Üsküp, çeşitli yolların kavşak noktasında yer alan tarihi bir kent olarak iktisadi bakımdan da önemli bir merkez.
Bu da kentin iktisadi önemini gözler önüne seriyor. Kentte Türkiye’den gelmiş mallarla ve bunların satıldığı pazarlarla karşılaşmanız mümkün. Bu pazarlarda satılan mallar ve karşılaşacağınız manzaralar hatta “bitpazarı” gibi terimler bile bize ait.
Üsküp Makedonya Cumhuriyeti’nin başkenti. 1992 yılında bağımsızlığını ilan eden Makedonya, uluslararası düzeyde ilk olarak ülkemiz tarafından tanındı. Üsküp doğumlu büyük şair Yahya Kemal Beyatlı’nın ifadesiyle “Şar Dağı’nın eteğinde Bursa’nın devamı”.
Kent eskiden Makedonya Krallığı’nın da merkeziydi. Sonra Roma ve Bizans imparatorluklarının eline geçti. 1392 yılında ise atalarımız bu toprakları fethederek Osmanlı topraklarına kattılar. Burası tarihten itibaren beş yüz yirmi yıl, 1912’ye kadar bizim kentimiz oldu. Üsküp iki bölümden meydana gelen bir kent; eski Üsküp ve yeni Üsküp’ten oluşuyor. Balkanlar’da hemen hemen bütün önemli yerleşim merkezleri gibi bir nehrin iki yakasına kurulmuş. Sözü edilen bu nehir çok tanıdık bir isim; Vardar. Nehrin güneybatı tarafı yeni Üsküp. Asıl Türk uygarlığını yansıtan örnekler eski Üsküp’te ve tabii nehrin kuzeydoğu tarafında. Kent 1968 depreminde büyük bir tahribat yaşamasına rağmen bugün sözü edilen uygarlığın en önemli yansıma noktalarından biri.
Üsküp çarşısı Anadolu’daki tarihi dokuya sahip benzer kentlerin çarşılarını andırıyor. Tek katlı dükkanlar, demirciler, bakırcılar, yorgancılar, kavaflar gibi adlarla anılan çarşı ile müştemilatı, hanlar, hamamlar hepsi yerli yerinde. Bunların kimisi eski işlevlerini yitirmiş olsa bile tanıdık bir mekanın tamamlayıcısı olarak ayaktalar.
Vardar’ın iki yakasında düz bir alana yerleşen Üsküp’ün kalesi, benzer kaleler gibi kente bir kartal yuvasını andıran bir tepeden bakıyor. Üsküp’e hakim olan farklı uygarlıkların izlerini taşıyan kale, heybetli duvarları, yüksek burçları ve geniş kanatlı kapılarıyla uzun bir geçmişi yansıtıyor.
Üsküp, çeşitli yolların kavşak noktasında yer alan tarihi bir kent olarak iktisadi bakımdan da önemli bir merkez. Bu yüzden atalarımız burada iktisadi hayatın gerekleri olan çarşılar, hanlar inşa etmiş. Osmanlılar Üsküp’te on yedi han yaptırmışlar. Bu da kentin iktisadi önemini gözler önüne seriyor. Sulu, Kurşunlu ve Kapan Han bunların ayakta kalan örnekleri.
Üsküp’ün can damarı olan Vardar Nehri, üzerindeki zarif taş köprü ise beş yüz küsur yıldır iki yakadaki insanların birbirine kavuşmasını sağlıyor. Türk medeniyetinin Balkanlar’daki en güzel örneklerinden biri olan bu şaheser, başından geçen onca felakete, tanıklık ettiği acı tatlı binlerce olaya rağmen zamana direniyor. Her ne kadar ufak tefek kayıpları olmuş, mesela tam ortasında yer alan kitabenin bir bölümü tahrip edilmişse de görevini aksatmadan sürdürüyor. Üsküp dün olduğu gibi bugün de Rumeli’de Türkçe’nin yazı dili olarak en canlı yaşadığı yer. Ayrıca ülkede günde beş saat Türkçe radyo yayını yapılıyor. Televizyonda da 1996 başından itibaren günde iki saat Türkçe yayın var. Balkanlar’ın başka bölgelerinde sıklıkla rastlandığı gibi Üsküp’te Türkiye’den gelmiş mallarla ve bunların satıldığı pazarlarla karşılaşmanız mümkün. Bu pazarlarda satılan mallar ve karşılaşacağınız manzaralar hatta “bitpazarı” gibi terimler bile bize ait. Size önerimiz Üsküp’e kadar gelmişken buradaki eski çarşıda bir Türk lokantasında yanında kırmızı biber turşusu ile birlikte “tafça-grafça” yemeden ayrılmamanız. Daha başka Kapan Han’ın yanındaki kebapçılardan kebap yemeyi ihmal etmeyin. Mutlaka Vardar’ın ayırdığı iki Üsküp’ü gezmenizi, kıyısında da Türk kahvesi içmenizi öneririm.
Üsküp’ten güzel bir yolla batıya doğru yollandığınızda ünlü tezkire yazarımız Aşık Çelebi’nin adını taşıyan Gazi Mahallesi’nden geçip dar bir vadiye ineceksiniz.
Vadi bir süre sonra bitecek ve önünüze gittikçe genişleyen bir ova serilecektir. Burası türkülere konu olmuş Vardar Ovası’dır. Türküde “Şar dağından kalkan kazlar, ak topuklu beyaz kızlar, Vardar Ovası kazanamadım sıla parası” olarak anlatılan ova.
Tabii bu ova adını Üsküp’ün de içinden geçen Vardar Nehri’nden alır.
Ovanın dört yanı dağlarla çevrili. Ama asıl görkemli olanı kuzeydeki Şar Dağları. Popova Şapka ise bu dağların en yüksek tepesi ve bölgenin çok önemli bir kış sporları merkezi. Batısında yer alan Mavrova Gölü de aynı şekilde turistik bir merkez.
Konaklama-yemek
Alexander Palace Otel şehir merkezine üç kilometre uzaklıkta (www.aleksandarpalace.com.mk), şehir merkezindeki oteller; Stone Bridge (www.stonebridge-hotel.com), Arka Otel (www.hotel-arka.com.mk), Holiday Inn Otel (www.holidayinn.com.mk)
Makedonya’da Türk yemek kültürü bütün incelikleriyle ve zenginliğiyle yaşanıyor. Rumeli ve Balkan müzikleri ve folklör kültürümüz eşliğinde kebapcinja, tavche grace, musakka, börek, baklava, lokum gibi damak tadımıza uygun yemekleri yiyebilirsiniz.
Tavsiye edebileceğimiz ünlü restoranlardan bazıları Ezerce, Marakana, Anja, Vodenica, Makedonska Kuka.
Nasıl gidilir?
THY ile pazartesi ve perşembe hariç her gün direkt gidiş ve dönüş uçuşları var. Makedonya Hava Yolları ile de pazartesi, çarşamba, perşembe ve cumartesi olmak üzere haftada dört gün gidiş ve dönüş uçuşları var.
HABERLER
2 gün önceHABERLER
2 gün önceKÖŞE YAZARLARI
5 gün önceKÖŞE YAZARLARI
10 gün önceKÖŞE YAZARLARI
16 gün önce