DOLAR 34,5467 0.18%
EURO 36,0147 -0.62%
ALTIN 3.005,411,48
BITCOIN 3405392-0.22906%
İzmir
20°

HAFİF YAĞMUR

12:55

ÖĞLEYE KALAN SÜRE

167 okunma

Tesellinin Züğürdü

ABONE OL
03/09/2020 00:55
0

BEĞENDİM

ABONE OL

“Çalışmadan, öğrenmeden, yorulmadan rahat yaşamanın yollarını aramayı alışkanlık haline getirmiş olan milletler, evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini ve daha sonrada istikballerini kaybetmeye mahkumdurlar”

Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK

 

Mendil büyüklüğündeki ülkede geçtiğimiz pazar günü yapılan seçim sonrasında Demokratik Seferberlik Partisi =DİSİ= birinci parti oldu. Adı geçen partiden milletvekili olarak seçilenlerin isimleri de belli oldu. Yapılan açıklamaya göre seçilenlerin, ağırlıklı olarak uzun yıllar terör örgütü EOKA içinde etkin çalışmalar yapmış olanların yakınları olduklarını kaydetmek istiyoruz. Buna karşın bu partinin Annan’ın belgesinin oylandığı dönemde ‘evet’ten yana tavır koyduğu öne çıkarılıyor. DİSİ’nin seçimden birinci parti olarak çıkması sonrasında, çözüme ilişkin olarak umutlar da yeşertilmeye çalışılıyor. Düz mantıkla bakıldığında bu yaklaşımı doğru olarak kabul edebiliriz. Ayaklı kazın öyle olmadığı yapılacak kısa bir ufuk turu sonrasında kendiliğinden ortalık yere çıkmaktadır. Yıllarca adı geçen partinin başında görev yapmış olan politikacı, Kıbrıs Türkleri ile Türkiye’yi uzlaşmaz taraf olarak tanıtmak ve göstermek için çaba harcadıklarını söylüyordu. Bu gerçeği kaleme aldığı anılarında çok net olarak anlatmaktadır. Parti politikası olarak bu tavrı sergileyenlerin ardıllarının, birinci parti olarak seçimden çıkmış olmaları bu nedenle umutlarımızı yeşertemiyor. Bunun ötesinde Annan’ın belgesine ‘evet’ dedikleri için, o dönemde Ankara’ya çağrılmışlardı. “Düşmanımızın ayağına gittikleri” gerekçe gösterilerek hain ilan edilmek üzere idiler. Fener Rum Patriği ile görüşüp iyice halleştikten sonra Esenboğa hava alanına iner inmez açıklama yapıyordu. Açıklamasında “Türk Silahlı Kuvvetleri adada işgalcidir. Bu nedenle adadan bir an önce çekilmelidir” diyordu Bay Anastasiyadis. Yaptıkları bu açıklama sonrasında namus gazi oldukları biliniyor. Ortodoks Kilisesinin esaretinden kurtulmayan bütün partilerin,  hangi parti olursa olsun çözüm konusunda inandırıcı olması olanaksızdır. Pınar Karşıyaka takımına yaptığı saldırıları ile gündeme gelen ELAM örgütünü anımsayacaksınız. Bu örgüt şimdilerde siyasal bir kimlik sahibi oldu. Rum Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu Hrisostomos’un desteklediği dernek niteliğindeki bu oluşum, Ulusal Halk Cephesi Partisine dönüştü. Seçimler öncesinde bütün yabancıların Kıbrıs’tan kovulması için mücadele eden bu parti  iki bölgeli, iki toplumlu federal çözüme karşı çıkıyordu. “Böylesi bir çözüm şekli Kıbrıslı Rumların mezar taşı olacağı için buna izin vermeyeceğiz. Tarih bizlere, özellikle Kıbrıslı Türklerle barış içinde birlikte yaşama olmayacağını öğrettiler” dedikten sonra “Kıbrıslı Türkler bizim için 1571’deki işgalcilerin dönüşümüdür” görüşlerini savunuyor.

 

BÜTÜN PARTİLERİN ORTAK GÖRÜŞÜ

 

Seçim çalışmaları sırasında bütün partiler, adadaki yabancı uyruklularla Kıbrıs Türklerini besleyemeyeceklerini söylüyorlardı. Bazılarının kibarlıklarla söylediklerini bazıları ise doğrudan söylüyorlardı. Kısaca Kıbrıs Türkleri bol miktarda seçim malzemesi oluyordu. Ortalık yere çıkan bu tablo sonrasında barış ve çözümün beklenip beklenemeyeceğini sizlerin değerlendirmelerinize bırakmak istiyoruz. Mendil büyüklüğündeki ülkenin ekonomik olarak güçlü durumda olduğu biliniyor. Kıbrıs Türklerinin de en azından bu düzeyde güçlü olmalarını çözümün birincil koşulu olarak görüyoruz. Aksi halde bulunacak olan çözümün ayakları havada kalacaktır. Aynı ırktan gelen Doğu ve Batı Almanya’nın birleşmeleri sonrasında yaşanan ekonomik sıkıntıların aşılamadığını da kaydetmek istiyoruz. Pek çok ortak özellikleri olanların aşamadıkları sıkıntıların, adada yaşamaktan başka ortak özellikleri olmayanlardan beklemek gün ortasında düş görmekle koşut bir yaklaşımdır.

Seçim sonuçlarının açıklanması sonrasında mendil büyüklüğündeki ülkenin en önde gideni Avustralya’ya uçarak gitti. BM Genel Sekreterinin Kıbrıs Özel Danışmanı Aleksander Dovner’in ülkesine gidişi anlaşılır gibi değildir. Bu ziyaret, Kıbrıs Türklerine yeni tuzak veya tuzakların kurulması çalışmaları için düzenlenmiş olabilir mi ne…

 

SEVGİ ile kalınız…

 

 

 

 

    En az 10 karakter gerekli


    HIZLI YORUM YAP