Mizo Aga, emekli olmadan önce, uzun yıllar özel bir dal hastanesinde görev yapmıştı. Çalıştığı hastanenin fiziki şartlarının eskiden çokta iyi olduğu söylenemez. Bir gün Hastane Başhekimi Dr. S.Ö, hastane’nin giriş kapısı yanında bulunan ziyaretçi yerine çevre düzenlemesi yapma kararı almıştı. Sağlık Bakanlığı’ndan gelen bir para da yoktu. Sadece hastane derneğine hasta yakınları tarafından yapılan bağışlarla yapılacaktı. Ziyaretçi bahçesi içine kamelyalar yapılacak, toprak olan yollar ise beton atıldıktan sonra da üzerine karo döşenecekti. Mizo’nun hemşerileri arasında inşaatçı tanıdığı çok olduğu için, Başhekim, Mizo’dan iki usta bulmasını istemişti. Mizo hastaneye destek olmak amacı ile piyasa şartlarının çok altında iki arkadaş bulur. Hastane teknisyenleri ve yardımcıları gün boyunca toprak yolların betonlarını atmaya başlamışlardı.
Diğer yandan da Kamelyalar yapılıyordu. Mizo ve diğer arkadaşları da boş vakitlerinde bu çalışmalara yardım ediyordu. Hastane personelinin yoğun çabası ile 2 hafta içinde hastane bahçesi pırıl pırıl olmuştu. Orman İşletme Müdürlüğü’nden ziyaretçilerin oturması için masalarda gelmişti. Başhekim Dr. S.Ö; bahçenin yapımında emeği geçen herkese tek tek teşekkür etmişti. Bir de sürprizi vardı Dr. Bey’in: “Bu güzel olayı, şehir dışında uygun bir yerde kutlayalım, masrafların yarısı benden” dedi. Teknisyen arkadaşlar şehir dışında küçük ve nezih bir yer bulmuşlar. Sadece o gün bize özel hizmet verecekti. Fiyat konusunda da anlaşmışlardı. Herkes kişi başı 15 lira gibi bir rakam ile hesaba katkıda bulunacaktı. Kalan kısmını da Başhekim, kendi cebinden karşılayacaktı.
Başhekim bey, iki yardımcısı ve bir doktor arkadaş dahil olmak üzere, diğer arkadaşlarla birlikte şehir dışındaki restoranta gidilir. Başta yemek olmak üzere, alkol almak isteyenler de siparişlerini vermişlerdi. Karşılıklı sohbetler içinde yemekler yeniyor, kadehler tokuşturuluyordu. Sonra Başhekim söz alarak, hastanede bahçe yapımında emeği geçen herkese tekrar teşekkür etti.
Bir teknisyen arkadaşımız Başhekim Bey’e bir istekte bulunur;
“Doktor Bey 20 yılı aşkın bu hastanede çalışıyorum ve ilk kez hastane idaresi ve personelinin bir arada olduğu çok güzel bir ortamı yaşıyorum. Bunun için size teşekkür ederim dedikten sonra, arkadaşlarla beraber küçük bir talebi olduğunu iletmek ister. Eğer uygun gördüğü takdirde, arkadaşların ” Bir ince saz ekibi ile yanında dansöz getirmek istediklerini” söyler. Doktor Bey biraz tereddüt ettikten sonra, olay olmaması kaydıyla kısa süreliğine kabul etti. Alkol almayan bir arkadaş ile Roman mahallesine gidilerek çok kısa sürede bir ince saz ekibi ve dansöz gelmişti. Bir kaç eli nekes arkadaş, ortak hesaba bile 15 lira verirken elleri titrerken! ince saz eşliğinde oynayan dansöze, para asacağım telaşı içine girmişlerdi. Kimi arka cebine sakladığı paraları birer birer gün yüzüne çıkartıyordu. Kimi ise çoraplarının içine sakladığı paraları… İnce saz ekibi de işini iyi biliyordu. Dansözün kıvrak oyunları sayesinde masaları geziyor,
“Yontma taş devri” misali, klarnetler kulaklara yapıştırılarak “bahşiş” alınıyordu. O kadar bahşiş almasına rağmen kimse dansözü masaya çıkartmayı becerememişti. Mizo Aga ise odadaki arkadaşları ile en son masada oturuyordu.
İnce saz ekibi ve dansöz yavaş yavaş onun oturduğu masaya doğru geliyordu.
Mizo hariç, Dobi Hasan başta olmak üzere masadakiler kıvranmaya başlamışlardı. Dansöze bahşiş yapıştıracaklar ya, heyecandan yerinde duramıyorlardı… Mizo ağa oldukça sakindi. O anda aklına bir muzurluk gelmişti. Seneler önce Mizo’nun kayınpederi Yakup Ö.’ün, Üsküp’ten Manisa’ya gezmeye gelen teyze oğlu Hasan’ın hatıra olarak vermiş olduğu bol sıfırlı “Makedonya dinarları” aklına gelmişti. 1 milyon, 5 milyon dinarlardan cüzdanında 10 tane kadar vardı. Ama bu paraların bir tanesi ile anca bir ekmek alınır desek hiçte yalan olmazdı! İnce saz ekibi ve dansöz, tüm masaları gezdikten sonra Mizo ve arkadaşlarının masasına gelmişlerdi. Ziyaret sebebi de gayet belliydi. Masadaki arkadaşların cüzdanları, ince saz ekibinin ve dansözün kıvrak dansları eşliğinde yavaş yavaş erimeye başlamıştı. Mizo ise sadece ince saz ekibinin parçalarına alkış tutarak eğlenceye ortak olmaya çalışıyordu. Bir ara saz ekibinin klarnetçisi Mizo’nun kulağının dibinde bitiverir! Mizo cüzdanından çıkardığı Makedonya dinarlarından iki tanesini masanın üzerine koyar. Bol sıfırlı Makedon dinarlarını gören klarnetçi ve ekibinin gözleri fal taşı gibi açılır! Mizo Aga klarnetçiye ve dansöze der ki; “Bu dovızlarin sizin ulmasını istiyseniz, dansöz masaya çıkip uynayacak” der.
PİZZA KULESİ GİBİ
Daha önce gezdiği masaların hiç birinde masa üstüne çıkmayan dansözde ince saz ekibinin yardımı ile diğer masadaki arkadaşların şaşkın bakışları altında masaya çıkmış, en güzel şekilde “oryantal sanatının” inceliklerini gösteriyordu!
Arada “Pizza Kulesi” gibi Mizo’ya doğru eğilip, bahşişini alıyordu… Bol sıfırlı Makedon dinarlarını almaya başlayan saz ekibinin temposu iki katına çıkmıştı.
Mizo Aga, yemek boyunca cepte ne kadar bol sıfırlı Makedonya dinarı varsa hepsini dansöze takmıştı. Yani o da sıfırlanmıştı. İki günlük dinlenmeden sonra, pazartesi iş başı yapılır. Öğle saatine yakın 11.30 civarı. Hastane giriş kapısındaki nöbetçi arkadaşlar odayı aramıştı. İnce saz ekibindeki Romanlardan 3 tanesi hastane girişinde Dobi Hasan’ı ve döviz takan “Mavi gözlü” kişiyi, yani Mizo’yu arıyordu. İnce sazları ayarlayanlardan biri de, Mizo Aga’nın odada görev yapan arkadaşı Bulgaristan Muhacirlarından olan Dobi Hasan’dı. Dobi Hasan Mizo Aga’ya ince saz ekibine anlaştıkları paranın tamamını verdiği ve bir sorun olmadığını söyler. Kapı görevlileri, bağırış çağırış içinde ince saz ekibini çoktan Mizo ile Hasan’ın odasına yollamışlardı. Mizo ve Dobi Hasan konunun ne olduğunu tam bilmediğimi için, tedirgin bir halde odanın penceresinden ince saz ekibinden gelenleri kesiyorlardı. Onlar odanın bulunduğu kapıya doğru yönelirken, Mizo ve Dobi Hasan her ihtimale karşı odadan ayrılırlar. tuvaletin yanındaki pencereden müdür beyin odasına giderler, durumu anlatırlar.
Odada ise ortalık curcuna gibi olmuş! Hasan ile Mizo’yu oda da bulamayan ince saz ekibi elemanları, Başhekim’in odasına sinirli bir şekilde yönlendirilmişlerdi.
Mizo ve Dobi Hasan ince saz ekibi hastaneden gidinceye kadar ziyaretçi bahçesinde saklanmışlardı. Sonradan durum öğrenilir. Mizo’nun eğlence esnasında dansöze taktığı Makedonya dinarlarını, ince saz ekibi elemanları
Pazartesi sabahı erkenden kuyumcuya bozdurmaya gitmişler. Kuyumcuların verdikleri cevap malum; “Bu paraların hiç bir değeri yok!” O moral bozukluğu içinde sinirli bir şekilde hastaneye gelmişler. Bereket versin ki Hastane Başhekimi hocamız, onları sakinleştirip, Makedonya dinarları yerine, ince saz ekibine inceden bir bahşiş sıkıştırıp işi tatlıya bağlamış… Yoksa başta Mizo Ağa, Dobi Hasan’ın işi gerçekten çok zor gözüküyordu!
HABERLER
1 gün önceHABERLER
1 gün önceKÖŞE YAZARLARI
5 gün önceKÖŞE YAZARLARI
9 gün önceKÖŞE YAZARLARI
15 gün önce