlüğüne saygılı olarak, masum sivillerin, dost unsurların, tarihi ve kültürel varlıklar ile çevrenin zarar görmemesi için her türlü tedbir alınarak icra edilmektedir. PKK/KCK, PYD/YPG ve DEAŞ’ın Suriye ve Irak’taki tüm unsurları, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da meşru hedefimizdir.
Kim, nasıl destek verirse versin, ne şekilde eğitirse eğitsin tek hedefimizin teröristler olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyorum. Bugün bazı müttefiklerimizce kullanılan, ‘Benim işime yarayan, bana dokunmayan terörist yaşasın’ anlayışı sakıncalı, tek taraflı ve tehlikelidir. Uzun yıllardır ülkemizin enerjisini ve kaynaklarını harcayan terörle; tek bir terörist kalmayıncaya kadar artan bir etki ve yoğun bir baskıyla mücadele etmekte azimliyiz, kararlıyız.”
“Terör, artık bir gündem olmaktan çıkmıştır”
Terörle mücadeledeki kazanımların, bölgedeki terörden muzdarip vatandaşlar tarafından da büyük memnuniyetle desteklendiğini gördüklerini belirten Güler, “Başta Şırnak ve Hakkari olmak üzere tarihi ve kültürel zenginlikleri olan şehirlerimizde terör, artık bir gündem olmaktan çıkmıştır. Bölge terörden temizlendikçe, güvenlik ve huzur temin edildikçe, hükümetimiz tarafından yürütülen hizmet siyasetiyle ulaştırmadan sağlığa, eğitimden spora, tarımsal kalkınmadan hayvancılığa, çevre-şehircilikten turizm ve kültüre kadar her alanda büyük yatırımlar hayata geçirilmiştir. Şu anda da artan bir ivmeyle bölgeye yönelik yeni yatırımlar devam etmektedir.” ifadelerini kullandı.
Suriye’de hayatın normalleşmesine yönelik insani yardım ve altyapıyı destekleme faaliyetlerinin de sürdüğünü anımsatan Bakan Güler, şöyle devam etti:
“Amacımız, Suriye’de 2254 Sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararı temelinde siyasi bir çözüme ulaşılmasıdır. Bir kez daha hatırlatmak isterim ki Suriye’nin toprak bütünlüğünü destekliyoruz. Bölgede kalıcı barışın sağlanması amacımız doğrultusunda diyalog, temas ve koordinasyona yönelik çalışmalarımızı da sürdüreceğiz. Kapsayıcı bir anayasanın kabulü, serbest seçimlerin yapılması, sınır güvenliğimizin sağlanması sonrası biz de herkes gibi gereğini yapacağız. Ancak Suriye topraklarında varlık gösteren terör örgütleriyle mücadele konusundaki tutumumuz nettir. Bunu herkes böyle bilmeli, anlamalı, kabullenmelidir.”
“410’u FETÖ olmak üzere 590 terörist kolluk kuvvetlerine teslim edildi”
Ülke sınırlarının, Cumhuriyet tarihinin en yoğun, en etkin tedbirleri ve çok katmanlı emniyet sistemi ile korunduğunu ifade eden Güler, hudut birliklerinin imkan ve kabiliyetlerinin sürekli geliştirildiğini belirtti.
Milli Savunma Bakanı Güler, personel takviyesinin yanı sıra hudut hattında dünya standartlarında teknoloji yoğunluklu sistemlerin de etkin kullanıldığını anlatarak, şunları aktardı:
“Hudutlarımızdaki başarı, rakamlarla da açıkça görülmektedir. 1 Ocak’tan itibaren hudutlarımızda 199 bin 898 kişinin geçişi engellenmiş, yakalanan 13 bin 156 düzensiz göçmen ile 410’u FETÖ olmak üzere 590 terörist kolluk kuvvetlerine teslim edilmiştir. Bütün bu fedakarlık ve başarıya rağmen daha önce de karşılaştığımız gibi farklı ülke ve zamanlarda çekilmiş stok görüntülerle iddialar ortaya atılıyor, dezenformasyon oluşturuluyor. ‘Hudutlarını namusu bilen’ Türk Silahlı Kuvvetlerimiz bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da sınır güvenliğimizde etkin tedbirler almaya, ilgili bakanlık ve kamu kurumları ile koordineli çalışmaya devam edecektir. Sınırlarımızda alınan tedbirleri ve yapılan çalışmaları yerinde görmek isteyenleri ağırlamaktan memnuniyet duyacağımızı da bir kez daha ifade etmek istiyorum.”
İsrail ve Filistin arasındaki çatışmalar
İsrail ve Filistin arasındaki çatışmaları yakından takip ettiklerini dile getiren Güler, Türkiye’nin Gazze ile ilgili ilk günden bu yana sergilediği insani ve adaletli tutumu sürdürdüğünü söyledi.
Bakan Güler, 12 Ekim’de Brüksel’de düzenlenen NATO Savunma Bakanları Toplantısı’nda, İsveç dahil 30 ülkenin Hamas ile ilgili açıklamalar yaptığını hatırlattı.
Toplantıda sadece Türkiye’nin vicdani ve adaletli yaklaşım ortaya koyduğunu belirten Güler, şunları kaydetti:
“O günkü duruşumuz bugün de değişmedi. Ancak o zaman aceleci ve yanlı açıklama yapan ülkelerin her geçen gün bizim tutumumuza yaklaştığını da görüyoruz. Uluslararası hukukun ihlal edilerek çoğunluğu bebek, çocuk ve kadınlardan oluşan binlerce masum sivilin katledilmesi, vahşet boyutuna ulaşan bir savaş suçu ve daha da acısı bir insanlık suçudur. Beklenti ve temennimiz; çatışmaların derhal sonlandırılarak gecikmeksizin kalıcı ateşkes ilan edilmesi, insani yardımların kesintisiz ve yeterli şekilde Gazze’ye ulaştırılması, iki devletli çözüm temelinde, adil ve kalıcı bir barışa yönelik sürecin de başlatılmasıdır.
Filistin meselesi adil bir sonuca kavuşturulmadan bölgemizde kalıcı bir barışın mümkün olamayacağını da her fırsatta dile getiriyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı’mızın liderliğinde ülkemiz, hem insani yardım konusunda üzerini düşeni yapmaya hem de kalıcı çözüm için diplomatik girişimlerde bulunmaya devam ediyor. İnsani yardım konusunda uzun süre ses çıkaramayan dünya, maalesef sınıfta kalmıştır. Gazze’ye yönelik yardımlarımız kapsamında Sağlık Bakanlığımız ve ilgili kurumlarla koordineli olarak bugüne kadar 13 uçak ile 225 tondan fazla insani yardım malzemesini bölgeye ulaştırdık. Çoğunluğu acil tedaviye ihtiyaç duyan hasta ve refakatçilerden oluşan 317 Gazzeli kardeşimizi ise ülkemize getirdik.”
Yunanistan ile ilişkilerin geliştirilmesinde tarihi bir dönemden geçildiğini belirten Güler, çözüm odaklı bir yaklaşımla dürüst ve yapıcı bir ilişkinin, iki ülkenin de yararına olacağına inancını dile getirdi.
Güler, 13 Kasım’da Ankara’da yapılan Güven Artırıcı Önlemler Toplantısı’nın Yunanistan ile ilişkileri daha da geliştirmek için güzel bir fırsat olduğunu belirterek, “Bu vesileyle, iki yıldan fazla bir süredir ara verilen ‘heyetler arası görüşmeler’ tekrar başlatılarak görüşmelere önümüzdeki sene de devam edilmesine yönelik görüş birliğine varılmıştır. Ayrıca, Güven Artırıcı Önlemlerin uygulanmasını kolaylaştırmak için bir İletişim Noktası (Point of Contact) mekanizması kurma kararı da alınmıştır.” diye konuştu.
Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi toplantısının 5’incisi kapsamında iki ülke adına önemli bir adım daha atıldığını dile getiren Güler, şunları söyledi:
“Görüşmelerimizde ağırlıklı olarak Ege’de gerginliğin azaltılması, diyalog kanallarının açık tutularak sorunların iyi komşuluk ilişkileri ve müttefiklik ruhu çerçevesinde çözümü konuları ön plana çıkmıştır. İki ülke arasında imzalanan Atina Bildirgesi çerçevesinde de iyi komşuluk ilişkileri, diyalog ve pozitif gündemle süreci devam ettirmeyi hedefliyoruz. Tabii, barışçıl bir çözüm için çaba gösterirken milli menfaatlerimizden asla taviz vermeyeceğimizi ve bu konuda kararlılığımızın tam olduğunu da özellikle vurgulamak isterim.”
“Ülkemizin en önemli önceliklerinden birisi”
Bakan Güler, Kıbrıs konusunda bugüne kadar ortaya konulan çözüm yöntemlerinden bir sonuç alınamadığına işaret ederek, “Kıbrıs meselesinin, Kıbrıs Türk halkının meşru çıkarlarını ve güvenliğini teminat altına alacak şekilde bir an önce çözüme kavuşturulması, ülkemizin en önemli önceliklerinden birisidir. Ada’da tek ve kesin çözüm, Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliği ve eşit uluslararası statüsünün tescil edilmesidir.” ifadelerini kullandı.
Güler, Kıbrıs’ta garanti ve ittifak antlaşmaları kapsamında bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da huzur, güvenlik ve refah için ellerinden geleni yapacaklarını söyledi.
Azerbaycan’la ilgili olarak, Azerbaycanlıların haklı davalarında her zaman yanlarında olduklarını vurgulayan Güler, “Terör unsurlarına yönelik icra edilen Anti-Terör Operasyonu ile bugün, Karabağ’ın tamamında şanlı Azerbaycan bayrağının dalgalanmasından da büyük bir memnuniyet duyduğumuzu ifade ediyoruz.” dedi.
Bu yıl, Cumhuriyetin 100’üncü yılı ve Azerbaycan’ın ulusal lideri Haydar Aliyev’in 100’üncü doğum yılı dolayısıyla iki ülkenin gücünü ve kararlılığını ortaya koyan geniş kapsamlı Mustafa Kemal Atatürk-2023 Tatbikatı dahil 14 ortak tatbikat gerçekleştirildiğini aktaran Güler, şöyle devam etti:
“Kafkasya’da güvenlik ve huzurun tesisi Azerbaycan ve Ermenistan arasında kapsamlı ve kalıcı bir barış antlaşmasından geçmektedir. Buna yönelik samimi çabaları destekliyor, bir an evvel olumlu bir şekilde neticelenmesini de arzu ediyoruz. Geçtiğimiz günlerde alınan iki ülke arasında bazı somut güven artırıcı adımların atılması kararından memnuniyet duyuyoruz.”
“Libya’da barış, huzur ve güven ortamının oluşması için desteğimizi sürdüreceğiz”
Bakan Güler, Libya ile Türkiye’nin son yıllardaki işbirliğinin artarak devam ettiğine dikkati çekerek, bugüne kadar 15 binden fazla Libyalı personele eğitim, yaklaşık 37 bin kişiye de sağlık desteği verdiklerini anlattı. Güler, “Amacımız, toprak bütünlüğünü ve siyasi birliğini sağlamış barış, huzur ve istikrar içerisinde yaşayan ‘Tek ve Birleşik Libya’nın oluşumuna katkıda bulunmaktır. Bu konuda yoğun gayretler sarf ettiğimiz de bilinmelidir.” dedi.
Kasırga felaketi nedeniyle uluslararası yardım çağrısında bulunan Libya’ya yardım elini uzatan ilk ülkenin Türkiye olduğunu anımsatan Güler, “Uzattığımız bu yardım eli, Libya’nın doğusu ile ilişkilerimizin gelişmesine ve böylece Tek Libya faaliyetine de katkı sağlayan önemli bir adım olmuştur. Türkiye olarak bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da Libya’da barış, huzur ve güven ortamının oluşması için desteğimizi sürdüreceğiz.” diye konuştu.
Ukrayna-Rusya arasında devam eden çatışmalara ilişkin Türkiye olarak, ilk günden itibaren, bu krize çözüm bulabilmek için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde gayretlerin sürdürüldüğünü dile getiren Güler, “Temennimiz, tüm dünyayı etkileyen bu savaşın bir an önce son bulmasıdır.” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin koordinasyonunda hayata geçirilen ve etkinliğiyle tahıl krizinin aşılmasına büyük katkı sağlayan Karadeniz Tahıl Anlaşması’nın yeniden aktif hale gelmesi için de girişimleri sürdürmeye devam ettiklerini aktaran Güler, Karadeniz’de barış ve istikrarın yeniden tesisinin tüm dünya açısından önemini vurguladı.
Güler, Karadeniz’deki dengeyi sağlayan Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin dikkatle, sorumlu ve tarafsız bir biçimde uygulandığını ve bunda kararlı olduklarını söyledi.
Karadeniz’deki mayın tehlikesine karşı Türkiye öncülüğünde başlatılan “üçlü girişim” kapsamında Türkiye, Bulgaristan ve Romanya heyetlerinin yer aldığı Karadeniz Mayın Karşı Tedbirleri Görev Grubu Toplantısı’nın 3’üncü turunu 22-23 Kasım’da Bakanlık ev sahipliğinde gerçekleştirdiklerini hatırlatan Güler, “11 Ocak 2024 tarihinde üç ülkenin Savunma Bakanlarının katılımıyla İstanbul’da imza töreninin yapılmasını da planlıyoruz.” dedi.
“NATO’nun aktif ve yapıcı bir üyesi olmaya devam ediyoruz”
Türkiye’nin NATO’ya katkılarına ilişkin de Güler, Türkiye’nin NATO’daki görev ve sorumluklarını eksiksiz şekilde yerine getirdiğini bildirdi.
Bu yıl haziran ve ekim aylarında NATO Savunma Bakanları toplantılarına katılım sağlayarak ittifak bünyesindeki karar alma süreçlerinin, Türkiye’nin beklentileri doğrultusunda şekillendirildiğini dile getiren Güler, “Türkiye, hem kuvvet katkısında hem de NATO misyon, operasyon ve karargahlarına katkıda ilk beş ülke arasındadır. NATO görevleri kapsamında Kosova’daki Barışı Destekleme Harekatına yüksek seviyede katkılarımızı da sürdürüyoruz.” ifadelerini kullandı.
Güler, 10 Ekim’de devraldıkları Balkanlar’daki en büyük NATO misyonu olan NATO Kosova Gücü (KFOR) Komutanlığı görevinin şeffaf ve tarafsız şekilde başarıyla yerine getirildiğine işaret ederek, “KFOR Komutanlığının yanı sıra, bu yıl NATO Mukabele Kuvveti Deniz Unsur Komutanlığı görevini üstlenirken, 3’üncü Kolordumuz da halen NATO Muharip Kolordu Karargahı görevini yürütmektedir.” dedi.
Hava Kuvvetleri unsurlarının, NATO Hava Polisliği Görevleri kapsamında 1 Aralık’ta Romanya’da konuşlandığını ve 4 ay süreyle bölgede görev yapacaklarını da söyleyen Güler, “NATO’nun aktif ve yapıcı bir üyesi olmaya devam ediyoruz. Bunu Finlandiya’nın üyeliğinde bir kez daha gösterdik. İsveç konusunda ise yapılan yasal değişiklikler tek başına bir anlam ifade etmiyor. Bizim için önemli olan somut ve uygulamaya dönük adımlar atılarak taahhütlerin yerine getirilmesidir.” değerlendirmesini yaptı.
Son dönemlerde Avrupa’da, Kur’an-ı Kerim’e yönelik “küstah” ve “iğrenç” saldırılar yapıldığını belirten Güler, Danimarka’nın geç de olsa bu durum karşısında kutsal kitaplara karşı “uygunsuz bir şekilde muamele etmeyi” yasaklayan yasayı kabul etmesini olumlu bulduğunu ifade etti. Güler, “Temennimiz, benzer eylemlerin yaşandığı, terörün farklı biçim ve tezahürlerinin bulunduğu diğer ülkelerin de gecikmeksizin benzer ve somut adımlar atmasıdır.” diye konuştu.
Bakan Güler, İsveç’in NATO’ya katılım protokolünün ise Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından imzalanarak TBMM’ye sevk edildiğini, üyelikle ilgili son kararı TBMM’nin vereceğini anımsattı.
“85 tatbikat başarıyla icra edildi”
Güler, Türk Silahlı Kuvvetlerinin halihazırda yürüttüğü tüm operasyonlar ve görevlerin yanı sıra karada, denizde, havada ve siber alandaki etkinlik ve caydırıcılığını daha da artırdığına dikkati çekerek, şunları kaydetti:
“1 Ocak’tan itibaren 21’i NATO, 15’i milli, 33’ü davet ve 16’sı özel olmak üzere toplam 85 tatbikat başarıyla icra edilmiştir. 2023 yılında, kara kuvvetlerimiz, 10 bölgede aynı anda harekat icra etmiş, etmektedir, deniz kuvvetlerimiz,122 bin 567 saat seyir gerçekleştirmiş, hava kuvvetlerimiz 65 bin 118 sorti, 103 bin 125 saat uçuş, nakliye-ulaştırma uçakları ile de 12 bin 114 sorti icra etmiştir. Ayrıca, bölgesel ve küresel barışa destek faaliyetleri kapsamında 19 farklı bölgede 16 görev icra edilmektedir.”
Bakanlık olarak çok yönlü yoğun faaliyetlerin yanı sıra 91 ülkeyle ikili ve çoklu yüz yüze ve telefonla 154 görüşme gerçekleştirdiklerini belirten Güler, kardeş, dost ve müttefik ülkelerle askeri işbirliğini geliştirmek için askeri çerçeve anlaşmaları, askeri eğitim işbirliği ve askeri yardım anlaşmaları imzaladıklarını ifade etti.
Bu bağlamda, kardeş, dost ve müttefik 88 ülke ile Askeri Çerçeve Anlaşması, 63 ülke ile Askeri Eğitim İşbirliği Anlaşması imzalandığını aktaran Güler, “Ayrıca 47 ülke ile Askeri Çerçeve Anlaşması ve 13 ülke ile de Askeri Eğitim İşbirliği Anlaşması imzalanmasına yönelik müzakere süreci devam etmektedir. Askeri Yardım anlaşmaları kapsamında ise bugüne kadar 20 ülke ile Askeri Mali İşbirliği Anlaşması ve 30 ülke ile Nakdi Yardım Uygulama Protokolü imzalanmıştır.” bilgisini verdi.
FETÖ ile mücadeleye de değinen Bakan Güler, elde edilen bilgi ve belgeler doğrultusunda FETÖ ile mücadelenin, büyük bir hassasiyetle devam ettiğini belirterek, “Hain örgütle mücadelemiz, iltisaklı tek bir personel kalmayıncaya dek tavizsiz bir şekilde ve kararlılıkla devam edecektir.” ifadelerini kullandı.
Milli Savunma Üniversitesinde İngilizce eğitim
Silahlı Kuvvetlerin üstün niteliklerinin artarak devam etmesi için Milli Savunma Üniversitesinin eğitim faaliyetlerini titizlikle sürdürdüğüne dikkati çeken Güler, “Halihazırda Milli Savunma Üniversitesi Müşterek Harp Enstitüsünde eğitim öğretim, tüm öğrenciler için dost ve müttefik ülkeler dahil Türkçe olarak verilmektedir. Ancak, gelen yoğun talepler üzerine Türkçeye ilave olarak anılan eğitimin İngilizce olarak da ayrı bir seminer halinde verilmesi için çalışmalarımızı başlatmış bulunuyoruz.” diye konuştu.
Güler, söz konusu seminer derslerinin 2024 yılı başından itibaren verilmeye başlanacağını belirtti.
Askeralma faaliyetlerinin, 2019’da yürürlüğe konulan kanun çerçevesinde sürdürüldüğünü aktaran Güler, “Söz konusu kanun hükümlerinin yürürlüğe girmesinden bugüne kadar 2 milyon 817 bin 600 kişi askerlik yaparken, 641 bin 544 kişi de bedelli askerlik uygulamasından istifade etmiştir.” bilgisini paylaştı.
Savunma sanayi
Bakan Güler, içinde bulunulan hassas dönemde yerli ve milli savunma sanayinin öneminin her geçen gün daha da arttığına vurgu yaparak, “Sayın Cumhurbaşkanı’mızın desteği ve teşvikiyle yerlilik ve millilik oranı yüzde 80’lere ulaşan savunma sanayi ürünlerimizin de katkısıyla kahraman ordumuz kara, deniz, hava ve siber harekat alanlarında sürekli güçlenmektedir.” dedi.
Devam eden modernizasyon projeleri kapsamında 2023 yılı içinde çeşitli cins ve miktarda önemli harp silah, araç ve gereçlerinin envantere alındığını belirten Güler, bu kapsamda, askeri fabrikalarda, yerli ve milli kaynaklarla modernizasyon, bakım ve onarım faaliyetlerinin başarıyla yürütüldüğünü söyledi.
Bakan Güler, tersanelerde, yerli savaş gemilerinin ve milli denizaltıların tasarlanıp inşa edildiğine işaret ederek, “Su üstü ve su altı platformların bakım ve onarımları gerçekleştirilmektedir. Bakanlığımıza bağlı ASFAT, başta MİLGEM ve Mekanik Mayın Temizleme Teçhizatı olmak üzere savunma sanayi alanında kritik projeleri başarıyla yürütmektedir.” diye konuştu.
Güler, Makine ve Kimya Endüstrisi AŞ’nin de sahip olduğu köklü tecrübeyle milli proje ve yatırımlara öncelik verdiğini vurguladı.
Türkiye’nin ürettiği, tasarladığı ve ihraç ettiği yerli ve milli savunma sanayi ürünleri ve bu alanda sahip olduğu imkan ve kabiliyetleriyle dünyada adından her geçen gün daha fazla söz ettirdiğini aktaran Güler, şunları kaydetti:
“Milli muharip uçağımız KAAN’dan HÜRJET’e, insansız savaş uçağımız KIZILELMA’dan ANKA-3 ve ATAK-2’ye, dünyanın ilk SİHA gemisi TCG Anadolu’dan TCG İstanbul’a, İMECE uydumuzdan Yeni Altay Tankı ve Fırtına Obüsü’ne birçok kritik projemizin hayata geçirilmesi uluslararası pazarda önemli bir aktör haline gelen Türkiye’nin gücünü simgelemektedir.”
Savunma sanayi güvenliği
Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığında, HİSAR ve SİPER Ürün-1’in seri üretim sözleşmelerinin imzalandığını hatırlatan Güler, “Özgün tasarım ve ileri teknoloji yetenekleriyle göz kamaştıran yerli ve milli savunma sanayimizde ulaştığımız seviye, ülkemizin ve asil milletimizin gurur kaynağı olmaktadır.” değerlendirmesini yaptı.
Bakan Güler, savunma sanayi firmalarınca üretilen yerli ve milli ürünlerin güvenliği konusuna da değinerek, şunları dile getirdi:
“Milli yetenek, değer ve gururlar övgüyle karşılanıp takdir edilirken, diğer yandan yürütülen çalışmaların ve proje teknik bilgilerinin kamuoyuyla kontrolsüz şekilde paylaşılması; sahip olunan yeteneklerin bilinmesine, ürünlerin işlevselliğini önlemeye yönelik karşı tedbir alınmasına, yeteneklerin zafiyete uğraması ve bilgi üstünlüğünün kaybedilmesine neden olabilmektedir. Bu konuda üretici, kullanıcı, basın, kısacası tüm taraflar her anlamda büyük hassasiyet göstermeli ve duyarlılık sergilemelidir.”
F-16 tedariki ve modernizasyonu ile Eurofighter alımı
Bakan Güler, Hava Kuvvetlerinin gücünü artırmaya yönelik faaliyetlere ilişkin, şunları aktardı:
“ABD’den 40 adet F-16 Blok 70 Viper alımı ile 79 adet modernizasyon kiti talep ettiğimiz süreci takip ediyoruz. ABD ile teknik toplantılar tamamlandı. Ancak bir an evvel olumlu ve somut adımlar atılarak sürecin başlatılmasını beklediğimizi de muhataplarımıza iletiyoruz. Bu konuyla ilgili dün Sayın Cumhurbaşkanı’mız, ABD Başkanı Biden ile bir telefon görüşmesi yaptılar. Başkan Biden da ‘Bunu en kısa ürede kongreye iletme hazırlıklarını yaptım.’ diyerek ifade etmiş.”
Tedarik sürecinde en önemli hususun müttefiklerin birbirine yaptırım uygulamaması olduğuna dikkati çeken Güler, “Müttefiklerin, Türkiye’nin küresel ve bölgesel fonksiyonunu iyi anlaması, ona göre bu gibi tahdit uygulamalarından derhal vazgeçmesi gerektiğini her zaman ifade ediyoruz. Güçlü Türkiye’nin, güçlü Türk Silahlı Kuvvetlerinin, güçlü NATO ve güçlü ittifak demek olduğunu hatta güçlü terörle mücadele olduğunu vurguluyoruz.” şeklinde konuştu.
Güler, F-16 tedarik ve modernizasyonuna ilişkin süreç devam ederken, üzerinde durdukları ve en iyi alternatif olarak gördükleri tek uçağın Eurofighter Typhoon olduğunu söyledi.
İlk aşamada 20, daha sonra da 20 olmak üzere en üst versiyon 40 Eurofighter Typhoon uçağı alma planları olduğunu belirten Güler, şöyle devam etti:
“İngiltere’nin bu konudaki desteği ve yaklaşımı diğer müttefiklere örnek olması açısından önemlidir. İspanya da benzer desteği bize vermektedir. Almanya’nın itirazları konusunda; müttefiklik ruhu esaslarında, ortak güvenlik perspektifine uygun seçenek ve kararların alınması doğru bir yaklaşım olacaktır. Tüm bunların ötesinde asıl hedefimiz, muharip eğitim uçağımız HÜRJET ve 5’inci nesil milli muharip uçağımız KAAN’dır. KAAN’ın, ilk uçuşunun 27 Aralık’ta gerçekleştirilmesi, yerli motorun 2028’de hazır olması ve en geç 2032’de envantere alınması planlanmaktadır.”
Güler, önceliklerinin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde hayata geçirilen milli teknoloji hamlesi doğrultusunda, teknolojisiyle tecrübesiyle mühendislik altyapısı ve proje yönetim sistematiğiyle dünyada büyük yankı uyandıran savunma sanayisini daha da ileriye taşımak olduğunu ifade etti.
Doğal afetlerle mücadele
Bakanlığın, 6 Şubat’ta meydana gelen depremlerin ilk anından itibaren tüm imkanlarıyla arama kurtarma, ulaştırma, güvenlik, barınma ve iaşe desteğiyle yaraların sarılması için seferber olduğunu belirten Güler, başta deprem bölgelerinde hayatın normalleştirilmesi olmak üzere ilgili bakanlık ve kurumlarla tam bir koordinasyon içinde çalışmalarını sürdürdüklerini kaydetti.
Güler, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından oluşturulan rezerv güç ile yangın söndürme çalışmalarına sağlanan desteğin de aralıksız sürdürüldüğünü belirterek, şunları anlattı:
“Bu çerçevede, Silahlı Kuvvetlerimize ait helikopter ve uçaklarımız tarafından yıl içerisinde 1369 sorti yapılarak yangınla mücadele çalışmalarına katkı sağladık. Ülkemizde meydana gelen afetlerin yanı sıra, Libya ve Afganistan’da meydana gelen afetler sonrasında AFAD’ın arama kurtarma ekipleri, sağlık ekipleri ve yardım malzemeleri askeri gemi ve kargo uçaklarımızla bölgeye sevk edilmiştir. Ayrıca, Gazze için ülkemiz tarafından gönderilen insani yardımlar da Mısır’a ulaştırılmıştır.”
“Askerliğim” ve MSB mobil uygulaması
Milli Savunma Bakanı Güler, faaliyetlerinin yanı sıra askeralma süreçlerinin daha rahat bir şekilde yürütülebilmesi için oluşturulan “Askerliğim” uygulamasının, mart ayında e-Devlet üzerinden erişime sunulduğunu hatırlattı.
Bakanlığın resmi internet sayfasında yer alan içeriklerin yanı sıra kullanıcıların anlık bildirimler ve duyurulara hızlı erişim sağlayabileceği, “Milli Savunma Bakanlığı Mobil Uygulaması”na da değinen Güler, uygulamanın kasım ayında mobil cihazlar üzerinden kullanıma sunulduğunu aktardı.
“Türkiye ile birlikte olanlar kazanacak”
Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, gerginlik ve çatışmaların savaşa evrildiği bu dönemde Türkiye’nin huzur, güven ve istikrarın merkezinde olarak, müzakere masalarının mimarı ve vazgeçilmez bir üyesi olduğunu vurguladı.
Artık, Türkiye’yi içermeyen hiçbir değerlendirmenin kıymetiharbiyesinin bulunmadığını ve gelecek dönemde Türkiye ile olanların kazanacağını belirten Güler, şunları kaydetti:
“Milli Savunma Bakanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetleri, Cumhuriyet’imizin ikinci asrında ve Türkiye Yüzyılı hedeflerimiz doğrultusunda, bekamıza yönelen her türlü tehdit ve tehlikeyi bertaraf etmeye, ülkemizin savunma ve güvenliği için var gücüyle çalışmaya dün ve bugün olduğu gibi bundan sonra da devam edecektir.”
“2-3 yıl içinde tamamen yerli ve milli sistemlerimizle hava sahamızı savunacağız”
Teröristlerin paramotorlu sınır geçiş teşebbüslerine ilişkin soru üzerine Güler, bu konuda gerekli emniyet tedbirlerini aldıklarını söyledi.
Güler, günümüzde muharebelerin en önemli kuvvet çarpanlarından birinin hava savunma sistemleri olduğuna işaret ederek, bu kapsamda, hudutlarda ve sınır ötesinde teröristleri tespit ederek etkisiz hale getirecek imkan ve kabiliyetleri sürekli geliştirdiklerini belirtti.
Bakan Güler, yerli ve milli savunma sanayisinin, silah-radar sistemleri de dahil her türlü tedbiri geliştirecek seviyede olduğunu kaydetti.
“Terör örgütü PKK/YPG ile tatbikat yapan ABD’ye yeterli tepki veriliyor mu?” sorusunu yanıtlayan Güler, “Bir müttefikimizin bir terör örgütüyle temasta olması bile kabul edilebilecek bir şey değildir. Sonuçta biz NATO’da müttefikiz. Bizim kimseden çekincemiz yok. Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere NATO ve benzeri toplantılarda söyleyeceklerimizi açıkça dile getiriyoruz. Müttefiklerimizin Suriye’de yaptıklarının kabul edilemez olduğunu her ortamda vurguluyoruz. Kimse bizim zekamızla alay etmesin. YPG’li teröristlerle yaptıkları hiçbir faaliyet kabul edilemez. Daha önce teröristlere helikopter kullanma eğitimi veriyorlar dedim. Yine geçtiğimiz hafta içinde tatbikat yaptılar teröristlerle. Her gelişmeyi yakından takip ediyoruz. Bu durumun kabul edilebilir tarafı yoktur.” diye konuştu.
Güler, “HİSAR ve SİPER’in hava savunma sistemine katkıları ne olacak?” sorusu üzerine, Türkiye’nin uzun menzilli bölge hava ve füze savunma sistemi projesi SİPER Ürün-1’in seri üretimi kapsamında dün anlaşmaların imzalandığını hatırlattı.
Günümüzde bir ülkenin hava savunma sistemlerindeki başarısının, caydırıcılığının en önemli göstergesi olduğunu vurgulayan Güler, “Türk Silahlı Kuvvetleri olarak birinci önceliğimiz caydırıcılığımızı en üst seviyeye çıkarmaktır. Bu kapsamda hem alçak irtifa hem orta irtifa hem de yüksek irtifada sistemlerimizin hepsinin prototipleri tamamlandı. İnşallah önümüzdeki 2-3 yıl içinde hava savunma konusunda hiçbir ihtiyacımız olmaksızın tamamen yerli ve milli sistemlerimizle hava sahamızı savunuyor olacağız.” ifadelerini kullandı.
Güler, “ABD ile F-16’ların tedariki ve modernizasyonu konusunda süreç daha da uzarsa TSK’da zafiyete neden olur mu?” sorusuna şu yanıtı verdi:
“Türk Silahlı Kuvvetlerinin şu anda envanterinde bulunan uçakları yeterlidir. Ancak geleceği düşünmek ve planlamak durumundayız. ABD’den 40 adet F-16 Blok 70 Viper alımı ile 79 modernizasyon kiti talep ettiğimiz süreci takip ediyoruz. Mevcut F-16’larımızı modernize etmek istiyoruz. Türkiye’nin etrafındaki hiçbir ülkede TUSAŞ gibi bir kuruluş yok. F-16 modernizasyonunu çok rahat kendimizin yapabileceğini düşünüyoruz. Şu an sorun görmüyoruz ancak süreç uzarsa savunma ve güvenliğimiz için gerekli her türlü tedbiri gecikmeksizin alırız.”
“Asıl hedefimiz KAAN’ı Türk Silahlı Kuvvetleri envanterine almak”
“Eurofighter savaş uçakları konusunda yeni gelişme var mı, sonuçlanması için bir bekleme süresi var mı?” sorularını cevaplayan Güler, F-16 tedarik ve modernizasyonu süreci devam ederken üzerinde durdukları tek uçağın, oldukça etkili ve en iyi alternatif olarak gördükleri Eurofighter olduğunu belirtti.
Güler, ilk aşamada 20, daha sonra da 20 olmak üzere en üst versiyon Eurofighter alma taleplerini ilettiklerini söyleyerek, şöyle devam etti:
“Daha önce ifade ettiğimiz gibi İngiltere ve İspanya bu talebe olumlu bakıyor. Bir ülke müttefikliğe aykırı bir şekilde buna karşı çıkıyor. Biz müttefiklerin birbirlerine yaptırım uygulamasını müttefiklik ruhuna aykırı buluyoruz. Biliyorsunuz asıl hedefimiz 5’inci nesil milli muharip uçağımız KAAN’ı Türk Silahlı Kuvvetleri envanterine almaktır. O döneme kadar Eurofighter alma konusunda bir gelişme olmazsa ve süreç uzarsa zaten böyle bir ihtiyaç da kalmamış olacaktır.”
“Eurofighter’lar Hava Kuvvetleri’ne çok çabuk entegre olabilir mi?” sorusuna karşılık da Güler, “Müttefiklerimizin de kullandığı Eurofighter’ların iyi bir uçak olduğunu ve Hava Kuvvetlerimiz tarafından sorunsuz bir şekilde kullanılacağını değerlendiriyoruz.” dedi.
“Beklentimiz F-16 konusunda karşı tarafın sözünü tutmasıdır”
Bakan Güler, “İsveç’in NATO üyeliğinin onayı için F-16 satışı şart olarak koşulacak mı?” sorusunu, “Bizler müttefiklerimizle ilişkilerimizde hiçbir zaman ‘sen bunu yaparsan ben de bunu yaparım’ gibi tutum ve yaklaşımda bulunmadık. Cumhurbaşkanımız ‘İsveç’in NATO üyeliği konusunu parlamentoma göndereceğim’ dedi ve sözünü tuttu. Beklentimiz F-16 konusunda da bizim yaptığımız gibi karşı tarafın sözünü tutması ve somut adımlar atmasıdır.” şeklinde cevapladı.
“Yunanistan’ın F-35’e sahip olacak olması Türkiye adına olumsuz güç dengesine neden olur mu?” sorusuna karşılık Güler, “Biz gerçek anlamda Yunanistan ile iyi komşuluk ilişkilerini kurmak istiyoruz. Sadece F-35’lere sahip olmakla 85 milyonluk Türkiye’ye herhangi bir tehdit oluşmaz.” ifadelerini kullandı.
Güler, caydırıcı güce sahip olmanın önemine işaret ederek, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde caydırıcı güçlerini artırmaya ve komşularla iyi ilişkilere devam edeceklerini belirtti.
“Karadeniz, Karadeniz’e sahili olan ülkeler tarafından yönetilmeli”
“Türkiye’nin Karadeniz’deki tehdit algısı nedir?” sorusu üzerine Güler, “Karadeniz ile ilgili yıllardan beri gelen bir politikamız var. Karadeniz, Karadeniz’e sahili olan ülkeler tarafından yönetilmelidir ve sorunlar bu ülkelerce çözülmelidir. Karadeniz bir huzur denizi olarak kalmalıdır. Karadeniz’deki bölgesel sahiplilik ilkesini sürdürmeye devam etmeye çalışıyoruz. İhtiyaç olursa müttefiklerimizden yardım isteriz ama şu anda bir ihtiyaç yok.” değerlendirmesinde bulundu.
Bakan Güler, Tuzla Piyade Okulu ile ilgili iddialara ilişkin soruya şu yanıtı verdi:
“Tuzla Piyade Okulu’ndaki olay 10 Kasım’da meydana gelen bir hadise. Bir tane öğrenci subayımız, yakasına takması gereken fotoğrafı takmıyor ve ‘toplu iğnem yok onun için takamadım’ gibi bir gerekçe ortaya sürüyor. Ona tepki gösteren başka öğrencilerle aralarında tartışma yaşanıyor. Bu olay sonucu hepsi geçici olarak görevden uzaklaştırıldı. Bu olayla ilgili mahkeme ve Yüksek Disiplin Kurulunda verilecek kararları duyuracağız. Sorumlu görülen yöneticiler de görevden uzaklaştırıldı. Bu aşamada olayı yanlış yerlere götürecek yorumlardan kaçınmalı ve adli sürecin sonuçlanması beklenmelidir.”
“Suriye ile ilişkiler ne durumda, olumlu hava rafa mı kalktı?” sorusuna Güler, “Biz bütün komşularımızla iyi ilişkileri sürdürmek, kurmak ve onu devam ettirmek amacındayız. Suriye’de dörtlü toplantılar başlamıştı. Rejimin, BM’nin kendisine yüklediği sorumlulukları var, anayasanın kabulü, halkın onayına sunulması, seçimlerin yapılması gibi… Bu şartlar yerine getirildikten sonra biz de herkes gibi gereğini yapacağız.” yanıtını verdi.
“Suriye’den ne kadar tehdit almışız, ne kadar roket saldırısına maruz kalmışız ona bakmak lazım.” diyen Güler, Suriye’den, Fırat Kalkanı Harekatı öncesinde Kilis’e 95, Zeytin Dalı Harekatı öncesinde de Hatay’a 109, Kilis’e 53 füze ve havan saldırısı gerçekleştirildiğini anımsattı.
Barış Pınarı Harekatı öncesinde ise Mardin’e 407, Şanlıurfa’ya 632, Şırnak’a 241, Gaziantep’e de 9 olmak üzere toplam 1289, tüm bölgelerden ise toplam 1546 füze ve havan saldırısı gerçekleştirildiğini aktaran Güler, şöyle devam etti:
“Sadece Zeytin Dalı Harekatı’nda 54 şehidimiz var. Şimdi ‘Suriye’de ne işimiz var’ diye soruyorlar. 600’ün üzerinde vatandaşımızı kaybetmişiz böyle bir şey sorulabilir mi? Anayasa ve seçimler yapıldıktan sonra ve hudutlarımızın güvenliği sağlandıktan sonra gerekeni yapacağız. Ama sınırlarımızın güvenliği sağlanmadan, rejimin verdiği sözler yerine gelmeden kimse bizden bunu beklemesin.”
İsrail’in Türkiye’ye saldırma ihtimali
Bakan Güler, “Filistin’den sonra sıra Türkiye’de deniliyor, İsrail’in Türkiye’ye saldırma ihtimali var mı?” sorusuna, “Böyle bir ihtimalin olması mümkün olamaz. Tabii ki Milli Güvenlik Kurulumuz var, gerekli risk değerlendirmeleri yapılıyor ama Türkiye’ye yönelik bir tehdit bulunmamaktadır. Herkes herkesi bilir.” cevabını verdi.
Gazimağusa’da üs kurulmasına ilişkin soru üzerine Güler, “Biz Kıbrıs’ta bir üsten ziyade gemilerimizi bağlamak için eski bir limanı yenilemek istiyoruz. Oraya sık sık gemilerimiz gidiyor, tatbikatlara katılıyoruz, ziyaretler yapıyoruz ama yarın TCG Anadolu oraya gitse bağlanacağı iskele yok. Orada eski bir iskele var onu yeniliyoruz.” değerlendirmesini yaptı.
Güler, “Türkiye-Romanya-Bulgaristan Mayın Karşı Tedbirleri İşbirliği Grubu’nun kapsamı nasıl olacak?” sorusu üzerine şunları kaydetti:
“Karadeniz’de Türkiye, Romanya ve Bulgaristan yan yana geldik ve Mayın Karşı Tedbirleri İşbirliği’ni kurduk. Buradaki amaç hem Rusya, hem Ukrayna limanlarından sürüklenen mayınları tespit ederek boğazlarımıza gelmeden imha etmek. Mayınları bugüne kadar tespit ettikçe imha ettik. Karadeniz’de deniz karakol uçaklarımızla, gemilerimizle mayın tespit çalışmaları yapıyoruz. Son zamanlarda biraz fazla mayınlar gelmeye başlayınca böyle üçlü bir yapı kurduk. Mayın tarama gemilerimiz Romanya’nın sınırlarının bittiği yere kadar sürekli devriye yapacak.”
Bedelli askerlik
Bakan Güler, bedelli askerlikte fiyat değişikliği ve kışlasız askerliğin söz konusu olup olamayacağına ilişkin soruya karşılık, “2019’da bir kanun çıktı, artık buna herkes uyacak. Bundan geri adım atmamız söz konusu değil. Toplumun her kesimi destek verdi ve Meclis’in onayıyla çıktı. Bizim askerlik sistemimiz Türkiye’nin garantisidir. Biz hiçbir zaman tamamen profesyonel orduyu istemiyoruz ve düşünmüyoruz. Bunu vatandaşımız da istemiyor. Bizim şu anda ki hedefimiz yüzde 50 yükümlü, yüzde 50 de profesyonel asker.” ifadesini kullandı.
Bakan Güler, “Suriye’de bir kara harekatına ihtiyaç var mı?” sorusuna, “Biz zaten Suriye’ye girmişsek her şey masada demektir. Türkiye, bir tehlikeyi görürse ve operasyon yapmamız gerekiyorsa hiç tereddütsüz yapacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın.” diye konuştu.
“Irak kuzeyindeki Pençe-Kilit bölgesinde az bir işimiz kaldı”
Irak’ın kuzeyinde hedefe ulaşılıp ulaşılmadığına ilişkin soru üzerine Güler, şunları kaydetti:
“Terörle mücadele 40 yıllık bir konu. Artık biz bu terör belasını kesip atmak istiyoruz. Türkiye’nin önümüzdeki 10-20-30 yıl daha buna tahammülü yok. Ülkemizi ve milletimizi bu beladan kurtarmak istiyoruz ve bununla ilgili de kesin sonuçlu iş yapıyoruz. Yapılan operasyonların sınırlarımıza etkisi var mı? 5-6 senedir sınırlarımızda bir tehdit yok. Şırnak’a, Hakkari’ye gidip geliyoruz ve emniyetli olduğunu görüyoruz. Bizim şu anda Irak’ın kuzeyindeki Pençe-Kilit bölgesinde az bir işimiz kaldı. Teröristlerin ‘kale’ diye kazdıkları yerler onların mezarı oluyor. Birkaç yer daha var ve oraları da onların mezarına çevireceğiz.”
Savunma sanayii güvenliği konusunda yapılan çalışmalara ilişkin de konuşan Güler, şöyle devam etti:
“Savunma sanayisindeki faaliyetlerimiz ile ilgili haberlerde çok fazla detay paylaşılıyor. Arkadaşlar burada bahsedilen detaylar kimi ilgilendirebilir. Bunu niye yazıyoruz biz? Bunu size biri veriyor, alan da bütün detaylarına kadar yazıyor. Biz kendimiz de çok dikkat edeceğiz ama sizlerden de istirham ediyorum. Bu konuda biz de tedbir alacağız. Projeler ve ürünlerle ilgili güvenlik zafiyeti yaratabilecek bilgileri paylaşan kişi ve firmaları mahkemeye vereceğimizi ifade ediyoruz.”
“S400 bir savunma silahı”
Bakan Güler, S400 hava savunma sistemlerinin ne kadar sürede aktif hale geldiğinin sorulması üzerine, “Bu bir savunma silahı. Bize taarruz eden birisi var da savunma silahını kullanmadık mı? Bugün bir ülke ‘2 saat sonra taarruz ediyorum’ diyerek başka bir ülkeye saldırmıyor. Bir savaş durumunda yığınak yapacaksınız, uçaklarınızı kaydıracaksınız, yüzlerce tren çalışacak, seferberlik vesaire ilan edilecek. Yani kimsenin haberi olmadan bir ülke başka bir ülkeye hava saldırısı yapması çok zor. Biz de ihtiyaç hasıl olduğunda S400’leri kullanmakta tereddüt etmeyeceğimizi defalarca dile getirdik.” dedi.
Basın mensuplarına, “Bizim yüzde 100 aleyhimize dahi olsa her olayı sizlerle paylaşacağız.” diyen Bakan Güler, “Hiçbir şekilde bundan geri adım atmayacağız. Bugün ne Türkiye’de ne de dünyanın herhangi bir ülkesinde hiçbir şeyi saklayamazsınız. Biz medya ile samimi olarak her şeyi şeffaflıkla paylaşmaya ve sonuçlarına katlanmaya hazırız. Hiç bir şeyi saklamayacağız.” diye konuştu.
Muhabir: Utku Şimşek,Ahmet Sertan Usul,Yıldız Nevin Gündoğmuş
AA
ARAŞTIRMA-İNCELEME
1 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceHABERLER
5 gün önceHABERLER
10 gün önce