DOLAR 35,2068 0.3%
EURO 36,7672 0.92%
ALTIN 2.968,331,32
BITCOIN 34546755.12609%
İzmir
16°

HAFİF YAĞMUR

SABAHA KALAN SÜRE

264 okunma

“Acı ve hüznün” fotoğrafları sergilendi

ABONE OL
26/05/2009 01:00
0

BEĞENDİM

ABONE OL

    Yıl 1989… Yüzyıllarca yaşadıkları topraklardan çekip gitmeleri
için Bulgaristan Lideri Todor Jivkof’un Türkleri sindirme
politikalarında son noktaya gelinmiş ve Bulgaristan’da yaşayan Türkler,
ana vatanın sahip çıkmasıyla yerlerini yurtlarını terk etmeye
başlamışlardı. Türk köylerinin adı Bulgarca yapılıyor, kamu alanlarında
Türkçe konuşmak yasaklanıyor, din özgürlüğü kısıtlanıyor ve Türk
isimleri Slavlaştırılmak isteniyordu. Jirkov’un ”asimile”
uygulamalarına boyun eğmeyen 310 bin Türk, kitleler halinde
Bulgaristan’dan ayrılarak, ana vatana geliyordu. Kimi gruplar, Kapıkule
Sınır Kapısı’ndan kimileri de Kırklareli’nin Dereköy Sınır Kapısı’ndan
tren, kamyon, tırlarla giriş yapıyorlardı. O günlerde anılarını,
komşularını, topraklarını geride bırakmış gözü yaşlı insanları
kadrajına alan fotoğraf sanatçısı Behiç Günalan, çektiği fotoğraflarla
tarihe bir anlamda not düşüyordu.
    ”İNSAN SELİ KAPIKULE’Yİ SARMIŞTI”
    O dönemde çektiği fotoğraflardan oluşan bir sergi açan Günalan,
yaptığı açıklamada, Bulgaristan’dan göç taşıyan her trenin, her
otomobilin içinde bir dram yaşandığını söyledi.
    Göç dalgasının birden büyüyeceğini, yöneticiler dahil kimsenin
düşünmediğini ifade eden Behiç Günalan, şunları kaydetti: ”Aslında
hiçbirimiz bu göç dalgasının kısa sürede bu kadar büyüyebileceğini
tahmin etmedik. Göç treni Kapıkule’ye ulaştığında karşılaştığımız dram
bizi şoka soktu. İlk trenin ardından ikinci ve üçüncü de perona girince
gerçek anlaşıldı. Bu bir şaka değildi, yaşadığımız yüzyılda tanık
olacağımız büyük bir olaydı.”
    Göçün, yaklaşık 3 ay sürdüğünü bildiren Günalan, ”Yaklaşık üç ay
geceli gündüzlü Kapıkule’de yattık, kalktık. Zorunlu göç kara yolunda
da başlayınca, Kapıkule’nin o devasa alanı insan seline döndü” dedi.
    Göçle gelen soydaşların her birinin yüzünde geride bıraktıklarının
endişesi olduğunu anlatan Behiç Günalan, şöyle devam etti: ”Ailelerin
çoğu parçalanmıştı. Gelenler, geride kalanların akıbetlerini
bilmiyordu. Öylesine bir panik havası vardı ki araba tekerleklerini,
soba borularını yanlarında getirenler bile vardı. Bazı çocuklar kuş
kafeslerini taşıyorlardı. Yorgundular, çaresizdiler, Türkiye’ye
ulaşmanın güvencesi onları avutuyordu, ama umutsuzdular. Yorgun,
çaresiz, umutsuz binlerce insanı düşünün, onlardaki çaresizlik bizi de
etkiledi.”
Günalan, göç fotoğraflarını çeşitli alanlarda sergilediğini kaydederek,
”O günlerde yerli ve yabancı gazeteciler tarafından on binlerce
fotoğraf çekildi. Bu fotoğraflar haber merkezlerine düştükçe, olayın
büyüklüğü ve dehşeti daha anlaşılır oluyordu. Sergilerde yer alan
yaklaşık 50 kare de benim objektifimden elimde kalanlar. Onlar tanık
oldukları büyük olayı tarihe dip not olarak düşüyorlar. Çok şey
söylenebilir. Ama fotoğraflar her şeyi söylüyor. Onlar doğruyu,
yalnızca doğruyu söyleyen tanıklardır” diye konuştu.

    En az 10 karakter gerekli


    HIZLI YORUM YAP