Bazı değerli dostlarım duyarlılıklarına binaen Balkanlarda yaşadıkları ve yaşanan bazı olayları zaman zaman benimle paylaşmaktalar. Geçtiğimiz gün yine değerli bir dostum olan Balkan Coğrafyası Uzmanı Dr. Bekir Yüksel Hoş, buna benzer bir olayı benimle paylaştı. Bende değerli dostumun kaleminden aynı olayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Söz Yüksel Bey’de:
“Geçtiğimiz günlerde Arnavutluk’ta yapılan bir futbol maçında şimdiye kadar hiç görülmemiş bir olay yaşandı. Başlangıcında provokasyon kokan durum, sonucunda gurur verici bir hadise ile nihayet buldu. Bu son, komşu Yunanistan’da ve Kıbrıs Rum Kesimi’nde büyük yankı uyandırdı. Oluşan yankılara değinmeden önce olanları ve öncesi gelişmeleri mercek altına almak istiyorum. Arnavutluk coğrafyasındaki Yunan toplum mühendisliğinin eseri olarak kurulan tezgâhları biraz özetleyip ardından da asıl olayımızı aktaracağım. Yunanistan, özellikle soğuk savaş sonrası komünizmin çökmesiyle Arnavutluğun güneyinde bazı emperyalist emeller gütmeye başladı. Emellerine muktedir olabilmek içinse birçok şeyi mubah saydı. Ana gaye, Balkanlardaki nüfusunu arttırabilmek, bölgeyi siyasi, ekonomik ve askeri anlamda kontrolü altına alabilmekti. Yunanistan böylesi yayılmacı bir politika hırsı ile sözde “Yunan toprağı” olarak adlandırdığı Arnavutluğun güneyindekiler için “Burada Yunanlılar yaşıyor” tezini 90’lı yıllara dek sürdüre geldi. Aslında bölge insanının Yunan olmadığı gün gibi aşikârdı. Ancak 90’ lı yıllarda Komünist sistemin tamamen yok olmasının ardından serbest pazara ayak uydurmaya çalışan Arnavutlar, ekonomik açıdan ölüm kalım savaşının eşiğine gelmişlerdi. Arnavutluk’taki Yunan varlığı gerçekte yüzde 2–3 civarındaydı. Hal böyle iken Yunanistan, bu ülkenin yüzde 20 kadarını oluşturan Ortodoks nüfusun tamamını Yunan ilan edecek kadar ileri gitti. Bu tezden hareketle de bölgede ki ağlarını yavaş yavaş ördü. “Yunan olduğunu kabul et maaşını al” şeklinde özetlenebilecek bir kampanya ile ekonomik sıkıntı içerisindeki binlerce kişiye Yunan pasaportu vermeye başladı. Pasaportu alan herkese de aylık 350-400Euro’luk maaş bağlandı. Komünizmin kalıntısı ekonomik enkazın üzerinde kıvranan Arnavutlar için bu ücret oldukça çekici bir hal almıştı. Bunu hak edebilmek içinse tek bir şey gerekliydi. O da, ebeveynlerinden birinin isminin Ortodoks isimlerinden olmasıydı (Sotiraki, Yanni, Anastas, Sofya gibi). Adları bu ve benzeri isimlerden olan her Hıristiyan Arnavut’u Yunan kabul eden bu zihniyet kısa sürede güney Arnavutluk’ta ekonomik olarak üstünlüğünü hissettirdi. Hemen her market ve mağaza Yunan malları ile doldu. Öte yandan Yunan bankaları aracılığı ile Arnavut halkı yüksek faizlerle borçlandırıldı. Yunan GSM operatörleri, Yunan yanlısı yerel medya ve yerel politikacılar olanlara destek verdi. Onlarda bu sayede bölgede söz sahibi oldular. Böylelikle Arnavutlar günden güne çaresizleştirilerek, hile ve desise ile bölgedeki Yunan etkinliği her geçen gün arttırıldı. Arnavutluk, İtalya’nın güçlü sosyo kültürel ve sosyo-ekonomik baskısından kurtulamamanın ezikliği ile yaşarken birde Yunanistan’ın aynı baskılarına maruz kaldı. Güney Arnavutluk’taki bir kaç bin Yunanlı adına Türkiye’deki BDP misali hamasi nutuklar atan ayrılıkçı Yunan partisi, “Vorioepiros” devreye girdi. Amaçları, “Kuzey Epir” adını verdikleri bölgeyi özerk hale getirmek, akabinde Arnavutluktan koparıp bağımsız bir ülke yapmaktı. Bunun için fikirlerini her gün daha da güçlü seslendirmeye başladılar. Hayal âlemlerinde ki sözde bu ülke’nin bayrağını da (mavi zemin üzerindeki beyaz haçın tam ortasında Bizans kartalı olan sözde bayrak) her fırsatta dünyaya lanse etmeye başladılar. Vorioepiros partisinin lideri Vasil Bollano da olanlar karşısında aksi çıkışlar yapmaktan ileri gitmeyen “anti siyaseti” ile Yunanistan destekli kukla bir lider olduğunu dünya âleme hissettirdi. Öylesi yapay bir Yunan azınlık düşününüz ki,” ülkenin yüzde 20’si Rum’dur” derken, en güçlü oldukları kasaba olan Himare’ de dahi yeteri kadar oy alamasınlar. Sonuçta Belediye bir Arnavut partisinde kalsın. -Olmayacak duaya âmin denmez.- Bu süreçte aylık ücretler bir bir ödeniyor, toplu vaftizler yaşanıyor, isimler hadsiz hesapsız değiştiriliyordu. (İsim değiştirmeler esnasında garip olaylar yaşanmıyor da değildi. Bu garabetten biride, Arnavutluğun milli haltercisi Luan Şabani’ ye Yunan pasaportu verip, güzel bir maaş vaadi ile vaftiz edilmesini müteakip “Leonidas Sampanis” diye anılır olması ve bu isimle dünya halter şampiyonalarına katılmasıydı.) Yunanistan tüm bu sözde fedakârlıklarına rağmen beklediği oyları bir türlü alamamıştı. “Arnavutlar ne kadar yunanlı ise, bütün bu maaşa bağlanan insanlar da o kadar Yunanlıdır” hamlesini yerel seçimlerde rahatça mat ettiler. İşte, Yunanistan’ı asıl demoralize edende buydu. Olaylar, Yunanistan’ın bölgedeki ekonomik üstünlüğü ve şantajları ile sürüp giderken ne olduysa bir anda oldu. Arnavutluk topraklarındaki bu oyunun içine farklı bir renk girmişti. Bu kez sahnede yüzyıldan fazla bir zamandan sonrada olsa Türkler vardı.
BALKAN YEMEKLERİ
1 gün önceHABERLER
10 gün önceKÖŞE YAZARLARI
19 gün önceHABERLER
05 Kasım 2024