Vahşi cinayetlerden yargılanan Hizbullahçılar ve cinayet sanıklarının davalarının 10 yılda bitirilememesi nedeniyle peş peşe tahliye edilmesi vicdan sahibi her insanı rahatsız etti. Bir çok kişi beddua ederek hırsını yenmeye çalışsa da bu iş affedilir gibi değil. Adaleti tesis etmekle görevli olan devlet, sebebi ne olursa olsun kamu vicdanını yaralamamalıydı. İnanın hepimiz üzüldük ve hatta kahrolduk. Düşünün bir de çeşitli işkencelerle vahşice yakınları öldürülmüş olanları… Bu saatten sonra onlardan ne bekleyebilirsiniz? 1930’lu yıllarda isyan eden, karakolları basıp, günahsız insanları canlı canlı yakan Dersim isyancılarının başı Seyit Rıza asılırken “yazıktır, günahtır” diye kendini acındırdığı çok dramatik bir dille günümüz basınında işlenmişti. Günümüzün katillerini dolaylı bir af gibi kullanılan yöntemle serbest bırakırken ölenlerin yakınları acaba ne diyecektir. Ben söyleyecek söz bulamıyorum. Eğer aklımdan geçenleri yazarsam ayıp olur.
TUTUKLULUK SÜRELERİ
CMK’nın tutukluluk sürelerini sınırlandıran maddesinin yürürlüğe girmesinin ardından yargının iş yükü ve davaların uzun sürede bitmesi yeniden gündeme geldi. İstatistiklere göre Yargıtay’daki 11. Ceza Dairesi, bir dosyayı ortalama 6 dakikada karara bağlıyor. İş yükünün en çok olduğu, uyuşturucu ve çek suçlarının temyiz incelemesini yapan 10. Ceza Dairesi ise bir dosyaya sadece 4 dakika ayırabiliyor. Yargıtay’daki iş yükünü en iyi ortaya koyan istatistik ise bir sonraki yıla devreden dosya sayısında kendisini gösteriyor. Ceza dairelerinde 2004 yılından 2005 yılına devreden dosya sayısı 188 bin iken 2011’e devreden dosya sayısı 366 bin oldu. Yargıtay Başsavcılığında ise 2005’e devreden dosya 140 bin iken, 2011’e devreden dosya 513 bini buldu. Yargıtay’daki ağır iş yükü nedeniyle bir dosyanın Yargıtay Başsavcılığı ve ceza dairesinde bekleme süresi 2.5 yılı buluyor. Yargıtay Ceza Daireleri ortalama 6 dakikada bir karar veriyor.(1) Yargıtay Başsavcılığı 2010 yılında 216 bin 112 dosyayı inceleyerek tebliğname hazırladı. Başsavcılıkta çalışan 150 civarındaki savcıya yılda ortalama 1.440 dosya düşüyor. Yani savcılar 1 saat 10 dakikada bir dosyayı okumak, değerlendirmek ve tebliğnamelerini hazırlamak zorunda kaldı.(1)
AİHM’NİN TÜRK YARGICI
AİHM’nin Türk yargıcı Prof. Dr. Işıl Karakaş Türkiye’de yargının geldiği noktayı değerlendirmiş: “Burada asıl mesele kişilerin tahliyesi değil, 10 yıldır bu davaların sürmesidir. AİHM ihlal kararı verirken “Bu kişinin davasını bir an önce bitirin suçlu ya da suçsuz kesin hükmünü verin ya da salıverin” diyor. Çünkü burada artık makul süre aşılmıştır. Türkiye’de bu konudaki uygulamalar AİHM’in bütün kararlarına aykırı. Hakimlerin sicillerine davalarının süresi de işleniyor diye tahmin ediyorum. Bir hakimin davalarını çabuk bitirmesi onun için iyi bir puandır. Aksi halde davaları uzun sürüyorsa eksi puan alması lazım.” AİHM’de Türkiye’den yapılmış 18 bin başvuru var. Bunun büyük bir çoğunluğu tutukluk ve yargılama sürelerinin uzunluğu ile ilgili problemler oluşturuyor. Yargıçların da üstüne düşen kişisel bir rol var. Yargıçlar AİHM’in kararlarını uygulayacak. Yargıçlarda bir zihniyet değişimi lazım. Yargıçların kendilerini Türk hukukunu değil AİHM kararlarını uygulamaya şartlaması lazım. Yani yargıçlar CMK’nın 102. maddesini değil de AİHM kararlarını uygulasa ortaya böyle bir sorun çıkmaz. Türkiye’nin de başı ağrımaz. Türkiye’den bizim önümüze gelen davalarda azalır. Tutukluluk süreleriyle ilgili Avrupa’nın en sorunlu ülkeleri Türkiye ve Rusya. İtalya‘da ise Türkiye’deki ceza değil ama medeni hukuk davalarında yargılama süreleri uzun.”(2)
DAİRE SAYISININ ARTIRILMASI
Yargıtay Başkanı Gerçeker ise kanunu uyguladıklarına dikkat çekerek şunları söyledi: Yargıtay’da daireler, yasanın yürürlüğe girmesiyle tutuklu dosyalarını öncelikle ele aldılar. 10 yıllık tutukluluk süresi çok deniliyor. Bu yasal düzenlemeyle, iki satırlık bir yasayla düzeltilebilir. Tabi bu siyasi iradenin tercihi. Biz bir an evvel sorunlarımızın çözülmesini istiyoruz. Önemli olan mazeret üretmek değil, çare bulmak. O suçlu, bu suçlu… 2.5 yıl önce daire sayısının artırılması için Başbakan’a yazı yazdık. Şimdi kursanız da bir şey değişmeyecek. Bazı insanlar bu işin teröristlere uzanacağını, onların da uzayan davalar sonucu salıverileceği endişesini taşıyorlar. Soruyorum, siz şehit ailesinin yerinde olsanız ne yaparsınız? Sayın ilgililer eğer zerrece vicdanınız varsa bu işin sorumluluğunu birbirinize atmadan hemen halledersiniz. Adalete güven toplumun en hassas noktasıdır, adaletin olmadığı yerde her şey olur. O zaman kimi suçlayacaksınız?
ARAŞTIRMA-İNCELEME
1 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceHABERLER
5 gün önceHABERLER
10 gün önce