Son günlerde Balkanlar’da Türkiye’nin hızla büyümesi ve Balkan Dünyası’ndaki etkileri konuşulmaya başlandı. Osmanlı’nın torunlarının sahip oldukları kültürel ve ekonomik varlıklarıyla Balkanlara dönen yüzünü sevinçle karşılıyorlar. Bu konuyla ilgili önemli yazarlarda köşelerinde bu konuyu incelemeye başladılar. 3.Ocak.2012 tarihinde Transconflict haber sitesinde Balkan Basın Ajansı serbest gazeteci ve editör yardımcısı Gergely Nagy; “Turkey-a welcome return to the Balkans? ” başlıklı bir makale kaleme almasına neden oldu. Makalenin girişinde, daha önce benim de üzerinde yazı yazdığım bir konuyu işledi. Rahmetli Cumhurbaşkanımız Turgut Özal’ın tespiti olan; “Önümüzdeki yüzyıl Türk asrı olacaktır” ifadelerini makalesinin ana teması olarak değerlendirmiş. Makalesinde Nagy, Rahmetli Özal’dan en çok sevilen ve olağanüstü bir dış politika anlayışına sahip Türk devlet adamı olarak bahsediyor ve övgüyle bahsediyor. Daha sonra da 2009 senesinde Saraybosna da şimdiki Dışişleri bakanımız Sn. Prof. Ahmet Davutoğlu ‘nun da benzer bir vizyonu sergilediğini ekliyor. Sn. Prof Davutoğlu o gün ; “Balkanlardaki Osmanlı yüzyılları başarı öyküleri ile doluydu. Şimdi biz yeniden bunları keşfetmeliyiz” diyor. Sn. Gergely Nagy makalesinde Davutoğlu’nun bu sözlerinden Türk dış politikasının yeniden şekillendiği ve formüle edildiği çıkarımında bulunuyor. İsabetli ve doğru bir çıkarım. Evet, Türkiye’nin yeni yüzyıldaki vizyonu ve misyonu artık değişmektedir. Balkanlar ve soydaşımız olan Balkan ülkeleri, bu vizyonun en önünde yeniden değerlendirilmeye alınan en önemli bir parçasıdır. Diyebilirim ki seksen yıllık Türkiye Cumhuriyeti tarihinde unutulan ve kendi kaderine terk edilen Balkanlar artık yeni dönemde masaya yatırılmış durumda. Uyuyan dev artık uyandı mı dersiniz umulmadık ve yapılmadık şeyler gerçekleşiyor. Terk edilmiş vatan topraklarında yaşayan binlerce soydaşımıza müjdeler olsun. Sizleri de unutmayan ve cani gönülden seven bir kardeş ülkeniz var artık. 2002 yılından itibaren Türk dış politikası “monşerlerin” istekleri dışında şekillenmeye başladı. Maalesef bu monşerler hâkim güçler ne der diye midir bilmem amma, sadece Balkan milletlerine değil kendi vatandaşlarına da ikinci sınıf insan muamelesi yapmışlardı. Yurt dışında yaşayan birçok vatandaşımız Türk konsolosluklarında çektikleri sıkıntıları dile getirmekten edemiyorlar. Hep birlikte sevinme ve gayrete gelme zamanı başladı. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ve Balkan dünyası Türk ve Müslüman halkları, şunu bilmeli ki o da; uyanan ve insanlarına sahip çıkan bir dev var artık arkamız da. Yurt dışına çıktığımda övünerek söyleye bileceğim ve mensubu olmaktan kıvanç duyduğum bir koca devlet geliyor arkamdan.
KOMŞULARLA SIFIR SORUN POLİTİKASI
Ümitliyim siz de ümit var olun. Ülkemde yeşeren yeni dış politika yaklaşımında yeni, eskiden kullanılmayan ve orijinal birçok konsept de beraberinde geliyor. Bu konseptin başında “komşularla sıfır sorun politikası” övünülecek yerini almış durumda. Var olan ezberlerimizin tamamını değiştiriyor. Tarih oluyor. Önümüze yeni bir vizyon koyuyor. “ Türk’e Türk’ten başka dost olmaz” dış politika görüşünün yerine, önümüzde herkesle dost olunabilecek bir platform oluşturuyor. Cihan Devleti olan Osmanlı’nın mirası üzerinde yeşeren 50 ye yakın devletle işbirliği bağlamında pozitif etkiler içeriyor. Bu ülkelerle geçmişten gelen yakınlıklarımız olması gereken ama kasten kurulmayan sıcak ilişkilerin, yeni dönemde kurulmasına zemin hazırlıyor. Bu yeni vizyon asla neo-Osmanlıcılık olarak da algılanmıyor. Türkiye sahip olduğu güçlü geçmişiyle ve kültürel değerleriyle yönünü batıya dönerek yeni bir medeniyet kurma ara fesinde. Asla sırtını batıya dönmüyor. Milli ve manevi değerlerine sahip, bir batılı kadar hatta ondan da ileri her türlü bilimsel araştırmalara açık, tüm milletlerle ve etnik kimliklerle yaşayabilen “yaşatma ideali” kendine misyon edinmiş yeni bir nesil yetiştiriyor. Atalarından kalma sahip olunan değerlerin farkında, bugünkü ABD gücüne sahip Cihan Devleti’nin yapmaya çalıştığı ama ömrünün vefa etmediği bölgelerde, Balkanlar’da, Ortadoğu’da, Uzakdoğu’da, ABD, Asya ve Afrika’da barışçıl ve ılımlı politikalarla yeni bir anlayışa doğru yelken açmış durumda. En az modern Avrupa ve ABD toplumunun ne kadar dindar olduğunu bilerek, başı bağlı olmayı bir utanç vesilesi olarak görmeyen ve dindarlığıyla modern dünyada asla dışlanmayan yeni insan prototipleri geleceğe hazırlanıyorlar. Yaşadığı çağın değerlerine saygılı yeni anlayışlar sahne alıyor. Türkiye aslında ABD ve Avrupa devletlerinin, Balkanlar’da bıraktığı boşluktan istifade ederek iş dünyasında etkili isimlerle bu boşluğu doldurmayı başarmıştır. Kosova, Arnavutluk, Karadağ ve hatta Sırbistan’da çok önemli yatırımlara imza atmıştır. Bu ülkelerde yatırım yapan önemli yabancı yatırımcı ülkelerin başında Türkiye var. Türk firmaları Balkanları yeniden dizayn etmeye başladılar. Bosna-Hersek Havayolları ve THY bunun en bariz örneklerinden sadece biridir. Sırbistan’ın JAT Airways‘i de devralınmak için sırasını bekliyor. Hatta bu konuda gerekli girişimlerde yapılmış durumda. Saydığım bu yatırımların dışında bildiğim kadarıyla Türkiye’nin Balkanlar’da yüzünü güldüren yatırımları şu sektörlerde göze çarpmaktadır.
Yunanistan ve Romanya’da; kriz sonrası yükselen bir çok alandaki yatırımlar örnek olarak sayılabilir. Türkiye’nin Balkan ülkeleri ile karşılıklı ticareti 2000 yıllarında ABD doları bazında 3 milyon dolardan, 2008 yılında 17.7 milyon dolara çıkmıştır. Hemen hemen 6 kat artmıştır. Bu artışın temel sebebi ortak geçmişten gelen güvenden kaynaklandığını yetkililer söylemektedirler. Enerji sektöründe yapılan dev yatırımlar da bu güvenin önemli bir göstergesidir.
BALKANLAR’DA ENERJİ KORİDORU
Balkanlar’da enerji koridoru oluşturmak için kurulan Nabucco Gaz Boru Hattı bu yatımlardan ilkidir. Her ne kadar yavaş bir tempoyla ilerliyor olsa da süreci hızlandırmak için adımlar atılmaya devam etmektedir. İkinci olarak da Balkan ülkelerindeki doğal gaz enerji iç bağlantı sorununu çözmeye yönelik yapılmış yatırımlardır. Son günlerde çalışmalar hız verilmiştir. Geçtiğimiz Kasım ayında Türkiye ile Bulgaristan sınır hattı üzerinde Hazar doğal gaz sevkiyatını güven altına almak ve hacmini arttırmak için sınır ötesi inter-konnektör hattı çalışmaları üzerinde anlaşmaya varılmıştır. Bulgaristan da bu hatta bir şube olacak yeni bir hattı Yunanistan ile kurma antlaşmasını imzaladı. Bu proje gerçekleştiği takdirde Doğu Balkanlarda bir enerji hattı üçgeni kurulmuş olacaktır. Bu da Rusya’ya ait kaynaklara olan bağımlılığı azaltacak ve bölgenin enerji güvenliğine katkıda bulunacak önemli bir yatırımdır. Ekonomide gerçekleştirilen bu bağlar Türkiye ve Balkan Dünyası için ikili ilişkilerin kurulması anlamına geliyor. Böylece Türk ve Balkan politikacılar arasındaki siyasi ilişkilere hız kazandırılmış ve sağlamlaştırılmıştır. İkili ilişkiler Balkan ülkeleri başbakanlarını da sık sık karşılıklı diyaloglara zorlamaktadır. Türkiye ayrıca bölge ülkelerinin kültürel etkileşimine ve gelişimine de çok ciddi katkılar yapmaktadır. Bölge ülkelerinin kültürel yapısını da olumlu etkilemekte ve yeni kültürel bağlar kurulmaya başlanmasına sebep olmaktadır.
Türkiye’nin Balkanlar’daki boşluktan istifade edip Balkanlar’da kültürel bir vakum meydana getirmesi, bazı düşman politikacılar tarafından tepkiyle karşılanmaktadır. Bunlardan biri Bosna-Hersek Sırp Cumhuriyeti’nin başkanı Milorad Dodik’tir. Türkiye’nin ekonomik yatırımlarına ses çıkartmamakla beraber kültürel ilişkilerine şüphe ile yaklaşmaktadır. Türkiye’nin Balkanlar’daki bu aktiviteleri bazı balkan toplulukları tarafından farklı algılanmakta, batının ve Avrupa Birliği’nin yerine geçme gayretleri olarak değerlendirilmektedir. Birçok uzman bununla beraber, ilişkilerdeki bu çeşitliliği ve bağlantıların doksanlı yıllarda tek taraflı olarak gerçekleştiğini söylüyor. Türkiye’nin Avrupa’nın en büyük Müslüman ülkesi olması ve ilerleyen ekonomisiyle dünyada 17. sıraya yerleşmesi önemseniyor. Dünyanın en büyük ekonomisi olma yolunda yerini alan Türkiye’nin buralara gelmesiyle Balkanlardaki olumlu etkisinin hızla arttığı da ekonomi çevrelerinde önemle vurgulanıyor. Genel olarak fakir olan Balkan halklarının kurduğu şirketler güçlü Türk yatırımcıları tarafından iyi fiyatlara satın alınmaları da Balkanlarda Türkiye ye olan güveni tazeliyor. Her geçen günde bu türlü ortaklıkların sayısı artıyor. Bütün bunlar gelecek adına Türkiye’ye büyük sorumluluklar yüklediğini de değerli politikacılarımız tarafından bilindiğini vurgulayarak yazıma son veriyorum. Balkanlara Hoşgeldin Türkiye.
HABERLER
2 gün önceHABERLER
2 gün önceKÖŞE YAZARLARI
5 gün önceKÖŞE YAZARLARI
10 gün önceKÖŞE YAZARLARI
16 gün önce