HABER ANALİZ: ORHAN KEMAL ERKILIÇ
Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de düzenlenen COP29 İklim Zirvesi, iklim değişikliği ile mücadelede tarihi bir dönüm noktasına sahipti. Ancak zirvenin ardından ortaya çıkan sonuçlar, vaat edilen ilerlemelerin beklenenin çok gerisinde kaldığını gösteriyor. Zengin ülkeler, yoksul ülkeler için daha önce yıllık 300 milyar dolarlık bir dönüşüm fonu taahhüdünde bulunsa da az gelişmiş ülkelerin öne sürdüğü 1.3 trilyon dolarlık ihtiyaç karşılanmadı. Bakü’de bu konuda yeniden bir anlaşma sağlandı!..
Afrika ülkeleri adına konuşan müzakerecilerin, verilen miktarı “çok az, çok geç” olarak nitelemesi, küresel adalet anlayışındaki eksiklikleri gözler önüne seriyor. Zaman zaman sert tartışmaların yaşandığı zirve, yalnızca finansal kaynak eksikliği ile değil, aynı zamanda iklim krizine karşı küresel iş birliğinin ne kadar kırılgan olduğunu da gösterdi.
“Lancet Countdown on Health and Climate Change” raporu, dünya çapında kuraklık etkisinin 1980’lerden bu yana üç katına çıktığını ortaya koyuyor. Bu dramatik artış, yalnızca yoksul ülkeleri değil, küresel gıda güvenliğini ve ekosistemleri de tehdit ediyor. 2023’te dünyanın yüzde 30’u en az üç ay boyunca aşırı kuraklıkla mücadele etti. Bu durum 1980’lerde yalnızca yüzde beşti!
Zirvede öne çıkan fon tartışmalarının yanı sıra bu araştırma, iklim krizinin hızla artan etkileri karşısında alınması gereken acil önlemlere ışık tutuyor. Ancak mevcut finansman taahhütleri, bu krizle başa çıkmak için yetersiz kalıyor.
Türkiye’de ise iklim krizinin etkileri giderek daha belirgin hale geliyor.
Kuraklığın üç katına çıkan etkisi, yalnızca çevresel bir sorun olmaktan çıkarak toplumsal ve ekonomik krizleri de tetikliyor. Özellikle tarıma bağımlı ekonomiler ve su kaynakları azalan bölgelerde göç hareketlerinin ve çatışmaların artacağı öngörülüyor. Lancet’in raporu, sorunun ciddiyetine dikkat çekse de uluslararası topluluk bu krizle başa çıkmak için yeterli adımları atmış değil.
Türkiye’nin iklim değişikliği ile mücadelede iki önemli gündemi bulunuyor: Orman yangınlarındaki dramatik artış ve plastik atık ithalatı! Veriler, yalnızca 2024’ün ilk sekiz ayında orman yangınlarının %78 oranında arttığını gösteriyor. Ağustos ayında yaşanan 306 yangın, yangınların hem sıklığı hem de şiddetinde kaygı verici bir yükselişe işaret ediyor.
Öte yandan, Türkiye’nin Avrupa’dan en fazla plastik atık ithal eden ülke olması, çevre politikaları açısından bir başka önemli sorun. Greenpeace’in verileri, her gün Türkiye’ye 125 çöp kamyonu dolusu atık girdiğini ortaya koyuyor. Bu atıklar, geri dönüşüm tesislerinin yetersizliği nedeniyle büyük ölçüde doğaya veya yakılmak üzere tesislere bırakılıyor. Türkiye, iklim değişikliğine karşı mücadelede kendi iç önlemlerini güçlendirmeden küresel krizlerin çözümünde etkili bir aktör olamayabilir.
Bakü’deki zirvenin planlanandan 33 saat uzaması ve müzakerelerde zaman zaman tıkanıklık yaşanması, uluslararası iş birliğinin ne kadar kırılgan olduğunu bir kez daha gösterdi. Küresel ısınmanın en ağır etkilerini yaşayan az gelişmiş ülkeler, finansal destek taleplerinde haklı olsalar da, gelişmiş ülkelerden gelen sınırlı katkılar bu çağrıya yanıt vermedi.
Dönüşüm fonunun 300 milyar dolara çıkarılması, yetersiz olmasına rağmen bir başlangıç olarak değerlendirilebilir. Ancak yalnızca miktarın artırılması değil, aynı zamanda fonların adil ve etkili bir şekilde kullanılmasını sağlayacak mekanizmaların da oluşturulması gerekiyor.
Dönüşüm fonundaki yetersizlikler, kuraklık ve artan çevresel tehditler karşısında uluslararası toplumun ne kadar hızlı ve etkili adım atacağı, insanlığın geleceğini şekillendirecek. Geri dönülemez bir noktaya ulaşmadan önce daha cesur adımlar atılmalı.
Arabadan çöp fırlatmaya, çevreyi ahmakça kirletmeye, suyu boşa harcamaya son vermek için eğitimler düzenlenmeli, bu konuda özellikle dizi ve film sektörü ile iş birlikleri yapılmalı. Yoksa; vay halimize…
ARAŞTIRMA-İNCELEME
3 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
4 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
4 gün önceHABERLER
7 gün önceHABERLER
12 gün önce