0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

AA

ANKARA (AA) – AA podcast yayınına katılan Manukyan, eski Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı ve eski İtalya Başbakanı Mario Draghi’nin, Avrupa Birliği (AB) iktisadının global gelişmeler karşısında nasıl rekabetçi kalabileceği konusunda AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’e sunduğu raporu kıymetlendirdi.

Rapora nazaran Avrupa’nın Çin ve ABD ile rekabet edebilmesi için yıllık 800 milyar avroluk ekstra yatırım yapması gerektiğini aktaran Manukyan, “Bu, muazzam bir sayı. AB’de çok önemli bir kaynak arayışı var. Cari modelin artık çalışamaz olduğu, bu durumun devam etmesinde Avrupa’nın çıkarının olmayacağı ve kendisini artık yeni realitelere ayarlaması gerektiği görülüyor.” diye konuştu.

Manukyan, Avrupa’nın kendisini geliştirmediğine ve inovasyona kapalı bir yapıda olduğuna işaret ederek, şu sözleri kullandı:

“Şu anda araştırma inovasyon bütçesi en yüksek birinci 3 şirket otomotiv kesiminden. ABD’de ise 2000’lerin başında birinci 3’te otomotiv şirketleri varken artık onların yerini teknoloji şirketleri aldı. Hasebiyle, dünya iktisadının içinden geçtiği değişikliği yakalayamayan bir Avrupa var, piyasaları da verimli değil. ABD ile karşılaştırıldığında yüksek güç maliyetleri öne çıkıyor. Uzay çalışmalarında tekrar önemli manada geride kaldılar. Savunma kesimindeki şirketler hem büyüklük hem karlılık açısından geride kaldı. Bütün bu piyasalardaki regülasyonların da baştan aşağı değiştirilmesi lazım kanısı var raporda.”

“Düzenlemeler dorukta yapılırsa daha süratli bir AB’den bahsedilebilir”

Manukyan, Draghi’nin, kelam konusu 800 milyar avronun ortak bir borçlanma ve piyasayla oluşturulabileceğini lakin bunun Almanya’nın karşı koyduğu bir durum olduğunu söyledi.

Yeni kurulmuş şirketler açısından daha net regülasyonlar olması gerektiğini vurgulayan Manukyan, şunları kaydetti:

“Draghi, birkaç yıllık yahut belirli büyüklüğün altındaki şirketlerde vergilendirilmenin çok daha kolay hatta kimi durumlarda olmaması gerektiğini söylüyor. Birebir vakitte regülasyonları teknolojik olarak kolaylaştırmaktan bahsediyor. Örneğin Estonya’daki üzere büsbütün bilgisayar karşısında şirket kurup ayağa kaldırabilecek bir AB olması gerektiğinden bahsediyor. Yoksa, çeşitli departmanlarla, bürokratik odalar ortasında dolaşan bir şirket müracaatıyla karşı karşıya kalıyorsunuz. O vakit da ‘Ben bunu, AB’de yapacağıma ABD’de yapayım.’ diyorlar ki Avrupa’da kurulmuş teşebbüslerin yüzde 30’u ABD’ye taşınmış durumda. Düzenlemeler zirvede yapılır ve bütün ülkeleri ilgilendiren lakin onay gerektirmeyecek halde tertipli ve adil bir yapıya gidilebilirse o vakit daha süratli bir AB’den bahsetmek mümkün.”

“Çin’de amaç, ABD’de hareket rahatlığı var”

Manukyan, Çin hükümetinin öncelik verdiği dallara önemli sübvansiyonlar sağladığını belirterek, bugün BYD’nin çok değerli bir elektrikli araç üreticisi haline gelmesinde, geçmişindeki önemli seviyedeki kamu takviyeleri olduğunu lisana getirdi.

ABD’de benzeri halde çip bölümüne yönelik dayanaklara dikkati çeken Manukyan, şu değerlendirmede bulundu:

“Çin’de evvelce verilmiş amaçlar, ABD’de ise hareket rahatlığı var. AB’ye gittiğinizde ne ortak bir fonlama ya da önemli mali takviye ne de ‘Siz yapacağınızı yapın, sonra regüle edelim.’ fikri var. Tersine ‘Siz buraya geleceksiniz, biz evvelce bunu regüle ederiz, ona nazaran oynarsınız.’ deniyor. Şirketleri teşvik edecek düzenekler devreye alınmadıkça, Avrupa’nın farklı ülkelerine yahut finans merkezlerine gidecek teşebbüsler AB’den büsbütün çıkıyor. Teşebbüslerin Çin ve ABD’ye gitmesindense Almanya’dan Fransa’ya gitmesi, AB’nin rekabette işine yarayacaktır.”

“Sadece Rusya’ya bağlı güç siyaseti hatalıydı”

Manukyan, Almanya’nın sanayisinin ucuz güç, Doğu Avrupa’yı taşeron olarak kullanma, ürettiklerini yüklü olarak Çin piyasasına satma ve bir refah devleti olarak savunma harcamalarını ABD’ye devrederek sürdürmeye bağlı olduğunu hatırlattı.

Bugün ise AB’nin ucuz güce sahip olmadığını belirten Manukyan, şunları kaydetti:

“Çin, eskisi kadar kolay bir pazar değil. Otomotivde Çin öne geçmiş bile olabilir. Ayrıyeten Polonya üzere ‘taşeron’ dediğimiz Doğu Avrupa ülkeleri de sınıf atlamaya başladı. Hasebiyle bu model Almanya’nın geride kalmasına neden oluyor. Draghi, ‘Biz evvelce bu kalemlerle verimliliğimiz yüksekti, rekabet ediyorduk, artık bu kalemleri kaybettik. Üzerine demografik olarak da iş gücünde kaybedeceğiz. Yapay zeka ile başlayan, uzay, savunma üzere öne çıkan kimi dalları tekrar düzenlememiz lazım.’ diyor. Önümüzdeki devirde ‘Ben şirketimi şurada kuracağım, şuraya yatırım yapacağım’ rahatlığının ortadan kalkacağını net bir biçimde görüyoruz. Siyasetin çizeceği birtakım sonlar olacak. Bu, uygun istikamette kullanılırsa yararlı olabileceğini düşünüyorum. Yalnızca Rusya’ya bağlı bir güç, ucuz güç siyasetine bağlı bir sanayiyi ayağa kaldırmak, üretmek yanılgılı bir stratejiydi.”

Muhabir: Zeynep Duyar