Bir yıl önce Kürt açılımı gündeme geldiğinde 13 Ağustos 2009 tarihli yazımda “açılım yaparken ülkemizi bölünmeye götürecek bir yanlış yaparak saçılmayalım” diye yazmıştım. Terör örgütünün sözcülüğünü yapanlar tarafından dile getirilen “Anayasada iki millet, iki resmi dil, özerk bölge, terörist başına af ve muhatap alınması” gibi talep ve teklifler şimdilerde yıkıcı-bölücü-kürtçü çevreler tarafından “Türk düşmanlığına” dönüştürülmek suretiyle, hiç arzu edilmeyen Türk-Kürt çatışmasının fitili ateşlenmek isteniyor. Son bir hafta içinde İnegöl’de ve Dörtyol’da halk arasında yaşanan endişe verici çatışmalar, PKK yandaşları tarafından Diyarbakır’da, Yüksekova’da kitlesel eyleme, Beytüşşebap’ta Kaymakam taşlamaya uzandı. Teröristlerin Habur’da BDP tarafından törenle karşılanışı ve küstahça “PKK’lıyız ve pişman değiliz” diyerek asla geri adım atmamaları, törenlerde protokole oturtulmaları, artan terör ve şehit cenazeleri 26 yıldır sabırla davranan halkın öfkesini kabarttı. Mayıstan beri bölücü teröristler, ailelerin oturduğu lojmanlara, sivil insanlara, servis araçlarına saldırmaya başladılar. Konuştuğum herkes burnundan soluyor. Buna rağmen medyanın bazı borazanları utanmadan gerçekleri çarpıtarak, bunun Özel Harp Operasyonu olduğunu, profesyonel kışkırtma yapıldığını söyleyebilmekte…
KIŞKIRTMA
Sen vatandaşla alay eder gibi her türlü adiliği yapacak ve türlü cinayetleri işleyeceksin, terörist cenazesinde ortalığı savaş alanına çevirip esnafa, vatandaşa, devlet dairelerine, diğer siyasi parti bürolarına saldıracaksın, mahkemeye getirilen katil teröristleri alkışlayıp slogan atarak halkın duygularıyla alay edeceksin, utanmadan bir de yakarız, yıkarız diye tehdit edip devlete, küfredeceksin. Bunlar kışkırtma olmayacak bunca evladını şehit veren insanlara bir de kabadayılık edip ortalığı haraca kesmek isteyince tepki gösteren halk kışkırtılmış olacak, hadi be sende! 1984’ten beri köy, kasaba, ilçe basıp yakarak, pusu kurup, sabotajlar yapıp, devletin karakoluna, askerine, polisine silah çekip şehit ederek, bebek, kadın, yaşlı demeden herkesi öldürüp katliam yaparak, şantiyeleri ve okulları yakarak, yatırımları ve turizmi sabote ederek, uyuşturucu ticareti yaparak, yarattıkları terörle milletin huzurunu ve ekonomik dengelerini bozarak ülke kalkınmasını ve sosyal düzenin işlemesini engelleyen, ülkeyi kaosa sürükleyen, kan, gözyaşı ve vahşetle dolu acılar yaşatan yıkıcı, bölücü, kürtçü ve hain PKK’lı teröristler unutuldu mu sandınız.
BÖLÜCÜ-KÜRTÇÜ TERÖR
Diyalogdan, anaların gözyaşlarının ve acıların dinmesinden, silahların susmasından, daha çok demokrasiden, herkesin sevgiyle kucaklaşmasından bahsederken bu olumsuzlukları kimin yarattığını unutmadan hareket edelim. Yani anaları ağlatan devlet değildi, yıkıcı, bölücü, kürtçü ve hain teröristlerdi. Buna arka çıkan da mecliste siyaset yaptığını söyleyen DTP’li vekillerdi. Lütfen balık hafızalı olmayalım. Etnik milliyetçi Kürtçülük hareketi maalesef çoklu standartlı AB-ABD ve diğer bazı devletlerden aldığı dış desteği ile bağlantılarını ve konumunu geliştirmiştir. Bugün sahip olduğu birçok Belediye Başkanlığı, TBMM’de kendini ifade eden bir partisi ve yayın organları ile gerçek gücünden daha fazla sesi çıkmaya başlamıştır. Hıncal Uluç, bir yazısında konuyu anlatırken “Türküm demenin neredeyse ayıplandığı, unutturulduğu bir ülkeden geliyorum. “ Ermeni’yim, Kürdüm” dersen demokrat, ama “Türküm” dersen faşist oluyorsun ya. O ülkeden işte.” diyerek bugünkü Türkiye’nin durumunu çok güzel özetlemiş. Atatürk’ün “Ne Mutlu Türküm Diyene” sözü rafa kaldırılarak, Türkiyelilik kavramının kullanılmaya çalışılması , “TÜRK” kelimesinden rahatsızlık duyulması “alt kimlik- üst kimlik” tartışmaları arasında Türk’lüğün de etnik kimlik olarak yorumlanması yanlışın en büyüğü olmuştur. İnsanlarımıza Türk olmanın gururunu yaşatmak hedef olmalıydı. Bir yandan terörü desteklerken öte yandan pişkince barıştan bahseden kürtçü- bölücü çevrelerle terör örgütü ve küresel emperyalizm ısrarla Türkiye’yi etnik temelli ve kanlı bir iç savaşa itmeye çalışıyor. Yanlışa düşmemeli, asla bunlara alet olmamalıyız. Neticede bu vatan bizim, başkalarının değil.