0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

AA

İSTANBUL (AA) – Trafik kazası sonucu 2019’da hayatını kaybeden Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı, tarihçi Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun, “Vefatının 5. Yılında A. Haluk Dursun” başlıklı aktiflikte yad edildi.

Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından Gülhane’deki İstanbul Arkeoloji Müzeleri Kütüphanesi’nde düzenlenen programda Dursun’un hayatı boyunca gerçekleştirdiği çalışmalar ele alındı.

Etkinliği yöneten Türkiye Yazma Eserler Kurumu (TYEK) Lideri Dr. Coşkun Yılmaz, pek çok kişinin ufkunu açan, devlet deneyimiyle yol gösteren Dursun’un, Ayasofya Camii’nin ibadete açılması öncesinde yaptığı çalışmaların değerine dikkati çekti.

Hatıralar ve yaşanmışlıklar ışığında Dursun’u yad etmek için organize edilen programın konuşmacılarına teşekkür eden Yılmaz, “Unutmakta felaket, hatırlamakta hayat vardır, Ayasofya’nın cami olarak ibadete açıldığını dahi ortadan 4 sene geçmesine karşın neredeyse hatırlamıyoruz, müze olduğu günleri çabuk unuttuk. Hatırlamak ve unutmamak düsturu gerçekten çok kıymetli. Haluk Dursun hocamıza Allah rahmet eylesin.” dedi.

“Ayasofya’nın bir külliye olduğundan bahsetti”

Türkiye Maarif Vakfı Lider Vekili Prof. Dr. Ahmet Emre Bilgili, müze başkanlığı vazifeleri ortaya çıktığında, Haluk Dursun’un Ayasofya Müzesi Başkanlığı vazifesine getirildiğini söyledi.

Müze başkanlıklarına entelektüel bir bakışa sahip insanların gelmesinin büyük faydası olduğunu vurgulayan Bilgili, “Haluk hoca misyona geldiği vakit, onun bakışı bize de yansıdı. Biz de Ayasofya Camii’ne farklı bir bakış açısıyla bakmaya başladık. Evvelden müze vardı, ziyaretçileri vardı. Daha çok bu çerçevede sevk ve yönetim yapıyorduk. Haluk hoca gelince Ayasofya’nın bir külliye olduğundan bahsetti. Çeşmesi, türbesi, imareti, kütüphanesi, hamamı, medrese kısmı hepsi farklı birer boyuttu. Bunların değerini biz Haluk hocanın yaklaşımından, bakışından öğrendik.” diye konuştu.

Bilgili, Dursun’un başkanlık periyodunda sebil geleneğinin ihya edilmeye başlandığını, çeşmenin onarımının yapıldığını ve türbelerin açıldığını aktararak, şunları kaydetti:

“Biz Ayasofya’ya bu formda bakarken aslında Haluk hoca bir gün Ayasofya’nın ibadete açılacağını biliyordu ve bunun tabanını hazırlamak gerektiği mantığıyla hareket etti. Biz bunu daha sonra anlıyoruz. Her vakit için en uygun hocalardan birisiydi. Hocayken bile devlet adamı bakışı vardı. Ayasofya Camii ibadete açılmadan evvel ramazanda Kadir Gecesi mahrem sayıda şahsa yönelik bir iftar yapıldı. İftardan sonra da namaz kılındı. Bunu bugün söyleyebiliyoruz, daha evvel söylememiştik. O gün biz namaz kıldık, iftara gelenlerin bir kısmı namaza gelmek istemedi. Bu da bir nasip sorunu. Birinci teravihi, birinci yatsı namazını uzun yıllar sonra kılmış olduk. Bu da bizim için büyük bir onurdu. Ayasofya’nın bir gün bir irade gösterilip açılacağına o gün inanmıştık.”

“Ömrünün birçoklarını öğrencileriyle bir arada geçirdi”

Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Dr. Batuhan Mumcu, bakanlıkta misyon aldığı periyotta Dursun ile muhabbetleri olduğunu belirterek, “Gerçekten kendisini özlüyorum. Bakanlıkta ve aslında büsbütün devlet içerisinde bu türlü bir ağabeye gereksinim var.” sözünü kullandı.

Haluk Dursun’un gençlerle özel olarak ilgilendiğini aktaran Mumcu, şöyle devam etti:


“Ben de yaşım prestijiyle genç bir kardeşinizim ve hayatımda da çok büyük tesirleri olmuştur. Hakikaten vefatının gerçekleştiği kaza sürecinde bile gençlerimiz için Ahlat’taki projelerde birçok katkısı olmuştur. Birçok beşere ufuk açmıştır. Benim doktora tezimde de Haluk hocanın yönlendirmesi vardır. Bakanlıkta ve bürokrasi içerisinde Haluk hocamızın çok farklı bir yeri var.”

Gençliğe çok değer veren Dursun’un “Dicle’nin, Karasu’nun, Aras’ın kuzularını çakallara kaptırmayacağız” kelamını aktaran Mumcu, “Dicle’nin kuzuları derken daima bunu kastederek hareket etti. Ömrünün birçoklarını öğrencileriyle bir arada geçirdi. Onların projelerinde, elimizden geldiğince Haluk hocamızın bıraktığı mirasa katkı sağlamaya çalışıyoruz fakat alışılmış ki yokluğu her vakit çok bariz bir halde hissediliyor.” değerlendirmesinde bulundu.

“Son bildirisinde devlet aklının öne çıkması gerektiğini vurguladı”

Milli Savunma Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Afyoncu da Dursun’un hayatında İstanbul’un son derece kıymetli olduğuna işaret ederek, “Bizim medeniyetimiz kentte inşa edildi. İslamiyet’in ortaya çıktığı devirde Mekke dünyanın en büyük kentlerinden birisiydi. Osmanlı medeniyetini de İstanbul taşıdı. Ama maalesef 1950’lerden sonra göçün artmasıyla birlikte İstanbul değişti. Köy kültürü köyde hoştur, şehirleştirdiğiniz vakit bu hoş olmuyor. Yani şehir köyü haline geliyor. Haluk hocanın da en çok gayret ettiği ögelerden birisi buydu.” tabirini kullandı.

Haluk Dursun’un “Medeniyet Köprüsü Beş Şehirli” kitabının Bakanlık tarafından yayımlandığını burgulayan Afyoncu, şu bilgileri verdi:


“Anadolu’daki özelliklerimizi buraya getirmemiz gerçek değil. Zira onun kendi çapında daha küçük bir alanı var fakat İstanbul bir imparatorluk başşehri. Bugün birçok hadiseye çok yoz bakıyoruz. Bunun en kıymetli sebebi o imparatorluk vizyonunu kaybetmemiz.”

Dursun’un hayatının son yıllarında konferanslar verdiğini, en kıymetli bilgilerin alındığı yerleri gezdirdiğini ve devlete kıymet verdiğini anlatan Afyoncu, “Bana en son attığı iletide devlet aklının ön plana çıkması gerektiğini vurguluyordu. Ki bunun da Türkiye Cumhuriyeti’nin çok uzun yıllar sarsılmadan gitmesi için en kıymetli öge olduğunu düşünüyorum.” dedi.

“Haluk hoca istişare kültürüne çok ehemmiyet verirdi”

Eski Ulusal Eğitim Bakanı Yardımcısı Doç. Dr. Osman Sezgin ise branşı psikoloji olduğu için mevzuya bu açıdan baktığını belirterek, ona yol gösteren Ali İhsan Yurt, Mehmed Şevket Eygi ve Hakkı Dursun Yıldız üzere hocaların da rahmetle anılması gerektiğini kaydetti.

Haluk Dursun’un şahsiyetinde edeb, irfan, aşk, ölçü, vazife sorumluluğu ve mesuliyet şuurunun yanı sıra manevi açıdan ne kadar güçlü bir imana ve mefkureye sahip olduğunun görüldüğünü lisana getiren Sezgin, şunları söyledi:

“Haluk hoca istişare kültürüne çok değer verir, her mevzuda arkadaşlarıyla istişare ederdi. Bir diğer kıymetli özelliği de inancını, imanını yaşarken asla ve kata tereddüt etmezdi. Bu, birebir vakitte hocayı bir aksiyon, hareket adamı haline getirmişti. Doğu Anadolu’yu gezdiği üzere Balkanları, Kafkasları da gezdi, Doğu Türkistan’a da gitti. Yani bir öteki tabirle görmediği, duymadığı, bilmediğini yazmadı ve söylemedi. En değerli bir öteki özelliği de yazmayı sevmesiydi. Çok hoş yazdı ve çok hoş eserler bıraktı.”

Osman Sezgin, İstanbul’un Dursun için kıymetli olduğunu ve boğaz seyahatlerinde, gençlere tarihi anlattığını kelamlarına ekleyerek, “Onu bu kadar hareketli, bu kadar çabalı yapan şey, ecdadına, tarihine, kültürüne aşkı ve bağlılığıydı.” diye konuştu.

Emekli Tuğgeneral Yücel Karauz ve eski Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen ile başka davetlilerin de Dursun ile anılarını aktardığı program, akide şekeri ikramıyla sona erdi.

Haluk Dursun için ayrıyeten her sene Üst Hereke Mezarlığındaki kabri başında dualar ediliyor.

Muhabir: Ahmet Esad Şani