Siyaset yelpazesinin neresinde olursanız olun, siyasi kimliğinizi nasıl tanımlarsanız tanımlayın, Türkiye’nin 2002 yılından önceki son 9 yılına baktığımızda, kaos, parçalanma, ekonomik kriz, yüksek enflasyon, fahiş fiyat, yüksek faiz, siyasi belirsizlikler ve bunun sonucunda demokrasiden uzak tercih ve yöntemlere olan meyilleri görüyoruz. Tabi ki böyle bir durumdan fayda sağlayan ve söz konusu durumların devamını isteyen kesimler vardır ve her zaman da olacaktır. Ancak bizim sözümüz, yukarıda saydığımız ortamlardan her hangi bir karı olanlara değil elbette. Aslına bakarsanız söz konusu yıllar, ülkemizin 1980’lerde de rahmetli Özal ile birlikte yakaladığı ve 21. yüzyılın Türk asrı olacağına dair söylemlerin milletimiz tarafından yeni yeni işitilmeye başlandığı yılların dışında, 1970’ler de dâhil olmak üzere insanımızın harcandığı, hayallerinin başına geçirildiği, yatırımlarının talan edildiği, girişimlerinin iflasla sonuçlandığı kayıp yıllarıdır. Fakat her ne oldu ise 2002 yılında Türk insanı, kendisine bu eziyeti eden tüm siyasi oluşumlardan ümidini keserek hepsine meclis vetosu koydu.
DEĞİŞİM VE GELİŞİM
O günden bugünlere Türkiye ve Türkiye de çok değişti. Kendisi ve milleti etrafında tabu olan, Türkiye’yi ve onun aziz milletini dünyadan, geleneklerinden, milli değerlerinden, insanlarından, içinden çıkageldiği inancından, kültüründen, sanatından ve sanatçısından ayıran ne kadar yasak, korku ve sınır varsa hepsini yıktı… Onlarca yıl boyunca, Türkiye’yi Avrupa’ya endeksleyerek, Avrupa’nın dışındaki 7 kıtayı yok sayan dış politikasının bu sınırlamalara katkısı ve hatta temel oluşturduğu hatırlandığında, bugün ülkemizin hangi hengâmelerden çıkarak bu noktaya geldiğini bizlere daha açık gösterecektir. Bugün artık Türkiye, 80 yıl boyunca kendisinin beşte biri büyüklüğünde Yunanistan ile yarışan bir Türkiye değildir. Bugün Türkiye batılı müttefiklerimizin Yunanistan’la anlaşılması güç bir orantı kurarak askeri yardım yaptığı Türkiye de değildir. Bugün Türkiye Ege ve Kıbrıs sorunlarını basın yayın yoluyla konuşarak, milletin gözünden asıl gerçekleri kaçırmaya çalışan bir Türkiye de değildir. Bugün Türkiye milli gururu okşanarak, OECD kapılarında bekletilmek gibi onursuz muamelelere mahkûm olmuş bir Türkiye de değildir. Bugün Türkiye, bu saydıklarımızdan çok uzak bir yerde, farklı bir mevkide dünyada kendisine biçilen rolü oynamaya çalışan değil, rol yazan, kendi değerlerini kendisi yaratan bir Türkiye’dir. Bu yüzden Balkanlar ile ilgilidir. Bu yüzden Bosna-Hersek ve Sırbistan İstanbul’da Türkiye’nin gözetiminde barış görüşmeleri yapabilmekte, birbirleri ile ilişki kurabilmektedir. Bu yüzden Arnavutluk, Makedonya, Kosova, Türkiye’yi 2. vatan gibi görmekte, Türkiye’ye danışmadan, Türkiyesiz tek bir adım bile atmamaktadır. Türkiye farklı bir ülke olduğu için, ya da Türkiye geride bıraktığı on yıllarla bugünleri arasında fark yaratabildiği ve geleceğine daha güvenle yol aldığı için, Ege ve Kıbrıs konusu Türkiye’nin gelişimine bu yüzden artık engel olabilecek büyüklükte bir sorun değildir. Artık Ermeni soykırım iddiaları safsatası, batı parlamentolarında rafa kalkmış duyulmamakta veya o gür çıkan sesler iyice cılızlaşmaktadır. Türk ekonomisi çeşitlendikçe, Türk dış politikası da ona paralel olarak çeşitlenmiş, hatta Türk ekonomisini çeşitlendirebilmek için yeni temeller ve katkılar oluşturmuştur. İşte bu çeşitlilik sayesinde Türk halkı geleceğine daha güvenle bakmaya başlamıştır. Tarihi, coğrafyası, inancı, kültürü, medeniyeti ve daha saymakla bitiremeyeceğimiz birçok zenginliği, ülkemiz insanın çalışkanlığı, fıtri zekâsı, sağlam inancı ve bunlarla desteklenen eylemleri ile birleşerek ülkemizi gelecek 10 yıl içinde dünyanın her alanda lider ülkeleri arasına sokacak güçlü sermaye ve enerjiyi oluşturmuştur.
Devamı gelecek sayıda
ARAŞTIRMA-İNCELEME
1 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceHABERLER
5 gün önceHABERLER
10 gün önce