DOLAR 34,5467 0.18%
EURO 36,0147 -0.62%
ALTIN 3.005,411,48
BITCOIN 3400783-0.41577%
İzmir
20°

HAFİF YAĞMUR

12:55

ÖĞLEYE KALAN SÜRE

254 okunma

Kobakizade İsmail Hakkı ..

ABONE OL
03/09/2020 00:55
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Kutlukent’in tanınmış ailelerinden birisi olan Kobaklar’dan olan İsmail Hakkı Efendi’nin hatıratı, “Mübadele öncesi Kavala” ve “Mübadele sonrası Samsun” hakkında gerçekten ilginç detaylar yakalayabileceğiniz bir kitap…

“Ben, 1882 yılında Kavala’nın Sarışaban kazasına bağlı Nederli köyünün Kobaklı mahallesinde dünyaya gelmiş Kobakoğlu Hacı Hüseyin Efendi’nin oğluyum.” cümlesiyle başlayan İsmail Hakkı Efendi’nin hatıratı sizleri “o memleketten, bu memlekete doğru” uzak bir yolculuğa çıkartıyor.

Aslında edebiyata meraklıysanız ve sadece bu merakınızı tatmin etmek için kitap okuyanlardansanız, İsmail Hakkı Efendi’nin hatıratı size fazlasıyla yavan gelebilir. Hatta biraz sabırsız bir okuyucuysanız yetmiş yedi sayfalık bu kısacık kitabın tamamını okumadan rafa kaldırabilirsiniz.

Lakin eğer yakın tarihe ve hele de sözlü tarihe ilginiz varsa, bu kitap sizin için altın değerinde bir eser niteliğinde…

Yirminci yüzyılın ilk çeyreğinde Kavala bölgesinde nüfus ekseriyetini elinde bulunduran Türklere ait yazılı kayıtların pek çoğunu Türk, Yunan ya da Bulgar resmi arşivlerinden temin edebiliyorsunuz. Belki bir tarihçi için çok değerli olabilecek bu resmi kayıtların kültürel ve sosyal hayat hakkında sunduğu bilgiler ne yazık ki fazlasıyla yüzeysel kalıyor.

OKUMA YAZMA ORANI

Okuma yazma oranının düşük ve yazılı kültürün neredeyse yok mertebesinde olduğu bu döneme ilişkin sözlü tarih kayıtları da büyük ölçüde, yeterince eğitim görme olanağı bulamamış kişilerden derlenmiştir. Elbette bu kayıtların da bir değeri var, ama kendi köyünden hiç çıkmamış veya dünyası küçücük insanlardan alınan bilgiler, dünyayı bilen kişilerinki kadar anlamlı olmuyor genellikle. Kobakizade İsmail Hakkı Efendi, tütün tüccarlığı yaparken bir cinayete kurban giden babasının ardından genç yaşta ticareti öğrenmiş; bu arada iyi bir hukukçunun yanında meslek edinmeyi de başarmış. Osmanlı’nın acı çekerek terk ettiği topraklarda, Balkan Harbi ve ardından Cihan Harbinde defalarca maddi yıkıma uğradığı halde küllerinden yeniden doğmuş olan Kobakizade, bu arada Yunan, Bulgar ve milliyetçi Türk guruplar ile de çalkantılı ilişkiler yaşamış. 1914 senesinde Kralın Partisi olan Gunaris’ten Yunan Parlamentosu’na seçilen 15 Türk milletvekilinden birisi olan Kobakizade, iki dönem Türklerin temsilcisi olmuş. Bütün bunları yaparken Yunanlılar tarafından Girit’e sürgün edilmiş. Daha sonraki yıllarda Kavala ve çevresini işgal eden Bulgarlar tarafından Vidin’de ağır şartlarda hapsedilmiş. Rodop Dağlarında Türk bağımsızlığı için mücadele veren guruplarla bazı temasları da olan İsmail Hakkı Efendi, bu çalkantılı dönemde içinden çıktığı topluma liderlik yapmış. Büyük nüfus mübadelesi sırasında önemli görevler üstlenen Kobakizade’nin Samsun’daki ilk yıllarında da mübadillere yardımcı olduğunu öğreniyoruz.

 

Bizimkilerin A(h)ren dediği Pomaklar’la olan kültürel farklılıklar, dönemin düğün kültürü, tütüncülüğün yerel kültür üzerindeki derin tesirleri, dağ köylerindeki kaba kuvvetin sosyokültürel etkileri, Bulgarların yaptıkları ağır baskıların toplum hafızasında açtığı yaralar gibi birçok kültürel izin de yer aldığı kitap, mübadele öncesi dönemin sosyal yaşamı hakkında bize işaret fişekleri de çakıyor. Ayrıca hac yolculuğundan bahsedilen sayfalar, dönemin muhafazakârlığa bakışı hakkında bize fikir veriyor. Osmanlı’nın çekilmesi sonrası bölgeyi ele geçiren Yunanlıların kuşkucu idareleri, ardından gelen Bulgarların işkenceye varan baskıcı yönetimleri, Anadolu’daki savaş ve sonrasında Yunan zulmü de kitaptan öğrendiğimiz birçok önemli tarihi gerçekten birkaçı. Öte yandan mübadeleden sonraki ilk yıllarda yaşanan haksızlıklar, yerel siyasiler ile mübadillerin yaşadıkları sıkıntılar ve mübadillerin verdikleri zorlu mücadele de kitabın son sayfalarında önemli yer tutuyor.

Kobakizade İsmail Hakkı Efendi’nin aile efradı, Kavala Belediyesi tarafından geçtiğimiz aylarda “fahri hemşehri” ilan edildi. Bakalım bizler, eski Samsunlu Rum siyasetçilerin aile efradına aynı jesti yapacak kadar “dünyalı” olmayı ne zaman başarabileceğiz?

 

YAZMAK İSYEYİP DE YAZAMADIKLARIM…

 

BİR: “Samsun’da gençken yapılması gereken yüz şey” başlıklı bir Pazar günü yazısı yazmayı çok isterdim;

 

İKİ: “Samsun’da devlet yatırımları, kentin önceliklerine cevap mı veriyor; yoksa kentin geleceğinden mi çalıyor?” diye tartışmak isterdim.

 

ÜÇ: “Kentimizde yerel yönetimlerin yaptığı hizmetler birçok kentin çok önünde olduğu halde neden bizim yerel siyasetçilerimiz Türkiye genelinde yeterince tanınmıyorlar” diye sorgulamak isterdim.

 

DÖRT: “Ana ve yavru muhalefet partilerinin il yöneticileri neden kentte olan bitenler hakkında konuşmaktan kaçınıyorlar” diye çıkışmak isterdim.

 

BEŞ: “Samsun’da bu kadar çok sanatçı yetiştiği halde neden sanata ve sanatçıya hiç yatırım yapılmıyor” diye dertlenmek isterdim.

 

ALTI: “Samsun’da küçük esnafın can çekişmesine zincir marketlerin etkileri” konulu bir makale karalamak isterdim.

 

Ama kentimizdeki demokrasi kültürü henüz bunları kaldırabilecek kadar olgunlaşmadı; yakın zamanda da olgunlaşmayacak gibi görünüyor ne yazık ki…

 

    En az 10 karakter gerekli


    HIZLI YORUM YAP